YILIN İLK GÜNÜ VE MUHASEBEM

KENDİNİ YENİLE!”

BAŞYAZI MÜZAKERESİ:

ÖZETLE;

1)- Kaos ortamları ve Kendini Yenileme

2)-  İmtihanların insanın, kendini yenilemesine ve metafizik gerilimine yardımcı olması

3)- Kendini yenileme istikametinde çok iyi yorumlayabilen basiretli nesiller, niye her zaman önde olmasınlar ki?

4)- “Aydın günler”in tasavvuru kendini yenilemiş mukaddeslerden mukaddes bir kadronun varlığına bağlıdır.

5)- Kendini yenilemeye hazırlamış Rehberleriyle Geleceği omuzunda bayraklaştırıp gelecek bir toplum

6)- Mukaddes göç ve Kendini Yenileme

7)- Kendini yenileme, devamlı var olabilmenin ilk şartı ve en mühim esasıdır.

8)- Yeni insan, kendini yenilemesini ve hâdiselere söz dinletmesini de çok iyi bilir.

9)- Kendini yenileme, metafizik çizgide cereyan eden bir hâdise ve ruh plânında bir diriliştir.

10)- Cenâb-ı Hak, insanın kalbinde iman ışığını tutuşturmuşsa, kendini yenileyerek bir mârifet kahramanı hâline gelebilir.

11)-İnsan öğrendikleriyle kendini yenileyip başkalarına da örnek olmalı

12)– Dünya çapında mesuliyetler altına girmek için, Her şey gibi insanoğlu da kendini yenileme mecburiyetindedir.

13)- Toplum/İnsan sürekli kendini yenileyebilirse, bir ilâhî atâ olarak ömrünü uzatabilir ve yaşadığı süreyi hep bir gençlik neşvesi içinde geçirebilir..

14)- BİZE DÜŞEN, SÜREKLİ YENİLENİP O’NU DÜŞÜNMEK

***

1)- Kaos ortamları ve Kendini Yenileme

“Dünya kuruldu kurulalı bu, hiç değişmeden hep böyle cereyan etmiştir ve bugün için de aynı şeyler bahis mevzuudur. Elverir ki, günümüzün insanı da inanç ve düşüncede kendini yenilemesini bilsin, gelip geçen hâdiseler karşısında ümidini yitirmesin; maddî-mânevî, içtimaî-iktisadî krizlere gereğinden fazla ehemmiyet vermesin ve önünü kesen dev vak’alardan ürküp paniğe kapılmasın..![1]

2)- İmtihanların insanın, kendini yenilemesine ve metafizik gerilimine yardımcı olması

Dünden bugüne, yer yer düşmanlarından ve zaman zaman da dost kılığına bürünmüş hasımlarından, devamlı ihanet darbeleri yiyen ve sürekli olarak hırpalanan bu millet, bütün tarih boyunca imtihanların en acı ve en ağırlarını gördü. En korkunç hıyanetlere maruz kaldı.

Gün geldi ki dört bir yandan bütün dünya onun üzerine at sürdü ve onu ablukaya aldı. Hatta bu dönemde, onun bütün bütün tarihten silineceği zehabına kapılanlar da oldu. Ama o, bu ölüm kalım imtihanlarını da atlatarak bir kere daha bütün bir hasım dünyanın plânlarını altüst etti.

Belki o, bundan sonra da bir kısım imtihanlar görecek, tekrar tekrar ırgalanacak, karşısına ateşten tepeler, kandan irinden deryalar çıkacak; ancak, bütün bunlar onun, kendini yenilemesine ve metafizik gerilimine yardımcı olacaktır.

Zira o bunlarla dost ve düşmanını tanıyacak, bunlarla bilenecek, bunlarla düştükten sonra doğrulup kalkmanın ve kendine gelmenin yollarını öğrenecektir...[2]

3)- Kendini yenileme istikametinde çok iyi yorumlayabilen basiretli nesiller, niye her zaman önde olmasınlar ki?

“Şafakları şafakların takip ettiği şu günlerde, şayet, bir kere daha kendi hikmet ufkumuz açısından, içinde yaşadığımız dünyayı iyi değerlendirebilir, eşya ve hâdiseleri iyi yorumlayabilir ve insanımızın iç yapısının temel malzemelerini iyi belirleyebilir ve sonsuza kadar var olma mefkûresine bağlanabilirsek, her zaman onlar gibi, hatta onların da önünde olabiliriz.

Aslında, dünü-bugünü-yarını birden perspektife alıp değerlendirebilen, içinde yaşadığı toplumun örflerini, âdetlerini, tarihî dinamiklerini korumaya alan ve tarihî tekerrürler devr-i dâimini kendini yenileme istikametinde çok iyi yorumlayabilen basiretli nesiller, niye her zaman önde olmasınlar ki?.[3]

4)- “Aydın günler”in tasavvuru kendini yenilemiş mukaddeslerden mukaddes bir kadronun varlığına bağlıdır.

Bu yolda, kendini yenilemeye muvaffak olmuş bir fert, toplumun, pörsümez, solmaz bir rüknü ve bu türlü fertlerden meydana gelmiş toplum da, dünya muvazenesinin mühim bir unsuru olma durumuna yükselmiştir.

Ne var ki, bütün milleti içine alacak şekilde böyle bir yenilenme de, önceden kendini yenileyebilmiş bir kadronun mevcudiyetine vâbestedir; gönlü iman ve ümitle par par yanan, dimağı her lâhza yığın yığın sentezlerle ayrı iklimlere doğru kanat çırpıp yükselen, gözünde “aydın günler”in tasavvuru kendini yenilemiş mukaddeslerden mukaddes bir kadronun varlığına bağlıdır.

Tabiî, bu kudsîler topluluğunun, düşünce ve kanaatlerini, sonsuza kadar birer meş’ale gibi taşıyacak ve yaşatacak “hayru’l-halef” nesillerin bulunması da ayrıca ehemmiyet arz eden bir husustur.[4]

5)- Kendini yenilemeye hazırlamış Rehberleriyle Geleceği omuzunda bayraklaştırıp gelecek bir toplum

Geleceği omuzunda bayraklaştırıp onu yükseltmeyi taahhüt edenler, her hamlede böyle bir mesuliyetin ağırlığını vicdanlarında duydukları ölçüde samimiyetlerini göstermiş olacaklardır.

Bu hasbîlerin dava ve düşünceleri hayata bağlı olmayacak; aksine, hayat onların hakikat anlayışına uyacaktır.

Ve onlar, duyulup bilinmeden şuursuzca yaşanan hayata, aşktan mahrûmiyete, vicdanların daki mesuliyetsizliğe başkaldırarak “var” olduklarını göstereceklerdir.

Rehberleriyle bu hâle gelmiş bir toplum kendini yenilemeye (Rönesans) hazırlamış demektir. Emareleri ufkumuzda belirmeye başlamış böyle bir yeni varoluş hakkında çok iyimser görünüyorsak; bu, Rahmeti Sonsuz’un inayetiyle “millet ağacı”nın sıhhatine itimadımızdandır.[5]

6)- Mukaddes göç ve Kendini Yenileme

Aslında, bu devreye kadar geçirilen safhalarda dahi, ruh planında bir hicretten bahsetmek her zaman mümkündür: İnsan, içinde bulunduğu durumdan olması gerekli olan duruma; hareketsizlik ve dağınıklıktan aksiyon ve sisteme; donmuşluk ve bozulmuşluktan kendini yenilemeye, bin bir günahın boğucu atmosferinden ruh ve kalbin hayat derecesine yükselme gibi.. hususların hemen hepsinde bir hicret mânâsı vardır ve bu mânâlarda o, hep hicret edip durmaktadır.

Kanaatimizce, ikinci hicretin, fonksiyonunu tam eda edebilmesi de, birinci merhaledeki hicretlerin yapılıp yaşanmasına bağlıdır.

Nefsinden kalbine, cisminden ruhuna, dış şatafatlardan vicdanındaki ihtişama, özünden özüne hicrette başarılı olanlar, öbür hicret ve ötesinde de başarılı olurlar.

Bunu tam temsil edemeyenler, çok defa diğer hicret ve ona bağlı olanları da kusursuz temsil edemezler.[6]

7)- Kendini yenileme, devamlı var olabilmenin ilk şartı ve en mühim esasıdır.

Kendini yenileme, devamlı var olabilmenin ilk şartı ve en mühim esasıdır. Sırası geldikçe kendini yenileyemeyenler, güçlü de olsalar, er geç tükenip gitmeye mahkûmdurlar. Her şey, kendini yenileyerek canlı kalır ve varlığını sürdürür; yenileme durunca da canı çekilmiş ceset gibi, çürümeye, hebâ olup dağılmaya terk edilmiş olur.[7]

8)- Yeni insan, kendini yenilemesini ve hâdiselere söz dinletmesini de çok iyi bilir.

Yeni insan, inşâ ruhuna sahip ve her türlü şablonculuğun karşısındadır.. evet, o, öze saygısı içinde kendini yenilemesini ve hâdiselere söz dinletmesini de çok iyi bilir.

Hep yaşadığı devrin önünde yürür; hem de iradesinin sınırları ötesinde bir gayretle; şevkli, çalımlı ve Allah’a itimat içinde...[8]

9)- Kendini yenileme, metafizik çizgide cereyan eden bir hâdise ve ruh plânında bir diriliştir

Kendini yenilemek, tamamen metafizik çizgide cereyan eden bir hâdise ve ruh plânında bir diriliştir; mukaddeslerine, tarihine sımsıkı bağlılık içinde bir diriliş… Zaten, başka türlüsüne diriliş denmez ya!..

İlimlerin gelişip inkişaf etmesini, teknolojinin yeni yeni imkânlar hazırlayıp istifademize sunmasını en iyi şekilde değerlendirerek, elimizdeki menşûru sık sık kalbimize çevirip, yeni baştan kanaat, düşünce ve tasavvurlarımızı yoklamak, gönlümüzdeki irfan peteğine her gün başka başka şeyler ilave etmek ve her lâhza birkaç defa, bütün kâinatları ruh prizmasından geçirerek dimağlara “efor” yaptırtmak.. işte, gerçek yenilenme budur.[9]

10)- Cenâb-ı Hak, insanın kalbinde iman ışığını tutuşturmuşsa, kendini yenileyerek bir mârifet kahramanı hâline gelebilir.

İnsanın içinde Allah’a ait mârifeti arttırması iki yolla olmaktadır: Birisi, Cenâb-ı Hak, insanın kalbinde iman şuasını yakıp, iman ışığını tutuşturmuşsa o sayede insan, kâinatı ve kendisini çok daha iyi anlayabilir ve sık sık kendini yenileyerek bir mârifet kahramanı hâline gelebilir.

İkincisi ise, biraz daha objektiftir ve ön yargısız her insan için geçerlidir. Bu yolda her insan, eserden müessire giderek, Allah’ın eserlerini izleyebilir. Çöldeki bedevî, bu yolla Allah’a ermiş ve bu gerçeği, “Yerdeki ayak izleri bir yürüyene, deve tersi de oradan bir devenin geçtiğine işaret ederken, vadi vadi yeryüzü, burç burç sema ve dalga dalga deniz, Latîf ve Habîr olan bir Allah’ın varlığına işaret etmez mi?..” ifadeleriyle gayet veciz şekilde resmetmiştir.[10]

11)- İnsan öğrendikleriyle kendini yenileyip başkalarına da örnek olmalı

“Bir insanın insanlığı, öğrenip öğretmek ve başkalarını aydınlatmakla belli olur ve ortaya çıkar. Bilmediği halde öğrenmeyi düşünmeyen; öğrendikleriyle kendini yenileyip başkalarına da örnek olmayan, suretâ insan görünse de, sîreti açısından düşündürücüdür!”[11]

12)- Dünya çapında mesuliyetler altına girmek için, Her şey gibi insanoğlu da kendini yenileme mecburiyetindedir.

Her şey gibi insanoğlu da kendini yenileme mecburiyetindedir. Devletler, milletler duygu ve düşüncede, kalbî ve ruhî hayatta kendilerini yenileyip gençleştikleri nisbette, dünya çapında mesuliyetler altına girip, cihanı fethetmeye hazırlanabilirler; ilme aydınlık, tekniğe iman kazandırmak ve insanoğluna diriliş adına mesajlar sunmak suretiyle bir fethe… Aksine, kendini yenileyemeyen kavim ve topluluklar ise, esaret içinde ezilip gitmekten kendilerini kurtaramazlar.”[12]

13)- Toplum/İnsan sürekli kendini yenileyebilirse, bir ilâhî atâ olarak ömrünü uzatabilir ve yaşadığı süreyi hep bir gençlik neşvesi içinde geçirebilir..

Aksine, böyle bir toplum, konumunun farkında olur, durduğu yerde sağlam durur, kendi hayatî dinamikleriyle münasebetlerini korur ve sürekli kendini yenileyebilirse, tabir-i diğerle yırtılan, çatlayan ve kırılan yerlerini vaktinde tamir ederek mukadder gibi görünen çözülmelerinin önünü alabilirse, bir ilâhî atâ olarak ömrünü uzatabilir ve yaşadığı süreyi hep bir gençlik neşvesi içinde geçirebilir.[13]

14)- Bize düşen, sürekli yenilenip O’nu düşünmek

Bize düşen, Allah’ın marziyatına kilitlenip onun dışında her mülâhazayı tâli saymak ve gözlerimizi açıp kapayıp her işimizde sadece O’nu düşünmektir.. sürekli yenilenip O’nu düşünmek.

Nasıl insanın her an kendini yenilemesi ve her zaman tazeliğini koruması, bayatlamaması önemli bir husustur; öyle de kendini Allah’ı sevip sevdirmeye adamış kimseler de her şeyin kendi üzerlerinde olduğunu unutmadan hep diri ve makam-mevki arzusu, mal-menal duygusu, evlâd ü ıyâl endişesi, dünya hükümranlığı vb. şeylere kanıp gevşememelidirler; gevşememeli ve bütün bunları, asıl meselelerinin yanında tâlinin tâlisi saymalıdırlar.[14]

[1] KAOS VE İNANÇ_ YİTİRİLMİŞ CENNETE DOĞRU

[2] İMTİHAN_BUHRANLAR ANAFORUNDA İNSAN

[3] HAYAT FELSEFEMİZ_RUHUMUZUN HEYKELİNİ DİKERKEN

[4] KENDİNİ YENİLEME_ BUHRANLAR ANAFORUNDA İNSAN

[5] VAR OLMA_ BUHRANLAR ANAFORUNDA İNSAN

[6] MUKADDES GÖÇ_ YİTİRİLMİŞ CENNETE DOĞRU

[7] KENDİNİ YENİLEME_ BUHRANLAR ANAFORUNDA İNSAN

[8] YENİ TEKEVVÜN VE YENİ İNSAN MODELİ_ ENGİNLİĞİYLE BİZİM DÜNYAMIZ

[9] KENDİNİ YENİLEME_ BUHRANLAR ANAFORUNDA İNSAN

[10] MÜESSİRDEN ESERE GİTMEK_ KENDİ RUHUMUZU ARARKEN

[11] İLİMDEN BEKLENEN GAYE_ÖLÇÜ VE YOLDAKİ IŞIKLAR

[12] KENDİNİ YENİLEME_ BUHRANLAR ANAFORUNDA İNSAN

[13] ESKİMEME VEYA YENİLENME CEHDİ_ SÜKUTUN ÇIĞLIKLARI

[14] KÂBE VE DİĞER KUDSÎ MEKÂNLAR_ YOL MÜLAHAZALARI