TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (47.BÂB) 

GÜNCELLENME TARİHİ: 22 NİSAN 2020 // 29 ŞABAN 1441 ÇARŞAMBA

 (TEVHİDNÂME-47):

Allah’ım!

Havl ve kuvvetinin hazinelerinden bizlere öyle bir zafer (61) ihsan buyur ki; Sen’den gayrı bütün mâsivâdan gelebilecek desteklerden bizleri müstağnî kılsın!

***

47.BÂBIN DUASI  (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)

Üzerindeki nimetini, ihsanını tamamlayan ve O’na şanlı şerefli bir zafer veren!

Ey, “Allah o ağacın altında Sana biat ettikleri zaman müminlerden gerçekten razı oldu. Onların kalblerindeki ihlası bildiği için üzerlerine sekine, huzur ve güven indirdi. Onları hemen yakında gerçekleşen bir zaferle ve alacakları birçok ganimetlerle mükâfatlandırdı.” diye buyuran!  (K.K)

Ey bütün yardım ve zaferlerin yegâne kaynağı Nâsır

Bismillahirrahmanirrahîm. Ferdün Hayyün Kayyûmün Hakemün Adlün Kuddûs.

“Allah, her zorluğun ardından mutlaka bir kolaylık ihsan eder.” “Biz sana apaçık bir fetih ve zafer ihsan ettik.” “Sana şanlı bir zafer vermek için…”

“Nusret ve zafer, ancak (mutlak galip, tam hüküm ve hikmet sahibi), Azîz ve Hakîm Allah nezdinden gelir.” “Allah, yardımıyla dilediğini destekler.” “Çünkü müminleri desteklemek, ahlâk-ı İlahîye ve âdet-i Sübhaniye olarak Bizim üzerimize aldığımız bir haktır.” “(Nûh (aleyhisselâm): Ya Rabbî!) ‘Artık benimle onlar arasındaki hükmünü Sen ver.’ dedi.”

“Umulur ki Allah yakında bir zafer ihsan eder.” “(Allahım!) Katından bize bir yardımcı yolla.” “Ya Rabbî dedi, beni yalancı saymalarına karşı Sen yardım et bana!”

 Ya İlahenâ! Emriyle ezelde kalemi her şeyi yazan Rabb ü Ğafûr, Ğaniyy ü Şekûr, Kerîm ü Sabûr Sensin. Biz günahkar bir ümmet olsak da Sen mağfireti sonsuz Rabbimizsin. “Bizimle şu halkımız arasında Sen âdil hükmünü ver, haklı haksız açığa çıksın. Sen elbette hüküm verenlerin en iyisisin!” “Siz zafer mi istiyordunuz? İşte zafer geldi!”Allah’tan bir yardım ve yakında gerçekleşecek bir zafer! Müminlere bunları müjdele!”

***

TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ

KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN 

 [61] ZAFER :

Yürürken bu nuranî yolda her şeyin Cenâb-ı Hakk’ın ekstra lütfu, ihsanı ve özel teveccühü olduğunu/olacağını, bunun da ümit ve iradesinin gerçek dinamizmini teşkil ettiğini düşünür; yürür doygunluğa ermiş vicdan mekanizmasıyla sefeh orduları üzerine ve zaferle (61) şahlanır daha ötelere ilâhî teveccüh ganimetiyle. Verdiğini verir, aldığını alır ama girmez zafer(61)  ve gına sağanağıyla şımarıklığa; girmez ve hep hamd ü senâlar ile gürler, mahviyet ve tevazu ile iki büklüm olur; olur da “Değildir bu bana lâyık bu bende / Bana bu lütf ile ihsan nedendir?!.” (M. Lütfî) der, nefsini cümleden ednâ görerek bu mazhariyetlerin istidraç olabileceği endişesiyle tir tir titrer..

[ RÜŞD _ Çağlayan-  Kalbin Zümrüt Tepeleri _Temmuz 2017 ]

Evet, imanla belli bir hedefe doğru yönlendirilmeyen, İslâmî ruhla disipline edilmeyen, ihsanla derinleşip Hak murâkabesine açılmayan kimselerin ne hakikat eri olmaları ne ihkak-ı hak etmeleri ne de beşerî münasebetlerde tutarlı bir tavır sergilemeleri mümkündür. Evet, hayatlarını, yeme-içme-uyuma üçgenine bağlamış beden insanları, cismaniyetlerine söz geçiremedikleri gibi ruhlarını yükseltip ona zaferler yaşatmaları (61), Hak’la hemhâl olup O’na karşı vicdan menfezlerini açık tutabilmeleri de imkânsızdır.. ve hele bunların kinden, nefretten, iğbirardan bütün bütün sıyrılarak, Allah’tan ötürü topyekün varlığı kucaklamaları kat’iyen söz konusu değildir.

[MÜCAHEDE_ Çağlayan –  Kalbin Zümrüt Tepeleri _ Ocak 2020 ]

 

 ***

TEVHİDNÂME -PIRLANTA MÜZAKERESİ

SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN  

 [61] ZAFER :

Ya o, bir hamlede, Mısır’ı fethedip İslâm âleminin tek tem­silcisi ve yeryüzünün biricik halifesi olma unvanını kazanan Yavuz’un, bu büyük zafer dönüşünde, onu tanımayanlarca, halkın nümâyişleri içinde ve zafer tâkları altından geçeceği beklenirken, Üsküdar’a kadar gelip geceyi orada geçirmesini ve henüz İstanbul halkı uykudan uyanmadığı bir saatte, sessizce “payitaht”a girmesini, bu ruh ve mânâya vermedikten sonra başka neyle izah edebiliriz?

Göklerin selâm durduğu, ruhanîlerin alkış tuttuğu ve her türlü gösterişten uzak böyle bir zafer dönüşü, ne mübeccel­dir! Kendini aşmış ve gönlünde bin bir zafer cümbüşünü bir anda yaşayan böyle babayiğitler için, fâniler tarafından alkışlanmanın, gülbanklarla karşılanmanın, mehterin “kös vurup” selâm durmasının ne ehemmiyeti var!..

[DİRİLTİCİ RUH _ Sızıntı – Başyazı – Mart 1993 ]

… 

Ruh plânında çökmüş bir ülkenin, her bucağı yüzlerce zafer tâkı ve dragon timsalleriyle süslense dahi, mezardan farkı yoktur. Evet, ruhun zafer solukları üzerine kurulmamış bir dünya, kaba kuvvetin elinde bir oyuncak; onun faziletli ikliminde geliştirilmemiş bir kültür, insanlığın yolunu kesmiş bir cadı ve böyle bir ülkede yaşayan yığınlar da, buhrandan buhrana sürüklenen gözü bağlı tali’sizlerdir. Ne var ki, şahsî haz ve zevklerinden başka bir şey düşünmeyen ve bir türlü varlığını başkalarının mutluluğuyla birleştiremeyen ham ruhlara, hiçbir zaman bunu anlatmak da mümkün olmayacaktır.

Ah! Ne olurdu, bir kere bunlar da nefis ve benlikleri cihetiyle yokluğa erip ruhta ebedîleşmenin sırrını kavrayabilselerdi!..

[RUHUN ZAFERİ  _ Sızıntı – Başyazı – Temmuz 1993 ]