TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (39.BÂB)
GÜNCELLENME TARİHİ: 15 NİSAN 2020 // 22 ŞABAN 1441 ÇARŞAMBA
(TEVHİDNÂME-39):
Allah’ım!
Nezd-i Ulûhiyetinde bir kıymet-i harbiyesi olan “derece”lerle (50) bizleri pâyelendir! Öyle ki denî olan dünyanın her türlü “mertebe”lerinden (51) bizleri müstağnî kılacak keyfiyette olsun!
***
39.BÂBIN DUASI (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)
Ey şerleri ref’ eden ve kullarından dilediğinin mertebesini yükselten Yüceler Yücesi Râfi’!
Ey Allahım, ey dereceleri yükselten Refîu’d-derecât!
Yâ Rabberrahîm! Marifet basamaklarındaki derecelerimizi yükselt. Kurbiyetinin halâvetini ve üns esintilerini gönüllerimize tattır.
Bize bahşedeceğin güçle, bizleri mükellef tuttuğun mesuliyetlerin altından kalkabilelim; onun da ötesinde, bütün hata, günah ve mesâvimize rağmen, kalb ve ruhun derece-i hayatına çıkmaya, çıkıp o mihverde yol almaya muvaffak olabilelim.
Allahım! Rahmetinden, dileklerin, duaların, muvaffakiyetlerin, amellerin, sevapların, hayatın ve ölümün en hayırlı olanını diliyoruz. Bizi dinin üzerine sabit kadem eyle, mizanımızı ağır bizi tahkîkî imana ulaştır, derecemizi yükselt, dua ve namazımızı kabul buyur ve hatalarımızı bağışla. Senden, Cennet’te en yüksek dereceleri diliyoruz. Âmin!
Rahmeti, merhameti, re’feti ve şefkati sonsuz Allahım! Nezdindeki yerimizi yücelt, derecelerimizi artır ve bizi seviyesiz insanlar gibi olmaktan koru!
Her zaman hayır istikametinde yarışalım. Ömrümüz fâniyât ü zâilât (gelip geçici şeyler) peşinde değil, derecelerimizin yükselmesine vesile olacak bâkiyât ü salihât (âhirette işe yarayacak salih ameller) arkasında geçsin.
Allahım! Yüce nezdinde bizi en yüksek derecelere çıkaracak bir salât ile Efendimiz Hazreti Muhammed’e salât eyle.
***
TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ
KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN
[50-51] DERECE – MERTEBE :
Bir hakikat yolcusu hayvaniyetten sıyrılıp kalb ve ruhun derece-i hayatına(50), nefs-i hayvaniyeden nefs-i emmâreye ve ondan da diğer ad ve unvanlarla anılan mertebelere yükselerek(51) -yolun hakkını verdiği ölçüde- itminan zirvesine ulaşır ve râdıye-mardıyye kevserleri yudumlamaya koyulur.
[FARKLI MERTEBELERİYLE NEFİS (5) _ Çağlayan- Başyazı _ EYLÜL 2018]
…
Hak sıyanet ve riayetiyle her zaman dupduru kalmasını bilen “Mustafeyne’l-Ahyâr” çizgisinde, gözleri öteleri, ötelerin de ötesini müşahede azm u iştiyakıyla oturup kalkma mertebesine (51) de “nefs-i sâfiye” ve “zâkiye” denegelmiştir.
Bu ad ve unvanların yanında daha farklı konumlara bağlı değişik unvanlarla da yâd edilen, terakki ve tedennîsine göre değerlendirmelere tabi tutulabilen nefis, emir âleminden bir latîfe ve mahiyet değiştirmeye açık metapsişik bir mekanizmadır.
[FARKLI MERTEBELERİYLE NEFİS (1) _ Çağlayan- Başyazı _ Mayıs 2018]
…
Yakîn; şekten, şüpheden kurtulmak; doğru, sağlam ve kesinlerden kesin bir bilgiye, hem de herhangi bir tereddüt ve kuşkuya düşmeyecek şekilde ulaşmak ve o bilgiyi ruha mâl etmek demektir. Yerinde îkân, istîkân ve teyakkun da diyeceğimiz yakîn, mârifet yolcusunun ruhanî seyahatinde yükselip yaşadığı mânevî bir makamdır.
Böyle bir makam, derece (50), mertebe (51), terakki ve inkişafa açık varlıklar için söz konusudur. İçinde derece ve mertebelerin bulunmadığı, kendisi için inkişaf ve terakkinin de bahis mevzuu olmadığı ilm-i ilâhî için yakîn kat’iyen söz konusu değildir.
[YAKİN _ Sızıntı- Başyazı _ Aralık 1991]
***
TEVHİDNÂME -BAŞYAZI MÜZAKERESİ
SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN
[50-51] DERECE – MERTEBE :
Ahlâkî yaklaşımı öne çıkararak, tasavvufla alâkalı şunları söylemek de mümkündür: O, şeytan ve nefsin dürtülerine karşı her zaman kalbi temiz tutmak.. nefsi kendine has temayüllerinden vazgeçirerek, mümkün olduğu ölçüde, onun hareket alanını daraltmak.. sürekli kalbin ve ruhun derece-i hayatında kalmaya çalışarak, hakikî insanlığa yükselmenin yollarında bulunmak.. Hak’la olan münasebetlerde ciddîlerden ciddî olmanın yanında, hayatını başkalarının maddî-mânevî mutluluğuna bağlamak.. en samîmâne gayretler ve en büyük işlerde bile karşılık beklemeden, peygamberâne bir yol izlemek.. Hakk’a kulluk hamlelerinde her zaman, mişkât-ı Muhammediye’nin (sallallâhu aleyhi ve sellem) gölgesinde yol almaya kararlı bulunmak.. Allah ile münasebetlerinde Hâlık-mahlûk, abd-Mâbud, talip-Matlub, kâsıd-Maksûd mülâhazalarına sımsıkı bağlı kalarak dupduru, halis, garazsız-ivazssız bir ubûdiyet sergilemek.. mâsiyet karşısında her zaman dişini sıkıp dayanmak.. ibadet ü tâati hayatın gayesi ölçüsünde bir neşve ile yerine getirmek.. belâ ve musibetleri gülerek istikbal edip, kahr u lütfu bir bilmek.. her türlü sa’y ve gayrette beşerî takvimlere değil, Hakk’ın takdirlerine bağlanarak, zamanın çıldırtıcılığına karşı bir kuluçka sabrı göstermektir ki, esas yeri, kalbin zümrüt tepeleri etrafında telif edilmiş kitap ve kitapçıklar olan tasavvuf, bütün bir hayatı kucaklayan, besleyen, zenginleştiren, beyan, burhan ve irfan destekli öyle engin bir bilgi ve mârifet havzıdır ki, ne Doğunun mistik telakkileri içinde ne de Batının felsefî cereyanları arasında o derinlikte bir kaynak göstermek mümkün değildir.
[KÜLTÜR MİRASIMIZIN TEMEL KAYNAKLARI _ Yeni Ümit – Başyazı _ Ekim-Ocak 1999 ]