RİSALE-İ NUR MÜZAKERESİ 

ÇAĞLAYAN’DAN SİNELERE EMANET  AMEL “İHLAS” (BÖLÜM-2)

İSTİFADE EDİLEN KAYNAKLAR: 

1- RİSALE-İ NUR (İHLAS HAKKINDA 20.LEM’A VE 21.LEM’A)

2- ÇAĞLAYAN DERGİSİ VE PIRLANTA ESERLER

3-BAMTELİ VE KIRIK TESTİ

***

ÇAĞLAYAN ANA METİN:

FARKLI MERTEBELERİYLE NEFİS (5) – ÇAĞLAYAN EYLÜL 2018

“Nefs-i mutmainnenin bir mefkûre ve gaye-i hayal haline getirip düşlediği hususlar ise, hep derin bir istikamet ve sadakat şuurutevekkül-i tâm cehdi, teslim-i tâm azmi, tevazu ve mahviyet düşüncesi , ihlas-ı etemm gayreti , hamd ü şükür şiarı ve zikr-i dâim olmazsa olmazı şeklinde özetlenebilir.”

MÜZAKERE ÇALIŞMASI:  İHLAS-I ETEMM GAYRETİ

1-RİSALE: 

Evet, kuvvetin hakta ve ihlâsta olduğunun bir delili, şu hizmetimizdir. Hizmetimizde bir parça ihlâs, bu davayı ispat eder ve kendine delil olur. Çünkü burada sizinle yedi-sekiz senede yaptığımız ilmî ve dinî hizmetten alınan netice, kendi memleketimde ve İstanbul’da yirmi seneden uzun bir sürede aldığımızdan yüz derece fazladır. Halbuki memleketimde ve İstanbul’da, burada benimle çalışan kardeşlerimden yüz, belki bin kat daha fazla yardımcım vardı. Burada yalnız, kimsesiz, garip, yarı ümmî bir vaziyette; insafsız memurların göz hapsi ve baskıları altında olduğum halde sizinle yedi-sekiz senede yaptığımız hizmeti, o eski hizmetten yüz derece daha başarılı kılan manevî kuvvetin, sizlerdeki ihlâstan geldiğine katiyen şüphem kalmadı. (İHLAS RİSALESİ  21. LEM’A  ÜÇÜNCÜ DÜSTURUNUZ)

Hem itiraf ediyorum ki, samimi ihlâsınızla beni, şan ve şeref perdesi altında nefsimi okşayan riyadan bir derece kurtardınız. İnşallah tam ihlâsı kazanır, beni de tam ihlâsa ulaştırırsınız.

Bilirsiniz ki, Hazreti Ali (radiyallâhu anh) o mucizevî kerametiyle ve Hazreti Gavs-ı Âzam (kuddise sirruh) o harika gaybî kerametiyle, sizlere bu ihlâs sırrı sebebiyle iltifat ediyor ve himaye edercesine teselli verip hizmetinizi mânen alkışlıyorlar.

Evet, onların iltifatlarının ihlâsınız sebebiyle geldiğinden hiç şüpheniz olmasın. Eğer bilerek bu ihlâsı bozarsanız o zâtların tokadını yersiniz. Onuncu Lem’a’daki şefkat tokatlarını hatırlayınız.

Böyle manevî kahramanları arkanızda yardımcı, başınızda üstad bulmak isterseniz (Hatta kendileri ihtiyaç duysalar bile) o kardeşlerine öncelik verir, onlara verilmesini tercih ederler.” (Haşir sûresi, 59/9) sırrıyla tam ihlâsı kazanınız.

Dördüncü Sebep: Hidayet yolundakilerin rekabet edercesine anlaşmazlığa düşmeleri, âkıbeti düşünmemekten ve dar görüşlülükten kaynaklanmadığı gibi; dalâlet yolundakilerin samimi ittifakları da sonlarını düşünmelerinden ve ileri görüşlü olmalarından değildir.

Aksine, hidayet yolundakiler, hak ve hakikatin tesiriyle, nefsin kör hissiyatına kapılmazlar. Kalbin ve aklın gelecek endişesi taşıyan meyillerine tâbi olmakla beraber istikameti ve ihlâsı koruyamadıklarından, o yüksek makamda kalamaz, ayrılığa düşerler.

Hidayet yolundakiler, kalbin ve aklın yüksek düsturlarıyla ahirete ait, ileriye dönük neticelere ve kemâlâta yöneldikleri için esaslı bir istikamet ve tam bir ihlâsla gayet fedakârca birleşebilecekleri halde; benlikten sıyrılamadıklarından ve ifrat ve tefrit yüzünden büyük bir kuvvet kaynağı olan ittifakı kaybederler. İhlâs bozulur, ahirete ait vazifeler zedelenir. Allah’ın rızası da kolayca elde edilemez. (RİSALE: İHLAS RİSALESİ YİRMİNCİ LEM’A  1.NOKTA 4.SEBEP)

Evet, hak yolundakiler, gayet kuvvetli bir dayanak noktası olan Allah’a imandan gelen tevekkül ve teslimle ihtiyaçlarını başkalarına arz etmez, onların yardımını istemezler. İsterlerse de buna sımsıkı yapışmazlar. Sadece dünyayı gaye edinenler ise dünya işlerinde hakiki dayanak noktalarından gafil oldukları için zayıf ve aciz düşüp yardımcılara şiddetle ihtiyaç duyar; samimi bir şekilde, belki fedakârca ittifak ederler. (RİSALE: İHLAS RİSALESİ  YİRMİNCİ LEM’A  1.NOKTA 5.SEBEP)

 

1-PIRLANTA ESERLER:

TEVFİK-İ İLAHİ’NİN EN ÖNEMLİ VESİLESİ

Hz. Pir de ihlâsla ilgili iki farklı risale yazarak, mevzuyla alakalı hususları hülâsa etmiştir. Onun ihlâsı kazanmak için hedef olarak gösterdiği ilk düstur, yapılan amellerde rıza-i ilahinin gözetilmesidir.

Yani kişinin emredilen hususları yerine getirirken ne dünyevî ne de uhrevî herhangi bir beklenti içine girmemesi, sadece Cenâb-ı Hakk’ın rızasını esas maksat yapmasıdır. 

Ne var ki, enaniyetin çok ileri gittiği günümüzde, başımızdan aşağı sağanak sağanak boşalan nimetler karşısında istidraç olabileceği endişesi de asla hatırdan çıkarılmamalıdır. 

Dini hayatımızda bu denli ehemmiyet arz eden ihlâsın kazanılması ise esasında imanın gücüyle mebsuten mütenasip yani doğru orantılıdır.

Bu itibarla eğer siz tekvinî ve teşriî emirleri okur, taklidî imandan tahkikî imana giden yolları açar ve aynı zamanda kavlî, fiilî ve hâlî olarak sürekli Cenab-ı Hakk’a müteveccih bulunursanız, Allah da (celle celaluhu) bir fasılda kalbinizde iman meş’alesini yaktığı gibi, bir gün ihlâs meş’alesini de yakar.

Böylece siz Allah’ın izni ve inayetiyle, inandığınız mevzuları her zaman ihlâslı bir şekilde yaşamaya muvaffak olursunuz. Esasen insanın kendini ifade etme duygularını baskı altına alması, kusurlarını görmesi, “ben” dediği yerde hemen “estağfirullah” çekip hislerini tadil etmesi ve belki de eline bir balyoz alıp egosunun başına indirmesi, imanda yakînin artması yanında ihlâs düşüncesine kilitlenmeye bağlıdır. İşte bu iki dinamiğe sahip olan biri aynı zamanda, kardeşleriyle beraber hareket etmeye de muvaffak olur. Çünkü o bilir ki, Cenab-ı Hakk’ın inayeti olmaksızın tek başına zerre miskal bir hayır yapabilmesi mümkün değildir. O’nun inayetinin, muvaffak kılmasının en önemli vesilesi ise vifak ve ittifaktır.

MÜZAKERE YOLUYLA İHLAS-I ETEMME AÇILAN KAPILAR 

Daha önce de ifade edildiği üzere, ihlâs, samimiyet ve vefa, imanla mebsuten mütenasiptir. İnsan ne kadar derince inanırsa o ölçüde ihlâsa muvaffak olur. O halde insan iman meselesini hiçbir zaman olduğu yerde bırakmamalı, “hel min mezid” anlayışıyla sürekli tekvinî ve teşriî emirleri araştırmalı, karıştırmalı, sorgulamalı ve böylece iman ve marifet adına hep mesafe kat etme peşinde olmalıdır. Evet, bu mevzuda kesintisiz bir say u gayret içinde olmalı, yakînin mertebelerinde dolaşmalı ve hep bir mertebeden başka bir mertebeye sıçramalıdır.

Öte yandan ihlâsla ilgili düsturları hayatımıza hayat kılmak için sürekli birbirimize destek olmalıyız. Bir araya geldiğimizde mutlaka bu tür meselelerin müzakeresini yapmalıyız. Fakat bu, falana filana gidip “Sen biraz ihlâslı ol” deme gibi bir basitlik ve çiğlik şeklinde olmamalıdır.

Hele bir de, kendimizi pir u pak görerek nefsimizi bir kenara koyup başkalarına dikte ediyor gibi bir üslup, hava ve edayla konuşmak apaçık haddi aşmışlık demektir. Takip edilmesi gereken yol ve yöntem ise, meseleleri evirip çevirip, kimsenin demine damarına dokundurmadan, hissiyatını rencide etmeden en yumuşak ve en uygun üslubu bularak müzakere ve mütalaa etmektir.

Hz. Pir ehemmiyetine binaen, en azından on beş günde bir, İhlâs Risalesi’nin okunmasını tavsiye etmiştir. Belki bu önemli risaleyi elli defa, yüz defa okuyan kimseler vardır. Öyle ki, bu kişiler, siz o fıkralardan bir tanesinin başından bir kelime söyleseniz gerisini getirebilir, ezbere okuyabilirler. Fakat ihlâsın hayata hayat kılınması, kalb ve ruha mal edilebilmesi için, düz bir okumadan ziyade, o meselenin daha derinlikli ve daha engince ele alınması gerekir.

O halde bizler de; hakiki imanı elde etme ve ihlâsa erme adına, uhuvvet şuuruyla hareket etmeli ve meseleleri müzakere zemininde müşterek ele alma disiplinini uygulamalıyız. Sebepler açısından bunlara riayet ettiğimiz gibi; aynı zamanda duaya sarılarak ilahi inayete de iltica etmeliyiz. Allah (celle celaluhu), hepimize, enaniyetin çok ileri gittiği böyle çetin bir dönemde, tam bir uhuvvet ruhu ve kâmil ihlâs lütfeylesin! (MEFKUÜRE YOLCULUĞU_ İLAHİ İNAYETE SUNULAN EN BELİĞ DAVETİYE) 

Şu kadar var ki, ruhanî bir zevk duyma mevzuu bile bir ücret ve bedel gibi istenmemelidir. Yoksa onu çok önemli bir şeyin yerine koymuş ve orada bir yanlışlık yapmış olabiliriz. O, talepsiz terettüp ederse şayet, bir tahdîs-i nimet olarak, mukabelede bulunup “Elhamdülillah!” diyebilirsiniz. Yoksa istenmesi gerekli olan şeyler: “İman-ı billah, İslam-ı etemm, ihlas-ı etemm, marifetullah, hakka’l-yakîn, tevekkül-i tâm, teslim-i tâm, tefvîz-i tâm ve -sofilerin kullandıkları ıstılahla- sikâ-i tâmme” Bütün bütün kendinden vazgeçerek, sadece O’na (celle celâluhu) güvenme.. o güven ile oturup-kalkma.. o güven ile nefes alıp verme!.. (AŞKTA SABIR VE HİCRETTE KOZADAN KELEBEĞE)

Kimileri ilm ü amelle yürür kendi sonuna doğru; mârifetle oturur-kalkar. Yer yer muhabbetle soluklandığı olur; ama hudû ve huşû bilemediğinden, amelini de ihlâs-ı etemmle bezeyemediğinden akı-karayı birbirine karıştırır ve çok defa kazanma kuşağında haybetler yaşayarak göçer gider bu dünyadan. ( KZT-HUŞU HÜRMET)

***

3- BAMTELİ-KIRIK TESTİ

Her hâlimizde, her tavrımızda, her davranışımızda, iman-ı ekmel, ihsân-ı ekmel, ihlas-ı ekmel, rıza-yı ekmel, yakin-i ekmel demeli, hayatımızı bu atkılar arasında bir dantela gibi düzgün işlemeye bakmalıyız. Bunda çok defa tam başarılı olamayabiliriz. Bazen falsolar cereyan edebilir. Fakat o hâl bizi o doğru duygu ve doğru düşünceyi vird-i zebân etmeden alıkoymamalı. Düşsek, sürçsek bile yine kalktığımız zaman “el ihsan ve’l ihlas” demeliyiz. (BAMTELİ: İMTİHAN VE HAKTA SEBAT  04 AĞUSTOS 2014)

“İnsan dininin gücü ölçüsünde imtihana tabi tutulur.” buyuruyor Efendimiz. İnsan, dininde kavi ise, imtihanı çok ağır olur. Zayıf, kenarından köşesinden meseleye sarılan, yeni yetme, Hazreti Pîr’in ve sizlerin bela ve musibetlere maruz kaldığı dönemde ekmeğe “pepe” diyen çocukların bunu anlamaları mümkün değildir. Onlar dünyayı zevk u sefa yeri olarak görecekler ve bütün zevk u sefalarını dünyada yaşayacaklar; ahiretlerini, Allah’la olan münasebetlerini karartacaklar. Allah ıslah eylesin, kalblerine iman ilkâ etsin ve bize de bu dünyanın dar-ı imtihan olduğunu ihsas buyursun (hissettirsin/duyursun). Bizi iman-ı kamil, amel-i salih, rıza-yı etemm ve ihlas-ı etemm ile serfiraz eylesin. (BAMTELİ: İMTİHAN DÜNYASI 10 MAYIS 2015)

Allah ile münasebetimiz açısından kendi kimliğimizi sık sık birbirimize hatırlatmamız lazım. Biz mü’miniz! Mü’min, yeryüzünde emniyetin ve güvenin teminatçısıdır. Herkes en mahremini -eşini, kızını- götürüp onlara teslim edebilir ve gözü arkada kalmaz. Hiç olmayacak emanetler onlara tevdî edilir; sahiplerinden daha ciddî bir hassasiyetle o korunmuş olur. Mü’min budur! Mü’min gezip dolaştığı her yerde bir güven atmosferi oluşturur. Bu, hakiki mü’min olanların gerçek kimliğidir. Bu gerçek kimliğin de arka planı esasen Allah ile münasebettir. Allah ile münasebet meselesini ifade eden şeyler de ubûdiyet-i tâmmedir, ihlas-ı tâmmdır, ihsan-ı tâmmdır, rıza-yı tâmmdır, tevekkül-ü tâmmdır, teslimiyet-i tâmmedir, sika-yı tâmmedir. Bunlarla insan Allah ile münasebetini takviye etmiş, kopmaz hale getirmiş olur. (BAMTELİ: ALLAH’A NEDEN TEVEKKÜL ETMEYELİM Kİ?! 25 OCAK 2015)

İHLAS-I ETEMM İÇİN YAKARIŞ

Allahım! İhlası derince duyup yaşayanların seyyidi olan Efendimiz Hazreti Muhammed’e salât eyle! 

Allahım! İhlasa erdirilen, muhlas nebî, Efendimiz Hazreti Muhammed’e salât eyle.

Ya Rabbi! Eğer nail olduğumuz bu nimetler bizi küstahlaşma ve şımarıklaşma gibi bir sonuca sürükleyecekse bundan Senin dergâh-ı ulûhiyetine sığınıyoruz! Ne olur bizi azdırma Allah’ım!”

Allah (celle celaluhu), hepimize, enaniyetin çok ileri gittiği böyle çetin bir dönemde, tam bir uhuvvet ruhu ve kâmil ihlâs lütfeylesin!

Bizleri ihlası kazanmış, ihlasa erdirilmiş, Seni her şeyden daha çok seven ve nezdinde müstesna sevgine mazhar kılınmış; Senin bütün icraat-ı Sübhaniyenden razı olmuş ve Senin rızana ermiş ve yüce olan nâm-ı celîlinin dünyanın dört bir tarafında bir kez daha şehbâl açması yolunda gayret gösteren kullarından eyle! AMİN …