UMUMÎ AF VE RAHMET GECESİ  OLAN “BERÂAT GECESİ”NDE DUAMIZ ODUR Kİ;

RİSALE-İ NUR/BAMTELİ/YAKARAN GÖNÜLLERDEN 

Peygamber Efendimiz (SAV) :

“Şaban ayının yarısı (Berâet gecesi) gelince: gecesini namazla, gündüzünü oruçla geçiriniz. Cenâb-ı Allah o gece güneşin batmasıyla dünya göğüne iner ve şöyle der: Benden af dileyen yok mu; onu affedeyim. Rızık isteyen yok mu; rızık vereyim. Şifaâ dileyen yok mu; şifâ vereyim. “

“Allah Teâlâ Şaban’ın on beşinci gecesi (Berâet gecesi) tecelli eder ve ana-babaya asi olanlarla Allah’a ortak koşanlar dışında bütün kullarını bağışlar. ” (İbn Mace, İkametü’s-Salât, 191; Tirmizî, Savm, 38).

… 

İnsanların bir sene içerisindeki rızıkları, zengin veya fakir olacakları ve ecelleri gibi mühim hususlar o gece içerisinde meleklere bildirilir. O geceyi ibâdet ve tâatla geçirmek ve nafile namaz kılmak sevaptır. Fakat o geceye mahsus belirli bir namaz şekli yoktur. Nitekim Peygamber Efendimiz bu geceyi ibadetle geçirmiş ve Allah’a şöyle dua etmiştir:

“Azabından affına, gazabından rızana sığınır, senden yine sana iltica ederim. Sana gereği gibi hamd etmekten âcizim. Sen seni senâ ettiğin gibi yücesin. “ (Münziri, Tergib, II, 119, 120).

RİSALE-İ NUR ŞUALAR’DA BERAT KANDİLİ 

Aziz, sıddık kardeşlerim, bu medrese-i Yusufiye’de ders arkadaşlarım,

Bu gelen gece olan Leyle-i Berat, bütün senede bir kudsî çekirdek hükmünde ve mukadderât-ı beşeriyenin programı nev’inden olması cihetiyle, Leyle-i Kadr’in kudsiyetindedir.

Her bir hasenenin Leyle-i Kadir’de otuz bin olduğu gibi, bu Leyle-i Berat’ta her bir amel-i salihin ve her bir harf-i Kur’ân’ın sevabı yirmi bine çıkar. Sair vakitte on ise, şuhûru selâsede yüze ve bine çıkar. Ve bu kudsî leyâli-i meşhurede on binler, yirmi bin veya otuz binlere çıkar. Bu geceler elli senelik bir ibadet hükmüne geçebilir.

Onun için, elden geldiği kadar Kur’ân’la ve istiğfar ve salâvatla meşgul olmak büyük bir kârdır.

Şuâlar, s. 433

… 

Elli senelik bir mânevî ibadet ömrünü ehl-i imana kazandırabilen Leyle-i Berat’ınızı rûh u canımızla tebrik ederiz.

Herbiriniz, şirket-i mâneviye sırrıyla ve tesanüd-ü mânevî feyziyle, kırk bin lisanla tesbih eden bazı melekler gibi; herbir hâlis, muhlis Nur Şakirtlerini, kırk bin dille istiğfar ve ibadet etmiş gibi rahmet-i İlâhiyeden kanaat-i tamme ile ümit ediyoruz.

Şuâlar, s. 434

BAMTELİ’NDE BERAAT KANDİLİ 

  • Peygamber Efendimiz’in Şaban ayına ve özellikle bu ayın içindeki Beraat gecesine ayrı bir önem vererek onu ihya ettiğine dair bir kısım rivayetleri göz önüne alan bazı âlimlerin bu geceyi namaz kılarak, Kur’ân okuyarak ve dua ederek geçirmenin çok büyük sevaba vesile olacağını

  • Bu umumî af ve rahmet gecesinde tevbe, istiğfar ve duaların kabul edileceği

  • bilhassa külliyet kesbeden duanın kabule karin olacağı

  • Aynı taleple çarpan yüreklerin sayısı arttıkça o niyazın Hak katında kabul olma ihtimalinin de artacağı

  • Bu mübarek gecede ülkemiz, ümmet-i Muhammed (aleyhissalatü vesselam) ve bütün insanlık için dua etmek gerektiği

  • Hak dostları, bu mübarek geceyi ihya etmek için ciddi gayret göstermişler; hatta ehlullahtan pek çokları Berâat’i bir yeniden doğum fırsatı olarak görmüşler; istiğfar, tevbe ve inabeleriyle kalbî ruhî hayatın yepyeni iklimlerine ilk adımı bu gece atmışlardır.

BERAT GECESİ İÇİN DUA ÖRNEĞİ 

Büyük Sensin Allahım. Her türlü hamd ü senâ Yüceler Yücesi Senin hakkındır ve sabah-akşam tesbîh ile anılmaya layık yalnız Sensin. Âlemlerin Rabbi Yüce Allahım, Sana sonsuz hamd ve şükür, Kâinatın Medar-ı Fahri Efendimize, âline ve ashabına da nihayetsiz salât ü selam ederek Sana el açıyorum.

Allahım! Efendimiz Hazreti Muhammed’e (s.a.v) ve O’nun kardeşleri olan nebîlere, mürselîne.. mukarreb meleklere.. gök ve yer ehlinden -onlarla beraber rızana nâil olmak için dua ettiğimiz- Senin salih kullarının hepsine.. özellikle de Hazreti Adem, Hazreti İdris, Hazreti Nuh, Hazreti Hûd, Hazreti Salih, Hazreti İbrahim, Hazreti Lût, Zebîhullah Hazreti İsmail, Hazreti İshak, Hazreti Yakub, Hazreti Yusuf, Hazreti Eyyub, Hazreti Şuayb, Kelîmullah Hazreti Mûsa, Hazreti Harun, Hazreti Davud, Hazreti Süleyman Hazreti Yunus, Hazreti İlyas, Hazreti Elyesa, Hazreti Zülkifl, Hazreti Zekeriyya, Hazret Yahya, Hazreti İsa ve annesi Hazreti Meryem, Hazreti Zülkarneyn, Hazreti Lokman ve Hazreti Üzeyr’e (alâ nebiyyina ve aleyhimüsselâm).. Ve Efendilerimiz Hazreti Cebraîl, Hazreti Mîkaîl, Hazreti İsrafîl ve Hazreti Azraîl’e. Hamele-i Arş’a.. Mukarreb Meleklere..Kerûbiyyûn’a ve Kirâm-ı Katibîn’e.. Allah Resûlü’nün halifeleri Hazreti Ebû Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman, Hazret Ali efendilerimize.. Peygamberimiz’in iki amcası Hazreti Hamza ve Hazreti Abbas’a ve Allah Resûlü’nün ahfâdına..özellikle de Hazreti Hasan, Hazreti Hüseyin, Muhammed el-Hanefî ve Zeynü’l-Âbidîn hazerâtına.. Annelerimiz Hazreti Hatice-i Kübrâ ve Hazreti Âişe-i Sıddîka’ya ve Efendiler Efendisi’nin diğer pak zevcelerine ve Efendiler Efendisi’nin evladları KasımZeynep, Rukayye, Ümmü Gülsüm, Fatımetü’z-Zehra, Abdullah ve İbrahim’e.Ve Muhacir ve Ensardan bütün Ashâb-ı Güzîne, Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiîn efendilerimize.. Müçtehidîn-i Kirâma Müfessirîn-i İzâma.. Muhaddisîn-i Fihâma.. Evliya, Asfiya, Ebrar ve Mukarrebîne.. Aktâba ve hususen Hazreti Ali ve Hazreti Hamza efendilerimize.. Şeyh Abdülkâdir-i Geylanî, Şeyh Ebu’l-Hasen el-Harakânî, Şeyh Harranî, Şeyh Menbicî; İmam Rabbanî, Ebu’l-Hasen eş-Şazilî, Ahmed el-Bedevî, Ahmed er-Rufaî, Muhammed Bahâüddin en-Nakşebendî, Üstadımız Bediüzzaman Said Nursîye, Büyüğümüze ve Senin nezd-i ulûhiyetinde kıymeti olan bütün salih kullara ilmin ve mâlûmâtın adedince salât ve bereket ihsan eyle ve dualarımızı onların hürmetine kabul buyur.

Allahım, şayet benim ismimi da bahtiyar kullarının adlarını kaydettiğin Saidler Divanı’na yazmış isen, o yazıyı orada sabit eyle.

Şayet, talihsiz zavallı kulların adlarının yazıldığı Şakîler Defteri’ne benim ismim de yazılmışsa, bahtına düştüm, kurban olayım, ismimi o bahtsızların arasından silip salih kullar zümresine dahil eyle.

Çünkü Sen Kitab-ı Kerim’inde şöyle buyurdun: “Allah dilediğini siler, iptal eder, dilediğini de sabit bırakır. Bütün kitapların aslı O’nun indindedir.” (Ra’d 19/39)

Ya Rabbi, ikâbından affına sığınırım, gazabından rızana sığınırım, Senden Sana sığınırım. Sen izzet ve celal sahibisin. Zatını sena ettiğin gibi Seni sena etmekten, ululuğuna yaraşır beyanlarla Sana kulluğumu sunmaktan ve Sana azametine yakışır sözlerle içimi dökmekten acizim.

Ey bolca veren, fakat verdikleri ile minnet etmeyen ve başkalarından bir iyiliğe muhtaç olmayan, asla minnet altına girmeyen Allahım!

Ey celal ve ikram sahibi!

Ey kudret ve nimet sahibi!

Hiçbir ilah yok, ancak Sen varsın! Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim, kemal sıfatlar ile de tavsif ederim.

Ey ümit edenlerin yanıltmaz yardımcısı/dayanağı!

Ey sığınmak isteyenlerin yegane barınağı!

Ey çığlık çığlığa feryad edenlerin biricik teselli kaynağı!

Ey korkanların güvencesi, yolunu şaşırmışların delili, medet isteyenlerin yardımcısı ve ey merhametlilerin en merhametlisi!..

Allahım! Eğer ismimi Levh-i Mahv ve İsbat’ta şakîler (talihsizler, kötüler) defterine yazmış idiysen, ne olur, onu oradan silmeni bir kere daha istiyorum, benden kötülük ismini gidermeni diliyorum.

Eğer ismimi saidler (mutlular, iyiler) divanına yazmış idiysen, onu da orada sabit kılmanı dileniyorum. Eğer ismimi katındaki Levh-i Mahv ve İsbat’ta mahrum bırakılan ve rızkı dar kılınan diye yazdın ise, onu sil ve rızkımı çoğalt, beni zengin/başkalarından müstağni yaz, hayra muvaffak kıl, rızkımı genişlet, artır. (Sen istersen bunları yaparsın).

Çünkü beyanının şefaatine sığınarak tekrar ikrar ediyorum ki Sen Kitab-ı Kerim’inde şöyle buyurdun: “Allah dilediğini siler, iptal eder, dilediğini de sabit bırakır. Bütün kitapların aslı O’nun indindedir.”(Ra’d 19/39)

İlahî! Mükerrem Şaban ayının ortasında, “her türlü hikmetli işin belirlenip yazıldığı ve onaylandığı” şu Beraat gecesindeki büyük tecellin yüzüsuyu hürmetine, benim bildiğim veya bilmediğim bütün belâları üzerimden kaldır, def et! (Hata kabilinden olup) sadece Senin bildiğin şeyleri bana bağışla, beni affeyle. Zira yegane aziz ve yegane kerim Sensin!..

Ümmet-i Muhammed’e dirlik ver!

Fikrimizin, ruhumuzun, havl ve kuvvetimizin dağınıklığını Sana şikayet ediyor ve bizi bu durumdan kurtaracak yegane tasarruf sahibinin Sen olduğuna inanıyorum.

Bizi bu durumdan kurtar Allah’ım! Özellikle de gerek cihanın dört bir yanında, gerekse hayatın her ünitesinde, insanlarla Senin arandaki engelleri kaldırmaya kendini adayan, sa’ylerine terettüb edecek semere itibariyle, Rıza ve rıdvânından başka hiç bir şey hedeflemeyen kardeşlerimin, bacılarımın, erkeğiyle kadınıyla dostlarım ve gönüldaşlarımın dağınıklığını gidermeni, yaralarını sarmanı, enis ve celîsleri olmanı, onları her türlü kem göz ve kötü niyetlilerin şerrinden muhafaza buyurmanı, onları kendi gözlerinde mahiyetlerinden daha küçük, ancak temsil ettikleri misyon itibariyle büyük mü büyük göstermeni diliyor ve dileniyorum.

Ey her şeye gücü yeten Kâdir Rabbimiz!

Bizi kesret dağdağasında boğulmaktan kurtaracak ve vahdet tecellileriyle dirliğimizi sağlayacak yegâne güç sahibi Sensin. Sırlı alem olan kalblerin anahtarı Senin elindedir. Dilediğin gibi kalbleri evirip çevirme kudretine sahipsin.

N’olur, kalblerimizi te’lif buyur!

Biliyoruz ki, yeryüzünde ne var ne yok, hepsini bu uğurda sarf etsek de iki gönlü te’lif etmeye muvaffak olamayız. İnsanı yaratan Sen.. Gönüllerin Efendisi de Sensin.

Gönül aynamızı duru eyle ve gönüllerimizi te’lif buyur. Ta birbirimize karşı tevahhuş hissetmeyelim.. birbirimizin enis u celisi olalım.. birbirimizin ayıbını araştırmayalım.. kınayanın kınamasından müteessir olmayalım, övenin övgüsünü üzerimize almayalım.

Ey iyilik ve ikramda bulunan Kerîm Rabbimiz! Bizleri katından bir güçle te’yid buyur..

Ey kullarının dualarına icabet eden Mucîb Allah’ım!

Bizleri, sevdiğin ve râzı olduğun işlere muttali kıl, onları bize sevdir, onları hayata taşımaya ve başkalarına duyurmaya bizleri muvaffak eyle!

… 

(1979 BERAT VAAZI DUASINDAN)

Ya İlâhe’l-âlemin ve ya Ekrame’l-ekramîn! Sen ferman ediyorsun, “Bir cemaat içten kendi kendini değiştirmezse ben onları değiştirmem” diyorsun. Binaenaleyh biz bu perişan halimizin altında içten değişmemizi görüyoruz; belki bu sözleri Sana takdim ederken de bu mevzu karşısında hicap duyuyor, utanıyorum. Sesimi kısmak istiyorum. Ama bununla beraber başka kapı da bilmiyorum.
 
Ellerimi bir ızdırar ve mecburiyetle kapına doğru açıyorum. Başka yerlere gitsek, başka vadilerde dolaşsak, cürme, günaha saplansak ve sokakların çirkefine karışsak bile Sen biliyorsun ya Rabbi, vallahi biz başkasına secde etmedik, billahi başkası karşısında bel bükmedik, tallahi başkasının kapısına gitmedik. İşte bu kadarcık sadakatimizle yeniden ahd ü peymanda bulunarak huzuruna geldik.
Bizi burada boş çevirmeyip aziz ve payidar eyle ya Rabbi. Beraatımızı ihsan edip bizleri kıyamete kadar Kur’an’a hadim eyle ya Rabbi.
 
 
Ya Rabbi  “Sizi ifrat ve tefritin ortasında ümmet-i vasat yaptım” dedin. Böyle olmaya çalıştık, böyle olmak için mahrumiyetlere katlandık ama Senin rızanı kazanacağımız ümidinden asla dûr olmadık.
 
Bir gün biz mezarlarımızda yatarken, elinde bir demet gülle başımızda Fatiha okumak için gelen neslimizin güldüğünü, onların o dırahşan çehrelerindeki tebessümlerini bize göstereceğini ümit ettik. Ümit ettiysek de bunu Sen “Ümitsizliğe düşmeyin” dediğin için yaptık.
 
Yâ Hafiyye’l-altâf. Neccinâ mimmâ nehâf, ey lütufları gizli olan Allah, ey keremleri gizli ve umman olan Allah! Bizleri korktuklarımızdan halâs eyle, şu ana kadar lütfedip bağışlayıp gedaya sultanlık mülkü sayılan bu lütufları bize ihsan ettikten sonra, bunları payimâl eyleme. Bunları devamlı ve sürekli kılarak, bizleri bunlarla serfiraz eyle ya Rabbi.
 
Kur’an’ın kalbimizde ma’kes bulmasını kolaylaştır, hizmetlerimizi de makbul eyle ya Rabbi. Şu başlattığın aşkı söndürme, içimizde olduğu gibi dışımıza da tezahürünü lütfeyle.. Halkımız içinde öyle mütecelli olmaya muvaffak eyle
 
YaRabbi. Bizi bir daha beraatımızı almak ve içimizi inşirahla doldurmak için huzuruna geldiğimiz gün çok daha değişik ve başka şekilde gelmek şerefiyle şerefyâb eyle ya Rabbi.
 
 
Ya İlâhe’l-âlemin veya Ekrame’l-ekramîn!  Sen’in Dinine, Kitabına, Peygamberine ve masum kullarına düşmanlık besleyen cahil, kaba, insanlık ve medeniyet mahrumu, zalim birtakım insanlar var. Onlar, Sen’in kendilerine iyilikte, hayr u hasenâtta kullansınlar diye emaneten verdiğin gücü ve saltanatı, inanan insanların hukukuna tecavüz edip onlara karşı bir baskı unsuru olarak kullanıyor ve göz göre göre zorbalık, derebeyliği yapıyorlar. ‘Lâ havle velâ kuvvete illâ billah‘ hazinelerinin tek sahibi Sen’sin; mutlak güç ve otorite yalnız Sen’indir; biz de izafi, gölge mahiyetindeki güç ve kuvvetimizden arınıp Sen’in asla karşı konulamayacak güç ve kuvvetine iltica ediyoruz.
 
Ne olur, Yüce Mevlâmız, adavet hisleriyle oturup kalkan, inanmış insanların aleyhinde sürekli komplo üstüne komplo kuran o kimselerin düşmanlık hislerini kalblerinden söküp at ve bütün duyma, görme ve idrak kabiliyetlerini topyekün insanlığın hayrına olabilecek istikamete tevcîh buyur.
 
 
Duamızın evvelinde salât ü selamla kaldırdığımız ellerimizi, bir kere daha Efendimiz Hazreti Ahmed ü Mahmûd u Muhammed Mustafa’yı, O’nun tertemiz, dupduru, pırıl pırıl aile fertlerini, yıldızlar kadar yükseklerde dolaşan ashabını hayırla anarak indiriyor ve bizi ellerimiz boş, haybet ve hüsran içinde geri çevirmemeni diliyoruz Rabbimiz!