TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (49.BÂB) 

GÜNCELLENME TARİHİ: 22 NİSAN 2020 // 29 ŞABAN 1441 ÇARŞAMBA

 (TEVHİDNÂME-49):

Allah’ım!

Bize karşı kin ve öfkeyle oturup kalkan hasımlarımıza öyle bir galebe çalmayı (63)  ihsan buyur ki, Sen’den gayrı bütün mâsivadan bu konuda gelebilecek her türlü desteğe karşı bizleri müstağnî kılsın!

***

49.BÂBIN DUASI  (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)

Ey iman edenleri düşmanlarına karşı destekleyen ve böylece mümin kulları diğerlerine galip gelen! (K.K)

Ey desteksiz kalanların yegâne desteği!

Ey dayanacak bir nokta bulamayanların biricik dayanağı!

 Ey yardıma muhtaç olanların yegâne yardımcısı!

Ey sığınacak bir yer arayanların biricik sığınağı!

Ey destek talep edenleri hiçbir zaman desteksiz bırakmayan Muğîs!

Kendisinin sonsuz havl ve kuvvetine dayanan kullarını bütün güzel işlerinde destekleyen! 

Allahım! Borca batmaktan, düşmanın galebesinden ve insanların başımıza gelen musibetlere sevinmesinden Sana sığınırız.

Allahım! Hırsın azgınlığından, gazap ve öfkenin haddini aşmasından, hasedin galebe çalmasından, sabrın zaafa uğramasından, kanaatin azlığından, ahlâkın bozulmasından, şehvetin azdırmasından, bağnazlıktan, hevaya uyup Hüda’ya muhalefet etmekten, gaflet uykusundan, külfet altında ezilmekten, bâtılı hakka tercih etmekten, günahta ısrardan, kulluğu az fakat ma’siyeti çok olmaktan, zenginlerin böbürlenmesinden, fakirleri hor ve hakîr görmekten, yanımızda bulunanlara sû-i muâmelede bulunmaktan ve ehl-i ma’rûf olan güzel ahlâklı insanlara teşekkürü terk etmekten Sana sığınıyoruz.

***

TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ

KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN 

 [63] GALEBE ÇALMA :

Kalb selâmeti onların baş şiarıdır ve onlar her zaman Müslümanlara hayırhâhlıkta bulunurlar. Dünyaya karşı asla hırs göstermezler.. ve düşmanlarıyla bile nizâ ve cidale girmezler. (63) Konuşurken, her zaman mübalâğadan uzak durur ve itidali temsil ederler. Bid’atlardan kaçınır, ibadetlerinde de ifrat ve tefrite düşmezler. Seviyeleri ne olursa olsun asla kendilerini beğenmezler. Kazaya rıza, haramlara karşı tavizsiz davranma ve Cenâb-ı Hakk’a karşı da fevkalâde bir gayret ve saygı içinde bulunma.. ve ne olursa olsun kimseyi lanetlememe, ebdâlın en önemli hususiyetleri olarak zikredilmektedir.

[VELİ VE EVLİYAULLAH _ Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Ekim, Kasım, 2010 ]

 ***

TEVHİDNÂME -PIRLANTA MÜZAKERESİ

SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN  

[63] GALEBE ÇALMA :

Acaba, yağmur yüklü bulutlar gibi ellerinde ışıktan kamçılarla, kıyametler kopararak dört bir yanı tutan bu heyecanlı sineler, akıllara durgunluk veren bu hareket ve bu hızı nereden alıyorlardı? En sağlam manevralarla kitlelere hükmedip, onları arkalarından sürükleyerek, cihan çapında meydana getirmeyi başardıkları bir büyük diriliş ve bir büyük inkılapla, hâdiselerin akışını, tarihin çehresini değiştiren onlardaki bu müthiş güç nereden kaynaklanıyordu? Dostların vefa bilmediği, düşmanların cefadan yılmadığı, handikapların handikapları takip ettiği çalkantılı bir devrede, her türlü imkânsızlığı aşarak kemmiyetin bütün müesseselerine galebe çalmaları, yani “bir sineğin bir kartalı sallayıp yere vurması” nasıl mümkün olmuştu? Rica ederim, olup biten bunca şeye (ganimet) tutkusu, şöhret hissi, kavga hırsı, cihanı istila etme arzusu dememiz mümkün müdür?

Hayır hayır! Bu âteşîn ruhları harekete geçiren, bu çelik iradeleri dünyanın hâkimi kılan sır, ne bunlarda ne de bunlar gibi şeylerde kat’iyen aranmamalıdır. Bence bu sır onların sağlam inançlarında, tarih şuurlarında ve mukaddes ideallerinde aranmalıdır.

[SÖGÜTÜN BAĞRINDAKİ DİRİLİŞ  _ Sızıntı – Başyazı – Şubat 1986 ]

… 

Anlamaz bunları “Dünya, dünya!..” deyip inleyenler; bu yalancı âlemin süs ve ziynetinden sıyrılamayanlar; tûl-i emel ve tevehhüm-i ebediyet yanılgılarıyla ukbâyı görmezlikten gelerek saray saray üstüne inşa edenler; akıllarını ve kalblerini villalara ve filolara ipotek haline getirenler. Bütün bunlara “Yuf!” demek dilimin ucuna kadar geliyor ama ifade kirliliğinden uzak durma mülahazasıyla denecekleri tarihin kirli sayfalarına emanet ederek konuya bir nokta koyup geçiyorum; geçiyorum, zira ışık süvarilerinin bekledikleri başka şeyler var. Evet, onlar ellerinde nur meşaleleriyle ziya avlama peşindeler. Karanlık ruhlar zulmetler sarmalları içinde kalakalsınlar, onlar,

“Hak şerleri hayr eyler,

Sen sanma ki gayr eyler;

Ârif ânı seyr eyler,

Mevlâ görelim neyler,

Neylerse güzel eyler!..” (İbrahim Hakkı)

deyip topluca tefvîz atmosferine ermeyi hecelemekteler…

[İÇ ÇÜRÜME VE ONARIM YOLLARI (3) _ Çağlayan – Başyazı – Ağustos 2019 ]

… 

İnsanlık almış başını kinle, nefretle bir yere gidiyor. Herhalde buna “yuvarlanıyor” demek daha uygun olur.. neticenin ne olacağını ve bu gidişin nereye varacağını şimdiden kestirmek oldukça zor. Çok kötümser davranıp âkıbetin Cehennem olduğunu söylemek doğru olmasa da, Cennet demek de biraz fazla iyimserlik olsa gerek. Sineler öfkeyle atıyor, gururlar çifteli, düşünceler paramparça ve muhakemeler de derbeder. Diyalog arayışları fevkalâde sun’î ve çıkar hedefli; tartışma ve münazara meclisleri âdeta birer harp meydanı, birer ateş hattı ve birer vahşi arena.. toplumu değişik kamplara bölmek ve kitleler arasıgerilimi artırmak için gerekli her şey var. Tavırlar kaba, ifadeler mütecaviz, yığınlar birbirine karşı müsamahasız. “Vefa yok, ahde hürmet hiç, emanet lafz-ı bî-medlûl; / Yalan rayiç, hıyanet mültezem her yerde, hak meçhul…” Sevinen düşmanlar, ağlayan da milletimiz.

Bu gidişe “dur” demek ve bu yuvarlanışı önlemek için sevgiyle çarpan, müsamaha ile oturup kalkan sinelere ihtiyaç var.. kendini insanlığın dünyevî-uhrevî mutluluğuna adamış “Gözümde ne Cennet sevdası, ne Cehennem korkusu; milletimin imanını selâmette görürsem Cehennem’in alevleri içinde yanmaya razıyım.”[1] diyebilecek inanmış ve seven sinelere…

[İNANAN GÖNÜLLER  _ Çağlayan – Başyazı – Ocak 2020 ]