SÖZÜ YERİNE GETİRME KARARLIĞINDAKİ FÜTÜVVET RUHLU YİĞİTLER

KAYNAK:

1-FÜTÜVVET RUHU YİTİRİLMİŞ CENNETE DOĞRU/ TEMMUZ 1986 SIZINTI  BAŞYAZI

2- FÜTÜVVET RUHU SÜLEYMANİYE CAMİİ -3 VAAZI /18 MART 1990

3- FÜTÜVVET RUHUNUN TEMSİLCİLERİ_ KIRIK TESTI_ 09 EYLÜL 2012

4- FÜTÜVVET RUHU VE YİĞİTLİĞİN ESASLARI BAMTELİ _ 27 NİSAN 2009

5- ASIL HÜNER VE GERÇEK ZAFER BAMTELİ_ 30 EYLÜL 2018

1-1986 BAŞYAZI VE GÜNÜMÜZE BIRAKILAN UÇLAR…

Bunları ne süper devletlerin güç ve kuvveti, ne de hasım dünyaların teknik üstünlüğü kat’iyyen korkutup sindiremez. “

“Onları endişelere sevk edip “ızdırapla kıvrandıran yegâne şey,

kendi cephelerinin sarsılmasıkendi tabyelerindeki handikaplar

ve kendi mevzilerindeki “menfi ve hesapsız davranış” lardır. “

“Cephe sağlam,tabye mazbut  ve “yürekler de toplu çarptıktan” sonra,

her şeyin üstesinden gelip her zorluğu yeneceklerine inanırlar.”

Mukaddes düşünceler uğruna en korkunç ateşler içine atılmaya, en amansız belâları göğüslemeye, en ifrit düşmanlarla hesaplaşmaya hazır bu yiğitler,

ne pahasına olursa olsun “başlattıkları işi sona erdirme

ve milletlerine karşı verdikleri “sözü yerine getirme kararındadırlar.

“Bu çetinlerden çetin yolda yürürken de, ne halkın alâkasına aldırış eder,

ne de her köşe başında yollarını kesip onları tehdit eden tehlikelerden çekinirler.

 

2- FÜTÜVVET RUHUNUN HAKİKİ TEMSİLCİSİ VE VASIFLARI:  

2.1- İradesiyle şahlanıp nefsanî arzularını gemlemeye çalışma

2.2- Her gün birkaç defa kendi kendini hesaba çekerek davranışlarını kontrol altına alabilme

2.3- Silkinip gönül dünyasında dirilerek gerçekten varolduğunu gösterebilme

2.4- Ve ruhunu en ulvî hislerle coşturup fizik ötesi âlemlerde gezdirebilme,

2.5-  İçinde yaşadıkları toplumun kılcallarında cereyan eden

2.6- Tepeden tırnağa inançla dopdolu olma

2.7- Kendileri için değil gaye ve mefkûreleri için yaşama

2.8- Herkese karşı güzel ahlakla muamelede bulunma

2.9- Başkaları için yaşama anlayışına kilitlenme

2.10- Farklılık mülahazasına girmeden vazifeye sahip çıkma

2.11- Mukaddes değerler uğrunda her türlü fedakârlığa katlanma

2.12- Bir kuluçka sabrıyla, vakt-i merhunu beklemenin çıldırtıcılığına karşı dişini sıkıp sabretme

2.13- Akıl ve mantığı ihmal etmeden, aynı zamanda çağı ve zamanı da hesaba katarak bütün kötülüklere karşı başkaldırma

2.14- Bütün bunlar neticesinde sinesine çarpan eza ve cefalar karşısında paniklememe ve sarsılmamanın unvanı…

2.15-  Tekvinî emirlere riayet ederek vazifelerini hep fetanet ufkunda sürdürme

2.16- Her durumda fevkalade stratejik hareket etme

2.17- Fakat bütün bunların yanında neticeyi Allah’tan bekleme

2.18- Bidayette vazife aşkıyla yanıp tutuşma, neticede ise vazifeyi yapmış olmanın itminanını yaşama

2.19- İnkisar yaşamadan, ümitsizliğe düşmeden vazifesine devam etme

2.20- Kendileri için dikilen çarmıhların gölgesinde de olsa sürekli vazifelerini yapma şuuru

2.21- baştakilerin baskı ve sindirmelerine aldırmama

2.22- Hayatı istihkar etme ve hep bildikleri yolda yürümeye devam etme

2.23- Bütün zulüm ve baskılarına ve aynı zamanda belli bir grubun tahrik ederek onun üzerine yürümelerini sağlamasına rağmen hiçbir zaman vazifesi uğruna hırz-ı can etmekten geri durmama

2.24- neticede nazarlarını öbür âleme tevcih ederek farklı bir hayat mertebesine yürüme

2.25- Fiziğin dar kalıplarına mahkûm kalmayarak metafiziğin enginliklerine açılmak, böylece kalb ve ruhun derece-i hayatına yükselip sonra da seyahatini bu yörüngede devam ettirme

2.26- tahammül gösterme,

2.27- insaflı olma ama insaf beklememe

2.28- Kimseyi tenkit etmez.. tenkitleri umursamaz..

2.29- yaptıkları şeyleri sessiz ve gösterişsiz yapar..

2.30- dostu, düşmanı tahrik edip kıskançlığa sevketmeme hususunda alabildiğine titiz davranırlar.

2.31- İçinde bulundukları toplumu aydınlatıp insanlığa yükseltme uğrunda, onlarla bütünleşir, onlarla içli dışlı olur; onların keder ve sevinçlerini paylaşır

2.32- ve ruhlarının ilhamlarını onların sinelerine boşaltmak için durmadan yollar araştırır

2.33- ve ızdıraplarla kıvranırlar.

3- FÜTÜVVET RUHU  ve ADANMIŞLIK:

3.1-Fütüvvetin en önemli faktörlerinden biri de adanmışlık ruhuna sahip olma

3.2- insanın kendisini gaye-i hayaline adaması ve onun dışındaki bütün mülahazaları aradan çıkarma

3.3- Adanmış bir ruh der ki, “Benim aslî vazifem ne yapıp edip yeryüzünde nâm-ı celil-i sübhanîyi î’lâ etmektir.

3.4- Mefkûresine adanmış bir insan olarak bütün duyguları, düşünceleri, yaptığı hamle ve hareketleriyle bu gaye peşinde koşması

3.5- ve kendisini bu istikamette istikrara mazhar kılması için Cenab-ı Hakk’a dua dua yalvarması

3.6- Adanmış, evinin yolunu ve çocuklarının çehresini bile unutacak kadar yaşatma arzusuyla dopdolu olmalı… (Fakat şunu da hemen ifade edelim ki, kişinin eşi, çocuğu, annesi-babası.. hasılı hukukunun söz konusu olduğu her kim varsa, onlara karşı, kerhen ve zorlanarak bile olsa yapması gereken vazifeleri, üzerine düşen sorumlulukları elden geldiğince yerine getirmeye çalışması da bu yolun ayrı bir esasıdır.)

4- FÜTÜVVET RUHU VE DİK DURUŞ

4.1- Sabitkadem yerinde durabilme

4.2- Dimdik durmaktan kastımız, insanın paniklememesi, devrilmemesi ve ne olursa olsun yaptığı vazifeyi asla terk etmemesi (Yoksa Allah karşısında bir mümine yaraşan, soru işareti gibi hep iki büklüm olmaktır.)

 …

5- FÜTÜVVET RUHU VE KENDİNİ SIFIRLAMA

5.1- Kendini adamış insanların bu ölçüde bir performans ve kıvam ortaya koymalarının yanı başında onların en büyük farklılıkları, farklılık mülahazasına girmemeleri

5.2- Bütün bu yiğitliklere rağmen onlara düşen, âlemden farklı bir yanları olmadığı mülahazasını ruhlarına işlemeleri

5.3- Hatta farklılık mülahazası onların hayallerinden bile geçmemesi

5.4- Ezkaza farklılık mülahazası onların hayallerinden geçtiğinde de büyük bir günah işlemiş gibi hemen tevbe seccadesine koşmaları

5.5- Daha önce ekilen tohumlara nezaret etme, çapacılığını yapma, tımar etme ve o fidanların da ağaç olup meyveye durması

5.6- Yaşı, başı, kıdemi ve tecrübeyi silmesi ve insanların kendisine teveccüh etmesi gibi sebeplerle kendisinde bir şeyin var olduğu vehmine kapılmama

 5.7- Meseleyi başkalarını tenfir edecek şekilde aidiyet mülahazasına bağlamadan küçüklerin büyüklere karşı saygı duyup hüsn-ü zan beslemesi fertler arasındaki ahengi temine vesile olma.

 5.8. İster tecrübesine, ister zekâsına, isterse fetanetine bağlı teveccühleri bir faikiyet mülahazası haline getirmeme ve bunu başkaları üzerinde tahakkümde kullanmama

 6- FÜTÜVVET RUHU VE TEVAZU

6.1- Tevazu  fütüvvete ait olmazsa olmaz çok önemli bir derinlik ve çok önemli bir disiplin

6.2- Eğer bir insan fütüvvetin temsilcisi olmak istiyorsa, kendisini fark edilmezliğe salmalı

6.3- “Büyükte büyüklüğün alameti tevazu, mahviyet ve hacalet” olduğunu bilen

6.4- “Başkalarının teveccühünü, payesine paye ekleyerek onlara karşı bir tahakküm vesilesi yapmak büyüklere yakışmayan bir tavır olduğunu” idrak etmiş  

 …

 7- FÜTÜVVET RUHU VE ISRAR

7.1- Adanmış’ın nezdin de  ” Israr, Rıza-yı İlâhî’nin celb”ine vesile” si ve ” Aynı zamanda o, tebliğ adamının ‘samimiyet nişanı‘ ve anlatılanların da ‘vicdanlarda makes bulmasının sırrı’dır.”

7.2-  Adanmışın ısrarı ne manaya gelir; ” Rabbinin büyük gördüğü şeye, yine o şeyin azametine uygun şekilde ‘mukabele‘ etme ve ‘kalbte takva’ alâmeti

7.3- “anlattığını yüz defa anlatacak, dinlemezlerse ‘yüzbirinci’ ‘ deyip yine anlatacak, ‘darılmadan’, gücenmeden bir ‘ömür boyu’ hep anlatacak

7.4- ve  ‘Şartların olgunlaşma’ sını bekleyecek,

7.5- ‘muhatabının kabul göstereceği anı yakalama ‘ya çalışacak;

8- FÜTÜVVET RUHU VE İ’MAN-I NAZAR

8.1- “Onlar bakarken yukarı âlemlere de, aşağı âlemlere de gözleriyle değil ‘basîret’ leriyle bakarlar.”

 8.2-“O, melekûtun ilk rasathanesi sayılan “lâtîfe-i rabbâniye”‘ gibi zâhir ve bâtının iltisak noktası ve ‘Cenâb-ı Hakk’ın da nazargâhı’ sayılan ‘fuâd’ ın görmesi

8.3- ” Bu itibarla, her zaman ‘insanın nazarı’ O’nda, gönlü de O’na tam müteveccih ve ‘mütemâdî bir bekleyiş’ içinde

8.4- ” Sofîler arasında nazarı, mürîd, tâlib veya sâlikin ayağını basacağı yere kilitleyip (nazar ber kadem) ‘kendisini dağınıklığa götürecek ağyâra’  karşı bütün bütün kapanma

8.5- ” Herkesin ‘istidat ve kabiliyeti’ ölçüsünde,  Cenâb-ı Hakk’a ‘nazar ve teveccühü‘ ve ‘O’nun tasarruf ve icraâtını kavrama’ ya çalışma,

8.6- ‘Aczini, fakrını idrak’ etme,

 8.7- Her zaman ‘vicdanında duyup hissettiği’ bir istinat ve istimdat noktası arama hissiyle ‘O’na dayanma’, ‘O’ndan medet isteme’,

8.8-  Böyle bir ‘bakış’ ve teveccühe lütfedilen mevhibeleri ‘şükranla karşılama’,

 …

9-SÜLEYMANİYE VAAZINDAN AÇILAN PERDE VE FÜTÜVVETİN HAKİKİ TEMSİLCİLERİNİN HAYATLARINI MÜŞAHEDE

 VAAZ: SÜLEYMANİYE- 3

FÜTÜVVET RUHU 18 Mart 1990

9.1- Peygamberimiz’in (s.a.s.), ümmetinin en son ferdine kadar sahip çıktığını gösteren bir müşâhede…

(12:58 DK.)

 

9.2- Peygamber Efendimiz’in (s.a.s.), ümmetinden sırattan dökülenleri, kayıp cehenneme yuvarlananları kurtarmak için cehenneme girdiğini anlatan diğer bir müşâhede…

(18:19 DK.)

 

9.3- Bir tarafta kin ve nefretler cehennem alevleri gibi etrafı yalarken bizim vazifemiz: bâtıla ve yalana karşı tavır belirlemek.. fütüvvet ruhuyla hareket etmektir

(27:46 DK.)

 

9.4-Fütüvvet ruhuyla serfirâz Hz. İbrahim‘in (a.s.) hayatından misaller

(38:05 DK.)

 

9.5- Fütüvvetin hasbîlik ruhunu temsil edenlerden Ebû Talhâ‘nın (r.a.) en değerli arazisini Allah yolunda infak etmesi…

(69:32 DK.)

 

9.6- Nefsânîliğe ve cismaniyete karşı tavır belirleme fütüvvetin bir başka derinliğidir.. bu konuda Kanuni Sultan Süleyman ve Yavuz Sultan Selim örnekleri…

(73:16 DK.)

 

9.7- Fütüvvetin bir başka buudu olan “yaşatma zevkiyle yaşama arzu ve isteklerinden vazgeçme” duygusu.. bu konuda örnek olarak ümmeti için Peygamberimiz’in kendinden geçercesine ağlaması ve Hz. Ali’nin “Zulmedene ve kötülük yapana iyilik yapın!” tavsiyesi…

(99:59 DK.)

 

9.8- Hallâc-ı Mansûr’un (k.s.) kendisini idam edenler için Allah’tan af dilemesi…

(112:04 DK.)

 

9.9- Muhterem Hocaefendi’nin iç iniltileri: “İslâm’ın yücelmesinden başka hiçbir derdim ve sevdam olmadı.. Hz. Muhammed’in davası uğrunda birkaç hasbî insana ihtiyaç varsa şayet onlardan biri de ben olayım, dedim…”

(117:11 DK.)

10- ASIL HÜNER VE GERÇEK ZAFER

“Evet, bütün bunlara katlanınca, Allah’ın izni ve inayetiyle,

birden bire geçilmez gibi görünen şeyleri, böyle yüzüyor gibi geçersiniz, uçuyor gibi geçersiniz; üveyikler gibi uçar gidersiniz, birden bire. Öyle zevk-i ruhânîler duyarsınız ki!.. 

Bir ân-ı seyyâle vücûd-i enver, binlerce sene vücûd-i ebtere müreccahtır. diyor yine Hazreti Pîr-i Mugân, Şem’-i Tâbân. Her ânınızı Allah’ın izni-inayetiyle öyle “vücûd-i enver” yaparsınız ve bunlar, âhiret hesabına size neler ve neler kazandırır!..”

“Evet,  “Muztarrın yakarıp yalvarmasına icabet eden, Allah’tan başka kimdir?!.” 

O, öyle yalvarıyorsa, Allah (celle celâluhu) da o ızdıraplı, o ızdırarlı tabloyu değiştirir;

Kendi inayeti ile, inşirah vesilesi olabilecek tablolar, pozisyonlar lütfeder; lütfedecektir.”