BAŞYAZI MÜZAKERESİ
“ADANMIŞ YOLCUYA EMANET KENDİYLE YÜZLEŞMEDE PEYGAMBER UFKU ”
KAYNAK:
1.ŞUBAT’18 BAŞYAZI: KENDİYLE YÜZLEŞMEDE PEYGAMBER UFKU (1)
2.MART’18 BAŞYAZI: KENDİYLE YÜZLEŞMEDE PEYGAMBER UFKU (2)
3.NİSAN’18 BAŞYAZI: KENDİYLE YÜZLEŞMEDE PEYGAMBER UFKU (3)
4.MAYIS’18 BAŞYAZI: KENDİYLE YÜZLEŞMEDE PEYGAMBER UFKU (4)
5.HAZİRAN’18 BAŞYAZI: KENDİYLE YÜZLEŞMEDE PEYGAMBER UFKU (5)
1-KENDİYLE YÜZLEŞMEDE PEYGAMBER UFKU (1)
ÇAĞLAYAN BAŞYAZI ŞUBAT 2018
YOLCUNUN EMANETİ :
“AŞAĞIDAKİ HUSUSLAR BİZE EMANET, PEYGAMBERLER YOLUNDA OLANLARIN OLMAZSA OLMAZ TEMEL KURALLARI
VE KEŞKE O YÜKSEK MÜLAHAZA VE KENDİYLE YÜZLEŞMENİN ONDA BİRİ DE BİZDE (ADANMIŞ YOLCULARDA) BULUNSA…!
NE KADAR ARZU EDERDİK BU YAKLAŞIMLARIN (KENDİYLE YÜZLEŞME DE PEYGAMBER UFKU) ZERRESİNE SAHİP OLMAYI,…” ***
***
- “kendileriyle yüzleşmeleri..”
- “ve masumiyetlerine rağmen Hak kapısındaki temkin üstü temkin edalı iç çekişleri”…
- “hiss-i mehâfet ve mehâbetleri..”
- “verâlar verâsına müteveccih yana-yakıla niyazları ve bu konudaki sûzişî nağmeleri”…
- “önyargısız herkes tarafından, yürüdüğü yolun semâvî hususiyetleriyle Ehadiyet ve Samediyet hakikatlerinin biricik keşşâfı”..
- “takdirler üstü takdir gören” “Hakikatü’l-hakaik”ın en fasih lisanı”…
- “bütün bunlara rağmen hep tevazu ve mahviyet yolunda yürüyen”…
- “umum gönüllere Hakk’ı duyurma adına en kutsal vuslata muvakkaten veda eden bir îsâr kahramanı” …
- “Ey yüce ve müzekkâ ruh! Eğer bu iltica ve niyazın bencileyin sergerdanlara bir tembih ise, “İşittik ve itaat ettik.”der, bu sızlanışlarını rehberliğine ver” en…
- Gerektiğinde “Sükût murakabesine dal” an…
***
2-KENDİYLE YÜZLEŞMEDE PEYGAMBER UFKU (2)
ÇAĞLAYAN BAŞYAZI MART 2018
Onlarda (yolcularda);
- “ iç murakabe ve Hak’la münasebette birbirini çağrıştırır mahiyette”
- “Hakk’a müteveccih yaşama, en küçük kaymaları sukût etme olarak değerlendirme”
- “ hiç dinmeyen âh u vâh” ve “ dilde hep Hû”…
- “basar ve basiretin sürekli O’na açılan kapı aralığında bulunması
- Yolcunun peygamber ufkunun “maddî ve manevî anatomisini doğru oku”ması ve “doğru tahlillere tabi tutması”sonucu kendileri için açılacak olan “erbâb-ı basirete ef’âl, âsâr, esmâ, sıfât, şuûn ve Zât-ı Baht kapıları”.
- “O’nu böyle okuyup böyle değerlendiren hüşyâr vicdanlar Hakk’a doğru uzayıp giden şehrâhta” olacak…
- “marifet, muhabbet ve zevk-i ruhânî diyerek o Mevcûd-u bîmisâl maiyyetine”, “hiçbir yorgunluk hissetmeden hep yürüyecekler”
- “kalbinin sesi olarak sürekli inleme” içinde…
- “engin nefisle yüzleşme ve Hak’la münasebet hassasiyeti!”içinde…
- “derin bir temkin ve teyakkuz ruh haleti” içinde…
- “ Ebu’l-beşer küçük bir zelle karşısında” bile “kendiyle böyle bir yüzleş” en…
- “Bu uğurda hakaretlere uğradı”, tehditler aldı ama “o yılmadan, sürekli “Allah” dedi…
- “bütün bu olumsuzluklar onu(onları) asla yıldıramıyor ve sindiremiyordu”
- “O (yolcu) daha bir metafizik gerilimle peygamberlik sorumluluğunu (kulluk sorumluluğunu) farklı versiyonlarla daha bir kararlılık içinde anlatmaya” ve “umumi durumu da rapor veriyor gibi Cenâb-ı Hakk’a arz” eden…
- “O her zaman sızlanan bir ses”..
- “sorumluluğunu yerine getirme hususunda bir beklentisizlik ve adanmışlık fedakarlığı içinde” olan…
- “Ben bu hizmetimden ötürü sizden hiçbir ücret istemiyorum, benim ücretim Rabbü’l-âlemîn’e aittir.” (Şuara, 26/109) der ve bir samimiyet ve istiğna tavrı sergiler”…
- “o yüksek donanım, engin feraset ve her nebinin (yolcunun) hâssa-i gayr-ı müfârıkı olan fetâneti insanları Hakk’a çağrıda bir argüman olarak kullan” an…
- “Allah teveccühünün dışında da hiçbir beklentiye girmeyen”…
- “akla hayale gelmedik hakaretleri göğüsleyen”…
- “yakışıksız tavırlar karşısında asla sarsılma”yan…
- “Aklı, dili, dudağı çevresine bir şeyler anlatmakla meşgul olduğu aynı anda kalbi de sürekli mehâfet ve mehâbet hissiyle tir tir”olan…
- “Dert yanmaların, hal arz etmelerin bir türlü kâr etmediğini görünce de onları Allah’a havale” eden…
- “engin bir iç murakabesiyle Cenâb-ı Hakk’a niyaz ve teveccüh de” me…
- “Hak kapısının sadık bendeleri ve emre itaatte teslimiyeti içtenleştirmiş âbide şahsiyetler”
- “içtihat hatası duygu, düşünce ve ifadelerinde tefviz solukla” nan…
- “kendi ufukları açısından uygun düşmediğine inandıkları hareket ve davranışlardan ötürü de iki büklüm yaşa” yan...
- “deyip ettiklerimizin ne kadar gerisinde olduğumuzu görecek ve iki büklüm ol “mak için “Cenâb-ı Hak basiretimizi açsa, bize kendimizle yüzleşme duygusunu lütfetse,”diyen…
***
3-KENDİYLE YÜZLEŞMEDE PEYGAMBER UFKU (3)
ÇAĞLAYAN BAŞYAZI NİSAN 2018
…
- “varlığın Hazreti Vücûd-u Sübhânî karşısında bir gölge, bir tecelli tayfı şeklinde duy”ulduğu Hullet makamında olan…
- “bir maiyyet-i hususiyeye er”en…
- “bir enîs ü celîs ol” an…
- “O’nu düşünür; konuşurken hep O’nu dillendirir;
- “sevgi” ve “sevgili” derken hayal dünyasında “bî kem u keyf” O tüllenir;
- “eşya ve hadiselere bakınca ef’âlden âsârına yürür..
- “âsâr mirsadıyla esmâyı hecelemeye durur”..
- “esmâ teleskoplarıyla sıfât-ı sübhâniyeyi temâşâ merakına takıl”an..
- “sonra da “Zât-ı Baht” der ve in “leyen
- “hullet yolu böyle nurefşan bir atmosferde seyahat etmektir ki, bu güzergâhın yolcuları da nisbî, izâfî hullet erbabı “
- “Bu evsâfı kâmil manada ihraz” etme ve “hakiki anlamda bir ‘halîl’ olma
- “maiyyet ve muhabbet duygusu, tevekkül ve teslimiyet hissi, yüzündeki tebessümünden bütün aza ve cevârihine kadar her halinde kendini hissettir” mesi
- “Böyle bir halîl (yolcu) , kötülükleri iyilikle savar”..
- “kaba davranışlara karşı mukabele-i bilmisil mülahazalarına girmez”..
- “bir meltem gibi eser, hep ihsan şuuruyla oturur kalkar..
- “sadece kendisini tutup destekleyenlere ve ona iyilikte bulunanlara değil, gayz ve nefretle köpürüp duranlara karşı dahi karşılık verme hakkını kullanmaz.”
- “Kullanmak bir yana en bayağı şeylerle üzerine gelmelere mukabil aktif bir sabırla kaderin tecellisini beklemeye koyul” an
- Bir iç döküşle; “bundan sonra gelmesi muhtemel kötülüklere karşı da Cenab-ı Erhamürrâhimîn’e teveccühle O’na güven ve itimatlarını dillendir” en ve “O’na güven duygularını arz” eden
- “O’nun hısn-i hasîn emânına sığın” an
- “İşte kalben inanmışların kendi kendilerini tarassut etmeleri, kendilerine bakışları ve Allah’la o içten içe münasebetleri!..
- “Memuriyetindeki derin aşkı”
- “kılı kırk yararcasına konumunun hakkını yerine getirmesi”
- “ve sorumluluğunu içtenleştirmesi”
- “çevresindeki mütemerritlerle misyonu icabı meşgul olurken, dört bir yanda esip duran küfür ve ilhad şerârelerini kırma cehdiyle oturur kalk” an…
- “cedlerinden tevarüs ettiği Hak’la münasebet disiplinlerini yakın uzak herkese duyurmaya çalış” an…
- “hadise ağır bir inkisara sebebiyet verecek mahiyette” de olsa “Ye’se düşmeme” ve “recâ hissi dipdiri” olan…
- “Esbabın silinip gittiği, iç içe inkisarların ruhunu sardığı o demde, nur-u tevhîd içinde sırr-ı ehadiyet tecellî etti” ğinde ; “O (Yolcu) “ebedî mihrabı olan Hak kapısına olağanüstü bir olağanla yönel” en…
- “ yüzü, gözü, kulağı ve kalbi hep o kapıda(Hak kapısı) ” olan..
- Bir “fenâfillâh” derinliğiyle içini O’na dök” en ve inleyen…
- “kendini “Ciddi bir tevekkül ve teslim ruh haleti içinde nefeslenerek Hakk’a tefvîz-i umûr edip intizar-ı subh-i rahmete sal” an…
- “Onun bu ölçüdeki iç muhasebesi ilahî inayete bir çağrı” olan
- “Selametle kurtul”an ve “fitneden yüzünün akıyla sıyrıl”an ve “hapishaneyi bir medrese haline getir” en…
- “şirazeden çıkmış bir hayli insana “Allah” deyip ruhunun ilhamlarını duyur” an…
- “te’vîl-i ehâdîs mevhibesiyle nezaret makamını ihraz” eden…
- “kötülük yapan kardeşlerine ekstra ihsanda bulun” an…
- “üst üste sıkıntılar karşısında dişini sıkıp sabr” eden…
- “derdini gönlündeki hemdemi olan âh u vâha bile tamamen aç” mayan…
- “dünyevî-uhrevî mutluluğun hâsıl ettiği şükran duygusuyla, şükürle oturup şükürle kalk” an…
***
4-KENDİYLE YÜZLEŞMEDE PEYGAMBER UFKU (4)
ÇAĞLAYAN BAŞYAZI MAYIS 2018
…
- “Hakk’a tevekkül ve teslimiyeti”
- “başına gelen şeyler karşısında sarsılmaması ve metaneti”
- “nefsaniyetini harekete geçirecek durumlar karşısında dimdik duruşu ve ismeti”
- “zindanı bir medrese-i ruhaniye hâline getiren Hak’la irtibattaki sadakatiyle bir insan-ı kâmil ve numune-i imtisal müstesna bir şahsiyet “ olan…
- “O, hayatının her safhasında ayrı bir dâhiyeye maruz kal”ıp ; “bunları -o mutmain hâliyle- birer avantaja çevirmesini bil” en…
- “inayet-i ilâhiye mâkesi, mele-i a’lâ gözdesi olarak bütün olumsuzlukları birer hayır vesilesine dönüştürmüş âbide insan” olan…
- “zirvedekilerin hayat tarzlarını doğru okuma fırsatını sağla” yan…
- “şer gibi görünen hususlar istikbaldeki misyonu adına ona birer basamak hâline” getiren…
- “Hak gözetiminde yaşa”yan; “hısn-ı hasîn-i imana sığınarak yer-gök ehlinin gözdesi” olan…
- “Birileri arzularına râm etmeye muvaffak olamayınca da zindana atılma tehdidi karşısında, “gönül rızasıyla oraya yürü” yen
- “iffet hissi etemm” olan…
- “ihsan şuuru ekmel” olan…
- “rü’yet ü rıdvan duygusu ve arzusu” olan…
- “ona kendini unutturacak ölçüde derin tezkiyeler karşısında tavır değiştirmeden ve ciddi bir mahviyet ve tevazu sergile” yen…
- “ nebilere has bir tavırla (O’nun yolundakilere) kendine yakışan o âlicenaplıkla mutlu istikbale doğru yürü” yen…
- Vazife ve misyonunu eda ettikten sonra ‘dünya ve mâfîhâ’yı elinin tersiyle it” en…
- “Canımı Canan isterse minnet canıma,/Can nedir ki kurban etmeyem onu Cananıma.” dercesine Canlar Canına yönel” en…
- “hep ebedî mihrabına müteveccih yaşamış bir kalb ve ruh insanı ve bir abide şahsiyetin imrendiren tavrı”olan…
- “kavminin ilhad u inkârı ve nizam-mizan tanımazlığı karşısındaki dik duruşu ve iç enginliği” olan…
- “her şeyden evvel insanları Allah’a iman etmeye çağır” an…
- “bu önemli misyonun yanında içtimai ve iktisadi spekülasyonlarla mücadele” eden
- “vahyin nur ve ziyası altında Allah’ın murad-ı sübhânîsine göre toplumda içtimai adaleti tesis” e çalışan…
- “Ben bu vazife karşılığında sizden bir ücret talep etmiyorum!..”deyip bir hak eri olarak dünyaya bakışını ortaya koy” an…
- “Onlar inanmayıp hafife alsalar bile O, -adet-i ilâhiyedeki değişmez kanun zaviyesinden- Allah’ın kahr u tedmîrini hatırlatmayı da ihmal etme“ yen
- “onları Hakk’a ve ebedî saadete çağırmasına karşılık mütemerrit yığınlar, değişik baskılarla -geçmişte ve günümüzde de olduğu gibi- onu o çarpık ve bâtıl inançlarına girmeye zorlayıp dur”anlara karşılık içini Allah’a (cc) döken”…
4-KENDİYLE YÜZLEŞMEDE PEYGAMBER UFKU (5)
ÇAĞLAYAN BAŞYAZI MAYIS 2018
…
- “Hâsılı, – Belanın en çetin ve altından kalkılmazı enbiyanın kaderidir.”fehvasınca hep çek”en…”sürekli çek”en ve “gelecekte de hep çekecek” olsa da “bela-i dertten âh “ etmeyen…. “Böyleydi o yüce kametlerin hal ve düşünceleri.”
- “Bizim küçük gördüğümüz veya hiç görmediğimiz şeyleri birer büyük günah gibi gör” en…
- günah gibi gördüğü şeyler için “ hemen afv u mağfiret kurnalarına koş” an…
- “onların bir misyonu vardı; çağının tiranına/(larına) Allah’ı anlatmak”
- “Yaratan’ın inayet ve riayetine güvenerek çeşitli badirelerin üzerine yürü”yen…
- “Sen gelmeden maruz kaldığımız şeylere maruz kalıyoruz!” diye mırıldanan bîvefa taraftarlar” karşısında “girilmesi için savaş verilmesi gereken bir yere girmemede direnip “Sen ve Rabbin gidin savaşın; biz burada oturup dinleniyoruz.” diyebilen ayarsız kimseler “yanında… “ Hak’tan gelen mesajları realize etmekten asla geri durma” yan…
- “yüklendiği önemli misyonu ciddi bir tevekkül, teslim ve tefvîz hissiyle yerine getirmekten de asla dûr” olmayan…
- Ümidim; “Hak dileyince bugünkü derbederler olmasa da gelecekte hakaik-i Kur’âniyeyi temevvücsâz edecek olan nesl-i cedîd bu örnek âbidelerin yolunda, bütün insanlığın açlığını, susuzluğunu giderecek ve beklenen o “ba’s ü bade’l-mevt”i gerçekleş”eceğine inanan…
- “Kendini doğru okuyan”
- “gözü Hak hoşnutluğunda” olan
- “kalbi mehâfetullah ve mehâbetullahla tir tir dırahşan çehreler”
- “O, emareleri ufukta böyle bir akıbetin olduğu/olacağı içtihadıyla, biraz da seleflerinin hareket tarzını benimseyerek -onlar da böyle bir durumda bulundukları yerden ayrılmışlardı-“ örnek alarak gerektiğinde “ ayrılmaya karar ver” en…
- “O, çaresizliğini topyekûn esbabın sukûtuyla derinden derine hissedip, nur-u tevhîd içinde duyulan sırr-ı ehadiyyetin sevki diyeceğimiz peygamberane bir şuur ve tefviz ruhuyla ebedî mihrabı Hazreti Vâhid ü Ehad’in dergâhına yönelerek, kendiyle yüzleşip inle”yen
- “Bilenler öyle bilmişti, Cenab-ı Hak ıztırar ve ihtiyac-ı fıtrî ruh haletiyle Kendine teveccüh edip sızlananları asla yüz üstü bırakma” yacağını ve “bununla beraber iç içe mükâfatlarla da mükâfatlandır” acağını bilen…
- “Hak saygısı, ruh inceliği, teslimiyet ruhu ve tefvîz ufuklu hayatı itibarıyla dünyaya bakışında diğer “Mustafeyne’l-Ahyâr”dan farkı” olma” yan…
- “ukbâ mülahazalarında, nübüvvete ait hususiyetleri sergileme hassasiyeti” olan…
- “bu insanın meşru kesbine lütfedilen geniş imkânları ol” sada , “kalben Hakk’a müteveccih olduğundan “umum mukarrabîn gibi o da “latîfe-i rabbâniyesi”nin kapılarını bütün bütün dünyevî beklentilere kapa” yan…
- “bütün mâmelekini, îsar ruhunun emrine vererek, yaşatmayı yaşamanın birkaç adım -estağfirullah- kilometrelerce ilerisinde düşünen ve götüren bir âbide şahsiyet”
- “beklenmedik bir hadise bütün mal ü menâlini alıp götürüyor. O bu hadise karşısında “Allah verdi, Allah aldı!”mülahazalarıyla soluklan” an…
- “evlatları ve yakınları böyle sürpriz bir hadiseyle yok ediliyor; kalbi aynı tefvîz ruhuyla çarpan”
- “değişik hastalıkların asimetrik tasallutuna maruz kal” ınca; “dişini sıkıp sabr-ı cemîl hısn-i hasînine sığın” an…
- “rahatsızlıklar bir gün öyle bir hal alıyor ki, -onun ufkundan- kalb fonksiyonunu, dil de vazifesini yerine getiremeyecek gibi oluyor. – İşte o zaman, derdini, içindeki hemhâl olduğu ‘âh’a bile açmayan nebî (yolcu) , talep, naz ve ısrarlı istemeye kapalı ve niyaz edalı bir arz-ı halle, halini Allah’a arz edip niyazda bulun” an…
- “o, vücudunu baştanbaşa saran hastalığı şeytan çarpmasına vererek Hakk’ı tenzihte bulunma inceliğiyle içini dök” en…
- “maruz kaldığı şeyleri şeytana vererek, hem mukarrabîn ölçüsünde ona açık bulunduğunu itiraf” eden …
- ““maruz kaldığı şeyleri şeytana vererek , hem de Zât-ı ulûhiyeti takdis” eden…
- “Deryadan bir katre ile o “Mustafeyne’l-Ahyâr”ın Allah’la münasebetlerini, hayatlarını iç murakabeye bağlı sürdür” en…
- “hayallerine bulaşması bile söz konusu olmayan -keyfiyeti bizce meçhul- kendilerine yakıştıramadıkları hal ve tavırları itibarıyla fevkalade bir incelik” sergileyen…
***
BAŞYAZILARIN ARZ-I HAL DULARINDAN…
“KEŞKE SEBEPLERİN BİR CİMRİLİK TAVRINA BÜRÜNDÜĞÜ
GÜNÜMÜZÜN MAZLUM VE MAĞDURLARI DA BÖYLE BİR RUH HALETİYLE
EBEDÎ MİHRAPLARINA YÖNELİP AĞLAYA-SIZLAYA
BİR ARZ-I HALDE BULUNABİLSELER
NE KADAR ARZU EDERDİK
BU YAKLAŞIMLARIN (KENDİYLE YÜZLEŞME DE PEYGAMBER UFKU)
ZERRESİNE SAHİP OLMAYI,…”
***
“Ya Rabbenâ! Eğer hata ettiysek -Neye hata diyorsa?!.- bundan ötürü bizi muaheze etme. Yâ Rabbenâ! Bize o öncekilere yüklediğin ağır yükleri yükleme. Rabbimiz! Bizi güç yetiremeyeceğimiz şeylerle yükümlü tutma!.. Affet bizleri, kusurlarımızı bağışla -Bilmem ki neye kusur diyor!- ve merhamet buyur bize!.. Sensin bizim mevlâmız ve yardımcımız, kâfirlere karşı yardım eyle bizlere.” (Bakara sûresi, 2/286)
Ey Şeref-i nev-i insan ve ey Ferîd-i Kevn ü Zaman! Bizi bağışla! Arkanda olduğumuz iddiasında bulunup durduk ama hal ve temsil keyfiyetiyle -maalesef- fersah fersah uzaklarda emeklemeyle ömür tükettik. Ebedî mihrabına teveccüh buyurduğunda bu perişan ve derbeder ruhlar için de hep inleyip iç döktüğün gibi bir kez daha inle ve Cenab-ı Hak’tan Sen’den uzak düşmüş bu sergerdanların da yürekten Müslüman olmalarını dile!.. Dile ki Allah bizi de hakiki insan eylesin!..
“Rabbimiz! Biz kendimize zulmettik; şayet bizi yarlıgayıp afv u keremine mazhar kılmazsan haybet ve hüsrana uğrayanlardan oluruz.” (Araf, 7/23)
“Ya Rab! Hakkında kesin bilgim olmayan bir şeyi Senden istemekten Sana sığınırım; eğer beni affedip merhamette bulunmazsan kaybeden ehl-i hüsrandan olurum.” (Hûd, 11/47)
Allah, cehl-i mük’ab darlığında bocalayan bu insan bozmalarına hayvaniyetten çıkma, cismaniyetin güdümünden sıyrılma ve kalbî-ruhî hayata yönelme basireti lütfeylesin. Amin!..
“Artık bana düşen, güzelce sabretmektir. Sizin bu anlattıklarınız karşısında yardımına müracaat edilecek sadece Allah var.” (Yusuf sûresi, 12/18)
“Rabbimiz biz Sana güvenip dayandık, Sana yöneldik ve sonunda da Senin huzuruna varacağız. Ey Rabbimiz! Bizi kâfirler eliyle fitneye maruz bırakma! Affet bizi, affet ki yegâne Azîz ve Hakîm Sensin.”
“Ben şu dağınıklığımı, keder ve tasamı yalnız Allah’a arz ediyorum; sizin bilmediğiniz birçok şeyi Allah’ın vahyetmesiyle biliyorum.” (Yusuf, 12/68)
“Cenab-ı Âdil-i Mutlak çağın mağdur ve mazlumlarını da aktif sabır helezonuyla bu ufka ulaştırsın. Âmin!..”
“Ey Rabbim! Zindan, bu kadınların beni çağırdıkları husustan çok daha iyidir. Eğer Sen onların bu hile ve komplolarını benden uzaklaştırmazsan ednâ bir meyille de olsa onlara meyleder ve cahillerden olurum.” (Yusuf sûresi, 12/33)
“Doğrusu ben nefsimi tebrie edip paka çıkarmak istemiyorum. Zira nefis, -Rabbin merhamet buyurup korumaya aldıkları müstesna- her zaman fenalığı âmirdir. Buna karşılık şüphesiz benim Rabbim Gafûr’dur, Rahîm’dir.” (Yusuf sûresi, 12/53)
“Rabbim, Sen bana hakimiyet ve iktidar lütfettin; te’vîl-i ehâdîsi talim buyurdun; ey yerleri-gökleri baş döndüren bir ahenk içinde yaratan Rabbim!.. Dünya ve ukbâda yardımcım ve velim Sensin; Sana tam teslim olmuş bir Müslüman olarak canımı al ve beni salih kulların arasına ilhak buyur.” (Yusuf sûresi, 12/101)
“Ya Rab! Sensin biricik ilah ve mabud-u mutlak; Senden başka yoktur kuluna bir penah.. bütün noksanlıklardan münezzeh bir Sübhânsın Sen; doğrusu ben kendime zulmettim.. affını ümid ediyorum!” (Enbiya sûresi, 21/87)
“Ya Rab! Bu dertler bana tahammül-fersâ şekilde dokundu; Sen merhametlilerin en merhametlisisin.” (Enbiya sûresi)
“Allah bizi sizlerin o bâtıl dininize sapmaktan kurtardıktan sonra -Allah göstermesin- dönüp sizin o din dediğiniz şeye girecek olursak, Allah’a iftirada bulunmuş oluruz. Bu itibarla da bizim, o dediğiniz şeye gelmemiz kesinlikle söz konusu değildir. Olmuş ve olacak şeyler mevzuunda Rabbimizin ilmi her şeyi muhittir. Biz yalnız Allah’a dayanır ve yürekten O’na inanırız. Ey Rabbimiz! Bizimle şu halkımız arasındaki hususlarda o âdil hükmünü ver ve bizi fütuhat-ı sübhâniyenle lütuflandır.
Bu hayırlı fütuhatı yapacak yalnız Sensin, Sen…