İNANAN İNSAN ÜMİTLİDİR

BAŞYAZI MÜZAKERESİ

İnanan insan ümitlidir ve ümidi de inancı nisbetindedir.

Bu itibarladır ki, sağlam inanç mahsulü çok şeyler, bazılarınca harika  zannedilmektedir.

Aslında ümit, azim ve kararlılık, iman  dolu bir kalbe girince, beşerî normaller aşılmış olur. Bu seviyede gönül hayatına sahip olamayanlar ise, bunu fevkalâdeden sayarlar.   

Hele insan, inanacağı şeyi iyi seçebilmiş ve ona gönül vermişse, artık onun ruh dünyasında, (-) ümitsizlik,  (-) karamsarlık ve (-) bedbinlikden asla söz edilemez.”

(Çağ ve Nesil, 1)

***

Ümit, insanın kendi ruhunu keşfetmesi ve ondaki iktidarı sezmesinden ibaretdir.

BU SEZİŞLE İNSAN,

  • (+) kâinatlar ötesi Kudreti Sonsuz’la münasebete geçer
  • (+) ve onunla her şeye yetebilecek bir güç ve kuvvete ulaşır.
  • (+) Bu sayede zerre güneş, damla derya, parça bütün
  • (+) ve ruh kâinatın bir soluğu haline gelir.
  • (+) ‘Solmayan renge, sönmeyen ışığa, batmayan güneşe’ dilbeste olan bir ruhtur ki, gecesi sabah aydınlığında, gündüzü Cennet bahçeleri gibi rengârenktir.
  • (+) Böylelerinin karanlık bilmeyen ufuklarında güneşler kol gezer
  • (+) ve değişen mevsimler, farklı manzaraların büyüleyici meşherleri gibi birbirini takip eder durur.
  • (+) Veyahut her biri bir ulu ağaç gibi, semaya doğru ser çekmiş ve kök kök üstüne zeminin derinliklerine inmiştir ki,
  • (+) ne karın, dolunun şiddeti, ne de tipinin, boranın yakıp kavuruculuğu onları müteessir etmez.

SONSUZA BAĞLANMIŞ VE ÜMİTLE DOLU BU GÖNÜLLER,

  • (+) bahar demez yaz demez;
  • (+) hazan demez, kış demez,
  • (+) kucak kucak meyvelerle gelir
  • (+) ve o görkemli kametten bekleneni yerine getirirler

(Çağ ve Nesil, 3)

***

Gözlerimi yummuş, iman, ümit ve hayallerimin resmedip belirlediği çerçevede geleceği;

  • (+) insanî değerlerin katlanıp derinleştiği,
  • (+) duyguların bütünüyle uhrevîleştiği,
  • (+) bedenin, aynı ruhî değerleri paylaştığı
  • (+) ve öteden beri his dünyamızda arayageldiğimiz “yitirilmiş cennet”in tasavvurlarımızı aşan, en nadide parçalarından meydana getirilmiş,
  • (+) zamanın enfes bir altın dilimini gönül gözlerimle temaşa ediyor
  • (+) ve onun varidatının gelip gelip

hülyalarıma, rüyalarıma aktığını duyar gibi oluyorum.. duyar gibi oluyorum da,

o dönemin talihli insanlarının,

  • (+) engin inanç,
  • (+) engin tevekkül
  • (+) ve engin teslimiyetleri sayesinde,

ömürlerini manevî haz ve lezzetlerin en büyüleyici atmosferinde sürdürürken, bu engin haz ve bu lezzetlerin biricik sahipleriymiş gibi,

  • (+) kalblerinin hep iyilik ve güzellikle attığını,
  • (+) gözlerinin hoşgörü ve müsamaha düşüncesiyle açılıp kapandığını,
  • (+) dünyayı tıpkı bir cennet gibi duyup yaşadıklarını
  • (+) ve hemen her zaman kendi duygularında olduğu kadar bütün gönüllerden, hattâ topyekün varlığın içinden en rengin bir şiiri dinlediklerini

daha şimdiden tasavvur edebiliyor,

ümitlerimin medlerinde onlarla beraber saadetlerin en enginlerini paylaşıyor

ve gelecek nesillerin talihlerine tebessümler yağdırıyorum.

Öyle ki,

ümit ve iman dünyamda tüllenen bu yeni baharın genç tenli, uzun boylu masmavi günlerinin içinde hayat, hülyalarıma o kadar yumuşak, o kadar sıcak ve o kadar renkli boşalır ki, her zaman onda cennetlerin tasavvurlarüstü derinliklerini duyar gibi olurum.. olur ve

  • (+) bütün varlıkla kucaklaşır,
  • (+) bütün canlıları şefkatle selâmlar,
  • (+) bütün insanları muhabbetle bağrıma basar
  • (+) ve kendi kendime: “Yaratan’ın kâinatları var etmedeki gayesi de bu olsa gerek” derim.

 

Evet bu dünyada,

  • (-)hoyratlık, 
  • (-) kabalık,
  • (-) hırs,
  • (-) tûl-i emel (uzun vadeli dünyevî arzular),
  • (-) münakaşa,
  • (-) cidal (kavga),
  • (-) hıyanet,
  • (-) ihanet,
  • (-) yalan,
  • (-) gadir,
  • (-) zulüm,
  • (-) irtikap,
  • (-) ihtilas (yolsuzluk) yoktur.

Bu dünyada

  • (+) civanmertlik,
  • (+) incelik,
  • (+) dirilme azmi,
  • (+) yaşama sevgisi,
  • (+) mülâyemet (yumuşaklık)
  • (+) ve diyalog;
  • (+) hakka karşı saygılı olma,
  • (+) emanet duygusu,
  • (+) vefa hissi,
  • (+) doğruluk ruhu,
  • (+) adalet
  • (+) ve istikamet düşüncesi

vardır.

Bu dünyanın insanları hakikî manâdaki

  • (-) kin,
  • (-) nefret
  • (-) ve kavgayı

lügatlerinden söküp atmış,

hayatlarını

  • (+) sevgi,
  • (+) yumuşaklık
  • (+) ve insanlarla münasebet

üzerine kurmuşlardır.

Onlar,

  • (+) çevrelerindeki insanları oldukları gibi kabul eder;
  • (+) farklı anlayış, farklı yorum ve farklı davranışları vuruşma vesilesi görme yerine, düşünce enginliklerini sergileme fırsatı bilerek,
  • (+) insanlara insanca yaşamanın varyantlarını gösterirler.

(Yeşeren Düşünceler, 88-90)