TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (54.BÂB) 

GÜNCELLENME TARİHİ: 27 NİSAN 2020 // 04 RAMAZAN 1441 PAZARTESİ

 (TEVHİDNÂME-54):

Allah’ım!

Sen’den, bizleri öyle kuvvetli bir hıfz (68) ve koruma ile serfiraz kılmanı istiyoruz ki,  bizleri Sen’den gayrı bütün mâsivânın korumasından müstağnî kılacak ölçüde olsun!

***

54.BÂBIN DUASI  (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)

Ey hıfz u sıyanet talebinde bulunanları koruyup kollayan!

Ey hıfz u sıyanetine dehâlet edenleri her zaman koruyup gözeten!

Ey helake götürecek şeylerden beni koruyup kollayan ve hıfz u inayetiyle her ihtiyacıma kâfî gelen!

Ey beni üns ve ünsiyetinin doyulmaz saadetine erdiren ve hıfz u himaye seralarına alan!

Ya İlahenâ! Görüp gözettiğin zaman lütfun hıfzın, koruyup kolladığın zaman da hıfzın lütfun olur. Bu kullarını da lütfunla sarıp sarmala. Muhafaza surlarının içine bizleri de al.

Ey Yüce Allahım! Beni de uykudan münezzeh olan görüp gözetmenle koru ve asla dokunulamayan, dokunulup zarar verilemeyen  hıfz u sıyanet seralarına al.

Allah’ım, sevgi ve rahmetle bize teveccüh buyurmanı.. ilâhî nefhalarınla, ötelerden esintilerinle gönlümüzü şâd kılmanı.. dostluğun, yakınlığın ve yüce şanına yaraşır şekildeki beraberliğinle bizi yalnızlıklardan kurtarmanı.. vekilimiz olarak bizi gözetip kollamanı, hıfz u sıyanetinle korumanı, aşılmaz manevî kalelerinin ve sağlam sığınaklarının içine almanı.. bütün düşmanlarımıza karşı bizi yardımınla destekleyip zafere ulaştırmanı diliyoruz.

***

TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ

KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN 

 [68] HIFZ VE KORUMA : 

Veli kelimesi, ya fail mânâsına gelir; o takdirde, günahlara karşı tavır alan ve ibadet ü taata karşı da dişini sıkıp sabreden; yahut mef’ûl mânâsına hamledilir ki, o zaman da, Cenâb-ı Hakk’ın inayet, riayet ve hıfzına (68) mazhar olmuş tali’li demektir ki; bu izah, bir kudsî hadiste ortaya konan, Allah’la kul arasındaki zımnî mukavele ile tam uyum arz eder. Üzerinde pek çok durulan bu kudsî hadisin metnini teberrüken kaydetmek istiyorum: “Allah Teâlâ buyuruyor ki: Her kim Benim velilerimden bir veliye düşmanlık ederse, şüphesiz Ben ona ilan-ı harp ederim. Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili hiçbir şey ile Benim kurbiyetime mazhar olamaz. Bir de kulum nafileler ile Bana yaklaşır ha yaklaşır ve nihayet öyle bir hâle gelir ki artık Ben onu severim. Onu sevince de, onun işiten kulağı, gören gözü, tutup yakalayan eli ve yürümesine vasıta olan ayağı olurum (Hâsılı; onun işitmesi, görmesi, tutması, yürümesi doğrudan doğruya meşîet-i hâssa dairesinde cereyan etmeye başlar). Böylesi bir kul Benden birşey isterse istediğini muhakkak ona veririm. Bana sığınırsa onu hıfz ve sıyanetim altına alırım.”5

Bu açıdan hemen her devirde vilâyetin iki önemli buudu üzerinde durulmuş ve bu iki şey bir vâhidin iki yanı olarak kabul edilmiştir:

  1. Sâlikin, kılı kırk yararcasına hukukullaha riayeti.
  2. Buna karşılık Cenâb-ı Hakk’ın da onu hıfzına (68), riayetine ve kelâetine alması.

[VİLAYET _Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Şubat , 1996]

Bu ürpertici tablo/tablolar dairesi karşısında “ba’sü ba’de’l-mevt” kahramanlarına düşen; her şeyi Hakk’ın ekstra ve özel teveccühüne havale ederek, İlahî beyan mazmununa tevfikan, “Allah, de, bırak onları, içine dalageldikleri şeylerle oyalanadursunlar.” veya “Sen onları Bana bırak!” hıfz u (68) inâyet vaad eden beyan-ı sübhânîsine “Lebbeyk!..” diyerek, kendi insanî ufuklarında yol almaları olmalıdır. 

[SEYR U SÜLÛK _Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _ Mart, Nisan, Mayıs 1999 ]

Evet, zikreden ve zikrinde de ısrarda bulunan zâkir, Cenâb-ı Hak’la mukavele yapmışçasına hıfz u (68) himaye ve inayet seralarına alınmış olur ki فَاذْكُرُونِۤي أَذْكُرْكُمْ “Anın Beni ki anayım sizi” ilâhî fermanı da aczin ayn-ı kuvvet, fakrın ayn-ı gınâ hâline geldiği bu sırlı keyfiyeti ifade etmektedir. 

[ZİKİR _Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Eylül , 1992 ]

 ***

TEVHİDNÂME -PIRLANTA MÜZAKERESİ

SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN  

[68] HIFZ VE KORUMA :

Asırlardan beri sağa sola çekilerek aldatılmak istenilen milletler, artık yabancı her düşünceye karşı fermuarını kapatarak, özünü koruma ve kendi benliğiyle kalma yolunda ciddî gerilim içindedir. Eşyânın tabiatına, ruh ve iradenin kaidelerine dayanan ve ilhamını da gönülde mihraklaşan ötelere ait ışığın altında insan vicdanından alan, böyle bir gerilimi engellemeye kimsenin gücü yetmeyecektir.. hele süper güçlerin birbirlerini gammazlayıp karşılıklı birbirinin sırrını fâş ettikten ve yıllar yılı hep üzerine çullanıp durdukları “orta kuşak” ülkelerinin ve bilhassa bu kuşağın pırlantası sayılan Türkiye’nin gözü açıldıktan sonra asla!..

[BURHAN VE GERİLİM  _Sızıntı – Başyazı – Şubat 1982]