TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (55.BÂB)
GÜNCELLENME TARİHİ: 27 NİSAN 2020 // 04 RAMAZAN 1441 PAZARTESİ
(TEVHİDNÂME-55):
Allah’ım!
Hayır yörüngeli her işimizde bizlere öyle başarı (69) ve muvaffakiyetler ihsan buyur ki, Sen’den gayrı bütün mâsivânın başarı adına yapacakları desteklerden bizleri müstağnî kılacak mahiyette olsun!
***
55.BÂBIN DUASI (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)
Ey şükrü, nimetleri artıran, muvaffakiyet ve saadate vesile olan!
Allahım!
Ey Yüce Allahım! Huzurunda boyun büküyor ve Senden afv ü âfiyet diliyoruz. Hoşnutluğunu, teveccühünü, ilahî nefhalarını, dostluğunu, yakınlığını, muhabbetini, maiyyetini, hıfz u sıyanetini, koruyup kollamanı, yardımınla zaferler nasip etmeni, düşmanların acımasızlığına bırakmamanı, himaye etmeni, gözetmeni ve bize de raiyyetinden has kullarına yaptığın muameleyle muamele etmeni, hastalıklarımıza şifa vermeni, dertlerimize devalar lutfetmeni, bizi içine düştüğümüz sıkıntılardan kurtarmanı ve yürüdüğümüz yolda başarılı kılmanı, maddî-manevî her türlü esaretten zincirlerimizi çözmeni, muvaffakiyet ve düşmanlık besleyen hainlere karşı zaferler nasip etmeni, onların şerrinden, tuzaklarından, komplolarından, fesat düşüncelerinden, fitne ve nifaklarından korumanı diliyoruz.
***
TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ
KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN
[69] BAŞARI :
Ayrıca, cihad-ı asgarın, ara sıra vacip olmasına karşılık, cihad-ı ekberde bir süreklilik söz konusudur. Dahası, cihad-ı asgardaki muvaffakiyet(69), büyük ölçüde cihad-ı ekberdeki başarıya (69) bağlıdır. Bu itibarla her fert evvelâ, kendi içini temizleyip orada enfüsî âhengi tesis etmelidir ki, oturması, kalkması, düşünmesi, konuşması, işlemesi, başlaması da Allah için olsun; olsun da tesirin gerçek kaynağı bulunan ilâhî meşîeti yanına alabilsin. Zaten, böyle bir maiyyete mazhar olmaksızın başarı (69) elde etmek de mümkün değildir.
[MÜCAHEDE _Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Şubat ,1999 ]
…
Bu ölçüde esnek ve her şey olmaya müsait insanoğlu, bütün iç dinamizmiyle Allah’a yönelerek iyilikleri ve güzellikleri O’ndan bilip şükürle şahlanabildiği, fenâlıkları da nefsine bağlayıp her zaman ciddî bir teyakkuzla onu kontrol altına alabildiği, her gün birkaç defa muhâsebe ve murâkabe kurnaları altında arınarak fıtrî safvetine ulaşabildiği ölçüde her akşam, her sabah birkaç kez kötü duygu ve tutkuların enkazı üzerinde hakikî insan olma otağlarını kurabilir; mütevaziâne fakat içten, üst üste başarılarıyla(69), ama mahviyet içinde kendini ifade edebilir. Bu, aynı zamanda onun her hamlede yeniden bir kere daha kendini keşfetmesi, kendi derinlikleriyle kendini duyması ve her lahza yeni bir “ba’sü ba’de’l-mevt”e ermesidir ki, biz buna, Mevlâna’nın ifadesiyle: “Can ayağının ten prangasından kurtulması ve ruhun semavîliğe yönelmesi.” diyoruz.
[SEYR U SÜLÛKTE BİR BAŞKA ÇİZGİ _Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Ağustos, Eylül, 1999]
***
TEVHİDNÂME -PIRLANTA MÜZAKERESİ
SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN
[69] BAŞARI :
Bizim ümit ve arzularımız birer başarı ve muvaffakiyet sâiki, korku ve endişelerimiz de olumsuz davranışlarımıza karşı birer temkin ve teyakkuz vesilesidir. Biz, Allah’ın geleceğimizle alâkalı takdir buyurduğu şeyleri bilmesek de, her zaman ümit ve endişelerimizi, azim ve kararlılıklarımızı o takdirin birer emaresi ve kavlî, fiilî, hâlî dualarımızı da –şart-ı âdî planında– onun bir vesilesi sayarız. Zira, Hazreti Sâdık u Masdûk’un beyanıyla; sonuçta herkesin elde edeceği netice, büyük ölçüde o kimsenin davranışlarına bağlı olarak gerçekleşmektedir. Ne var ki, duada Hakk’a teveccühü kendi isteklerimize bağlayıp, kendi arzularımızı öne çıkarmamız da doğru değildir. Doğru olan, bir kulluk şuuruyla Hakk’a yönelip, tevazu ve mahviyet içinde, acz, fakr ve ihtiyaçlarımızın lisanıyla O’na arz-ı hâlde bulunmaktır.
[DUA _Sızıntı – Başyazı – Nisan 2000]
…
Evet o, en amansız musibetler karşısında, en ürpertici girdaplar içinde dahi hep, kendini, başarı ve muvaffakiyetlere doğru uzayıp giden upuzun bir imtihan koridorunda yürüyormuş gibi hisseder.. ve en zorlu, en çetin dakikalarında dahi ötelerden gelen huzur ve üns[3] esintilerini ruhunda duyar, Allah’a hamd ve senâ hisleriyle iki büklüm olur.
İdeal insan, gücü her şeye yeten, sözü her yerde geçen Kudreti Sonsuz’a imanı sayesinde, her zaman güven ve itminanın en erişilmezine mâlik sayılır.. ve kalbinin derinliklerine doğru kök salmış dupduru inancı; ruh dünyasına, akıl almaz buudlar kazandıran tasavvur, düşünce ve itikadı onu ihsaslar üstü öyle bir noktaya ulaştırır ki; eğer kendini bu derinliklere aşina bir kulakla dinleyebilse “Korkma, mahzun olma! Sana söz verilen Cennetlerle neşelen” veya “Selâm sana! Yapageldiğin güzel işlerin, güzel amellerin mükâfatı olarak gir ebediyet otağı Cennetlere..!”sesini işitecek ve zevklerin en erişilmezini yaşayacaktır.
[İDEAL CEMİYET _Sızıntı – Başyazı – Haziran 1990]