TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (48.BÂB)
GÜNCELLENME TARİHİ: 22 NİSAN 2020 // 29 ŞABAN 1441 ÇARŞAMBA
(TEVHİDNÂME-48):
Allah’ım!
Hizmetlerimiz konusunda nezd-i ulûhiyetinden öyle muvaffakiyetler (62) ihsan buyur ki, Sen’den gayrı bütün mâsivâdan gelebilecek başarılardan bizleri müstağni eylesin!
***
48.BÂBIN DUASI (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)
Ey şükrü, nimetleri artıran, muvaffakiyet ve saadate vesile olan!
Allahım!
Senden rahmetini celbedecek şeyleri, mağfiretinin vesilelerini, her türlü günahtan uzak durmayı, her türlü iyiliğe muvaffak kılınmayı, Cennet’e nâil ve Cehennem’den âzâd olmayı diliyoruz.
Allahım!
Senden, bizi hayırlı işlere muvaffak kılmanı, kötülüklerden uzak tutmanı, fakirleri bize sevdirmeni, mağfiret ve merhametinle bizi sarıp sarmalamanı ve insanları fitnelerle imtihan etmeyi murad buyurduğunda o fitnelere dûçâr kalmadan bizdeki can emanetini almanı diliyoruz.
Allahım! Rahmetinden, dileklerin, duaların, muvaffakiyetlerin, amellerin, sevapların, hayatın ve ölümün en hayırlı olanını diliyoruz.
Allahım! İçinde bulunduğumuz şu günün evvelini sulh ü salâh, ortasını felah, sonunu da her bakımdan muvaffakiyetli kıl. Senden dünyanın da, âhiretin de hayrını diliyorum, ey Merhametliler Merhametlisi!
Allahım! Senden, imanda sıhhat, güzel ahlâkla bezenmiş iman, arkasından felah gelecek bir muvaffakiyet, katından rahmet ve afiyet ve nezdinden mağfiret ve rıza diliyoruz.
***
TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ
KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN
[62] MUVAFFAKİYET :
…ve hevâ-i nefsin artıkları sayılan âsâb ve hassasiyeti yatıştırır.. mücadelenin kızıştığı yer ve zamanlarda iâne talebi ve istigâse gözyaşlarıyla ebedî mihrabına yönelir ve sızlar.. muvaffakiyet (62) ve zaferlerini de birer Hak ihsanı olarak duyar ve
“ Değildir bu bana lâyık bu bende
Bana bu lütf ile ihsan nedendir?”
(M. Lütfî)
sözleriyle mırıldanır.. hep içten ve derin, hep Hak’tan hoşnut ve memnuniyet içinde bulunduğunu ihsas eder..
[ SEYR U SÜLÛK _ Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _ Mart, Nisan, Mayıs 1999 ]
…
Ayrıca, cihad-ı asgarın, ara sıra vacip olmasına karşılık, cihad-ı ekberde bir süreklilik söz konusudur. Dahası, cihad-ı asgardaki muvaffakiyet (62), büyük ölçüde cihad-ı ekberdeki başarıya bağlıdır. Bu itibarla her fert evvelâ, kendi içini temizleyip orada enfüsî âhengi tesis etmelidir ki, oturması, kalkması, düşünmesi, konuşması, işlemesi, başlaması da Allah için olsun; olsun da tesirin gerçek kaynağı bulunan ilâhî meşîeti yanına alabilsin. Zaten, böyle bir maiyyete mazhar olmaksızın başarı elde etmek de mümkün değildir.
[MÜCAHEDE_ Sızıntı – Kalbin Zümrüt Tepeleri _ Şubat 1999 ]
…
Mâlâyâniyâtı terk etmek.. gönlün Cenâb-ı Hak’la alâkasına mâni olacak her şeyden uzak durmak.. beden ve cismâniyetimize bakan yanı itibarıyla dünya ile münasebetlerimizde dikkatli olmak ve kesben olmasa da kalben dünya ve mâfîhâ ile aramızdaki mesafeyi korumak.. Hakk’ın takdirine rıza gösterip mazhariyet ne olursa olsun her şeyi câna safâ bilip şükranla gürlemek.. kendini az yiyip az içmek ve az uyumaya alıştırarak hayatını rabbânîlik mülâhazalarına bağlı sürdürmek.. tenperverlik, makam-mansıp duygusu ve ikbal hırsı gibi hususlara karşı sürekli kapalı kalmaya çalışmak.. her zaman îsâr ruhuyla hareket ederek başkalarını yaşatmayı, şahsî yaşamanın önünde tutmak.. dünyevî muvaffakiyet ve mazhariyetlere (62) “tahdîs-i nîmet”e vesile olmaları ötesinde hiç mi hiç değer vermemek.. elde ettiği imkanlarla asla şımarmayıp, kaybettiği şeylerden ötürü de tasalanmamak.. imkanları ölçüsünde eldeki mevcutla hep mefkud avlama peşinde olmak.. bütün nefsânî istek ve arzularını “sanki yedim”, “sanki giydim”, “sanki yaşadım”… mülâhazalarıyla savmaya, daha doğrusu kontrol altına almaya çalışmak… gibi konular, farklı farklı ad ve unvanlarla da olsa kanaat adına hemen bütün ekollerce üzerinde durulagelen hususlardandır.
[ KANAAT _ Sızıntı – Kalbin Zümrüt Tepeleri _ Eylül 2010]
***
TEVHİDNÂME -PIRLANTA MÜZAKERESİ
SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN
[62] MUVAFFAKİYET :
Zaman zaman, ruhunun ölümsüz bir ışık gibi maddenin cidarlarını yırtarak zaman ve mekânın dışına kaydığını vicdanında seyredecek ve kâinattaki her şeyin ezelî bir kaynaktan aksedip geldiğini görerek coşacaksın. Nihayet, her parlak şey üzerinde göz kırpıp geçen bütün şuaların, Sonsuz’dan gelen şavklar olduğunu sezecek; benliğini saran buğu buğu mânâlarla kendinden geçeceksin..! Ne var ki, her vâridât bir kısım zahmetle elde edilmekte, her nimet bir külfet mukabili verilmekte, maddî-mânevî her muvaffakiyet de bir düzine mahrumiyetlere bağlı bulunmaktadır. Zahmetsiz vâridât, külfetsiz nimet olamayacağı gibi, bir kısım mahrumiyetlere katlanmadan da hiçbir muvaffakiyet elde edilemeyecektir.
[GENÇ ADAM _ Sızıntı – Başyazı – Nisan 1985 ]
…
Her türlü muvaffakiyet, o yolda gerekli olan prensipleri iyiden iyiye bilip ona göre hareket eden, devrinin şartlarını idrakle hesaplı davranan ve çalışmalarını ara vermeden sürdüren tâli’liler için bahis mevzuu olsa bile, görgüsüz, bilgisiz, aceleci, hele hele kendi devrini yaşamayan kimselerin onu elde etmelerine imkân yoktur.
Her günü, yeni bir bahar sayarak durmadan çevreye tohum saçanlar ve her fecri, feyizli, bereketli bir hazine kapısı bilerek Hakk’ın ilk ihsanlarını değerlendirip o kapıyı açmaya çalışanlar, hayatlarını yediveren bir başak hâline getirir ve ruhlarıyla ölümsüzlüğe ererler.
[LÜTUFLAR UFKUNDA İNSAN _ Sızıntı – Başyazı – Kasım 1984 ]