YENİ/YENİLENEN İNSAN MODELİ” (BÖLÜM-9)
“ŞEFKATI İÇTENLEŞTİRECEK”
YENİ / YENİLENEN İNSAN
“DÜNYA ALLAH RASÛLÜ’NÜN ORTAYA KOYUP TALİM BUYURDUĞU ŞEFKATE NE KADAR MUHTAÇ!..”
***
“Şüphesiz Allah, refîktir (merhametli ve şefkatlidir); her işte mülayemeti, rahmet ve şefkatle muameleyi sever.”
***
GİRİŞ:
Bamteli: ACIYORUM!.._30 ARALIK 2018
Şefkat Peygamberi, kendine has o derin merhamet hissi ve Cehennem’e sürüklenenlere karşı acıma duygusuyla, insanları ebedî saadete yönlendirmek için Miraç’tan şu mihnet yurduna dönmüştü.
…
Düşünürseniz, aklınızı kullanırsanız, insanca mantığınız ile meseleyi ele alırsanız, görürsünüz ki, insanın imanının derinliğinin nispeti, şefkati ile mebsûten mütenasip (doğru orantılı) demektir. Ne kadar imanınız (şefkatiniz) varsa o nispette de şefkatiniz (imanınız) var demektir. İnsanlığın İftihar Tablosu gibi…
…
Şefkat ve acıma gurbetinin yaşandığı bir dönemde, o “acıma hissi” çok önemli. Acıyorlardı, acımışlardı, acıma mecburiyetindeyiz. Yolumuz, Peygamberler yolu ise, Râşid Halifeler yolu ise, Enbiyâ-ı ızâm yolu ise, acıma da tabiatımız olmalı!.. Onu öyle içtenleştirmeliyiz ki, birinin dediği gibi, karıncaya basmayacak şekilde içtenleştirmeliyiz. Karıncaya acımalıyız; bir arıya şefkat edecek kadar ince olmalıyız; o işi içtenleştirmeliyiz.
***
BAŞYAZI/ BAMTELİ MÜZAKERESİ:
ÖZETLE;
1)- Yeni insan, bütün varlığı şefkatle kucaklayacak kadar âlemşümul (evrensel) ve diğergâmdır.
2)- Gönül insanı öylesine içten bir hakikat eridir ki, herkesi şefkatle kucaklar ve toplum içinde hep bir sıyanet meleği görüntüsü sergiler.
3)- Şefkat eden insan, şefkat lisanıyla konuşurken zulüm ve adavetin dili tutulur.
4)- Yardımlarına koştuğu yığınlar, onu, kâh derdest edip zindanlara tıkarken, Garipler şefkatli bir ana gibi hep inler. Etraf cefadan, garip de vefadan asla usanmaz..
5)- Böyle bir dönemde, siz, bu vahşeti, ancak re’fetinizle, şefkatinizle kırabilirsiniz.
6)- Sâlim düşünen insan, üstesinden gelinemeyen belâlara, kaçınılması imkânsız musibetlere, baştan hazırlıklı ve râzı bulunduğundan, şefkatin, kardeşlik ve dostluğun lezzet ve hazlarından her zaman hissedardır.
7)- İman ve Kur’an hizmetinin en önemli esaslarından biri şefkat O, kurtulma değil, kurtarma cehd ü gayretidir; yaşama değil, yaşatma azmidir.
8)- Günümüzün karasevdalıları da, hakikî şefkatin birer temsilcisidirler.
9)- Mefkûre insanı Allah’ı deli gibi seven ve bu engin sevginin kanatları altında bütün her şeyi şefkatle kucaklayan bir sevgi kahramanıdır.
10)- Mefkure Kahramanlarının bütün insanlığı kucaklayacak enginlikteki şefkatiyle bütün insanlığın yüzü gülecek…
11)- Hakikî mü’minin vatandaşlarıyla münasebeti de rahmânî bir şefkattir.
12)- Nesillerin, yeniden insanlığa kazandırılmasında, nesillere kurtarıcı bir iksir; her şeyi şefkatle kucaklamalarını sağlamak
13)- İnsanın bütün varlığı şefkatle kucaklayabilmesi, kendini bulup bilmesine, Yaratıcısıyla olan münasebetini duymasına bağlıdır.
14)- O’nun aşk u şevki ve O’nun derdi ile yaşayanlar, her şeyi şefkatle kucaklar ve bu ölçüde insan olmaya has zevkli enginliklere ulaşır.
15)- Veyl olsun her şeyi çepeçevre sarmış geniş rahmeti sezip hissedemeyen, bir şey anlamayan tâli’siz ruhlara…!
16)– Kim bilir belki ruhanîler de “iş başı” demek için bizden gözyaşı bekliyorlar.
***
1)- Yeni insan, bütün varlığı şefkatle kucaklayacak kadar âlemşümul (evrensel) ve diğergâmdır.
Yeni insan, bütün varlığa karşı sevgiyle dopdolu ve insanî değerlerin koruyucusu ve kollayıcısıdır. O, bir taraftan insanı insan yapan ahlâk ve fazilet gibi esaslarla kendi yerini belirleyip kendini bulurken, diğer yandan da bütün varlığı şefkatle kucaklayacak kadar âlemşümul (evrensel) ve diğergâmdır.[1]
—
2)- Gönül insanı öylesine içten bir hakikat eridir ki, herkesi şefkatle kucaklar ve toplum içinde hep bir sıyanet meleği görüntüsü sergiler.
Gönül insanı, öylesine içten bir hakikat eridir ki, oturup kalkar sürekli yeryüzünde hakkı ikame etmeyi düşünür ve onun hatırı söz konusu olduğunda da rahatlıkla bütün arzularından, isteklerinden vazgeçebilir. O, herkese sinesini açar, herkesi şefkatle kucaklar ve toplum içinde hep bir sıyanet meleği görüntüsü sergiler. Ne var ki, Allah’tan başka kimseden de bir şey beklemez. Tavırları, davranışları itibarıyla herkesle uyum içinde olmaya çalışır; hiç kimseyle cedelleşmez, hiç kimseye karşı düşmanlık beslemez.[2]
—
3)- Şefkat eden insan, şefkat lisanıyla konuşurken zulüm ve adavetin dili tutulur.
Şefkat eden insan, ötelerin dilini kullanan ruhanîlere eş bir gönül insanı ve cehennemler gibi köpüren öfkeleri söndürmede de mânevî bir itfaiyecidir. O, şefkat lisanıyla konuşurken zulüm ve adavetin dili tutulur; yakıp yıkmaya kilitlenmiş ruhların da eli-kolu bağlanır.. ve yolsuzlar yola gelir. Onunla yumuşayıp yola gelmeyenlerin de hakkından Allah gelir…
—
4)- Yardımlarına koştuğu yığınlar, onu, kâh derdest edip zindanlara tıkarken, Garipler şefkatli bir ana gibi hep inler. Etraf cefadan, garip de vefadan asla usanmaz..
Yardımlarına koştuğu yığınlar, onu, kâh azarlayıp kapı kapı kovar, kâh derdest edip zindanlara tıkar, kâh memleket memleket sürgünlere yollar, kâh onun için darağaçları hazırlar “Aman vermen öldürün!” der, çığlıklar atarlar. O ise, yığın yığın tehlikelerin kol gezdiği bu atmosferde, her an ayrı bir ölümle pençeleşir, her lâhza ayrı bir mağdurun imdadına koşar; zaman olur, bir Heraklit gibi tehlikelerin üzerine yürür; an gelir, bir itfaiye eri gibi çevreyi saran ateşleri göğüsler ve zaman olur, şefkatli bir ana gibi hep inler. Etraf cefadan, garip de vefadan asla usanmaz..![3]
—
5)- Böyle bir dönemde, siz, bu vahşeti, ancak re’fetinizle, şefkatinizle kırabilirsiniz.
Böyle bir dönemde, siz, bu vahşeti, bu denâeti, bu şiddeti, bu hiddeti ancak re’fetinizle, şefkatinizle kırabilirsiniz. Zira mukabele-i bi’l-misil kâide-i zâlimânesine girerseniz, hatta sözünüzle/beyanınızla “Bunlara laf yetiştirelim!” derseniz, meseleyi büyütmüş olursunuz, ikiye katlamış olursunuz.[4]
—
6)- Sâlim düşünen insan, üstesinden gelinemeyen belâlara, kaçınılması imkânsız musibetlere, baştan hazırlıklı ve râzı bulunduğundan, şefkatin, kardeşlik ve dostluğun lezzet ve hazlarından her zaman hissedardır.
Sâlim düşünen insan, üstesinden gelinemeyen belâlara, kaçınılması imkânsız musibetlere, baştan hazırlıklı ve râzı bulunduğundan, hiçbir zaman saadet ve lezzetleri acılaşmaz. O, şuur ve duyguları itibarıyla, daima pâk ve nezih sevinçlerden; sevginin, aşkın, aileye şefkatin, kardeşlik ve dostluğun lezzet ve hazlarından her zaman hissedar olabilir.
Evet, o, haksızlık yapmayacağı; hain olmayacağı; intikam, kin, nefret, kıskançlık gibi düşüncelerden hep uzak kalacağı içindir ki; ekseriya, çevresinde hürmet ve sevgi karışımı bir meltemin estiğini hissedecek ve daima mutlu olacaktır. O, ailesine, vatanına, milletine, hatta bütün varlığa karşı duyduğu sevgi ve alâka ile kenarı olmayan bir muhabbet deryasında, sonsuz hazlar duyacak ve daha Cennet’e girmeden Cennet zevklerini yaşayacaktır.
Bu hazlar: Başkalarının sevinçlerini paylaşma hazzı.. onların lezzetlerini ruhunda yaşama hazzı.. onların acı ve ızdıraplarını göğüsleyip onlara, mutluluğa giden yolları açma hazzı.. gibi şeylerdir.[5]
—
7)- İman ve Kur’an hizmetinin en önemli esaslarından biri şefkat O, kurtulma değil, kurtarma cehd ü gayretidir; yaşama değil, yaşatma azmidir.
İman ve Kur’an hizmetinin en önemli esaslarından biri kabul edilen şefkat de işte bu engin şefkattir. O, kurtulma değil, kurtarma cehd ü gayretidir; yaşama değil, yaşatma azmidir; rahat bir hayat sürme değil, gerekirse ruhunu feda etme yiğitliğidir; hatta Cennet’e yürüme değil, oraya adam taşıma himmetidir.. ayağının birini Cehennem’e diğerini Cennet’e koyup ateşten insan çıkarma yürekliliğidir.. yananların imdadına yetişmek için icabında Cennet’te kalmaktan dahi vazgeçip alevlerin üzerine yürüme şefkatidir.[6]
…
8)- Günümüzün karasevdalıları da, hakikî şefkatin birer temsilcisidirler.
Öyle ümit ediyorum ki, günümüzün karasevdalıları da, hakikî şefkatin birer temsilcisidirler. Onların gönül dünyalarında sürekli Hak mülâhazası köpürür durur; beyanlarında ise, derin bir Allah aşkı, varlık sevgisi ve insanlara karşı da engin bir şefkat nümâyândır. [7]
—
9)- Mefkûre insanı Allah’ı deli gibi seven ve bu engin sevginin kanatları altında bütün her şeyi şefkatle kucaklayan bir sevgi kahramanıdır.
Her şeyden evvel mefkûre insanı bir sevgi kahramanıdır. O, Allah’ı deli gibi sever ve bu engin sevginin kanatları altında bütün varlığa karşı derin bir alâka duyar:
Herkesi ve her şeyi şefkatle kucaklar.. ülke ve insanını aşk ölçüsünde bir sevgiyle bağrına basar.. çocukları geleceğin tomurcukları gibi okşar ve koklar.. gençlere yüksek hedefler göstererek onlara ideal insan olmalarını salıklar.. yaşlıları en içten bir saygı ve hürmetle onore eder.. herkese karşı mutlaka bir diyalog yolu araştırır.. ve toplumun değişik kesimleri arasındaki uçurumları, geliştirdiği köprülerle buluşturur, belli nispette uyum içinde olanları da bütün bütün pürüzsüz hâle getirmek için çırpınır durur.
onun ruhundaki sevgi ve şefkat fevvarelerini coşturur ve sıradan insanların takılıp kaldığı daha ne nimetleri çiğner geçer, ne nikmetleri göğüsler.[8]
—
10)- Mefkure Kahramanlarının bütün insanlığı kucaklayacak enginlikteki şefkatiyle bütün insanlığın yüzü gülecek…
Kendi kurtuluşlarını kurtarmaya bağlayan, ikbal ve geleceklerini başkalarının mutluluğu adına toprak gibi ayaklar altına serebilen; hava gibi herkesin demine damarına karışıp, her bünyede kan gibi deveran edip duran; su gibi hasret ve hararetlerin üzerinde çağlayıp her yana hayat üfleyen; sonra da bütün hareketlerini ruhunun derinliklerinde mefkûreleştirebildiği bir mesuliyete bağlayan; ferdî sorumluluk sınırlarını aşkın bir merhamet iradesi ve bütün insanlığı kucaklayacak enginlikte bir şefkatle bize yitirdiğimiz ruh ve mânâyı kazandırmaya çalışan; çalışıp son bir kere daha bize insanî muhtevamızı hatırlatan bu yüksek idealler sayesinde öyle zannediyorum ki, bütün insanlığın yüzü gülecek, şu birkaç asırlık muzdariplerin ızdırapları dinecek ve belki de dünya yeniden bir kez daha mihverine oturacaktır..[9]
—
11)- Hakikî mü’minin vatandaşlarıyla münasebeti de rahmânî bir şefkattir.
Zaten, hakikî mü’minin her davranışı bir ibadet, her düşüncesi bir murâkabe, her konuşması bir münâcât ve mârifet destanı, varlığı her müşâhedesi bir tecessüs ve tetkik, vatandaşlarıyla münasebeti de rahmânî bir şefkattir.[10]
—
12)- Nesillerin, yeniden insanlığa kazandırılmasında, nesillere kurtarıcı bir iksir; her şeyi şefkatle kucaklamalarını sağlamak
Evet, azgınlaştırılmış nesillerin, yeniden insanlığa kazandırılmasında ilk merhale ve en birinci iş, onların imanlarını, imanlarının sürekliliğini ve o imanın, vaad ettiği şeylerle beraber insanın tabiatının bir derinliği hâline getirilmesidir.
Nesillere iman kültürü aşılanarak onlara, varlığın perde önü, perde arkasını izah etmek, ruhlarına duyurmak ve onların, imanın sımsıcak atmosferinde her şeyi şefkatle kucaklamalarını sağlamak, yakın tarihimiz itibarıyla bir türlü zapturapt altına alamadığımız, çözülüp gitmelerini önleyemediğimiz nesillere kurtarıcı bir iksir olacaktır.[11]
—
13)- İnsanın bütün varlığı şefkatle kucaklayabilmesi, kendini bulup bilmesine, Yaratıcısıyla olan münasebetini duymasına bağlıdır.
İnsanın insanları sevip çevresine alâka duyması, hatta bütün varlığı şefkatle kucaklayabilmesi, biraz da kendini bulup bilmesine, kendi mahiyetini keşfedip Yaratıcısıyla olan münasebetini duymasına bağlıdır.
O, kendi derinliklerini, kendi özündeki cevherleri duyup hissedebildiği ölçüde, aynı hususların başkalarında da bulunduğunu düşünür, hem Yaradan’a nispetin hatırına hem de mahiyetindeki cevherlere karşı kadirşinas davranma hissiyle her varlığı daha bir farklı görür daha bir farklı duyar ve daha bir faklı değerlendirir.[12]
—
14)- O’nun aşk u şevki ve O’nun derdi ile yaşayanlar, her şeyi şefkatle kucaklar ve bu ölçüde insan olmaya has zevkli enginliklere ulaşır.
Aslında, O’nun aşk u şevki ve O’nun derdi ile yaşayanlar, bir de her derdi unutup gönüllerini O’na vuslat arzusu ile doldurabilseler, içlerinin derinliklerinde ebediyet duygularının estiğini duyacak, kesintisiz zevk-i ruhanîlere erecek ve “Bir bu kadar zevke bu ömür kâfi değil” diyeceklerdir.
Evet O’na olan aşk u şevkimiz, her yerde ve hemen her zaman O’nu arayan bakışlarımız, bu bakışlarla çevremize bile yumuşaklık hissettirmemiz ve bu derûnîliklerle her şeyi şefkatle kucaklamamız, rikkatle sevmemiz, bu ölçüde insan olmaya has öyle zevkli enginliklerdir ki; duyup tadanların –bu numunelerin daimî asıllarına iştiyak dışında– zannediyorum ruhlarında herhangi bir arzu kalmayacaktır.[13]
—
15)- Veyl olsun her şeyi çepeçevre sarmış geniş rahmeti sezip hissedemeyen, bir şey anlamayan tâli’siz ruhlara…!
Bu âlemde her şey, ama her şey, merhamet düşünür, merhamet konuşur ve merhamet vaad eder. Bu itibarladır ki, kâinata, bir merhamet senfonizması nazarıyla bakılabilir.
Ayrı ayrı ses ve soluklar; tek ve çift bütün nağmeler, öyle bir ritim içinde akıp akıp gider ki, bunu görmemek ve anlamamak kabil değil.
Ve sonra bütün şu parça parça acıma ve şefkat etmelerin arkasında, bu esrarlı koroya hükmeden,...
Veyl olsun bunlardan bir şey anlamayan tâli’siz ruhlara…! [14]
—
16)- Kim bilir belki ruhanîler de “iş başı” demek için bizden gözyaşı bekliyorlar.
Gönüldeki hüzün-keder, neş’e-sevinç, merhamet-şefkat… gibi duyguların coşup bulutlaşması ve gözler yoluyla dışa vurmasıdır gözyaşları. Tasa-elem, aşk-iştiyak, emel-ümit, firak-visal; belki bütün bunlardan daha çok da “mehâfetullah” ve “mehâbetullah” ağlatır, hisleri hüşyar ve kalb ufkunda O’na yâr olanları.
Kim bilir belki ruhanîler de “iş başı” demek için bizden gözyaşı bekliyorlar. İhtimal biz dört bir yanımızı kuşatan dertlerden âh u vâh edip ağlayınca, melekût ufku da tül tül rahmet yüklü bulutlarla dolacak ve gözyaşlarımızın önünde sürüklenen günahlarımızı, isyanlarımızı, saygısızlıklarımızı, densizliklerimizi gördükçe onlar da sevinç neşîdeleriyle coşacak ve şefkatle üzerimize boşalacaklar..![15]
—
[1] YENİ İNSAN_ÇAĞ VE NESİL-4 (ZAMANIN ALTIN DİLİMİ)
[2] BİR GÖNÜL İNSANI PORTRESİ_ ÇAG VE NESİL-8 (ÖRNEKLERİ KENDİNDEN BİR HAREKET)
[3] GARİPLER_ ÇAĞ VE NESİL-2 (BUHRANLAR ANAFORUNDA İNSAN)
[4] DÜNYA ŞEFKATA MUHTAÇ_ BAMTELİ
[5] FAZİLET VE MUTLULUK_ ÇAĞ VE NESİL-2 (BUHRANLAR ANAFORUNDA İNSAN)
[6] İMDÂDA YETİŞ ENGİN ŞEFKATİNLE!.._KIRIK TESTİ
[7] İMDÂDA YETİŞ ENGİN ŞEFKATİNLE!.._KIRIK TESTİ
[8] İDEAL NESİLLER_ RUHUMUZUN HEYKELİNİ DİKERKEN
[9] MEFKURE İNSANI_ ÇAG VE NESİL-7 (IŞIĞIN GÖRÜNDÜĞÜ UFUK)
[10] AKSİYON VE DÜŞÜNCE_ RUHUMUZUN HEYKELİNİ DİKERKEN
[11] KENDİ RUHUMUZU ARARKEN_ ÇAG VE NESİL-7 (IŞIĞIN GÖRÜNDÜĞÜ UFUK)
[12] İNSANI SEVMEK_ ÇAG VE NESİL-7 (IŞIĞIN GÖRÜNDÜĞÜ UFUK)
[13] İLAHİ GÜNLERİ DÜŞÜNÜRKEN_ ÇAĞ VE NESİL-6 (YEŞEREN DÜŞÜNCELER)
[14] MERHAMET_ÇAG VE NESİL-1
[15] BENCE TAM AĞLAMA MEVSİMİ_BEYAN