CUMA DEMEK… VEFA DEMEK-51
(İMAM GAZZÂLÎ (K.S.) HIZBÜ’L-MASÛN)
GİRİŞ
“Evrâd u ezkâr, i’lâ-yı kelimetullah yolunda mücahede eden bir müminin en önemli zâd ü zahîresi; Allah Teâlâ ile münasebetinin de emaresidir.”
…
“Dua eden bir kimse, bütün gönlüyle Allah’a yönelip yalvarışa geçebildiği takdirde, kendine her şeyden daha yakın olan Rabbisine karşı, kendi beden ve cismaniyetinden kaynaklanan uzaklığını aşarak O’nun her zaman var olan yakınlığına saygısını ifade etmiş ve kendi uzaklığının vahşetinden kurtulmuş olur.”
…
“Bu itibarladır ki, imanın zevkine ermiş ve ibadette hassaslaşmış ruhlar, kat’iyen duada kusur etmezler. Aksine böyleleri, ibadeti varlıklarının gayesi gibi duyar ve duaya da fevkalâde önem verirler.. maddî-mânevî sebeplere riayetin yanında gönüllerini Rabbilerine açıp yalvarmayı, O’na yakınlık arayışının sesi-soluğu gibi değerlendirir ve dualarını bir ümit, bir reca nağmesi gibi seslendirirler.”
…
Mutad evradımıza ek olarak bu hafta “Hizbü’l-Masûn duası”ile yakarışımıza devam ediyoruz.
İmam Gazzâlî hazretlerinin Hizbü’l-Hasîn ve Hizbü’l-Masûn duaları büyük dualardan olup,özellikle tehlikeli ve kargaşalı durumlarda okunmalarında büyük faydalar vardır.
Ehl-i Dalaletten, haset ve fesattan, nefis ve şeytandan ve en mühimi cehennem azabından Allah’a sığınmak amacı ile her nevi tehlikeden korunma amaçlı olarak okunan dualardandır.
Bediüzzaman hazretleri Şualar adlı eserinde yer alan bir mektubunda, “İki gün evvel sorgu hâkimi beni çağırdığı vakit, ben kardeşlerimi nasıl müdafaa edeyim diye düşünürken, İmam-ı Gazalî’nin Hizb-ül Masûn’unu açtım. Birden bu âyetler nazarımda göründü…” der.
Üç ciltlik Mecmuatü’l-Ahzab’ı her on beş günde bir hatmeden Üstad’ın, Hizbü’l-Hasîn ve Hizbü’l-Masûn’a karşı ayrı bir alâkası vardır.
…
ŞAMİL CUMA GÜNÜ DUASI ÖRNEĞİ-51
*****
Bismillahirrahmanirrahim
La ilahe illa ente
Ya Hannanu
Ya Mennanu
Ya bediussemavati vel ard
Yazel Celali vel ikram
Ya Hayyu Ya Kayyum
Ya Hayyu Ya Kayyum
Ya Hayyu Ya Kayyum
İyyake Na’budu ve İyyake Nestain
Velhamdülillahi Rabbilalemin.
***
Allahım!
Efendimiz Hazreti Muhammed’e (s.a.v) ve O’nun kardeşleri olan nebîlere, mürselîne..
mukarreb meleklere..
gök ve yer ehlinden -onlarla beraber rızana nâil olmak için dua ettiğimiz- Senin salih kullarının hepsine..
özellikle de Hazreti Adem, Hazreti İdris, Hazreti Nuh, Hazreti Hûd, Hazreti Salih, Hazreti İbrahim, Hazreti Lût, Zebîhullah Hazreti İsmail, Hazreti İshak, Hazreti Yakub, Hazreti Yusuf, Hazreti Eyyub, Hazreti Şuayb, Kelîmullah Hazreti Mûsa, Hazreti Harun, Hazreti Davud, Hazreti Süleyman Hazreti Yunus, Hazreti İlyas, Hazreti Elyesa, Hazreti Zülkifl, Hazreti Zekeriyya, Hazret Yahya, Hazreti İsa ve annesi Hazreti Meryem, Hazreti Zülkarneyn, Hazreti Lokman ve Hazreti Üzeyr’e (alâ nebiyyina ve aleyhimüsselâm)..
Ve Efendilerimiz Hazreti Cebraîl, Hazreti Mîkaîl, Hazreti İsrafîl ve Hazreti Azraîl’e.
Hamele-i Arş’a..
Mukarreb Meleklere..
Kerûbiyyûn’a ve Kirâm-ı Katibîn’e..
Allah Resûlü’nün halifeleri Hazreti Ebû Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman, Hazret Ali efendilerimize..
Peygamberimiz’in iki amcası Hazreti Hamza ve Hazreti Abbas’a
ve Allah Resûlü’nün ahfâdına..
özellikle de Hazreti Hasan, Hazreti Hüseyin, Muhammed el-Hanefî ve Zeynü’l-Âbidîn hazerâtına..
Annelerimiz Hazreti Hatice-i Kübrâ ve Hazreti Âişe-i Sıddîka’ya
ve Efendiler Efendisi’nin diğer pak zevcelerine
ve kızları Zeynep, Rukayye, Ümmü Külsüm ve Fatımetü’z-Zehraya..
Ve Muhacir ve Ensardan bütün Ashâb-ı Güzîne,
Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiîn efendilerimize..
Müçtehidîn-i Kirâma
Müfessirîn-i İzâma..
Muhaddisîn-i Fihâma..
Evliya, Asfiya, Ebrar ve Mukarrebîne..
Aktâba ve hususen Hazreti Ali ve Hazreti Hamza efendilerimize..
Şeyh Abdülkâdir-i Geylanî, Şeyh Ebu’l-Hasen el-Harakânî, Şeyh Harranî, Şeyh Menbicî; İmam Rabbanî, Ebu’l-Hasen eş-Şazilî, Ahmed el-Bedevî, Ahmed er-Rufaî, Muhammed Bahâüddin en-Nakşebendî
Üstadımız Bediüzzaman Said Nursîye,
Büyüğümüze
ve Senin nezd-i ulûhiyetinde kıymeti olan bütün salih kullara
ilmin ve mâlûmâtın adedince salât ve bereket ihsan eyle
ve dualarımızı onların hürmetine kabul buyur.
Allahım,
Dünyanın dört bir bucağında iman ve Kur’ân meşalesini tutuşturup hep canlı tutmaya çalışan kadın-erkek bütün kardeşlerimize, arkadaşlarımıza ve dostlarımıza da –yukarıda zikrettiğimiz salih kullarına tabî olarak- salât ü selâm eyle ve bereketinle lütufta bulun.
Cumamızı mübarek eyle..
Dünyanın her yerinde Senin Nâm-ı Celilini, ona muhtaç olan gönüllere duyurmaya çalışan kardeşlerimize ailelerine ferec mahreç nasip eyle.
Allahım,
Şu icabet saatlerinde başta büyüğümüz olmak üzere kardeşlerimizin, bacılarımızın, arkadaşlarımızın, her türlü sıkıntı ve zorluk içindeki kardeşlerimizin ve ailelerinin dualarını kabul eyle; rahmet ve bereketini üzerimizden eksik etme..
Allahım! Senin inayetinle sabahladık; Senin inayetinle akşamladık; Senin inayetinle yaşar, Senin izninle ölürüz. Dönüş de Sanadır. Hamd, canımızı aldıktan sonra bizi tekrar dirilten Allah’a mahsustur. Dönüş de O’nadır.
Lebbeyk ya Rab, fermanına uyduk, divanına geldik. Her zaman gelmeye de âmâdeyiz.
Allahım! İçinde bulunduğumuz şu günün evvelini sulh ü salah, ortasını felah, sonunu da her bakımdan muvaffakiyetli kıl. Senden dünyanın da, ahiretin de hayrını diliyoruz, ey Merhametliler Merhametlisi!
Sen, Raûf ve Rahîm Allah’sın. Göklerin ve yerin kendisiyle parıldadığı yüzünün nuru hürmetine, Sana ait her bir hak hürmetine ve Senden isteyen kulların hürmetine bizi şu günün sabahında ve akşamında affetmeni ve kudretinle Cehennem ateşinden korumanı diliyoruz.
Rabbim! Bu ve bundan sonraki günlerin hayrını, fethini, yardımını, nurunu, bereket ve hidayetini istiyor, bugünün ve daha sonraki günlerin şerrinden de Sana sığınırız.
…
Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla
“Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla. Bütün hamdler, övgüler Âlemlerin Rabbi Allah’adır. Rahman ve Rahîm O’dur. Din gününün, hesap gününün tek hâkimidir. (Haydi, öyleyse deyiniz): ‘Yalnız Sana ibadet eder, yalnız Senden medet umarız.’ Bizi doğru yola, nimet ve lütfuna mazhar ettiklerinin yoluna ilet. Gazaba uğrayanların ve sapkınlarınkine değil.”
“Hamd, gökleri ve yeri yaratan, karanlıkları ve aydınlığı var eden Allah’ın hakkıdır. Bir de kâfirler kalkmışlar, birtakım putları Rabbilerine eşit sayıyorlar!”
“Ona tuzak hazırlamak istediler, ama Biz heveslerini kursaklarında bıraktık. Asıl kendilerini perişan ettik.” “Onu da o sıkıntıdan kurtardık. İşte Biz müminleri böyle kurtarırız.” “İşte böylece Biz fenalığı ve çirkinliği ondan uzaklaştırmak için bürhanımızı gösterdik. Çünkü o, Bizim tam ihlasa erdirilmiş kullarımızdandı.” “Allah onu, o kâfirlerin tuzaklarının şerrinden korudu.” “Ama onlar hedeflerine asla ulaşamazlar.” “Artık kim tağutu reddedip Allah’a iman ederse, işte o, kopması mümkün olmayan en sağlam kulpa yapışmıştır. Allah her şeyi işitir, bilir.” “Ve buyruğumuzdan ona en kolay olanını söyleyeceğiz.”
Haksız yere düşmanlık besleyenler ne doğrudan ne de dolaylı olarak bize asla ulaşamazlar. Onların hiçbir hâlde bize kötülük dokundurmaya güçleri yoktur.
“Onların yaptıkları her işin üzerine varıp, hepsini toz duman edeceğiz.” “Zalimlerin cezası budur.” “Sonra Biz, resûllerimizi ve iman edenleri kurtarırız. Böylece müminleri kurtarmak üzerimize düşen bir borçtur.” “Onun önünde ve ardında devamlı surette nöbetleşerek görevlendirilen melekler vardır. Bunlar, Allah’ın emrinden ötürü, onu koruyup kollarlar.” “Onu koruyacak olan şüphesiz Biziz.” “Gerçek şu ki, o çok büyük devlet sahibidir.” “Muhakkak ki onun Bize yakınlığı ve güzel bir âkıbeti vardır.”
Haksız yere düşmanlık besleyenler ne doğrudan ne de dolaylı olarak bize asla ulaşamazlar. Onların hiçbir hâlde bize kötülük dokundurmaya güçleri yoktur.
“Bu yüzden senin Rabbin de onların üstüne azap kamçıları yağdırdı.” “Ve aralarındaki bütün bağlar kopup parçalandı.” “Onlar birtakım döküntü bölüklerden oluşup buracıkta bozguna uğratılacak bozuk bir ordudur.”
“İnsanlar arasında dolaşabilmesi için kendisine bir nur verdik.” “Onun güzelliğine dalıp gittiklerinden, farkında olmadan kendi ellerini kestiler ve: ‘Hâşâ! Allah için bu bir insan olamaz! Bu sadece yüce bir melek! Başka bir şey olamaz!’ dediler.” “Andolsun ki, gerçekten Allah, seni bize üstün kılmış” dediler.” “Allah onu size üstün kıldı, ona geniş ilim ve sağlam bir vücut verdi. Allah hâkimiyeti dilediğine verir. Allah’ın lütfu boldur, her şey gibi kabiliyet ve liyakatleri de bilir.” “Allah’ın nimetlerine şükreden bir zât idi. Çünkü Allah onu seçmiş ve doğru yola iletmişti.” “Allah ona hükümdarlık verdi.” “Onu üstün bir makama yücelttik.” “Hususî konuşmak için onu Kendimize yaklaştırdık.” “Rabbinin hoşnut olduğu biri idi.” “Doğduğu gün de, vefat ettiği gün de, diriltilip kabirden kalkacağı gün de selâm olsun ona!”
Haksız yere düşmanlık besleyenler ne doğrudan ne de dolaylı olarak bize asla ulaşamazlar. Onların hiçbir hâlde bize kötülük dokundurmaya güçleri yoktur.
“Eğer birtakım hilelerle seni aldatmak isterlerse, hiç endişe etme. Allah sana yeter. Seni yardımıyla ve bir de müminlerle destekleyen de başkası değil O’dur.” “Şayet sen dünyada bulunan her şeyi sarf etseydin bile yine de onların kalplerini birleştiremezdin, fakat Allah onları birleştirdi. Çünkü O Aziz’dir, Hakîm’dir (üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibidir.)” “Onlar düşmandır, onlardan sakın! Allah belalarını versin onların!” “Her ne zaman onlar savaş çıkarmak için bir yangın tutuşturdularsa Allah onu söndürdü.” “Üzerlerine aşağılık ve yoksulluk damgası basıldı ve neticede Allah’tan bir gazaba uğradılar.” “Onlara Rabbileri tarafından dünya hayatında bir gazap ve bir zillet gelecektir.” “Allah bir toplum için de hoşlarına gitmeyecek bir şey irade buyurdu mu, artık onu geri çevirecek kuvvet yoktur.” “Gözleri yerde, kendilerini zillet kaplamıştır.” “Eğer Biz bu Kur’ân’ı bir dağın tepesine indirseydik onun, Allah’a ta’zîmi sebebiyle başını eğip parçalandığını görürdün.” “Sen onların yaptıklarına üzülme.” “Yaptıkları hilelerden dolayı da telaş edip darlanma.” “Biz seni vefat ettirip yanımıza alsak da, yine onlardan müminlerin intikamını alırız.” “O alay edenlere karşı Biz sana yeteriz.” “Selam sana Ashâb-ı Yemîn’den.” “Gel ve endişe etme, çünkü sen güven içinde olanlardansın.” “Endişe etme, o zalimlerin elinden artık kurtuldun.” “(Düşmanın) size ulaşmasından endişe edip korkmayın.” “Korkma, çünkü Benim huzurumda elçiler korkmazlar.” “Korkma ve üzülme.” “Korkmayın. Ben sizinle beraberim, her şeyi işitir ve görürüm.” “Endişe etme zira sen galip geleceksin.” “Bir de bakarsın ki seninle kendisi arasında düşmanlık olan kişi candan, sıcak bir dost oluvermiş.”
“Elini uzatsa neredeyse kendi elini bile göremiyor.” “Allah, ilmi olduğu hâlde onu saptırdı, kulağını ve kalbini mühürledi ve gözlerine perde çekti.” “Yaptığı işin vebalini tatsın diye…” “Kötü tuzak, sadece hazırlayanın ayağına dolanır, sadece onu perişan eder.” “Rahman’ın azametinden dolayı sesler kısılır.”
“Allah seni, zarar vermek isteyenlerin şerlerinden koruyacaktır.” “Sana asla hiçbir zarar veremezler.” “Biz sana pek ağır bir söz vahyedeceğiz.” “Rabbinin hükmü gelinceye kadar sabret.” “Sen güzelce sabret.” “Eğer sana sebat vermeseydik onlara küçük de olsa bir meyil gösterebilirdin.” “Sen onlara aldırma ve işini Allah’a havale et, O’na tevekkül et. Sana vekil olarak Allah yeter.” “Allah kuluna kâfi değil midir?” “Allah’tan daha doğru sözlü kim olabilir?” “Allah, sana şanlı bir zafer ihsan etmiştir.”
Haksız yere düşmanlık besleyenler ne doğrudan ne de dolaylı olarak bize asla ulaşamazlar. Onların hiçbir hâlde bize kötülük dokundurmaya güçleri yoktur.
“Hepsi de lanetlenmiş olarak, nerede ele geçirilirlerse derdest edilir ve öldürülürler.” “Allah en güçlü ve cezalandırması da en çetin olandır.” “Zalimlerin cezası işte budur.”
“Sen artık bundan böyle, nezdimizde yüksek bir makam sahibi ve güvenilir bir kimsesin.” “Hem senin şanını yücelttik.” “Sana karşı insanların gönüllerinde tarafımdan bir sevgi bıraktım.” “Risalet ve tekellümle Seni diğer insanlara üstün kıldım.” “Şüphesiz Seni insanlara imam ve önder yapacağım.” “Biz Sana apaçık bir fetih ve zafer ihsan ettik.”
Haksız yere düşmanlık besleyenler ne doğrudan ne de dolaylı olarak bize asla ulaşamazlar. Onların hiçbir hâlde bize kötülük dokundurmaya güçleri yoktur.
“Allah onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Gözlerine de bir perde inmiştir.” “Allah onların gözlerinin nurunu giderir ve karanlıklar içinde bırakır, onlar da göremez olurlar. Sağır, dilsiz ve kördürler onlar. Onun için hakka dönmezler.” “Kendilerinden önce böyle yapanlar, nasıl helak edilmişlerse öylece helak edilirler.” “Onları perdeledik; artık göremezler.” “Boyunlarına öyle boyunduruklar koyduk ki onlar çenelerine dayanmaktadır. Boyunları yukarı, çeneleri kalkık, gözleri havada bir durumdadırlar.”
“Şu kesin ki biz sana Seb’-i Mesânî ile şu yüce Kur’ân’ı verdik.”
“Bunlar o kimselerdir ki Allah onların kalblerini, kulaklarını ve gözlerini mühürlemiştir. İşte hakkı göremeyen gafiller onlardır.” “Rabbinin âyetleri ile kendisine nasihat edildiğinde sırtını dönüp uzaklaşan kimseden daha zalim kimse olur mu? Biz o suçlulardan elbette intikam alıp onları cezalandıracağız.” “Ve kalblerinin üzerine onu iyi anlamalarına mâni kılıflar geçirir, kulaklarına da ağırlıklar koyarız. Sen Kur’ân’da Rabbini tek olarak andığın zaman, onlar nefretle arkalarını dönüp giderler.” “Sen onları hidayete çağırsan da, artık onlar ebediyyen hidayete gelemezler.” “Baksana kendi heva ve hevesini ilah edinen, ilmi olduğu hâlde Allah’ın kendisini şaşırtıp, kulağını ve kalbini mühürlediği, gözlerine de perde çektiği kimsenin hâline!” “Kötülük, onların başlarına dönsün! Allah, onlara gazap etmiştir.” “Derken hepsi helak olup sadece meskenleri kaldı.” “Allah onları yerle bir etti.” “Sonra içlerinden birçoğu yine kör ve sağır kesildiler.” “Yaptıkları bunca cürüm sebebiyle Allah kendilerini başaşağı getirdi.” “İşte zalimlerin cezası budur.”
“Kim Allah’a karşı gelmekten sakınırsa, Allah ona sıkıntıdan çıkış kapıları açar. Onu hiç ummadığı yerlerden rızıklandırır. Allah’a dayanıp güvenene Allah kâfidir.” “İmdi, Kur’ân okuyacağın zaman, o kovulmuş şeytandan Allah’a sığın.” “De ki: “Ya Rabbî, gireceğim yere dürüst olarak girmemi, çıkacağım yerden de dürüst olarak çıkmamı nasip et ve Kendi katından beni destekleyecek kuvvetli bir delil ver bana!”“ “De ki: “Rabbim beni doğru yola hidayet etti.” “Rabbim benimledir ve O muhakkak ki bana kurtuluş yolunu gösterecektir!” “Umarım Rabbim, beni en doğru yola iletir.” “Zira benim mevlam, o kitabı indiren Allah’tır ve O bütün iyi kulların koruyucusudur.” “Rabbim! Sen bana hâkimiyet verdin ve hâdiselerin tevilini öğrettin. Ey göklerin ve yerin yaratıcısı! Dünyada da, âhirette de benim velim Sensin. Beni Müslüman olarak vefat ettir ve beni salihler arasına kat.” “Ölü iken kendisini dirilttiğimiz ve insanlar arasında yürümesi için kendisine bir ışık (iman nûru) verdiğimiz kişi, (hiç karanlıklarda kalıp çıkamayan kimse gibi olur mu?)” “Peygamberleri devamla şöyle dedi: Onun hükümdarlığının alâmeti, size içinde Rabbinizden bir sekîne ile bir bakiye bulunan tabutun gelmesidir.” “Dediler ki: Rabbimiz, üstümüze (gürül gürül) sabır yağdır, Ayaklarımıza sebat ver ve kâfir topluluğa karşı bizi muzaffer eyle!” “Onlar öyle kimselerdir ki halk kendilerine: ‘Düşmanlarınız olan insanlar size karşı ordu hazırladılar, aman onlardan kendinizi koruyun!’ dediklerinde, bu tehdit onların imanlarını artırırmış ve ‘Hasbünallah ve ni’me’l-vekil’ (Allah bize yeter. O ne güzel vekildir!) derler. Sonra da kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan, Allah’tan bir âfiyet, selâmet ve lütuf ile geri döndüler.” “De ki: Gökleri, yeri yaratan, beslenmeyip besleyen Allah’tan başkasını mı tanrı edinecek mişim?” “O gerçekten bana karşı çok lütufkârdır.” “O beni peygamber olarak görevlendirdi ve nerede olursam olayım beni kutlu ve mübarek kıldı.” “Muvaffak olmam sadece Allah’ın yardımı ile olur. Onun için ben de yalnız O’na dayanıyorum, O’na yöneliyorum.”
Haksız yere düşmanlık besleyenler ne doğrudan ne de dolaylı olarak bize asla ulaşamazlar. Onların hiçbir hâlde bize kötülük dokundurmaya güçleri yoktur.
“Onlar sağır, dilsiz ve kördürler. Bundan ötürü akıllarını kullanıp gerçeği anlayamazlar.” “Karanlıklar içinde olan birtakım sağırlar ve dilsizlerdir.” “Yıldırımların verdiği dehşetle, ölüm korkusundan, parmaklarını kulaklarına tıkarlar.” “Kıyamet günü o kâfirler can kaygısına düştükleri zaman bir görsen! Artık kaçacak hiçbir yerleri yoktur.” “Zalimlerin cezası işte budur.”
“Sizin dostunuz ancak Allah’tır, O’nun Resûlü’dür ve müminlerdir.” “Hem sizde nimet namına ne varsa hepsi Allah’tandır.” “O kullarının üstünde de tek hâkimdir. O üzerinize, hareketlerinizi kaydeden hafaza meleklerini gönderir.” “Ey müminler! Size nesep ve mekân bakımından yakın olan kâfirlerle savaşın, onlar sizde bir ciddiyet ve üstün gayret görsünler.” “Fitne (işkence) ortadan kalkıp din ve itaat yalnız Allah’a mahsus oluncaya kadar onlarla savaşın.” “O gün, müminler de, Allah’ın verdiği zafer sayesinde sevinecekler. Allah dilediğini muzaffer kılar.” “Allah iman edenleri hem dünyada hem âhirette o sabit söz üzerinde sağlam bir şekilde tutar.” “Derken, münafıklarla müminlerin aralarına bir duvar çekilir. Bu duvarın bir kapısı olup bu kapının iç tarafında rahmet, dış tarafında ise azap vardır.” “Allah, ilmi ve kudretiyle onları, arkalarından kuşatmıştır.” “Allah düşmanlarınızı pek iyi bilir. İşlerinizi üstlenen bir veli olarak da, bir yardımcı olarak da elbette Allah yeter!” “Siz de onlardan değil, Ben’den çekinin.”
“O gün kalpler güp güp atacak! Gözler yere eğilecek!” “O kâfirlerin kendi yaptıkları işler sebebiyle başlarına durmadan bela inecek.” “Onların kabirlerden dirilmeleri sadece bir tek çağrıya bakar. O korkunç ses yayılır yayılmaz hemen kalkarlar.” “Gerçekte ise onlar, âdeta duvara dayatılan, ruhsuz kütüklere benzerler.” “Kendilerini yaratan Allah’ın, o mahlûklardan daha kuvvetli olduğunu görüp anlamadılar mı?” “Size söylediğim şu sözleri yakında hatırlayacaksınız. Artık ben işimi Allah’a bırakıyorum.” “Şayet siz sabreder ve Allah’a karşı gelmekten sakınırsanız, onların tuzakları size hiçbir zarar veremez.” “Sonra o istilacılara karşı size galibiyet ve zafer verdik, servet ve oğullarla kuvvetlendirdik, sayınızı daha da çoğalttık.” “Düşünün ki bir zaman siz dünyada az ve zayıf idiniz. Öyle ki insanların sizi tutup kapacağından endişe ediyordunuz. Bu hâlde iken Allah size yer yurt nasib etti.” “Ey iman edenler! Allah’ın size olan şu nimetini hatırlayın: Hani bir topluluk size el uzatmaya, sizi öldürüp yok etmeye teşebbüs etmişti de O, bunların ellerini size zarar vermekten men etmişti.” “Ey insanlar! Allah’ın üzerinizdeki nimetlerini hatırlayın: Düşünün, göklerden ve yerden sizi rızıklandıran Allah’tan başka bir yaratıcı mı var? Ondan başka ilah yoktur.” “Umulur ki, Rabbiniz düşmanlarınızı imha eder.” “Umulur ki Allah kâfirlerin savletini uzaklaştırır. Allah en güçlü ve cezalandırması da en çetin olandır.” “Onlar hileler yaptılar. Allah da onların hilelerini boşa çıkardı. Allah, hileleri boşa çıkarmakta pek güçlüdür.” “Onların kurdukları bütün tuzaklar mahvolur.” “Ne var ki onlarda kör olan, gözler değil, asıl kör olan sinelerindeki gönüller!” “İyi bilsinler: Onların toplu kuvvetleri bozguna uğrayacak ve arkalarını dönüp kaçacaklardır.” “Biz de onları mutlak galip, tam muktedir olan Allah’ın şanına yaraşır tarzda cezalandırdık.”
“Allah size güçlük çıkarmak istemez, fakat şükredesiniz diye sizi temizleyip arındırmak ve size olan nimetlerini tamama erdirmek ister.” “Bu esneklik Rabbiniz tarafından bir kolaylık ve lütuftur.” “Ama şimdi Allah yükünüzü hafifletti, çünkü sizde bir zayıflık olduğunu müşahede etti.” “Allah sizin hakkınızda kolaylık ister, zorluk istemez.” “Sen de ki: “Allah’ın hidayet yolu olan İslâm, doğru yolun ta kendisidir.” “Allah rahmet hazinesinden size iki hisse versin ve sayesinde karanlığı dağıtıp yürümenizi sağlayan bir nûr bahşetsin.”
Haksız yere düşmanlık besleyenler ne doğrudan ne de dolaylı olarak bize asla ulaşamazlar. Onların hiçbir hâlde bize kötülük dokundurmaya güçleri yoktur.
“Onları bu halden kurtaracak hiçbir yardımcıları yoktur.” “Zalimlerin cezası işte budur.” “O belalar kendi başlarına olsun!” “Allah onları yerle bir etti.” “Onlar en alçak olanların derekesindedirler.” “Oldukları yerde çöke kaldılar, ne doğrulabildiler, ne de yardım gördüler.” “Çünkü Allah bozguncuların işini düzeltmez.” “Allah hainlerin hilesini iflah etmez.”
“Biz de iman edenleri düşmanlarına karşı destekledik de onlar ötekilere üstün geldiler.” “Muhakkak ki Allah iman edenleri koruyup müdafaa eder.” “Onlar önlerinde ve sağ taraflarındaki nurlarıyla, koşarcasına Cennet’e doğru ilerlerler.” “Allah onları daima gözetleyip kontrol etmektedir.” “Ne mutlu iman edip de yararlı işler yapanlara! Eninde sonunda dönüp gidilecek güzel yurt onların olacak.” “Üstelik onlar o kıyamet gününün dehşetinden emin olacaklardır.” “Korkudan emin olma onların hakkıdır, doğru yolda olanlar da onlardır.” “İşte onlar Allah’ın hidayet verdiği kimselerdir. Sen de onların yolundan yürü.” “Mükafat olarak onların gözlerini aydın edecek, gönüllerini ferahlatacak hangi sürprizlerin, hangi nimetlerin saklandığını hiç kimse bilemez.” “Biz onları özellikle âhiret yurdunu düşünen ihlaslı kişiler kıldık. Üstelik onlar Bizim yanımızda seçkin ve hayırlı zâtlardı.” “Onlara dillerde ve dinlerde yüksek ve güzel bir nam bıraktık.” “Durumlarını bilerek, onları o devirdeki bütün insanlara üstün kıldık.” “Onları seçtik, onlara doğru yolu gösterdik.” “Onları pınarları akan ve yerleşmeye elverişli yüksekçe bir yere yerleştirdik.” “Şu kesindir ki, bizim ordumuz mutlaka galip gelecektir.” “Bunun üzerine kendilerine hiçbir fenalık dokunmadan, Allah’tan bir âfiyet, selâmet ve lütuf ile geri döndüler.” “İşittikleri söz, hep: “Selâm! selâm!” sesleridir.” “Ve ailesine sevinç içinde döner.”
Haksız yere düşmanlık besleyenler ne doğrudan ne de dolaylı olarak bize asla ulaşamazlar. Onların hiçbir hâlde bize kötülük dokundurmaya güçleri yoktur.
“Onların kabirlerden dirilmeleri sadece bir tek çağrıya bakar. Ses yayılır yayılmaz hemen kalkarlar.” “Onları paramparça ettik.”
“Biz ileride onlara hem âfâk hem de kendi nefislerinde delillerimizi göstereceğiz de, Kur’ân’ın (veya onun anlatmak istediği şeylerin) hakkın ta kendisi olduğu anlaşılacak.” “O hâlde sen sana vahyedilen buyruklara sımsıkı sarıl! Muhakkak ki sen dosdoğru yoldasın.” “Sana indirdiğimiz bütün bu bilgilerin gerçekliği konusunda farz-ı muhal şüphe duyacak olursan, senden önce (gelip kendilerine Kitap verilmiş olan ve o) Kitab’ı okuyanlara sor; (şüphesi olanlar da, aynı şekilde sorsunlar). Hiç şüphesiz Rabbinden sana gerçeğin ta kendisi gelmiştir; dolayısıyla nasıl bundan senin şüphen yoksa, (herhangi bir kimsenin şüphe duymasına da mahal yoktur).” “Hayır! Yıldızların yerleri hakkı için! Eğer anlarsanız bu gerçekten büyük bir yemindir.” “Hem Kur’ân müminler için hidayet rehberidir, rahmettir.” “Bu muazzam kitabı sana indiren O’dur. Onun âyetlerinin bir kısmı muhkem olup bunlar Kitabın esasıdır.” “İşte bunlar da Allah’ın âyetleridir ki, gerçeğin ta kendisi olarak okuyup beyan ediyoruz. Allah’a ve O’nun âyetlerine inanmadıktan sonra, onlar acaba daha hangi söze inanacaklar?” “Lâkin Allah sana indirdiğine şahitlik eder ki onu kendi ilmiyle indirmiştir. Melekler de buna tanıklık ederler. Zaten Allah’ın şahit olması bir şeyin gerçekliği için yeter de artar!” “İşlerinizi üstlenen bir veli olarak da, bir yardımcı olarak da elbette Allah yeter!” “Allah, her şeyi hakkıyla görmektedir ve her dilediğini yapabilecek güç ve kuvvettedir.” “De ki: “Rabbimin sözlerini yazmak için bütün denizler mürekkep olsaydı, hatta onun bir mislini de takviye gönderseydik, bu denizler tükenir, Rabbinin sözleri yine de bitmezdi.”
Haksız yere düşmanlık besleyenler ne doğrudan ne de dolaylı olarak bize asla ulaşamazlar. Onların hiçbir hâlde bize kötülük dokundurmaya güçleri yoktur.
“Kimin yardımcılarının daha zayıf, kimin askerlerinin daha az olduğunu, zamanı geldiğinde anlayacaklardır.” “İşte o zaman öğrenecekler: kimmiş mevkii daha düşük ve kimmiş asker ve maiyyeti daha zayıf!” “Onların helakleri için de, bir vâde tayin ettik.” “Bu takdirde de ebediyyen felah bulamazsınız.” “Elindeki değneği ortaya at, onların yaptıklarını yutacaktır. Çünkü onların yaptığı, sihirbaz oyunudur. Büyücü ise, nereye varırsa varsın, hiçbir yerde iflah olmaz.” “Sen dışardan onları birlik içinde sanırsın. Halbuki kalbleri darmadağınıktır.” “Şu imrendiğiniz kimselerin dini yıkılmıştır ve yaptıkları bütün ameller de boşunadır.” “Bâtıl yolda olanlar hüsrana uğrarlar.” “Yoksa sen onlardan çoğunun söz dinlediğini yahut aklını çalıştırdığını mı sanıyorsun? Doğrusu onlar yolu şaşırmada davarlar gibi hatta daha da şaşkındırlar.” “Onlar hayvanlar gibi hatta daha da şaşkındırlar. İşte asıl gafil olanlar onlardır.” “İşte Allah, ilim peşinde olmayan, gerçeği aramayanların kalplerini böyle mühürler.”
Haksız yere düşmanlık besleyenler ne doğrudan ne de dolaylı olarak bize asla ulaşamazlar. Onların hiçbir hâlde bize kötülük dokundurmaya güçleri yoktur.
“İşledikleri zulüm yüzünden tehdit olundukları azap hükmü onlar hakkında gerçekleşti, onların artık konuşacak halleri kalmadı.” “Yaptıkları bunca cürüm sebebiyle Allah kendilerini baş aşağı getirdi.” “Onlar daha konuşamazlar.”
“O’dur ki, seni yardımıyla ve bir de müminlerle destekledi.” “Biz ateşe şöyle ferman ettik: Dokunma İbrahim’e! Serin ve selâmet ol ona!” Hülasa onu tuzağa düşürmek istediler ama Biz asıl onları hüsrana uğrattık. Asıl tuzağa düşenler kendileri oldular.” “Rabbimin buyurduğu yol doğru yoldur.” “Allah, ilmi ve kudretiyle onları, arkalarından kuşatmıştır. Hayır, hayır! Kur’ân onların iddia ettikleri gibi beşer sözü değildir. O, Levh-i Mahfuz’da olan pek şerefli bir Kur’ân’dır.”
Haksız yere düşmanlık besleyenler ne doğrudan ne de dolaylı olarak bize asla ulaşamazlar. Onların hiçbir hâlde bize kötülük dokundurmaya güçleri yoktur.
Allahım! Nebiy-yi Ümmî Efendimiz Hazreti Muhammed’e, tertemiz ehl-i beytine, her biri kerem ve iyilik timsali ashâb-ı güzinine, kıyamete kadar bol bol salât ü selâm eyle ve onlar hürmetine dualarımızı kabul buyur. Şüphesiz her türlü hamd ü senaya layık olan yalnız Âlemlerin Rabbi Allah’tır.
—
Allahım,
Dünyanın dört bir bucağında iman ve Kur’ân meşalesini tutuşturup hep canlı tutmaya çalışan kadın-erkek bütün kardeşlerimize, arkadaşlarımıza ve dostlarımıza da –yukarıda zikrettiğimiz salih kullarına tabî olarak- salât ü selâm eyle ve bereketinle lütufta bulun.
Dünyanın her yerinde Senin Nâm-ı Celilini, ona muhtaç olan gönüllere duyurmaya çalışan kardeşlerimize ve ailelerine ferec mahreç nasip eyle.
Sonsuz “Lâ havle velâ kuvvete illa billahilaliyyilazîm” ile huzuruna geliyor, hamd ü senalarımızı arz ediyor ve dualarımızı kabul buyurmanı diliyoruz.
Yakarışlarımıza icabet buyur, Rabbimiz!
Ya Rahmân, ya Rahîm, ya Zelcelâli ve’l-ikrâm!
Zat’ın, azametin, ululuğun, Ulûhiyetin, Rubûbiyetin hakkı için.. Sıfât-ı Sübhâniye’nin hatırı ve şefaati için..
Esmâ-i Hüsnâ’n hürmeti ve şefaati için..
İsm-i A’zam’ın hürmeti ve şefaati için..
Hazreti Muhammed Mustafa’nın hürmeti ve şefaati için..
seçkinlerden seçkin ve en hayırlı kulların enbiya/evliya hürmeti ve şefaati için duamızı kabul buyur.
Bu şerefli ve mübarek isimlerin hürmetine, latîf ve celîl sıfatların hatırına Sen’den Efendimiz Hazreti Muhammed’e ve O’nun mübarek aile fertlerine salât ve selam etmeni diliyoruz.
Amin