TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK  (1.BÂB) 

GÜNCELLENME TARİHİ: 03 MART 2020

 

(TEVHİDNÂME-1):

“Allah’ım! Nezd-i uluhiyetinden bizleri öyle bir rahmetle 1  serfiraz eyle ki, sen’den gayrısının (mâsivâ) bütün rahmetlerinden bizleri müstağnî kılsın!”

***

1.BÂBIN DUASI  (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)

Yâ zer rahmeti verrıdvân.. Ey rahmet ve rıdvan sahibi… (Cevşen-i.Kebir-15/6)

Yâ men hüve alâ abdihî Rahîm.. Ey kullarına rahmet eden… (Cevşen-i.Kebir-18/4) 

Yâ bâsitel yedeyni birrahmeh.. . Ey rahmeti bol veren (Cevşen-i.Kebir-22/8) 

Yâ men Hüve fil Cenneti rahmetüh.. Ey Cennette rahmeti olan (Cevşen-i.Kebir-42/9) 

Ya Rabbîmiz! Rahmet ve bereketini üzerimizden eksik etme..

Ya Rabbîmiz! Bağışlayıcılığının o sıcak atmosferinde re’fet ve rahmetinle sıyanet buyurdukların arasında bendelerini de bağışlamanı diliyor ve dileniyoruz.

Ya Rabbî ve ya İlahî! Günahlarımızı rahmet bulutlarınla ört; ayıplarımızın üzerine de merhamet ve şefkat bulutlarını gönder!

Huzuruna sermayesiz geldik; nâçâr, Senin cömertliğine ve keremine sığınıyor, “Keremkân Sensin, kesme keremin.” diyerek rahmet denizlerinden biz de hissedar olmak istiyoruz.

Dualarımıza icabet buyur ve bizi ümitlerimizde, dileklerimizde haybet ve hüsrana uğratma. Tevbe kapından Sana olan teveccühümü karşılıksız bırakma!

Rahmetine sığınıyoruz ey merhameti merhametlerin en güzeli olan Rabbim! Ne olur, dualarımızı kabul buyur.

***

TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ

KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN 

 [1] RAHMET

“Evet, günahlardan kaçınıp Allah(cc)‘tan inâyet beklemek; yarışırcasına hayrât ve hasenât yolunda koşup sonra da Allah rahmetinin[1] enginliği mülâhazasıyla o kapıya yönelmek, sadık bir recâdır ve ‘Sadıkların ümit ufku’dur.”

Aksine, şeytanların bile ümit ve beklentiye kapılacağı böyle engin bir rahmete[1] karşı lâkayt kalmak, hatta o rahmetin mevcudiyetini inkâr mânâsına gelen recâ hissini yitirip ye’se kapılmak affedilmeyen bir günahtır.”

[RECA Kalbin Zümrüt Tepeleri-31 Mart 1993]

“Muhâsebe; iman, kulluk, tevfik, kurbiyet ve ebedî saadete mazhariyet gibi mevzularda, tamamen, İlâhî inayet, İlâhî rahmet [1]yörüngelidir..ve yeis gibi mutlak emniyetin de en amansız hasmıdır. Evet o, her zaman huzur ve itminâna açık olmasının yanında, korku, endişe ve ürperti eksenlidir.”

[MUHÂSEBE Kalbin Zümrüt Tepeleri 29 Şubat 1992]

Yani siz, Allah’ı zikr u fikr u ibadetle yâd edince, O da sizi teşrîf ve tekrîmle anacak.. siz duâ ve münacâtlarla hep O’nu mırıldanınca, O da icâbetle size lütuflar yağdıracak..siz onca dünyevî işlerinize rağmen O’nunla münasebetlerinizi devam ettirince, O da dünya ve ukbâ gâilelerini bertaraf ederek sizi ihsanla şereflendirecek..siz yalnız anlarınızı O’nun huzuruyla şereflendirince, O da yalnızlıklara itildiğiniz yerlerde size “enîs ü celîs” olacak… siz rahat zamanlarınızda O’nu dilden düşürmeyince, O da rahatınızı kaçıran hâdiseler karşısında size sürekli rahmet[1] esintileri gönderecek..

[ZİKİR Kalbin Zümrüt Tepeleri  31 Ağustos 1992]

Varlık ve hâdiselerle münasebet ve müdahalesi açısından insan-ı kâmil, yeryüzünde Allah’ın tam halifesidir. Bu itibarla da o, ilâhî icraatı temâşâ, herkes ve her şeye nezaret etme konumuyla Hakk’ın gören gözü, işiten kulağı, tutup destekleyen eli olmakla şereflendirilmiştir. O, şefkatle görülüp gözetilme, himaye edilip korunma durumunda bulunan herkesi, bir anne gibi kucaklayıp bağrına basan tam bir merhamet insanıdır. Evet o, her zaman çevresini şefkatle süzer.. damarlar içinde dolaşan kan gibi, içtimaî bünyenin her yanında bulunur.. zararlılara karşı o bünyeyi korur.. ihtiyaca göre onu görür-gözetir ve besler.. bir ruh gibi onun bütün faaliyetlerini kontrol eder.. ve her hâliyle onun varlığının en sağlam teminatı olduğunu gösterir. “Başka değil, Biz seni bütün âlemlere ancak rahmet[1] olarak gönderdik.”mazmununca insan-ı kâmil, Hz. Ruh-u Seyyidi’l-Enâm itibarıyla bilasale, diğerleri açısından da bittebeiye, ins-cin, canlı-cansız her şeye ve herkese rahmet[1]tir. “Biz seni bütün insanlara rahmet[1]imizin müjdecisi, azabımıza karşı da uyarıcı olarak irsal ettik.” işaretiyle de bütün insanlığa rehber, rehnümâ, hâdî, mehdî, nezîr ve beşîrdir.

[İNSAN-I KÂMİL Kalbin Zümrüt Tepeleri  01 Nisan 2000]

***

TEVHİDNÂME -BAŞYAZI MÜZAKERESİ

SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILAR PENCERESİNDEN  

“Böyleleri, değil bu olumsuz şeylere tahayyül dünyalarında dahi kapı aralama, en küçük bir rüya kirliliği, tasavvur isi-pası, durağanlık sisi-dumanı karşısında bile tir tir titrer, yeni yeni teveccüh vesileleri aramaya koyulur.. ve her zaman elleri rahmet[1] ve mağfiret kapısının tokmağında ruhanilerle atbaşı bir hayat sürdürürler.”

Akrabü’l-mukarrabîn olan Hazreti Ruh-u Seyyidi’l-Enâm (s.a.s), o engin ruh haleti, temkin tavrı ve arkasındakilere rehberlik mülâhazasıyla, sabahı ayrı bir teyakkuz faslı, akşamı ayrı bir teveccüh demi, içini Allah’a döker ve “Allahım, Seni her türlü noksanlıklardan tenzih ederim. -Günah onun rüyalarına bile misafir olmamıştır- günahlarımı bağışlamanı diler ve rahmetini [1] umarım!..” der; takipçilerine kendilerini kontrol yolunu gösterir ve baş döndüren bir tevazu ve mahviyet tavrı sergilerdi.

Yine günün aydınlığa kaydığı aynı dakikalarda, kendilerini ölüm uykusuna salmış kalbzedelere temcîd ve araftakilere tenbih edalı içten iniltileriyle rahmet[1] kapısının tokmağına şu sızlanışlarla dokunurdu: “Allahım, zulmetmekten, zulme uğramaktan; haddi aşmaktan, başkalarının hukukuna tecavüz etmekten, hukukuma tecavüz edilmesinden; hata işlemekten ve bağışlanmayacak günaha girmekten -Bunlar O’nun tahayyül dünyasından bile fersah fersah uzak şeyler- Sana sığınırım.”  Keşke bu iç döküşün çeyreği bizde ve bizim serkârlarımızda da bulunsaydı!..

[İSTİKAMET ÂBİDELERİ- Çağlayan Dergisi Ocak 2017 Başyazısından]