TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (22.BÂB) 

GÜNCELLENME TARİHİ: 26 MART 2020 // 02 ŞABAN 1441 PERŞEMBE

 (TEVHİDNÂME-22):

Allah’ım!

Bizleri doğru düşünen, doğru konuşan, doğru davranış sergileyen ve aynı zamanda doğruluğu kalbine perçinleyen, içi-dışı bir “sadakat ehli”nden (29) eyle! Ve bizleri; itikatta, amelde, muamelatta ve yeme-içme gibi bütün davranışlarda ifrat ve tefritten sakınıp, nebiler, sıddîkler, şehitler ve sâlihlerin yolunda yürümeye itina gösteren “istikamet ehli(29)  zümresine ilhak buyur! Bu lütfun, bizleri her türlü sapkınlıktan, yoldan sapmalardan ve şaşkınlıklardan alıkoyacak keyfiyette olsun!

***

22.BÂBIN DUASI  (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)

Ey her sözü doğru ve hak olan, her vaadini mutlaka yerine getiren Sâdık! (Cevşen-i K. 60/7) 

Sâdika’l-va’d..Ey vaadinde sadık olan (Cevşen-i K. 20/6) 

Ey sadakat ve doğruluk timsali sıddıkların ve iyilik ve hayra kilitlenmiş birr ü takva erlerinin Rabbi! (Cevşen-i K. 53/2) 

Ey vaadlerinde her zaman sâdık bulunan ve onları mutlaka yerine getiren!

Ey sadık kullarının derecelerini yükselten!

Sadakatle Senin ulu dergâhının önünde bekleyip duran sıddıkları doyurduğun gibi, bu marifete muhtaç kullarını da marifet tecellilerin ile doyur!

Her türlü belalardan koruyan gizli eltâf-ı sübhaniyenin kapılarını bizler için de açtın. Sana hamd olsun. Belalardan koruyan o sağlam kalelerin içine kapının bu sadık bendelerini de al Allahım!

Allahım! Nurunla bizi dosdoğru yola hidayet eyle ve huzurunda hep  sadâkatle kullukta bulunma payesini bize de lutfet!

Ey ihsan ve mevhibeleri hazinelerinden hiçbir şey eksiltmeyen Yüce Rabbimiz! Bizi de günahların zarar veremeyeceği sağlamlıkta bir sadakat, yüzünü sadece Sana çevirmekle huzur bulan bir kalb ve yalnızca Cemâl-i bâ-kemâline ulaşmakla itmi’nana erecek bir sır ile donatmanı istiyoruz. Ne olur, dileklerimizi kabul eyle.

Ey merhameti her şeyi kuşatan Rabbimiz! Bizi Cehennem ateşinden ve kabir azabından muhafaza buyur; özü ve sözüyle sadakate kilitlenmiş ebrâr kullarınla ve kurbetine mazhar kıldığın mukarrebînle beraber bizi de Cennet’e dâhil eyle

 

***

TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ

KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN 

 [29] SADAKAT VE İSTİKAMET EHLİ  :

Niyet ve kasıtta sâdık olmak başta gelir.. evet, doğru düşünce, doğru karar ve doğru davranışa niyet, sıdkın ilk basamağıdır. Ayrıca sıdka azmeden insanın(29), karar ve niyetinden dönmemesi, düşünce ve azmini sarsacak ortam ve sâiklerden de uzak kalması şarttır.”

“İkinci basamak; dünyada kalmayı ve yaşamayı, sırf hakkı tutup kaldırmak ve Allah’ın rızâsına mazhar olmak için arzu etmektir ki; bunun da bir kısım emâreleri vardır: Her zaman nefsinin eksik ve kusurlarını görmek, dünyanın cazibedâr güzellikleri karşısında ‘pes’ etmemek, dünyevî endişelerle yol ve yön değiştirmemek bunlardan sadece birkaçı..”

“Üçüncü basamak; sıdkın tamamen bir vicdan mârifeti hâline getirilmesi ve insan tabiatının, her hâl ve her tavrında sadâkatdüğümlenmesidir(29) ki, o da, en büyük mertebe sayılan rızâ makamının ifadesi olan şu mübarek sözle ifade edilir:

Evet, en büyük sadâkat(29), Rabbin rubûbiyetine rızâda, İslâm’ın ilâhî sistem olarak kabullenilmesinde ve Rûh-u Seyyidi’l-enâm’ın rehberliğine teslimiyettedir.

 [SIDK–  Sızıntı -Kalbin Zümrüt Tepeleri   31 Ocak 1994 ]

… 

 İşte bu yüce maksatlar için fevkalâde donanımlarla insan irade ve düşüncesine emanet edilen bu latîfe, şayet şeytânî ve nefsânî kirlerle kirlenir ve hikmet-i vücudundan cüdâ düşerse, dünya ve ukbâ hızlânı kaçınılmaz olur. 

İradesinin hakkını verip bu meclâ ve beyti pâk ve teveccühlere açık tutanları ise, o beytin gerçek sahibi “mak’ad-ı sıdk” âlî makamı lütfuyla lütuflandırır (29) ve bunlar ettikleriyle “Kudret Sahibi, mülk ü melekûtu yücelerden yüce Allah maiyyetine ermiş olurlar.” (Kamer, 54/55)

 [KALB VEYA LATÎFE-İ RABBÂNİYE–  Çağlayan -Kalbin Zümrüt Tepeleri  Ekim 2017 ]

… 

 İnsanlık var olduğu günden bu yana -fetret ve cahiliye dönemleri müstesna- hemen her zaman, “huluk” kelimesiyle ifade edilen “ahlâk” üzerinde durulmuş ve o, insanın yaratılış (hilkat) gayesinin çok önemli bir derinliği olarak yâd edilegelmiştir. Cesaret, şecaat, civanmertlik, iffet, ismet, istikamet, sadakat (29), adalet, hakkaniyet, vefa ve îsâr duygusu… gibi hususlar, tarihin en karanlık dönemlerinde bile vicdan erbabınca hep korunagelmiş ve bütün bütün yok edilememiştir.

[DAR BİR AÇIDAN AHLÂK-1–  Çağlayan -Kalbin Zümrüt Tepeleri  Nisan 2017 ]

 “Mürîdde aranan en önemli vasıflar sıdk, emanet, istikamet (29)… gibi mukarrabînde bulunan sıfatlardır.

Bir mürîd için doğru olma, doğru düşünme ve arz u semaca her zaman emniyetle yâd edilme, açık-kapalı her hâliyle çevresine güven telkin etme; bunların yanında iradesinin hakkını yerine getirip tam bir azim ve azimet insanı olma… gibi hususiyetler de onun önemli vasıflarından sayılagelmiştir.

[TÂLİB, MÜRÎD, SÂLİK, VÂSIL (1)-  Sızıntı -Kalbin Zümrüt Tepeleri  01 Şubat 2004 ]

 

***

TEVHİDNÂME -BAŞYAZI MÜZAKERESİ

SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN  

[29] SADAKAT VE İSTİKAMET EHLİ  :

Eğer içimizde, öze sadık kalabilmiş, çağı kucaklayabilecek tecdid iradesine sahip bir kısım yiğitler varsa –ki vardır– bu yenileşme ve değişme mutlaka gerçekleşecektir. Kur’ân buudlu, fıtrat huylu yenileşme ve değişme.. hem öyle bir gerçekleşecektir ki, hâlâ bu anlayışa kapalı kalan, kapalı kalmakta ısrar eden yığınlar da bunu engelleyemeyeceklerdir.

[ KENDİ DÜNAMIZA DOĞRU_ Yeni Ümit Başyazı _Ekim 1993]

 

Bugün de hiçbir şey değişmeden aynı tagallüpler, tahakkümler, tasallutlar devam etmekte; insanımızın ümit ışıkları söndürülmeye çalışılmakta, hak ve adalet çiğnenmektedir. Fert, devlet/devletler ve toplumlar olarak inandığını yaşamak isteyenlere fırsat verilmemekte; hatta onlara engizisyon uygulanmaktadır. Tabiî bütün bunlara rağmen göz doldurucu bir keyfiyette olmasa da gelecek adına vaad ettiği değişik buudlardaki ba’sü ba’de’l-mevtleri işaretleyen ümit meşaleleri de par par yanmakta ve her şeyi sevgiye ve saygıya göre yorumlayan günümüzün o aydınlık ruhları onca gayz, nefret ve tecavüzlere takılmadan ve hız kesmeden yüksek insanî değerlerimizi ihya istikametindeki yolculuklarını devam ettirmektedirler. Aslında, Allah hiçbir zaman, baskıcı zalim ve tiranlara karşı kapısının sadık kullarını –İnayetini üzerlerinden eksik etmesin!– yalnız bırakmamıştır.

[ BELKİ BİR GÜN BİZ DE DİRİLECEĞİZ_ Sızıntı Başyazı _Hazian 2006 ]

… 

Sevgi, mârifetin bağrında boy atar, gelişir; mârifet ilimle ve iç-dış ihsaslarla beslenir. Arif olmayan sevemez; ihsasları kapalı bilgisizler de mârifete eremez. Bazen sevgi Allah tarafından kalbe atılarak iç ihsasların harekete geçirilmesi de söz konusu olabilir –ki hepimiz bazen böyle ekstradan lütuflar bekleriz– ancak, plânlarını harikulâdeliklere bina ederek durgun bir bekleme başka, kıvrım kıvrım sancı içinde aktif bekleme daha başkadır. Hak kapısının sadık bendeleri beklentilerini harekete bağlar, dinamik bir duruşa geçerler; geçer ve o durgun gibi görülen halleriyle cihanlara yetecek bir enerji üreterek müthiş aktiviteler ortaya koyarlar.

Bunlar, âşık u sadıklardır ve belli hususiyetleri haizdirler: Sevgili’nin her muamelesini gönül hoşnutluğuyla karşılar ve Nesîmî gibi;

“Bir bîçare âşıkem ey Yâr Senden dönmezem,

Hançer ile yüreğimi yar Senden dönmezem..”

[ ALLAH SEVGİSİ_ Sızıntı Başyazı _Hazian 2003 ]