YILIN SON GÜNÜ, KENDİMİZİ GÖZDEN GEÇİRME VE  KENDİMİZLE YÜZLEŞME...

Kendimizi gözden geçirme ifadesi..

kendimiz ile yüzleşme ifadesi…

Ölü müyüz, diri miyiz; o şehrâhta mı yürüyoruz, patikalarda düşe-kalka yol almaya mı çalışıyoruz? 

Mü’min için kendi ile yüzleşme çok önemlidir. İnsan, kendinde kusurları/suçları aramaz ise, zannediyorum, derdine göre bir reçete oluşturamaz.

İnsanın kendi derdine olan reçetesi, kendi eliyle yazılan reçetedir; çünkü hastalığın teşhisi, onun tarafından yapılmaktadır/yapılacaktır. [1]

Nefis muhasebesi… Kendimiz ile yüzleşme… Biz de nefsimizle öyle (İnsanlığın İftihar Tablosu’nun (sallallâhu aleyhi ve sellem) muhasebe, tazarru ve niyazına işaret ettim; tafsilatını (Çağlayan makalesinde) görsünler.) yüzleşmeliyiz.

Musibetleri yine enseden hafif bir tokat görmeliyiz. Lem’alar’daki “Şefkat Tokatları”nı hatırlayın. Hazreti Pîr, ilk defa da, kendisinin yediği, “Yedim!” zannettiği şefkat tokatlarından bahsediyor. O, tokat yiyecek bir şey yapmıyor fakat bahsediyor; ilk defa kendi yediği tokatlardan bahsediyor. Bir de böyle bir şey düşünmeli. Hani, düşünülecekse bunlar düşünülmeli…[2]

O hâlde Allah’ın insanları imtihandan imtihana sürüklemesi ve onları farklı imtihan unsurlarıyla test etmesi karşısında mü’mine düşen vazife, maruz kaldığı her imtihanda dişini sıkıp sabretmesi; ayrıca bu durumu kendisiyle yüzleşme, kendini bir kere daha gözden geçirme ve iyi bir kıvam sergileyip sergileyemediğinin muhasebesini yapma adına bir fırsat bilmesidir.[3]

Evet, kendimizle yüzleştiğimiz zaman, eksiğimizi, gediğimizi, kırığımızı, döküğümüzü görürüz. Ancak o zaman görürüz neremiz karanlık, neremiz aydınlık, nerede doğru yolda yürüyoruz, nerede yürüdüğümüzü zannettiğimiz halde zikzaklar çiziyoruz. Kendimizle yüzleşmeyince bunları bilemeyiz. Üzerinde durulup belki kaleme kâğıda dökülmesi gerekli olan engin bir mevzu ama o da yine aydınlık bir dimağ ister. Öyle aydınlık bir konunun kendi muktezâsı gereği aydınca ortaya dökülmesi için, duygunun ve düşüncenin de aydın olması iktiza eder.[4]

İnsanın kendiyle yüzleşmesi ve hayatını hep … çizgisinde sürdürmesi nefis ve hevâya karşı kararlı duruşa ve mutlak sonsuzluğun O’na ait olduğu iz’anıyla kendini sıfırlamasına bağlıdır. Aslında Sonsuz’a karşı âciz, fakir, muhtaç ve her şeyi O’ndan birer emanet olan insana düşen de budur.[5]

Kendisiyle yüzleşmeyen ve kendini yerden yere vurmayan bir insan, debbağın deriye yaptığı gibi yerden yere vuracağı bir mücrim arar. O hep günah çaşıtı, mütecessisi haline gelir; “Acaba falan nasıl baktı, ne konuştu, ne etti?” deyip bunları zihnine kaydeder; sırası geldiği zaman bu dosyaları değerlendirmeyi düşünür ve böylece günaha girer. Günaha girmemenin yolu, insanın kendisiyle meşgul ve kusurlarının farkında olmasıdır.

Bu çizgi Raşid Halifeler’in çizgisidir. Öyle yürürseniz, bütün engelleri aşarsınız, hiçbir mânia ve hiçbir tiran sizi engelleyemez. Trenler, tırlar gelip üzerinizden geçse, tiranlar bütün hiddetleriyle size saldırsa, Allah’ın izin ve inayetiyle, yürürsünüz yolunuza ve vereceğiniz şeyleri verirsiniz insanlığa!..[6]

Enbiyâ-ı ızâmın rehberliğinde insanın kendi ile yüzleşmesi, insanın kendi kendini keşfetmesi. Hadis diye rivayet edilir, kudsî hadis diye rivâ-yet edilir “Nefsini bilen, Rabbini bilir!” İnsan, kendini iyi keşfederse, yani bir yönüyle enfüste kendinin ârifi olursa, âfâkta da ârif olmaya doğru yürür; sonra bir gün gelir “ârif billah” olur.[7]

Şimdi isterseniz bu nurani yolculuğun biricik pişdârı, gelmiş-geçmiş bütün kudsîlerin seçkinlerden seçkin müşârun bi’l-benânı olan Rehnümâ ile, O’na bakıp kendimizle yüzleşme kapısını -tabiî işin hakikatinin deryada damlası ölçüsünde olduğu kaydıyla- aralamaya çalışalım. [8]

(Hz.Ebubekir) O dipdiri gönülden kendiyle yüzleşme ve Hakk’a teveccüh adına bu ne derin sızlanış, bu ne engin bir iç murakabesi!..

Sanki yukarıda birkaç kelimecikle ifade edilen vefa abidesi o değilmiş de sıradan biri üslubuyla içini döküp durmuş gibi.[9]

(Hz.Ömer) Bu ne safvet, bu ne kurbet duruluğu!.. Onca gaile ile yaka-paça olurken, hep peygamberler ufkunda yol alıyor ve vaktinin önemli bir bölümünü dua, tazarru, niyaz unvanıyla hep “Allah” deyip sızlanışlarla geçiriyordu.

Hayatını, gece ve gündüzüyle, gün ve haftasıyla sürekli Hakk’a iç döküşlerle değerlendiriyor ve mukarreb ufku rüya mesâvîsiylekendini farklı fasılalarla hep sigaya çekiyordu. ve dakikalarına dünya kadar inilti sığdırıyordu.

Yoktu hayat dantelaları içinde muhasebe hissinin bulunmadığı bir an ve murakabe heyecanının inletmediği bir dakika. [10]

(Haydar-ı Kerrar) O da hemen her zaman, selefleri gibi, kendiyle yüzleşmede ve Hakk’a iç dökmede Rehnümâ-i âlem’in dediklerini diyor, O’nun gibi inliyor ve O’nun çizgisinde yürüyordu. Ama bir gün kendini değişik gaileler sarmalı içinde görünce, -Hakk’a teveccühte temel disiplinlere bağlılık mahfuz- ister kendi kendini sorumlu tutmanın, ister şartlar ve konjonktürün gereği, kendini derin bir tazarru ve niyaz, iç döküş ve sızlanışa saldı.[11]

… çok yüksek hislerle Allah’a iç döküşlerini ve nefsiyle yüzleşmelerini öyle tesirli iniltilerle sunar ki, anlayanlara bir saba nağmesi tesiri icra eder ve böyleleri bütün bütün ölmemişlerse, kalkar Hak kurbetine koşarlar.

O içten nağmelerle uyanıp kendimize gelmeyi Allah bize de müyesser kılsın!..

KENDİYLE YÜZLEŞME VE ARKADAN GELENLERE İNABE YOLUNU İŞARETLEME ÇİZGİSİNDEKİ DUA ÖRNEĞİ

“Allah’ım!

İşlediğim hata ve günahlar  zillet urbaları giydirdi ruhuma.. cüda düştüm Senden ve kendimi meskenet libası içinde hissediyorum.

 Günahlar bî hadd ü pâyân kalbimi simsiyah hale getirdi. 

Kapındayım, başım şefkat eşiğinde; ey o Biricik Mabud u Maksûd! Kabul buyur bu yönelme ve inâbemi!..

Bir kez daha Senin o yücelerden yüce dergâhına yöneldim. Başım önümde huzur-ı azametin karşısında el-pençe divan duruyor, affıma ferman bekliyorum.

Gayri eğer uzaklaştırırsan bu bendeni kapından, kime yönelir, kime sığınırım?!.

Ey günahların en büyüğünü dahi affeden ve dağınıklığa düşmüş yaralı gönülleri sarıp sarmalayan yüce Rab!

Senden, o yüz kızartan hatalarımı bağışlamanı, affedip yok saymanı, bütün mesâvîmi setretmeni diliyorum.

Ötelerde sevdiklerine iltifatını, o lütuf, kerem ve rahmetinin serinletici iklimini benden de esirgeme!”

Ey yüce Rabbim!

Beni hiçbir zaman Senden cüda kılıp kötülüklere düşürme; hatadan hataya düşüp isyan deryasına sürüklenmeme fırsat verme ve Senin gazabını gerektiren hususlara sürüklenmekten bendeni muhafaza buyur!

Beni bitip tükenme bilmeyen tûl-i emeller arkasından koşturan, belâ ve musibetler karşısında sürekli sızlanıp duran, her hayırlı işi kendinden bilen, her zaman mâlâyâniyâta meyyal bulunan, gaflet ve nisyanlarla mâlemâl, günahlara karşı her dem açık; Sana yönelmeye, tevbe ve inâbede bulunmaya gelince ‘yarın’ deyip erteledikçe erteleyen şu baş belası nefs-i emmâremi Sana şikâyet ediyorum.”

Ey merhamet ve şefkat sultanı yüce Rabbim!

Sana yönelen bu bendeni ve bu kapıkulu gedânı Sensizlik ateşine mi atacaksın?

Edip eylediklerini ancak Senin engin rahmet ummanlarının arındıracağı bu âcizi afv u safhından mahrum mu bırakacaksın? Hâşâ, yüz bin defa hâşâ! Sen hiçbir zaman dergâh-ı ulûhiyetine yönelenleri eli boş ve inkisar içinde geriye çevirmemişsindir.” 

Ne olurdu bir bilebilseydim; adımı ‘saîdler’ defterine kaydedip beni yakınlığınla şereflendirdiğini! Bilseydim de gözüm gönlüm sürurla, sevinçle tüllenseydi!..

Ey Rab!

 Şöyle-böyle seni bilip Sana inananların yüzüne rahmet kapılarını kapama!

 Ümit ve inancım, yüce varlığını duyurmakla ihyâ ettiğin gönülleri Sensizlik zilletine bırakma -hiçbir zaman bırakmamıştın- bırakıp da firkat ve cehennem ateşine yakma! Rabbim!

Ben kulunu, gazap ve azap eleminden koru!.. Hayırlı ve hayırsızın birbirinden ayrılacağı, hesap endişesiyle elin-ayağın birbirine dolaşacağı, iyiliklerle serfirâz ruhların kurbet neşvesiyle kendinden geçeceği, hayatını kirletmiş bahtsızların uzaklık hicranıyla tir tir titreyeceği..

ve hiç kimsenin zerre miktarı haksızlığa maruz kalmayacağı o çetinlerden çetin günde beni Cehennem azabından koru!.. [12]

Allahım!

Yapageldiğim hata ve günahlar ruhuma bir zillet urbası giydirdi. Senden ayrı düşmekle -Neye ayrı düşme diyorsa?!.- kendimi ciddi bir meskenet libası içinde buldum.

İşlediğim devâsâ hatalar -Yüz bin defa hâşâ!- kararttı kalbimi; Sana sığınırım ey biricik Matlûb u Maksûd u Mahbûb’um!

Ciddi bir tevbe ameliyesiyle dergâhına teveccühümü kabul buyurarak, beni bir ‘ba’s u ba’de’l-mevt’ ile yepyeni bir dirilişe erdir.

 Kasem ederim ki, ben hiçbir zaman yaralarımı sarıp sarmalayacak ve derdime derman olacak Senden gayrı birini bilmedim, bilmiyorum ve her şeye rağmen huzurunda el pençe divan tavrıyla affedilme intizarı içindeyim.

Kovarsan bendeni hangi kapıya yönelir ve kime sığınabilirim? Kovulursam o kapıdan vay benim halime ve utanılacak ahvâlime!..”

Ey en büyük günahları bile bağışlayan ve çâk çâk olmuş sineleri şefkatle sarıp sarmalayan yüce Rabbim!

Senden, o yüz karartan günahlarımı yarlıgayıp affetmeni, o utandıran hatalarımı setretmeni, bağışlayıcılığının o sıcak atmosferinde re’fet ve rahmetinle sıyanet buyurdukların arasında bendeni de bağışlamanı diliyor ve dileniyorum.

Eğer günahlara tevbe ve inâbe, gönülde duyulup hissedilen bir pişmanlıksa, yeminler olsun, edip eylediklerime bin pişmanım! ‘Estağfirullah’ deyip Senden bağışlanma dileğinde bulunmak hataların ref’ine bir vesile ise, en içten nedametlerle inliyor ve bu biçare kapı kulunu bağışlamanı diliyorum!

Allahım!

Kullarına tevbe kapılarını ardına kadar açan, tevbe-inâbe unvanıyla bunu bize bir bişâret gibi sunan ve ‘Ey mü’min kullarım! İçten ve gönülden tevbelerle Rabbinize yönelin.’ (Tahrîm sûresi, 66/8) ferman-ı celiliyle dergâh-ı nezd-i Ehadiyetine çağıran Sensin.

Senin açtığın bu kapıya yönelenlerin beklentilerine nâil olacakları da Senin kereminin muktezasıdır. Evet, günah ve hatanın, kullarına yakışmadığı muhakkak ama afv u mağfirette de Senin bir keremkânî bulunduğunda şüphe yok.[13]

“Allah’ım, ayakta dururken, otururken, yatağa girip uyurken, İslam’a muvâfakatım adına koru beni!..

Allah’ım, nezd-i ulûhiyetindeki hayırlarla serfirâz kıl ve şerlerden de muhafaza buyur fakiri!..

Allah’ım, Kitâb-ı Mübîn’i yürekten en ciddi tedebbür ve tefekkürle mütalaaya muvaffak eyle bendeni!..

Yarlığa Allah’ım ve kabul buyur tevbemi!..

Allah’ım kalbim katıdır ve kimse de muttali değildir o katılığa. –

Sen engin hoşnutluğunla öteler istikametindeki hareketlerimle bana mülayemet lütfeyle!..

Allah’ım! Ben cimri kullarından biriyim. -Sen de cimri isen a dünyada tek dikili taşı olmayan gözümün nuru, söyle bendesi olduğun Zât aşkına, sana göre cömert kimdir?- Ne olur, israf ve tebzîre düşmeden, riya ve süm’aya sapmadan beni hep sahice davranmaya muvaffak eyle!

Her hal ve hareketimde sadece Senin rızanı ve öteler ötesini düşleyen bendegândan say beni!..

Allah’ım! Gaflet ve nisyanım çoktur.

Rabbim! Her halükârda Zâtını, ölümü ve daha ötesini hülyalarında yaşatan kullarından eyle beni!..

Allah’ım, ubudiyet yönünde oldukça zayıfım.

Kulluğumda bana halis niyet ve zindelik bahşeyle!..[14]

Ey Rab!

 Beni de neslimi de namazı devamlı ve gereğince eda eden kullarından eyle;

 Rabbim, duamı kabul buyur.

Beni, annemi, babamı ve bütün mü’minleri hesap gününe yürürken mağfiretinle serfirâz kıl.”[15]

“Ey en açılmaz kapıları açtıran, en sarp yokuşları aştıran Rabbimiz!..

Bize de hayırlı kapılar aç; problemlerimizin halli için ferec ve mahreç nasip eyle.

Muhakkak Sen her şeye gücü yeten Kadîr’sin.

Dualarımıza icâbet etmek Sana ne de çok yakışır!..

Her zorluk Senin için kolaydır; doğrusu, zorluk Senin için asla söz konusu değildir. Bize karşı düşmanlık yapanların hepsini Sana havale ediyoruz.

Onları kötü emellerine ulaştırma. Onlara karşı bize yardımcı ol.

Allah’ım, şayet hidayetlerini ve kalblerini yumuşatmayı murad buyuruyorsan ve onları hakka, adalete, istikamete, vifâka, ittifaka, şahıslarımıza ve Hizmet’imize karşı muhabbete sevk etmeyi diliyorsan, bunu yakın, en yakın, yakınlardan yakın bir zamanda gerçekleştir, onları çabucak hidayete erdir. Yoksa Sana havale ediyoruz!..

Şayet muradın onların hidayeti değilse, Rabbimiz, o hak-hukuk tanımaz, insanlıktan nasipsiz, tiran bozması azgın ve taşkınların ağızlarına gem vur.. ellerini, ayaklarını bağla.. o azgınlar güruhuna karşı gücünün/kuvvetinin büyüklüğünü göster ve onların kuvvetlerini, aşırılıklarını, dalaletlerini, güçlerini, birliklerini, şer ve zulüm istikametinde kullandıkları malzemelerini, ittihat ve ittifaklarını paramparça hale getir; hepsini zîr ü zeber eyle!. Birlik ve düzenlerini boz.. cemiyetlerini paramparça hale getir.. hepsini bölük-pörçük et.. birbirlerine düşür.. kirli emellerine ulaşmalarına müsaade etme!..

Efendimiz, yegâne dayanağımız, günahlarımıza karşı şefaatçimiz ve yâr-ı vefâdârımız Hazreti Muhammed’e salât ü selam ederek ve Âlemlerin Rabbi olan Zâtına karşı hamd ü sena hislerimizi seslendirerek bunları Sen’den istiyoruz. Dualarımızı kabul buyur, Rabbimiz!..”[16]

Allah’ım iç dünyalarımızı nurlandır; manevî melekelerimizi ve latifelerimizi arındır.

Bizi beşerî, cismanî, hayvanî ve nefsanî kirlerden/pisliklerden temizle.

Her halimizde ve her işimizde manevî latifelerimizi tertemiz kıl ve iç dünyamızı nurlu eyle ki, ilahî tecellilerine her zaman açık ve hazır olalım.

Efendimiz Hazreti Muhammed’e, ailesine ve ashâbına salât ü selam ederek bunu diliyoruz Rabbenâ!..

Ey Rabbimiz, hamd Sana mahsustur; çokça, tertemiz, mübarek hamdler Sana aittir.

Allah’ım, gökler dolusu, yer dolusu, aralarındaki her şey dolusu ve daha başka dilediğin şeyler dolusunca hamd Sana mahsustur.

Ey mecd ü senâya lâyık olan! Kulların -ki hepimiz Sana kuluz- söyleyeceği en lâyık söz şudur:

Allah’ım, Senin ihsan ettiğine mâni olacak yoktur. Senin mani olduğunu da lütfedecek yoktur. Senin olmasını murat buyurduğun bir şeye karşı gelip onu reddedebilecek ve verdiğin hükmü değiştirebilecek kimse yoktur. Sana karşı hiçbir şan ve şeref sahibine, şan ve şerefinin bir faydası dokunmaz.)[17]

“Allahım!

İşlediklerimizin şerrinden Sana sığınırız.

“ Mahlûkatının şerrinden Cenab-ı Allah’ın her türlü eksiklikten uzak, şifa ve deva vesilesi olan tastamam kelimelerine sığınırız. İnsî-cinnî bütün şeytanlardan, zarar verebilecek her canlıdan ve kem nazardan da Allah’ın tastamam (eksikliklerden münezzeh) kelimelerine (ilmine ve kudretine) sığınırız.

Cehennem azabından ve fitnesinden, kabirde azaba dûçâr kalmaktan, zenginlik ve fakirlik fitnelerinin şerrinden ve Mesîh-i Deccal’ın fitnesinin şerrinden de Sana iltica ediyoruz.

Allahım!

Hatalarımızı kar ve dolu suyu ile yıka.

Beyaz elbisenin kirlerden arındığı gibi, kalbimizi günahlardan arındır ve bizimle günahlarımızın arasını, doğu ile batının arasını ayırdığın gibi ayır.

Allahım!

Gücümünüz zayıflığını, çaresizliğimizi ve insanlarca önemsenmeyişimizi Sana arz ediyoruz.

Allahım!

İşlediğimiz ve işlemediğimiz amellerin şerrinden Sana sığınıyoruz.

Ey Rahman ü Rahîm, celâl ve ikram sahibi, Hayy u Kayyûm olan Allahım!

Nimetinin zevalinden, afiyetinin değişmesinden, azabının ansızın gelip çatmasından ve her türlü gazabından Sana sığınıyoruz.

Allahım!

Borca batmaktan, düşmanın galebesinden ve insanların başıma gelen musibetlere sevinmesinden Sana sığınırız.

Her türlü üzüntü, tasa, acizlik, tembellik, korkaklık, cimrilikten, yine borç altında ezilmek ve insanlara mağlup olmaktan Sana sığınıyoruz.

Allahım!

Senden, zarar verici bir şeye ve saptırıcı bir fitneye uğramaksızın, kazaya rıza, ölümden sonra rahat bir hayat, cemâline bakma lezzeti ve Sana kavuşma iştiyakı istiyoruz; zulmetmekten ya da zulme uğramaktan, düşmanlıkta bulunmaktan veya düşmanlığa maruz kalmaktan, hata işlemekten yahut bağışlanmayacak bir günaha girmekten Sana sığınıyoruz.

Allahım!

Senden, yapıp ettiklerimizde bizi en doğruya hidayet etmeni diliyor ve nefsimizin şerrinden Sana sığınıyoruz.

Allahım!

Bizi azîz kıl, eksiklerimizi gider, bize rızık ihsan et, bizi salih amellere ve güzel ahlâka ilet. İlet ki, bunların salih olanına ancak Sen iletir, kötülerinden de ancak Sen uzak tutarsın.

Bildiğin şeylerin şerrinden Sana sığınıyor, onların hayrını Senden diliyor, malumun olan kusurlarımızdan dolayı Senin mağfiretini talep ediyoruz. Şüphesiz ki Sen, gayb âlemlerini de bilen yegâne Zâtsın.

Allahım!

Belâ cenderesine, bela ağına dûçâr kalmaktan, şekavetin gelip çatmasından, hakkımızda takdir buyuracağın acı kazadan ve davranışlarımızda falso ve fiyaskolar içine girerek, hasımlarımızı sevindirmekten yine Sana sığınıyoruz.

Şüphesiz her hususta kullarına yardım edebilecek bir tek Sen varsın. Bütün dilekler de Sana ulaşır. Gerçek güç ve kuvvet sadece Allah’a aittir ve O’ndandır.

Allahım!

 Senden bugünün hayrını, fethini, yardımını, nurunu, bereket ve hidayetini istiyor, bugünde ve bundan sonraki günlerde olan ve olacakların şerrinden Sana sığınıyoruz.

Allahım!

Önümüzden, arkamızdan, sağımızdan, solumuzdan ve üstümüzden gelecek tehlikelerden bizi koru. Ayağımızın altından ansızın kıstırılıvermekten de Senin azametine sığınıyoruz.

Yine Nebin Hazreti Muhammed’in (aleyhissalâtü vesselâm) Sana sığındığı her türlü şerden biz de Sana sığınıyoruz.

 İnsanlığın İftihar Tablosu Hazreti Muhammed’in (sallallahu aleyhi ve sellem) Rabbi olan Allahım! Ne olur, günahımızı bağışla, kalbimizdeki gayz ve hiddeti gider ve dalâlete sürükleyen fitnelerden bizi muhafaza buyur.

 “Allah’ım, tasamızı, hüznümüzü, şikayet ve şiddetli elemimizi, yürek yangınımızı Sana arz ediyoruz!..”  

Bizi nefis ve şeytanın şerrinden, cin ve insin şerrinden, bidat, dalalet, ilhad ve tuğyana düşmekten muhafaza buyur. Hayatın her biriminden olup bize karşı düşmanca davranan kimselerin komplolarından, tuzaklarından, hıyanetlerinden, fitnelerinden, kinlerinden ve hasetlerinden bizi koru, uzak tut, muhafaza buyur.

  “Ey kalbleri evirip çeviren Allah’ım, kalblerimizi dininde sabit kıl. Ey kalbleri halden hale koyan Rabbim, kalblerimizi ibadet ü tâatine yönlendir!..” 

 “Allah’ım! Senin nâm-ı celîlin, her yerde şehbal açsın! Ey Rasûl! Senin nâm-ı celîlin, her yerde şehbal açsın! Bizim gibi fakir, hakir, müsî, müsinn günahkâr insanları, bu kaderî program içinde istihdam buyur! Bizi bunun ile şereflendir!” 

***

 DİPNOTLAR

[1] GERÇEK ZENGİNLİK_ 02 Aralık 2018

[2] NESL-İ CEDÎD VE DİRİLİŞİN ESASLAR_ 19 Kasım 2017.

[3] YOLUMUZUN KADERİ VE DOĞRULUĞUNUN İKİ DELİLİ

[4] YOLDA DÖKÜLENLER VE İNSANÎ DAVRANIŞLAR MANZUMESİ_ 21 Kasım 2016.

[5] KENDİ KENDİMİZLE YÜZLEŞME VEYA MUHASEBE-_ 02 Aralık 2017

[6] Muhasebe ufku ve sahabe yolu_ 12 Ekim 2015.

[7] KALBİN İKİ MERKEZİ VE ŞEYTÂNÎ OKLAR_ 24 Aralık 2017

[8] İSTİKAMET ÂBİDELERİ_ 04 Ocak 2018.

[9] NEFİSLE YÜZLEŞMEDE HÂLEDE İLK HALKA (1) _ 04 Temmuz 2018

[10] NEFİSLE YÜZLEŞMEDE HÂLEDE İLK HALKA (2)_ 02 Ağustos 2018

[11] NEFİSLE YÜZLEŞMEDE HÂLEDE İLK HALKA (4)_ 04 Ekim 2018.

[12] KENDİLERİYLE YÜZLEŞMEDE HÂLE İLE HALLENENLER-2_ 09 Aralık 2018

[13] KENDİLERİYLE YÜZLEŞMEDE HÂLE İLE HALLENENLER_ 04 Kasım 2018.

[14] KENDİLERİYLE YÜZLEŞMEDE HÂLE İLE HALLENENLER-2_ 09 Aralık 2018

[15] KENDİYLE YÜZLEŞMEDE PEYGAMBER UFKU (3)_ 12 Nisan 2018.

[16] NESL-İ CEDÎD VE DİRİLİŞİN ESASLAR_ 19 Kasım 2017.

[17] YOLDA DÖKÜLENLER VE İNSANÎ DAVRANIŞLAR MANZUMESİ_ 21 Kasım 2016.