TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (27.BÂB)
GÜNCELLENME TARİHİ: 01 NİSAN 2020 // 08 ŞABAN 1441 ÇARŞAMBA
(TEVHİDNÂME-27):
Allah’ım!
Bizlere ekstra lütuflarda bulun ve bizleri “ihsan” (34) pâyesine erdir; erdir ki, hak ölçülerine göre iyi düşünebilelim, iyi şeyler planlayabilelim, iyi işlere mukayyet kalabilelim ve kullukla alâkalı bütün davranışlarımızı, Sen’in teftişine arz etme şuuruyla, fevkalâde bir titizlik içinde olabilelim. Bu lütfun öyle bir keyfiyette olsun ki, Sen’den gayrısına teveccüh etmekten bizleri müstağnî kılsın!
***
27.BÂBIN DUASI (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)
Ey ihsan sahiplerini seven!
Ey her zaman ehl-i ihsanın yanında olan!
Ey gizli-açık nimetlerini bize bol bol ihsan buyuran!
Ey verdiği nimetlere ayrıca sınırsız bereketler ihsan eden!
Ey kullarını eşsiz teşrif, tekrim, lütuf ve ihsanlarla anan!
Ey kötülük işleyenleri yaptıklarının karşılığı ile cezalandıran ve ihsan sahiplerine en güzel mükâfatı veren!
Allahım! Yalnız Sana hamd ediyorum. Senden başka ilah yoktur. İhsanları nihayetsiz Mennân Sensin. Ey şefkati ve ihsanı bol Hannân u Mennân!
İbadet ü taatlarında, Cenab-ı Hakk’ın emir, istek ve ihsanlarının dışında her şeye kapanmış, abd ve Ma’bûd münasebetlerinde sır tutucu, yaptığı şeyleri Hakk’ın teftişine arz mülahazasıyla yapan ve işlerini Allah’a havâle hususunda “gassâlin elindeki meyyit” gibi davranan ihlas ve teslîm ehli kullarının yoluna ilet.
İhsanına, rahmet ve merhametine sığınarak bunları Senden dileniyoruz, dualarımızı kabul buyur, ey azamet ve ululuk tahtının Sultanı ve ey lütf u keremiyle, sevdiklerini umduklarına nâil eyleyen Merhametliler Merhametlisi Rabbimiz!
***
TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ
KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN
[34] İHSAN :
İHSAN
iHSAN(34); bir şeyi güzel ve mükemmel yaptı, ihsan şuuru ile davrandı, hep mükemmeli takip etti; diğeri ise ; iyilik etti, ihsan ve cemilede bulundu mânâlarına gelir.
Hakikat ehlince ihsan(34); hak ölçülerine göre iyi düşünme, iyi şeyler planlama, iyi işlere mukayyet kalma ve kullukla alâkalı bütün davranışların, Allah’ın nazarına arz edilmesi şuuruyla(34), fevkalâde bir titizlik içinde temsil edilmesinden ibaret kalbî bir ameldir.
İnsanı Hakk’a ulaştırmada en aldatmaz vesilelerden biri kalbdir ve kalbin en büyük ameli de ihsandır. İhsan(34), ihlâs yamaçlarına açılmanın en emin yolu, rıdvan tepelerine ulaşmanın en sıhhatli vasıtası ve Şâhid-i Ezelî’ye karşı da bir temkin şuurudur.
[İHSAN – Sızıntı-Kalbin Zümrüt Tepeleri 30 Haziran 1992 ]
…
İHLAS
“İhlâs; ferdin, ibadet ü taatinde, Cenâb-ı Hakk’ın emir, istek ve ihsan(34)larının dışında her şeye karşı kapanması, abd ve Mâbud münasebetlerinde sır tutucu olması, yaptığı şeyleri Hakk’ın teftişine arz mülâhazasıyla yapması, tabir-i diğerle; vazife ve sorumluluklarını, O emrettiği için yerine getirmesi, yerine getirirken de O’nun hoşnutluğunu hedeflemesi ve O’nun uhrevî teveccühlerine yönelmesinden ibarettir ki, saflardan saf sâdıkların en önemli vasıflarından biri sayılır.
[İHLAS – Sızıntı-Kalbin Zümrüt Tepeleri 30 Haziran 1992 ]
***
RÜŞD
Yürürken bu nuranî yolda her şeyin Cenâb-ı Hakk’ın ekstra lütfu, ihsanı (34) ve özel teveccühü olduğunu/olacağını, bunun da ümit ve iradesinin gerçek dinamizmini teşkil ettiğini düşünür; yürür doygunluğa ermiş vicdan mekanizmasıyla sefeh orduları üzerine ve zaferle şahlanır daha ötelere ilâhî teveccüh ganimetiyle.
Verdiğini verir, aldığını alır ama girmez zafer ve gına sağanağıyla şımarıklığa; girmez ve hep hamd ü senâlar ile gürler, mahviyet ve tevazu ile iki büklüm olur; olur da “Değildir bu bana lâyık bu bende / Bana bu lütf ile ihsan nedendir?!.” (M. Lütfî) der, nefsini cümleden ednâ görerek bu mazhariyetlerin istidraç olabileceği endişesiyle tir tir titrer.. ve huzur-ı sultanîde bulunuyor olma mülahazasıyla (34)da hep ciddi bir edep tavrı içinde bulunur; bulunur ve yakışıksız tavır ve davranışlara düşmemeye gayret eder.. nâsezâ mülahazalardan uzak durur; söz ve beyanlarını mazhariyetlerinin sesi-soluğu hâline getirmeye çalışır.. fuzûliyâta karşı tamamen kapanır.. ve bütün vicdan mekanizmasıyla, kendini mizan ve terazide mahcup etmeyecek kurbet yolunda sabit-kadem kalma zikr u fikriyle oturur-kalkar.. hep kurbet meyveleri dermeye çalışır.. kalbi sürekli Hak maiyyetiyle çarpar ve duyguları mehâfet ve mehâbet mülahazasıyla ruhanîleri imrendirecek bir hâl alır.
[RÜŞD – Çağlayan-Kalbin Zümrüt Tepeleri Temmuz 2017 ]
***
TEVHİDNÂME -BAŞYAZI MÜZAKERESİ
SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN
[34] İHSAN :
O’nun miracı namaz kafiyeli, namazları da miraç edalıydı. O, salât unvanıyla bu yerdeki miraca yürürken bütün tavırlarında ihsan televvünleri belirir, varıp Hak karşısında el pençe divan durunca da dudaklarından, yapılacak ameliyenin “beraat-i istihlal”i nev’inden, şu mübarek sözler dökülürdü: “Allahım, Melik’sin, Senden başka ilah yoktur. Sen benim biricik Rabbimsin; ben ise Senin kulunum. Nefsime zulmettim; günahımı itiraf ediyorum, -Ey Canlar Canı, hangi günah?!.- bütün günahlarımı bağışla; Senden başkası onları yarlığayamaz.. beni ahlâk-ı haseneye hidayet buyur; zira ancak Sen hidayet edersin!.” Bunlar, bizleri de o ufka çağırma niteliğinde şeyler; Allah bizi de o hidayet-i tâmmeye mazhar buyursun…
“Günah!” deyip inlediği husustan mağrib-maşrık arasındaki mesafeden daha uzaktı ama O, kalem ve mürekkebin sükût murakabesine dalıp yazmaz oldukları hata addettiği şeylere karşı dahi -hatalar O’nun rüyalarına bile misafir olmamıştır- olabildiğine bir temkin duygusu ve ihsan ahd ü peymanı ile içini dökmüş ve inlemişti : “Allahım, beni hatalarımdan, iki kutup arasındaki mesafe uzaklığıyla uzaklaştır. Rabbim, beni hatalarımdan, -kirleri en iyi temizleyenden kinâye- saf su, kar ve dolu (mâyi’iyle) arındırıyor gibi arındırıver.
[İSTİKAMET ABİDELERİ_ Çağlayan Başyazı _Ocak 2008]