TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (60.BÂB)
GÜNCELLENME TARİHİ: 30 NİSAN 2020 // 07 RAMAZAN 1441 PERŞEMBE
(TEVHİDNÂME-60):
Allah’ım!
Yüce katından; başkalarının çâre ve çözümlerinden, güvenlik ve esenliklerinden bizleri müstağnî kılacak ölçüde tam bir silm u selamet(75), kâmil manada bir güvenlik ve esenlik(76) lütfeyle!
***
60.BÂBIN DUASI (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)
Ey kullarını her türlü bela ve musibetlerden kurtarıp sahil-i selâmete çıkaran Müncî!
Allahım! Gönül tokluğu, iffet, hilm ü rıfk, silm ü selâmet, sıhhat, genişlik, itminan ve afiyet gibi güzelliklerden bizi cüdâ düşürme. İşlediğimiz ma’siyetler yüzünden hasenâtımızı boşa çıkarma. Altından kalkamayacağımız fitnelere maruz bırakmak suretiyle bizi imtihan etme
Ey dillerin farklılığına rağmen her türlü sesi işiten Yüceler Yücesi! Senden korunma, emniyet, selâmet, lütuf, bereket ve kanaat istiyoruz. Fazlınla bizi Senden başkasına yalvarıp yakarmaktan müstağni kıl.
Senin haşyetinle dağların parçalanmasından, tâun ve veba gibi afetlerden, kem nazardan, vücuda gelen ağrılardan ve sâir bela ve musibetlerden korumanı; her türlü kötülük ve zarardan muhafaza etmeni; dünya ve ukbada selâmet, afiyet ve hayır ile rızıklandırmanı diliyoruz. Efendimiz Hazreti Muhammed’e, ehline ve ashâbına salât eyle.
Hamd ü sena, şükr ü minnet, medh u tebcîl, Ma’bûd-u Mutlak Yüceler Yücesi Allah’ın hakkı ve O’na mahsustur.
Dinî, dünyevî ve uhrevî işlerimizde selâmet ve afiyet ver. Bizleri Kitap ve Sünnet’e sımsıkı bağlıyken huzuruna al. Azabına maruz kalmadan, hoşnutluğunu elde etmiş olarak Efendimiz ile Cennet’te mülâkî olmayı bize müyesser kıl.
***
TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ
KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN
[75-76] SİLM U SELAMET, KÂMİL MANADA BİR GÜVENLİK VE ESENLİK :
Hâsılı, selamet-i akıbet (75)ve selamet-i ahiret(75) ancak ve ancak kalb-i selime vaadedilmiştir. Evet, açılmaz kapıları açacak bir sırlı anahtar varsa o da kalb-i selimdir. Ne hoş söyler şair:
Sanma ey hâce ki senden zer u sîm isterler
Yevme lâ yenfe’u’da kalb-i selîm isterler.
[KALB VEYA LATÎFE-İ RABBÂNİYE _Çağlayan- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Ekim 2017 ]
…
Hikmeti, yerli yerince davranma ve her şeyi yerli yerince kullanma şeklinde yorumlayanlar da olmuştur. Mutedil ve müstakim olma mânâlarına da gelen bu son tespiti şu şekilde biraz daha açmak mümkündür:
1. İfrat ve tefrite girmeden her şeyin hakkını verip itidali korumak.. sorumluluklarımızı şer’î çerçeve içinde anlamak ve yerine getirmek.. esbap dairesi içinde kaldığımız sürece sebeplere riayette kusur etmemek.. iyiliklerde dahi olsa aşırılığa girmeyip dinin, her şart altında yaşanılırlığı düşüncesini korumak.. ve hayatı Sünnet programlı yaşamaya çalışmak..
2.Hakk’ın takdirlerini kendi tercihlerimiz önünde düşünmek ve O’nun şer’î ve kevnî her türlü icraatını gönül rızasıyla karşılayıp, ömürlerimizi “Teslim ol, selâmeti bul!” (75) ( Buhârî, bed’ü’l-vahy 6, cihad 102, tefsîru sûre (3) 4; Müslim, cihad 74) çizgisinde sürdürerek “Her işte hikmeti vardır, abes fiil işlemez Allah” mülâhazasını bir lahza bile hatırdan çıkarmamak..
[HİKMET _Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Nisan 1995 ]
…
Kalb selâmeti (75) onların baş şiarıdır ve onlar her zaman Müslümanlara hayırhâhlıkta bulunurlar.Dünyaya karşı asla hırs göstermezler.. ve düşmanlarıyla bile nizâ ve cidale girmezler. Konuşurken, her zaman mübalâğadan uzak durur ve itidali temsil ederler. Bid’atlardan kaçınır, ibadetlerinde de ifrat ve tefrite düşmezler. Seviyeleri ne olursa olsun asla kendilerini beğenmezler. Kazaya rıza, haramlara karşı tavizsiz davranma ve Cenâb-ı Hakk’a karşı da fevkalâde bir gayret ve saygı içinde bulunma.. ve ne olursa olsun kimseyi lanetlememe, ebdâlın en önemli hususiyetleri olarak zikredilmektedir.
[VELİ VE EVLİYÂULLAH _Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Kasım 2010 ]
…
Fenâ fillâh ve bekâ billâh zirvelerinde dolaşanlara gelince bunlar, Hz. İbrahim gibi ateşe atılırken bile حَسْبِيَ اللهُ deyip, “Cenâb-ı Hakk’ın benim hâlimi bilmesi, benim bir şey istememe ihtiyaç bırakmamıştır.” tefvizini veya İnsanlığın İftihar Tablosu gibi, düşman gölgelerinin mağaranın içine düştüğü ve herkese ürperti veren tehditlerinin Sevr’in duvarlarına çarpıp yankılandığı esnada bile, fevkalâde bir güven ve emniyet (76) içinde: “Tasalanma, Allah bizimle beraberdir!” sözleriyle ifade edilen sikayı anlarlar ki: وَمَنْ يَتَوَكَّلْ عَلَى اللهِ فَهُوَ حَسْبُهُ “Kim Allah’a tefviz-i umûr ederse O, ona kâfidir.” beyanı da bu gerçeği hatırlatır.
[TEVEKKÜL, TESLİM, TEFVİZ ve SİKA_Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Ekim 1993 ]
***
TEVHİDNÂME -PIRLANTA MÜZAKERESİ
SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN
[75-76] SİLM U SELAMET, KÂMİL MANADA BİR GÜVENLİK VE ESENLİK :
Gök ehlince elden ele dolaşan dua, bir muztarrın tavır ve davranışlarıyla sergilediği hâl duasıdır. Sıkışmış, canı gırtlağına gelmiş bir perişan ve muzdariptir ki, O’na yönelip düşünürken, içini O’na dökerken, ne deyip ne ettiğinin, nerede durup ne istediğinin farkındadır. Böyle birinin duasıyla, gözleri kurumuş sema beklenmedik şekilde salar gözyaşlarını ve ağlamaya durur. Çevreyi tehdit eden hortumlar yol değiştirir, her şeyi alabora eden dalgalar diner ve selâmet ufku görünür. Kırılan faylar sürpriz kararlara teslim olur ve faylardan boşalan gazlar atmosfer içinde eriyip gider. Böyle bir duanın meydana getirdiği meltemle arz dirilir, feza aydınlanır. Sineler inşirahla atmaya başlar; otlar-ağaçlar semâa kalkar; güller-çiçekler etrafa tebessümler yağdırmaya durur.
[DUA_Sızıntı – Başyazı – Ocak 2003 ]
…
Bu itibarladır ki bizler, dünyaya gönderilişimizdeki gâye ve hikmeti, yürüdüğümüz yolda uymamız gerekli olan yol kurallarını ve bu yolculuğun sonuyla alâkalı en sağlam bilgileri sadece ve sadece Hak Elçileri’nin sundukları mesajlarda arama mecburiyetindeyiz. Bunu yapabildiğimiz takdirde, o genişlerden geniş kâinat dairesinin işleyişini, varlığın perde arkası ve muhtevâsını, yeryüzündeki bu baş döndürücü gelip gitmelerin gâye ve hedefini tam kavrayabilir, duyguda, düşüncede huzur, esenlik ve selâmete ermiş oluruz; varlığın içini-dışını, önünü-arkasını bilip değerlendirmeye bağlı bir esenlik ve selâmete.. kâinatın önemli bir parçası olarak yeryüzündeki konumumuzu kavrayıp eşya ve hâdiselerin tâbi bulunduğu umumî ahenge uyma selâmetine.. dünyevî ve uhrevî mutluluğumuzun zemin ve sebeplerini hazırlayan Zât’a yönelme ve bağlanma selâmetine.. ebediyet arzularımızın yerine getirileceği inancıyla hiçbir zaman inkisar yaşamama selâmetine…
[ALLAH KAİNAT İNSAN VE NÜBÜVVET _YeniÜmit – Başyazı – Ekim 2002 ]
…
Bundan dolayı mü’min, hep üfül üfül huzur içindedir ve emindir. Her şeyi O’na bağlayıp yürüdüğü takdirde hedefe ulaşacağından, yol boyu güven içinde bulunacağından ve ötelerde de iç içe “şeb-i arûs”lar yaşayacağından, o, gönlünde imanın vaad ettiği güven, his ve şuurunda teslimiyet esintileri, iradesinde ilâhî meşîetin yönlendirmeleri ile aşar nefsanîliğin bütün gayyalarını, hevâ ve heveslerin azgın iştihalarını ve yürür Kur’ân’ın rehberliğinde varlığın gayesine doğru. Evet, Kur’ân’ın atmosferine girip O’nun rehberliğine sığınanlar, her zaman ruhlarında derin bir itminan ve sarsılmayan bir güven duyar ve sürekli emniyet soluklarlar.
[HUZUR UFKU _Sızıntı – Başyazı – Şubat 2000 ]