CUMA DEMEK… VEFA DEMEK-2

NOT: Bu dua örneğimiz;  Eylül ve Ekim aylarında Bamteli’nde yayınlanan yazılarda geçen dualardan hazırlanmıştır.

ŞAMİL CUMA GÜNÜ DUASI ÖRNEĞİ-2

[Efendimiz buyuruyor:”cuma günü hangi vakitte bu dua okunarak duada bulunulursa,doğu ile batı arasinda her ne istenilirse istenilsin,duası kabul olunur.] 
Bismillahirrahmanirrahim 
La ilahe illa ente 
Ya Hannanu 
Ya Mennanu 
Ya bediussemavati vel ard 
Yazel Celali vel ikram 
Ya Hayyu Ya Kayyum 
Ya Hayyu Ya Kayyum 
Ya Hayyu Ya Kayyum 
İyyake Na’budu ve İyyake Nestain 
Velhamdülillahi Rabbilalemin.Amin… 
Allahım!

Efendimiz Hazreti Muhammed’e (s.a.v) ve O’nun kardeşleri olan nebîlere, mürselîne.. mukarreb meleklere.. gök ve yer ehlinden -onlarla beraber rızana nâil olmak için dua ettiğimiz- Senin salih kullarının hepsine..özellikle de Hazreti Adem, Hazreti İdris, Hazreti Nuh, Hazreti Hûd, Hazreti Salih, Hazreti İbrahim, Hazreti Lût, Zebîhullah Hazreti İsmail, Hazreti İshak, Hazreti Yakub, Hazreti Yusuf, Hazreti Eyyub, Hazreti Şuayb, Kelîmullah Hazreti Mûsa, Hazreti Harun, Hazreti Davud, Hazreti Süleyman Hazreti Yunus, Hazreti İlyas, Hazreti Elyesa, Hazreti Zülkifl, Hazreti Zekeriyya, Hazret Yahya, Hazreti İsa ve annesi Hazreti Meryem, Hazreti Zülkarneyn, Hazreti Lokman ve Hazreti Üzeyre (alâ nebiyyina ve aleyhimüsselâm).. 

Ve Efendilerimiz Hazreti Cebraîl, Hazreti Mîkaîl, Hazreti İsrafîl ve Hazreti Azraîl’e. Hamele-i Arş’a.. mukarreb meleklere.. Kerûbiyyûn’a ve Kirâm-ı Katibîn’e..Allah Resûlü’nün halifeleri Hazreti Ebû Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman, Hazret Ali efendilerimize.. Peygamberimiz’in iki amcası Hazreti Hamza ve Hazreti Abbas’a ve Allah Resûlü’nün ahfâdına.. özellikle de Hazreti Hasan, Hazreti Hüseyin, Muhammed el-Hanefî ve Zeynü’l-Âbidîn hazerâtına..Annelerimiz Hazreti Hatice-i Kübrâ ve Hazreti Âişe-i Sıddîka’ya ve Efendiler Efendisi’nin diğer pak zevcelerine ve kızlarıZeynep, Rukayye, Ümmü Külsüm ve Fatımetü’z-Zehraya..Ve muhacir ve ensardan bütün ashâb-ı güzîne, tâbiîn ve tebe-i tâbiîn efendilerimize.. müçtehidîn-i kirâma müfessirîn-i izâma.. muhaddisîn-i fihâma.. evliya, asfiya, ebrar ve mukarrebîne.. aktâba ve hususen Hazreti Ali ve Hazreti Hamza efendilerimize.. Şeyh Abdülkâdir-i Geylanî, Şeyh Ebu’l-Hasen el-Harakânî, Şeyh Harranî, Şeyh Menbicî İmam Rabbanî, Ebu’l-Hasen eş-Şazilî, Ahmed elBedevî, Ahmed er-Rufaî, Muhammed Bahâüddin en-Nakşebendî  Üstadımız Bediüzzaman Said Nursîye, Büyüğümüze ve Senin nezd-i ulûhiyetinde kıymeti olan bütün salih kullara ilmin ve mâlûmâtın adedince salât ve bereket ihsan eyle ve dualarımizi onlarin hurmetine kabul buyur. 

Allahım, 
Dünyanın dört bir bucağında iman ve Kur’ân meşalesini tutuşturup hep canlı tutmaya çalışan kadın-erkek bütün kardeşlerimize, arkadaşlarımıza ve dostlarımıza da –yukarıda zikrettiğimiz salih kullarına tabî olarak- salât ü selâm eyle ve bereketinle lütufta bulun. 

Allah Teâlâ neyi dilerse, o olur; olmamasını dilediği de asla olmaz. Bilirim ki, Allah her şeye gücü yeten kadîrdir ve O ilmiyle her şeyi kuşatmıştır. Allah her şeye gücü yeten kadîrdir.” Allah, buna da kâdirdir. 

“Nasıl ki sadaka, belayı ref eder; ekseriyetin hâlis duası dahi ferec-i umumîyi cezbeder.” diyor Çağın Sözcüsü. Ya Rabbi bizlerde söz birliği yaparak, nezd-i Ulûhiyette şâhidimiz ol… Senin, belaları def etmen, kardeşlerimizin Hizmet’te yolunu açman, patikaları şehrâh haline getirmesi adına, gece başımızı yere koyarak; seccade, bizim gözyaşlarımızla ıslansın ve  Cenâb-ı Hak, bize bir ferec, bir mahreç ihsan eylesin!..[1]

Ey Rabb! Bana(Bize), zarar isabet etti; Sen, Erhamürrâhimîn’sin!” “Allah’ım, tasamızı, hüznümüzü, şikayet ve şiddetli elemimizi, yürek yangınımızı Sana arz ediyoruz!..”  “Artık bana/bize düşen, güzelce sabretmektir. Sizin bu anlattıklarınız karşısında yardımına müracaat edilecek sadece Allah var.” (Yûsuf, 12/18) “Ben, bütün dertlerimi, keder ve hüznümü Allah’a arz ediyor, O’na şikâyette bulunuyorum.” (Yûsuf, 12/86) [2]

Allah’ım! Dağınıklığımı(zı) ve tasamı(zı), Sana arz ediyorum(z). Şikâyetim(ız), Sanadır; ben(biz), kendimi(zi) Sana şikâyet ediyorum(z). Ağır geldi bu işler… Eğer içim(iz)e olumsuz bazı şeyler doğdu ise, kafam(ız)a bazı şeyler girdi ise, nöronlarda bir kirlenme oldu ise, ben(biz) bu perişan halimi(zi) Sana arz ediyorum(z)!..[2]

“Sen olmasaydın, gökleri, yeri yaratmazdım!” Yüzü suyu hürmetine…“Allah’ım bize karşı düşmanlık hisleriyle oturup kalkan ve Hizmet’in kökünü kazımaya çalışan zalimlere öyle bir mukabelede bulun ki, bizi başka hiçbir mukabeleye muhtaç bırakmasın. Duamızı kabul buyur ey Erhamerrâhimîn!..” [2]

İyi bilin ki, gönüller ancak Allah’ı anmakla huzur bulur.” Allah onlardan razı olmuştur, onlar da O’ndan hoşnut.” “Rab olarak Allah’tan, din olarak İslâm’dan, rasûl/nebi olarak da Hazreti Muhammed’den (sallallâhu aleyhi ve sellem) razı olduk.” Allah bana yeter. O’ndan başka ilah yoktur. Ben yalnız O’na dayanırım. Çünkü O, büyük Arş’ın, muazzam hükümranlığın sahibidir.” (Tevbe, 9/129) Allah, bana kâfi ve vâfîdir; O, ne güzel Mevlâ’dır.” “Ben de işte o Mevlâ’ya tevekkül ettim!” “Arş-ı Azîm’in Rabbi, O’dur. Benim de O’na bağlı olduğum, dilbestesi olduğum, dildârı olduğum, Arş-ı Azim’in Rabbidir O.” “Allah’ım bize hidayet et; onları da hidayete erdir.” Bize hidayet et; onları da doğru yola, kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanlarınkine ve sapıklarınkine değil.” [3]

“Bütün günahlardan, topyekûn hatalardan, Allah’a isyan manasına gelen her fiilden, Rabbimizin sevmeyeceği ve razı olmayacağı hal, tavır ve işlerin tamamından, bir de üstümüze vazife olmayan, bize dünya ahiret fayda vermeyen ve katiyen yakışmayan şeylerin hepsinden binlerce kere, milyon defa istiğfar ediyorum(z).”[3]

Bize yakışmayan, Allah karşısında… Beni(Bizi) ahsen-i takvîme mazhar yaratan, icabından meleklerin önüne geçme imkânını, istidadını veren Allah’a (celle celâluhu) karşı yakışıksız, yaraşmayan o hatanın, o nisyanın ne numarası, ne de drobu uymayan… Onlardan da Allah’a sığınırım(z)!.[3]

“Kalbim(iz) kasvet bağlayıp yollar da sarpa sarınca, ümidimi(zi) affına merdiven yaptım(k). Günahım(ız) gözüm(üz)de büyüdükçe büyüdü ama onu alıp affının yanına koyunca, affını tasavvurlar üstü büyük buldum(k).”[3]

“Herkes, (inanç ve dünya görüşünden kaynaklanan, kendine göre doğru ölçülerin şekillendirdiği) seciye ve karakterine göre davranır.” (İsrâ, 17/84) Allah, bizi bu seviyenin insanlarından eylesin![3]

Ey kalbleri evirip çeviren Allah’ım, kalblerimizi dininde sabit kıl. “Ey kalbleri evirip çeviren Allah’ım, kalblerimizi dininde sabit kıl. Ey kalbleri halden hale koyan Rabbim, kalblerimizi ibadet ü tâatine yönlendir!..” [4]

Bugün size söylediklerimi çok geçmeden hatırlayacak (ve bana hak vereceksiniz). Ben ise, tam bir teslimiyet içinde işimi Allah’a bırakıyorum. Allah, elbette kullarını çok iyi görmektedir.” (Mü’min, 40/44) “Neticede Allah O’nu (Firavun ve yönetiminin) kurduğu tuzakların şerrinden korudu; buna karşılık, Firavun ailesini (hanedanını ve oligarşisini) o en kötü azap kuşatıverdi. Ateş; sabah ve akşam onun karşısına getirilir ve ona maruz bırakılırlar. Kıyamet’in kopup, hesapların görüldüğü gün de ‘Bütün Firavun ailesini (oligarşisini) azabın en şiddetlisine atın!’ (diye emredilir).” (Mü’min, 40/45-46) “Yüzler olacaktır o gün mutluluktan parıl parıl, Rabbilerine çevrilmiş.” (Kıyâme, 75/22-23) “Allah, karşılık olarak Cennet’i verip müminlerden canlarını ve mallarını satın almıştır.” (Tevbe, 9/111) Cenâb-ı Hak, onu değerlendirmeye bizleri muvaffak kılsın!.. [4]

Buna karşılık, ‘Rabbimiz Allah’tır’ diye ikrarda bulunup, sonra da (bu ikrarın gereği olarak inanç, düşünce ve davranışta) sapmadan doğru yolu takip edenlerin üzerine zaman zaman melekler iner. (O melekler, dünyada onları korur, Âhiret’te ise hem dostluk izharında bulunur, hem de onlara şu mesajı iletirler.) (Azap görür müyüz diye) endişe etmeyin, (dünyada iken işlediğiniz ya da işlediğinizi düşündüğünüz günahlar, yapamadığınız iyilikler sebebiyle de) üzülmeyin; size vaad olunan Cennet ile sevinin!” (Fussilet, 41/30) Ve geriye dönüp baktığınızda, “Meğer ne vermiş, ne fedâ etmiş, neyi elde etmişim?!.” diyeceksiniz. Cenâb-ı Hak, o basireti ihsan eylesin; o lütuf ile lütuflandırsın!.. [4]

“Ey Kitabı indiren, bulutları yürüten, hesapları çabuk görüp herkese haddini bildiren, İslam aleyhine toplanan grupları dağıtan, düşman saflarını darmadağın eden Allah’ım! Farklı farklı hiziplerden olup bize karşı husumette bir araya gelmiş bulunan düşmanlarımızı da perişan edip hezimete uğrat; dünyanın dört bir yanında, hayatın her biriminde, bize karşı düşmanlıkla oturup kalkanları, en yakın, en yakın, en yakın zamanda, gözlerin görmediği, kulakların duymadığı ve insan kalbinin/aklının alamayacağı bir şekilde hezimete uğrat; onlara karşı bize yardım eyle.” [4]

“Allah’ım! Senin nâm-ı celîlin, her yerde şehbal açsın! Ey Rasûl! Senin nâm-ı celîlin, her yerde şehbal açsın! Bizim gibi fakir, hakir, müsî, müsinn günahkâr insanları, bu kaderî program içinde istihdam buyur! Bizi bunun ile şereflendir!” [4]

“Bizler, birer hiçten ibaretiz, hiç ender hiçiz; âciziz, fakiriz, muhtacız, zeliliz, perişanız, derbederiz, mahviyet içindeyiz. Ama tek ümidimiz Senin bizi bunun ile şereflendirmen; bizimle, Senin nâm-ı celilini, ona muhtaç olan gönüllere duyurman!”[4]

Ey kalbleri evirip çeviren Allah’ım, kalblerimizi dininde sabit kıl. “Ey kalbleri evirip çeviren Allah’ım, kalblerimizi dininde sabit kıl. Ey kalbleri halden hale koyan Rabbim, kalblerimizi ibadet ü tâatine yönlendir!..” [5]

Bugün size söylediklerimi çok geçmeden hatırlayacak (ve bana hak vereceksiniz). Ben ise, tam bir teslimiyet içinde işimi Allah’a bırakıyorum. Allah, elbette kullarını çok iyi görmektedir.” (Mü’min, 40/44) “Neticede Allah O’nu (Firavun ve yönetiminin) kurduğu tuzakların şerrinden korudu; buna karşılık, Firavun ailesini (hanedanını ve oligarşisini) o en kötü azap kuşatıverdi. Ateş; sabah ve akşam onun karşısına getirilir ve ona maruz bırakılırlar. Kıyamet’in kopup, hesapların görüldüğü gün de ‘Bütün Firavun ailesini (oligarşisini) azabın en şiddetlisine atın!’ (diye emredilir).” (Mü’min, 40/45-46) Yüzler olacaktır o gün mutluluktan parıl parıl, Rabbilerine çevrilmiş.” (Kıyâme, 75/22-23) “Allah, karşılık olarak Cennet’i verip müminlerden canlarını ve mallarını satın almıştır.” (Tevbe, 9/111) Cenâb-ı Hak, onu değerlendirmeye bizleri muvaffak kılsın!.. [5]

Buna karşılık, ‘Rabbimiz Allah’tır’ diye ikrarda bulunup, sonra da (bu ikrarın gereği olarak inanç, düşünce ve davranışta) sapmadan doğru yolu takip edenlerin üzerine zaman zaman melekler iner. (O melekler, dünyada onları korur, Âhiret’te ise hem dostluk izharında bulunur, hem de onlara şu mesajı iletirler.) (Azap görür müyüz diye) endişe etmeyin, (dünyada iken işlediğiniz ya da işlediğinizi düşündüğünüz günahlar, yapamadığınız iyilikler sebebiyle de) üzülmeyin; size vaad olunan Cennet ile sevinin!” (Fussilet, 41/30) Ve geriye dönüp baktığınızda, “Meğer ne vermiş, ne fedâ etmiş, neyi elde etmişim?!.” diyeceksiniz. Cenâb-ı Hak, o basireti ihsan eylesin; o lütuf ile lütuflandırsın!..[5]

“Ey Kitabı indiren, bulutları yürüten, hesapları çabuk görüp herkese haddini bildiren, İslam aleyhine toplanan grupları dağıtan, düşman saflarını darmadağın eden Allah’ım! Farklı farklı hiziplerden olup bize karşı husumette bir araya gelmiş bulunan düşmanlarımızı da perişan edip hezimete uğrat; dünyanın dört bir yanında, hayatın her biriminde, bize karşı düşmanlıkla oturup kalkanları, en yakın, en yakın, en yakın zamanda, gözlerin görmediği, kulakların duymadığı ve insan kalbinin/aklının alamayacağı bir şekilde hezimete uğrat; onlara karşı bize yardım eyle.” [5]

“Allah’ım! Senin nâm-ı celîlin, her yerde şehbal açsın! Ey Rasûl! Senin nâm-ı celîlin, her yerde şehbal açsın! Bizim gibi fakir, hakir, müsî, müsinn günahkâr insanları, bu kaderî program içinde istihdam buyur! Bizi bunun ile şereflendir!”[5]

“Bizler, birer hiçten ibaretiz, hiç ender hiçiz; âciziz, fakiriz, muhtacız, zeliliz, perişanız, derbederiz, mahviyet içindeyiz. Ama tek ümidimiz Senin bizi bunun ile şereflendirmen; bizimle, Senin nâm-ı celilini, ona muhtaç olan gönüllere duyurman!”[5]

 “Cenâb-ı Hakk’ın cemâlini görenler Cennet nimetlerini dahi unuturlar, zira Cennet’in binlerce sene mesûdâne hayatı O’nun cemâlini bir dakika görmeye mukâbil değildir” Ya Rabbi (bizi) ona talip(lerden) eyle.[5]

Cenâb-ı Hak, lütfuyla serfirâz kılsın! Bizi, kendi boşluklarımızın mahkumu etmesin!..

Günahlarım(ız) dan tevbe ve nedamet edip Allah’tan binlerce, milyonlarca defa bağışlamasını diliyorum(z)!” “Zulmettik nefsimize yâ Rab! Eğer Sen yarlığamaz, merhamet buyurmazsan, biz, kaybedenlerden, tepetaklak hüsrana gömülenlerden oluruz!” (A’râf, 23/7) Unuttuk veya hata ettikse, bundan dolayı bizi muaheze etme!” (Bakara, 2/286)[5]

“Her şey Sen’den, Sen ganîsin / Rabb’im Sana döndüm yüzüm! // Hem evvelsin hem âhirsin / Rabb’im Sana döndüm yüzüm!..”

 “Allah bize yeter. O, ne güzel vekildir.” (Âl-i Imrân, 3/173) “O ne güzel Mevlâ, ne güzel Yardımcı’dır!” (Enfâl, 8/40) Ey Yüce Rabbimiz, biz yalnız Sana güvenip Sana dayandık. Bütün ruh u cânımızla Sana yöneldik ve sonunda Senin huzuruna varacağız.” (Mümtehine, 60/4) Bana sonrakiler içinde bir lisân-ı sıdk (ve bir yâd-ı cemîl) lütfeyle!.. Ve beni içinde nimetlerin kaynadığı Cennet’in mirasçılarından kıl.” (Şuarâ, 26/84-85) “Beni(Bizi), arkadan gelen insanlar nezdinde yâd-ı cemîl kıl!”[5]

“Allah’ım,

hep zikrinle yaşayıp gafletten uzak kalarak Seni sürekli yâd etme, nimetlerin karşısında Sana karşı şükür hisleriyle dopdolu olma ve hakkıyla kullukta bulunup ibadetleri en güzel şekilde yerine getirme hususlarında bize yardım et.

Allah’ım,

Sen’den hidayet, takva, iffet ve (gönül) zenginliği dileriz. Allah’ım bizi Cehennem ateşinden uzak tut, halas eyle, koru. Bize af ve afiyet lütfeyle. Ebrâr diye bilinen iyi ve hayırlı kullarınla beraber bizi de Cennet’ine dâhil eyle. Affınla imdat ve himaye buyur ey Mucîr Allah’ım, fazlınla bağışla ey Gaffâr Rabbim. Bu şerefli ve mübarek isimlerin hürmetine, latîf ve celîl sıfatların hatırına Sen’den Efendimiz Hazreti Muhammed’e ve O’nun mübarek aile fertlerine salât ve selam etmeni diliyoruz.

Bizi nefis ve şeytanın şerrinden, cin ve insin şerrinden, bidat, dalalet, ilhad ve tuğyana düşmekten muhafaza buyur. Hayatın her biriminden olup bize karşı düşmanca davranan kimselerin komplolarından, tuzaklarından, hıyanetlerinden, fitnelerinden, kinlerinden ve hasetlerinden bizi koru, uzak tut, muhafaza buyur.

Düşmanlığa kilitlenmiş o şerirleri hayal kırıklığıyla kederli, eli boş kalıp hüsrana düşmüş, fiyasko yaşamış, perişan, hücumları akim kalıp püskürtülmüş, kovulup uzaklaştırılmış, kahra uğrayıp yara bere içinde kalmış, bozguna uğramış, yıkılıp batmış ve hezimet yaşayıp sönüp gitmiş hale koy!..

Ya Rahmân, ya Rahîm, ya Zelcelâli ve’l-ikrâm!

Zat’ın, azametin, ululuğun, Ulûhiyetin, Rubûbiyetin hakkı için.. Sıfât-ı Sübhâniye’nin hatırı ve şefaati için..

Esmâ-i Hüsnâ’n hürmeti ve şefaati için..

İsm-i A’zam’ın hürmeti ve şefaati için..

Hazreti Muhammed Mustafa’nın hürmeti ve şefaati için..

seçkinlerden seçkin ve en hayırlı kulların enbiya/evliya hürmeti ve şefaati için duamızı kabul buyur.

Efendimiz Hazreti Muhammed’e, ailesine ve ashâbına salât ü selam ederek bunu diliyoruz Rabbenâ!..”[5]

Amin.

[1]- Bamteli: PEYGAMBER VÂRİSLERİ VE McCARTHY MİRASÇILARI (07 Ekim 2018)

[2]- Bamteli: ASIL HÜNER VE GERÇEK ZAFER (30 Eylül 2018)

[3]- Bamteli: DERT, RIZA VE RECÂ (23 Eylül 2018)

[4]- Bamteli: MÜ’MİN UFKUNDA KURTULMAK VE KAZANMAK (16 Eylül 2018)

[5]- Bamteli: İNSANLARIN TAKDİRİ VE İHLÂSIN MUHAFAZASI

(09 Eylül 2018)