TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (33.BÂB) 

GÜNCELLENME TARİHİ: 09 NİSAN 2020 // 16 ŞABAN 1441 PERŞEMBE

 (TEVHİDNÂME-33):

Allah’ım!

Bizleri “ihlas-ı kâmil”(42) ile serfiraz kıl; kıl ki doğru, samimî, katışıksız ve dupduru olabilelim; riyâdan uzak durabilelim ve kalbi bulandıracak şeylere karşı kapalı kalabilelim; gönül safveti ve fikir istikameti içinde Sen’inle münasebetlerimizde dünyevî garazlardan uzak kalabilelim ve tam bir sadakatle(43) Sana kullukta bulunabilelim. Bu lütfun öyle bir keyfiyette olsun ki, riyadan ve süm’adan bizleri alıkoysun, “Görsünler, desinler, bilsinler!” duygusuyla hareket etmekten bizleri korusun!

***

33.BÂBIN DUASI  (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)

Ey kullarının dualarını, ihlasla işledikleri salih amellerini ve pişman bir gönülle yaptıkları tevbeleri kabul buyuran Kâbil!

Ey sadakat ve doğruluk timsali sıddıkların ve iyilik ve hayra kilitlenmiş birr ü takva erlerinin Rabbi!

Ey zikriyle ihlas sahiplerinin ünsiyete erdiği Rabbim, Sübhansın.

Allahım! Dünyada bize bahşettiğin bütün nimetler için Sana hamd ediyor, şükranlarımızı sunuyoruz. Bizlere lütufta bulunduğun dünya nimetlerini; imanın kemâli, ihlasın zirvesi, tam bir yakîn, tam bir marifet ve muhabbet ve Sana mülakî olma yolunda hâlis bir aşk ve iştiyak gibi nimetlerle tamama erdir.

Ya İlahenâ! Ne olur, bizi de sadece Senin hoşnutluğunu gözeten ihlaslı kullarından kıl. Dosdoğru yola bilip görerek, yakîn ile sülûk edenlerden eyle.

Kerem buyur ve bizi amellerimizde samimiyet ve ihlasa ulaştır. Küllî iradenle tecelli buyurup bizleri sadece Senden yardım isteyen kulların eyle.

Rahmetinle bizi her türlü kirden arındır ve ihlasın özüne ulaştır. Bizi Senden başkasına muhtaç etme. Bize afiyet ihsan et, günahlarımızı bağışla ve bütün işlerimizi ıslah buyur.

Ey sadakat ve doğruluk timsali sıddıkların ve iyilik ve hayra kilitlenmiş birr ü takva erlerinin Rabbi! Nurunla bizi dosdoğru yola hidayet eyle ve huzurunda hep sadâkatle kullukta bulunma payesini bize de lutfet! Lutfet ki Allahım, dillerimiz sürekli Senin zikrinle meşgul, bedenimiz bütün uzuvlarıyla Senin emrine itaat içinde olsun.

***

TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ

KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN 

 [42-43] İHLAS-I KAMİL – TAM SADAKAT :

İhlâs (42); ferdin, ibadet ü taatinde, Cenâb-ı Hakk’ın emir, istek ve ihsanlarının dışında her şeye karşı kapanması, abd ve Mâbud münasebetlerinde sır tutucu olması, yaptığı şeyleri Hakk’ın teftişine arz mülâhazasıyla yapması,tabir-i diğerle; vazife ve sorumluluklarını, O emrettiği için yerine getirmesi, yerine getirirken de O’nun hoşnutluğunu hedeflemesi ve O’nun uhrevî teveccühlerine yönelmesinden ibarettir ki, saflardan saf sâdıkların (43) en önemli vasıflarından biri sayılır.

[İHLAS – Sızıntı-Kalbin Zümrüt Tepeleri – Temmuz 1992 ]

Zira, nefis ve bedenin arzularına bu ölçüde başkaldırıp ömrünü rıza hedefli, ihlâs yörüngeli (42)ibadet ü taat, zühd ü takva dairesi içinde devam ettirebilmek, düşman hattında, gülle, bomba altında hasımlarla yaka-paça olmaktan daha zor olsa gerek… İşte böyle bir zorluktan ötürüdür ki, Allah Resûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem), bir gazâdan avdet ederken: رَجَعْتُمْ مِنَ الْجِهَادِ الْأَصْغَرِ إِلَى الْجِهَادِ الْأَكْبَرِ Küçük cihaddan büyük cihada döndünüz.” buyurarak, ashabını böyle çok önemli bir meselede irşad etmek istemiştir. 

[MÜCAHEDE – Çağlayan -Kalbin Zümrüt Tepeleri – Ocak 2020]

Ancak, böyle uzun merasimlere girmeden, iç dünyamızla bütünleşmiş acz ü fakr, şevk u şükür mülâhazasıyla, vilâyet-i kübrâ vârisi bir rehberin gözetiminde; meşru dairedeki zevk ve lezzetlerden istifade ederek; ama şüpheli şeylerden de kaçınarak fevkalâde bir takva, fevkalâde bir zühd ve fevkalâde bir ihlâsla (42) da aynı neticelere ulaşmak mümkündür. Elverir ki, haramlara girilmesin, şüpheli şeylere karşı hassas davranılsın ve helâl olan nesnelerde de ihtiyaç ölçüsüne bağlı kalınsın.

[ÇİLE (2)  – Çağlayan -Kalbin Zümrüt Tepeleri – aralık 2019]

Aslında insanoğlu var olduğu günden beri, dimdik yürüyenlerin yanında düşe-kalka yol alanlar; çizgisini koruma hassasiyeti içinde “sırat-ı müstakim” diyenlere mukabil çizgisiz ve kuralsız sürüm sürüm sürünenler; “ahsen-i takvîm”e mazhariyete istikamet(43) mukabelesinde bulunanlar, hayatlarını behâim patikalarında sürdürenler; mele-i a’lânın sakinleriyle atbaşı yürüyenler, şeytana ve nefse takılıp devrilenler; “istikamet” ve “sadakat” deyip hep Hak mülahazasıyla yaşayanlar, inhiraftan inhirafa sürüklenenler hiç eksik olmadı, bundan sonra da olmayacaktır.

[HAK YOLUNA ADANMIŞ RUHLAR – Çağlayan -Kalbin Zümrüt Tepeleri – Haziran 2017]

… 

“Niyet ve kasıtta sâdık olmak başta gelir.. evet, doğru düşünce, doğru karar ve doğru davranışa niyet, sıdkın ilk basamağıdır. Ayrıca sıdka azmeden insanın (43), karar ve niyetinden dönmemesi, düşünce ve azmini sarsacak ortam ve sâiklerden de uzak kalması şarttır.”

“İkinci basamak; dünyada kalmayı ve yaşamayı, sırf hakkı tutup kaldırmak ve Allah’ın rızâsına mazhar olmak için arzu etmektir ki; bunun da bir kısım emâreleri vardır: Her zaman nefsinin eksik ve kusurlarını görmek, dünyanın cazibedâr güzellikleri karşısında ‘pes’ etmemek, dünyevî endişelerle yol ve yön değiştirmemek bunlardan sadece birkaçı..”

“Üçüncü basamak; sıdkın tamamen bir vicdan mârifeti hâline getirilmesi ve insan tabiatının, her hâl ve her tavrında sadâkatdüğümlenmesidir (43) ki, o da, en büyük mertebe sayılan rızâ makamının ifadesi olan şu mübarek sözle ifade edilir:

Evet, en büyük sadâkat (43), Rabbin rubûbiyetine rızâda, İslâm’ın ilâhî sistem olarak kabullenilmesinde ve Rûh-u Seyyidi’l-enâm’ın rehberliğine teslimiyettedir.

[SIDK – Sızıntı-Kalbin Zümrüt Tepeleri – Ocak 1994 ]

 ***

TEVHİDNÂME -BAŞYAZI MÜZAKERESİ

SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN  

[42-43] İHLAS-I KAMİL – TAM SADAKAT :

Büyütmez gözünde bu çatlayasıya koşuşu ve mahmuzlar iradesini gerçek insan olmanın gereği gaye-i hayal ufkuna doğru. Böyle biri, “mefkûre” deyip çıktığı güzergahta yol-yöntem bilmeyenlere rehberlik yapar.. yürüme yorgunluğu yaşayanlara enerji üfler.. hedefsiz yığınlara pusula olur.. güneşe sırt dönüp gölgesine takılıp gidenlere hep o ziya kaynağına dönmelerini fısıldar.. devrilme zaafı gösterenlere destek ve dayanak olur.. değişik dâhiyelerle sürüm sürüm hale gelmiş olanlara kol-kanat açar.. dört bir yanda yankılanıp duran ağlamaları dindirmeye çalışır.. çekilen acı ve ızdıraplarla bîtâp düşmüş olanlarla dert paylaşımına gider.. gariplere yoldaş olma azm u ikdamıyla türlü türlü gurbetlere katlanır.. zalimlerin hay-huyuyla mazlum iniltileri arasına girer.. tulumbası elinde, sürekli yangın söndürmeden yangın söndürmeye koşar.. vicdanının derinliklerinde duyarak sergilediği bu yaşatma hissini, îsâr ruhunu, hep ihlas-rıza yörüngeli götürme gayreti içinde olur ve her zaman bir ruhânîlik tavrı ortaya koymaya çalışır.

[YAŞATMA MEFKURESİ_ Çağlayan  Başyazı _Eylül 2019]

Işık-karanlık arası sürüp-giden bu uzun seyahatte, her zaman hedeften gelebilecek bir kısım tecelli paketleriyle karşılaşmak mümkün olabileceği gibi, mukadder bütün vâridlerin, yolculuk sonrası bir iltifat teşrifatına bırakılması da söz konusudur. Öyle ki, her yolcu bu uzun yollarda bazen, uzakta, hayal meyal çakan bir şuâ ile ürperir.. bazen, sadakat testine tâbi tutuluyormuşçasına ömür boyu bir tek şûle ile dahi karşılaşmaz.. bazen, geçtiği yollarda, her tarafın ışıklarla tüllendiğini temâşâ eder.. bazen, aralanmış bir gaybî panjurdan gizli gizli gözetiliyor olduğunu hisseder gibi olur ve haşyetle göz-kulak, dil-dudak kesilir; kesilir ve imanı sayesinde kendine açılan böyle bir tarassudu, maiyete yaklaştığının emaresi gibi değerlendirerek göğüsleyeceği ipe iyice yaklaşmış bir koşucu gibi daha bir heyecanlanır ve daha bir şahlanır.. hatta böyle bir seyahatte meleklere iştirak ettiği hissiyle öyle bir coşar ki, kalbinin ritminde bütün göklerdeki âhengin sesini duyabilir.

[BİR DEMET YOL MÜLAHAZASI_ Sızıntı- Başyazı _Ekim 1997]