TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (77.BÂB) 

GÜNCELLENME TARİHİ: 14 MAYIS 2020 // 21 RAMAZAN 1441 PERŞEMBE

 (TEVHİDNÂME-77):

Allah’ım!

Adaleti icrâ etmeyi, hasımlarımıza hak üzere galip gelmeyi, mazlumun hakkını zâlimin tasallutundan kurtarmayı (95) bizlere öyle bir nasip buyur ki, hem zulme girmekten hem de zâlimin hıyanetinden ve kalleşliğinden bizleri masûn ve mahfuz eylesin!

***

77.BÂBIN DUASI  (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)

Ey yarattıklarının ihtiyaçlarını gideren ve hükmünü adalet ve hikmetine muvafık olarak her zaman kullarının maslahatları istikametinde vaz’eden Kâdî!

Ey en hayırlı şekilde doğruyu yanlıştan ayıran ve hükmünü tam bir adaletle vaz’eden!

Ey adaleti bütün adaletleri aşkın olan!

Ey tasaları gideren, gamları izale eden, zulme uğrayan mazlumların dualarına icabet eden Rabbim! Sen’den, adalet duygusu, istikâmet duygusu istiyoruz; öyle ki, bununla bizi her türlü cevir ve zulümden sıyânet ve himâye etmiş olasın.”

 Ey mazlumların intikamını alan Zü’ntikâm!

Ey nusretiyle, gadr ve zulme uğramış mazlumların imdadına koşan!

Ey korkuyla yaşayanların endişelerini izale buyuran!

Ey tasası olanların kederlerini bertaraf eden ve rahmet, re’fet ve şefkatine dehalet edenleri görüp gözeten, muhafazası altına alan Yüce Rabbim!

Şayet Sen inayetinle imdadımıza yetişmezsen, işlediğimiz kötülüklerin elemli âkıbetinden kurtulmamız katiyen mümkün olamaz. Senin azabından yine Senin şefkatine sığınıyoruz. Sen, rahmet kapına dokunanlara kayıp yaşatmaz, onları hizlâna uğratmazsın. Yüce dergâhına sığınanlara azap etmez, onları terk edilmişlik ızdırabıyla karşı karşıya da bırakmazsın.

***

TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ

KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN 

[95] MAZLUMUN HAKKINI ZÂLİMİN TASALLUTUNDAN KURTARMAYI BİZLERE NASİP BUYUR : 

İnsanın aklı, Hakîm olan Allah’ın hikmeti, iyilik edenler ile fenalıkta bulunanlar arasında bir fark olmasını iktiza eder. Hâlbuki, bu dünyada çok defa böyle bir farkın bulunduğunu göremiyoruz; umumiyet itibarıyla nice fena kimseler var ki, izzet ve refah içinde sefâ sürüyor ve nice fazilet âbidesi şahıslar da var ki mihnet ve sefalet içinde kıvranıp duruyor. Âdil ve Hakîm olan Allah’ın hikmet ve adaleti iktiza eder(95) ki, iyiye mükâfat, kötüye de cezanın verileceği bir başka diyar bulunsun; işte o diyar öteki âlemdedir.

Zulmedenlerden mazlumun, gadredenlerden de mağdurun hakkını alıp ihkâk-ı hak etmek ilâhî hikmet ve adaletin gereğidir. (95)Oysaki, pek çok zalim zulmüyle, pek çok gaddar da gadriyle, ceza görmeden bu dünyadan göçüp gidiyorlar; demek herkesin, mutlaka ettiğini bulacağı başka bir dünya var. İşte o diyar Kur’ân’ın sıkça ihtar ettiği öteki âlemdir.

Eğer ahiret hayatı olmazsa saadet açısından insanlar hayvanlardan daha aşağı bir derekeye düşmüş olurlar. Zira hayvanlar, bugünleri ve yarınları itibarıyla tefekkür, tedebbür ve teemmüle sahip olmadıklarından, onlar için herhangi bir keder ve tasa da söz konusu değildir. Onlar sadece içinde bulundukları dakika ve saniyelere bağlı bir sıkıntı yaşarlar. Ne geçmişin hüznünü duyar ne de geleceğin endişeleri ile dağidâr olurlar. Bulurlarsa yer-içer, yatarlar; bulamazlarsa ya aramaya devam eder ya da buldukları ile yetinirler.

İnsana gelince o, çok defa geçmişin hüzün ve elemlerini, geleceğin korku ve endişeleri ile iç içe duyar.. ve hele, iman ve teslimiyeti de sağlam değilse, sürekli tahammülfersâ ızdıraplarla kıvranır durur. Öyle ise, his, şuur ve idrakle serfiraz kılınarak oldukça farklı bir donanımla dünyaya gönderilen insanoğlunun sürekli mesut olabileceği başka bir âlem olmalıdır. Yoksa, her biri birer imtiyaz vesilesi olan akıl, fikir, şuur… gibi hâsseler, onun için birer azap unsuru hâline gelerek her zaman onu inciteceklerdir.

[RUH VE ÖTESİ_Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _ Şubat, 2003]

 

 ***

TEVHİDNÂME -PIRLANTA MÜZAKERESİ

SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN  

[95] MAZLUMUN HAKKINI ZÂLİMİN TASALLUTUNDAN KURTARMAYI BİZLERE NASİP BUYUR

Eskiden zulüm ve gadrin bir veya birkaç şahıstan gelmesine karşılık, şimdi yığınlar zalimdir. Geçmişin gaddar fertlerinin yerinde, her tarafa yayılmış şebekeler vardır. Artık cemiyet içinde, yaşayan onlar, gülüp eğlenen onlar ve her tarafta neşeli görünen onların uğursuz ve sarhoş çehreleri… Bu toy-düğün içinde mazlumun iniltisini ne duyan, ne de ses veren var!..

… 

Evet, artık bizler, bedenî hazlarının esiri ve alçaltıcı duygularla her gün biraz daha sefilleşen çehreleri görmek istemiyoruz. Bizler, Hakk’a esir olmakla, vicdanında huzura ermiş ve zalimlerin karanlık ve şâibeli işlerinden uzak kalabilmiş, nâsiyesiyle semavî güzellikleri aksettiren, temiz sîmâları görmek istiyoruz. İnanç ve ümidin, hizmet ve sevincin, sevgi ve insanlığın rengârenk birer çizgi hâlinde billûrlaştığı bu çehreleri, mesut ülkenin koruyucu melekleri sayıyor ve alkışlıyoruz.

Sonsuzluğa doğru aka aka durulmuş, tali’ine şükran hisleriyle tebessüm eden ve deryada mâhînin, sahrada âhûnun diliyle bütün güzelliklerin kaynağı Yaratıcı’yı araştırıp soran, ebed bezmiyle kendinden geçmiş bu hakikat erleri ne mübecceldirler!..

[HAK DÜŞÜNCESİ _Sızıntı – Başyazı – Mayıs 1983]

Beşer var olduğu günden bu yana, değişik bir kısım ilâhî prensipler vardır ve öyle inanıyoruz ki, bu prensiplere göre çok yakın bir gelecekte bütün zalimler cezalarını görecek; bütün mazlum, mağdur ve mahkûmlar da yeni bir dünyaya uyanacak ve ebedî mutluluğa ereceklerdir.

Evet, zulüm üzere hayatlarını sürdüren Babil’deki Nemrutlar, Mısır’daki Firavunlar, Roma’daki Neronlar ve Asya’daki Moğollar günü gelince târumâr oldukları gibi, bugün, dünyanın dört bir yanında inançlı insanlara zulüm eden modern firavunlar da mevsimi gelince yerle bir olacaklardır. Aslında daha şimdiden, pek çoğu çekilip gitmeye, arkada kalanlar da bozgunun hızını kesme hesabıyla meşgul olmaya başladılar bile.

Allah’ın oldurduklarını kimse önleyemez; O’nun soldurduklarını da kimse canlı tutamaz. O bir şey murad buyurunca, bir lahzada sebeplerini yaratır ve onu var eder. O, birilerinin yoluna su serpince yollar dümdüz olur gider.

[AYDINLIK YARINLARA_Sızıntı – Başyazı – Temmuz 1989 ]

… 

Biz, kendi dünyamızda, her gün daha da artan bir tempo ile gelişen, çoğalan böyle bir düşünce ve böyle bir şuuru müşâhede ettikçe, kendi kendimize şöyle deriz: Muhtemel çok yakın bir gelecekte, her gün daha da coşan, pekişen bu heyecan ve şuur, öylesine ciddî bir feveranla kendisini hissettirecektir ki; o gün yüzü gülmedik bir mazlum ve mağdur, ettiklerine nadim olup ağlamadık da bir zalim kalmayacaktır.

 

[BİR MİLLET DİRİLİRKEN_Sızıntı – Başyazı – Temmuz 1991 ]