KAYNAK: Kırık Testi: AMANSIZ TENKİTLERE KARŞI DENGELİ MUKABELE

http://www.herkul.org/kirik-testi/kirik-testi-amansiz-tenkitlere-karsi-dengeli-mukabele/

1- Eleştiriler karşısında Dengeli ve Makul Cevaplar vermeliyiz.

2- Her ne kadar yanlış konuşma ve yanlış beyanlara karşı ilgili ilgisiz herkesin cevap vermesi doğru olmasa ve bu bazen daha büyük zararların ortaya çıkmasına sebep olsa da elbette başkalarına bir şey söyleme ve cevap verme mevkiinde olanların, gerekli durumlarda üzerlerine düşeni yapmaları, tavzih ve tashihlerde bulunmaları gerekir.

3- Öncelikle insan bu konuda duygularının tesirine kapılmamalı. Eğer hissiyatımızı tatmin arayışıyla hareket edersek, falsoya sebebiyet verecek davranışlara girebiliriz.

4- Gergin ve hiddetli olduğu zamanlarda konuşmamalı

5- Oldukça temkin ve teyakkuz gerektiren bir konudur. Bu yüzden gözümüzün, fikrimizin, düşüncelerimizin açık olduğu, sakin ve müteyakkız bulunduğumuz zamanları kollamalı ve diyeceklerimizi o zaman demeliyiz.

6- Böyle bir meselenin asla aceleye tahammülü yoktur. Hususiyle hırçın ve asabî insanlar karşısında birkaç defa düşünüp bir defa konuşun, imkân varsa bugün değil yarın cevap verin.

7- Nasıl ki çiğnenmeden yutulan yemekler yutak, gırtlak ve mide açısından problemdir, düşünce ve tefekkür süzgecinden geçirmeden aceleyle söylenen sözler de insanın başına çok problemler açabilir. 

8- Hatta bazen çok güzel mülâhaza ve düşünceler bile güzel bir beyana kavuşturulmadığı için yanlış anlaşılabilir.

9- Bu yüzden de mutlaka birilerine cevap verme adına konuşmadan veya yazmadan önce –Kur’ânî üslupla söyleyecek olursak- ciddi bir tefekkür, tedebbür ve tezekküre ihtiyaç vardır.

10- Öte yandan, birilerine cevap verelim, onların yanlışlarını düzeltelim derken insanlardaki kin ve nefreti tetiklememeli; kaba ve sert davranışlardan sakınmalıyız.

11- Muhatabımız her kim olursa olsun,üslubumuzu bozmamalı ve karakterimizden taviz vermemeliyiz.

12- Onlar dikkatsiz, temkinsiz ve ölçüsüz konuşsalar bile bu bizi ölçüsüzlüğe sevk etmemeli

13- Dengeli ve ölçülü hareket etmek bizim lâzım-ı gayr-i mufarıkımız (bizden ayrılması mümkün olmayan bir özelliğimiz) olmalı

14- Bize düşen vazife, başkalarıyla konuşurken veya onlara cevap verirken elimizden geliyorsa hiç kimseyi küstürmemektir.

15- Mesleğimizin muhabbetiyle yaşamak bizi başkalarına karşı düşmanca tavırlara sevk etmemeli

16-İnsanlar söylediklerimizi veya yazdıklarımızı saf vicdanlarıyla test ettikleri zaman en azından bize hak vermeli veya hakemliklerine müracaat edildiğinde bizim hakkımızda olumlu düşünceler beyan etmelidirler.

17- Duygu ve düşüncelerin başkalarına ulaştığı bir kısım yollar, şehrahlar vardır. Siz, insanları hırçınlığa ve huşunete sevk ederseniz, bu yolların güvenliğini tehlikeye atmış olursunuz. Eğer yürüdüğünüz yollarda güzergâh emniyetini sağlamak ve herhangi bir trafik kazasının yaşanmasına sebebiyet vermek istemiyorsanız, elden geldiğince yumuşaklıktan ayrılmamalı; hâl-i leyyin, tavr-ı leyyini ve kavl-i leyyini (yumuşak hâl, yumuşak söz, yumuşak tavrı) kendinize ilke edinmelisiniz.

18- Sertlik ve huşunet, dostların kapılarını bile kaparken, mülâyemet ve yumuşaklık düşmanların bile kapılarını açabilir.

19- Öfkeyle, şiddetle, bağırıp çağırmakla nefse bir şeyler kazandırsak bile kendimizi gerektiği gibi anlatamayız.

MESELELERİ MÜŞTEREK AKLA TEST ETTİRME

1- ifade ve beyanlarımızda gerek şahsî enaniyetten gerekse cemaat enaniyetinden de olabildiğine uzak kalmalıyız.

2- Tumturaklı laflarla kendimizi ifade etmemeli, sırf karşı tarafın sesini kesmek ve onu ilzam etmek için uğraşmamalı, hak ve hakikatin ortaya çıkması için gayret etmeliyiz.

3- Ele alınan meseleler egoizme ve aidiyet mülâhazasına bağlandığı takdirde, değil düşmanlar dostlar bile bize karşı kapılarını sürgüleyecek ve Sûzî’nin dediği gibi, “Beyhude yorulma, kapılar sürmelidir.” diyeceklerdir.

4- Bir insanın tek başına bütün bu hususların altından kalkması, başarılması çok zor bir iştir. Bu sebeple kimse sadece kendi düşünceleriyle iktifa etmemeli, mutlaka meselelerini, fikrine itimat ettiği insanlara da arz etmeli ve onların da görüşlerini almalıdır.

5-Bunu yaptığı takdirde o, düşüncelerini müşterek akla test ettirmiş olacağı için yanılma ihtimali çok daha düşük olacaktır. 

6- Kavgaların, şiddet ve hiddetin, çatışma ve sürtüşmelerin hüküm ferma olduğu bir zeminde kimsenin bir başkasına kendisini dinletebilmesi ve bir şeyler anlatabilmesi söz konusu değildir.

7- Bu tür tavırlar, nefsanî hissiyatımız açısından bizi tatmin etse de bunun kimseye bir faydası olmayacaktır.