TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (26.BÂB) 

GÜNCELLENME TARİHİ: 31 MART 2020 // 07 ŞABAN 1441 SALI

 (TEVHİDNÂME-26):

Allah’ım!

Her türlü sapmadan, yoldan çıkmadan ve haktan inhiraf etmeden bizleri muhafaza buyuracak, sıyanet edecek bir “kâmil imân(33) ile bizleri serfiraz kıl!

***

26.BÂBIN DUASI  (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)

Ey iman edenler için ders ve ibret alınacak darb-ı meseller ortaya koyan!

Ey iman edenleri düşmanlarına karşı destekleyen ve böylece mümin kulları diğerlerine galip gelen! (K.K)

Ey kullarının sadece Kendisine iman ve itaatle zilletten kurtulup izzete erdikleri izzet menbaı!

Ey iman eden kullarının sadr u sinelerini İslâm’ın güzelliklerine açan!

Allahım! Yüce nezdinden göndereceğin bir nurla simalarımızı pırıl pırıl hâle getir. Sadrımızı, sinemizi,  kâmil imana, tastamam ihsana aç ve bizi, sevip razı olduğun amelleri işlemeye muvaffak kıl!

Ya Ekramelekramîn ve ya Erhamerrahimîn! Senden, Sana arz edilmeye layık sağlam bir iman ve kıyamet gününde huzuruna çıkabileceğimiz tastamam bir yakîn dileniyoruz.

“Bizi hususî riayetinle gözet. (3 defa)” İman etmiş ve imanıyla güvene ermiş olarak huzuruna gelebilmemiz için bize re’fet ve şefkatinle muamelede bulun. İlmiyle amel eden bahtiyar kullarından olabilmemiz için bizi Kendi dosdoğru yoluna irşad buyur.

Allahım! Bizi imanın hakikatine ulaştır, ulaştır ki Senden başkasından korkmayalım, kimseden maddî-manevî bir şey beklemeyelim, Senden gayrı hiçbir şeyi zâtından dolayı sevmeyelim ve yine Senden başka hiç kimsenin önünde eğilmeyelim.

***

TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ

KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN 

 [33] KAMİL İMAN :

Havf u haşyet, hudû u rehbet belli bir yakîn mertebesini ihraz edenlerin ve Allah’ı hakkıyla bilenlerin hâlidir. Bilgi ve mârifet özürlüler bunlardan çok fazla bir şey anlamasalar da, yakîn kahramanları onların ne demek olduğunu bilir; her an bunlardan biriyle veya birkaçıyla değişik râşeler yaşar ve tavırlarıyla huzurda bulunuyor olmanın hakkını eda ederler.

Her şeyi Hakk’a bağlama, O’na güvenip O’na dayanma, bu da yine kâmil imana(33) Allah’ın özel bir utûfetidir. Hakk’ın takdirlerini kemal-i teslimiyet ve rıza ile karşılamayan/karşılayamayan ve sa’y ü gayretini ilâhî meşîete birer çağrı mesabesinde görmeyen/göremeyen, sürekli kaderi taşlar durur, hep şunu-bunu suçlar da bir türlü kendiyle yüzleşmeye yanaşmaz.

İçini iman, mârifet ve muhabbet peteği hâline getirememiş biri, sevgiyi bilmez, onun için gözyaşının ne mânâya geldiğini de anlayamaz; bütün bir ömür boyu his ve heyecan yorgunu olarak yaşar da bir kerecik olsun tenha koylarda içini Allah’a dökme ve âh edip ağlamadaki ledünnî zevki duyamaz. Gerçi bazen böylesi ham ruhların da ağladığı olur ama bu da oyuncağı elinden alınmış çocukların hırıltılarına benzer bir ağlamadır.

[BİR UZUN SEYAHATİ NOKTALARKEN – Sızıntı-Kalbin Zümrüt Tepeleri 31 Mart 2006 ]

… 

Bir diğer yaklaşımla şeriat, iman-ı kâmil (33), amel-i salih; hakikat ise, bi’l-mukabele bu iman ve aksiyon erlerinin Cenâb-ı Hak tarafından görülüp gözetilmeleri, onların da küllî bir şuurla buna karşılık vermeleridir.

İman ve amel olmadan ilâhî riayet ve kilâet beklentisi bir kuruntu, O’nun teveccühüne güven olmadan şer’-i şerifin ağır tekâlifine katlanmaksa çok zordur. Bazıları, “Hakikatsiz şeriatı ikame pek güç, şeriatsız hakikat de imkânsızdır.” deyip çıkmışlardır işin içinden.

[HAK, HAKİKAT VE ÖTESİ  – Sızıntı-Kalbin Zümrüt Tepeleri 31 Ağustos 2004 ]

 …

“Mânevî keramet ki, ehlullaha göre kâmil iman(33), salih amel, sağlam mârifet, yürekten muhabbet ve Hakk’a tam merbûtiyetten ibaret bir hâldir ve keramet dendiğinde hak dostlarının büyük çoğunluğunun üzerinde durduğu da işte bu tür bir ikram-ı ilâhîdir.

İlimdeki bereketi, irşaddaki müessiriyeti, Hakk’ı sevip sevdirmedeki gayreti, ruh-u revân-ı Muhammedî’nin (aleyhi ekmelüttehâyâ) dört bir yanda şehbal açması istikametinde ortaya konan azm ü ikdam ve performansı da bu kabîl ikramlar içinde zikretmek mümkündür.

[KERAMET   – Sızıntı-Kalbin Zümrüt Tepeleri 31 Ağustos 2004 ]

 ***

TEVHİDNÂME -BAŞYAZI MÜZAKERESİ

SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN  

 [33] KAMİL İMAN :

Aslında bir şeye ne şekilde inanılmışsa bütün hareket ve faaliyetler de o inancın ruhuna uygun cereyan eder ve hey’et-i içtimaiye de işte bu tür tavır, davranış ve aktivitelerle şekillenir. Bu itibarla da, sağlam iman eden ve imanını salih amellerle tabiatının bir derinliği hâline getiren her mü’min, hakikat aşığı, hakperest, adil, dürüst, emin, güzel ahlâk örneği, ilim ve mârifet yolcusu, dinin cazibe-i kudsiyesine sımsıkı bağlı ve milletlerarası muvazenede hâkim bir unsur olma tutkusuyla oturup kalkar/oturup kalkmalıdır ve bu mefkûreyi gerçekleştirmeden de bir an geri durmamalıdır.

[İSLAMA İCMALİ BİR BAKIŞ_ Yeni Ümit Başyazı _Temmuz 2003 ]

Menşeini, hareket çizgisini, nereye ve neye yönlendirildiğini, vazife ve sorumluluklarını sezebilen iman insanı ise, her şeyi apaydın görür; ayağını basacağı yere endişesiz basar, tevcih edildiği hedefe korkusuzca ve güvenle yürür.. yürürken de varlığı ve varlığın perde arkasını elli bin defa kurcalar; elli bin defa eşya ve hâdiseleri imbikten geçirir; her kapıyı zorlar, her nesneyle münasebet yollarını araştırır.. bildiklerinin, bulduklarının yetmediği yerlerde, o güne kadar kendisinin veya başkalarının gerçekleştirdiği tespitlerin çehresinde görüp-duyduğu hakikatlerle yetinir ve yoluna devam eder.

Bu ölçüler içinde bir iman seyyahı, çok önemli bir güç kaynağı keşfetmiş sayılır. Evet, “Lâ havle velâ kuvvete illâ billâh” ile remzedilen ötelere ait bu cephane ve hazine öylesine önemli bir kuvvet kaynağıdır ki, bu kuvvet kaynağı ve bu ışığı elde eden insanın artık başka güç kaynağına ihtiyaç hissetmesi söz konusu değildir.

[RUHUMUZUN HEYKELİNİ İKAME EDERKEN_ Yeni Ümit  Başyazı _Ocak 1994 ]