TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (34.BÂB)
GÜNCELLENME TARİHİ: 10 NİSAN 2020 // 17 ŞABAN 1441 CUMA
(TEVHİDNÂME-34):
Allah’ım!
Sen’den, dergâh-ı izzetinden, bizleri bir asalet, cömertlik ve azametle; bir şan, izzet (44) ve haysiyetle (45) şereflendirmeni diliyoruz. Öyle ki başkalarının bize bahşedeceği her türlü itibardan ve bize layık göreceği her türlü onurdan bizleri müstağnî kılacak keyfiyette olsun.
***
34.BÂBIN DUASI (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)
Ey izzet ve cemâl sahibi!
Ey izzetine hiçbir elin ulaşıp zarar veremediği ve karşı koyamadığı Azîz!
Ey izzetine karşı her şey tezellülde bulunup itaat eden!
Ey izzetiyle beraber sonsuz olan!
Kendisine iman ve itaatle zilletten kurtulup izzete erdikleri izzet menbaı!
Ey izzeti ebede kadar devam edecek olan ve acz gibi noksanlıklardan her zaman münezzeh ve müberrâ bulunan!
Ey sonsuz kudretiyle sonsuz izzetin sahibi olan!
Ey eşi benzeri olmayan ebedî izzet ve hâkimiyetin sahibi!
İmanın tadına erdikten sonra yeniden küfre saplanmaktan, Senin inayetinle hidayeti bulduktan sonra dalâlet çukurlarına yuvarlanmaktan, İslâm’a intisapla şeref kazandıktan sonra onun dışında başka yollara düşüp alçalmaktan, izzetten sonra zillete dûçâr kalmaktan ve hakk u hakikati kabul ettikten sonra Senin muradına muhalif tavır ve davranışlara girmekten Sana sığınıyoruz.
Kul olup onunla izzet kazananlardan eyle bizi; günahlara dalıp da zillete düşenlerden değil. Seni zikretmenin, Sana şükür ve kullukta bulunmanın tadını gönüllerimize duyur.
***
TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ
KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN
[44- 45] İZZET- HAYSİYET :
“Allah onları, onlar da Allah’ı sever; mü’minlere karşı (fevkalâde) mütezellildirler (tevazu kanatlarını yerlere kadar indirirler), küfür nankörlerine karşı da izzetli (44) (ve satvetli)dirler. Sürekli Allah yolunda mücahedede bulunur ve kınayanın kınamasına da aldırış etmezler.” (Nûr sûresi, 24/36-37) gerçeğinin tam temsilcileri öyle babayiğitlerdir ki; Rabbileriyle baş başa kaldıklarında derinlikleri ihata edilemeyen birer ârif u âbid, dünyaya sözlerini geçirmede de birer erkân-ı harp ve dâhi, mensup oldukları milletin haysiyet ve şerefi (45) adına fevkalâde hassas, töhmet ve suizanna vesile olacak “pes” davranışlardan da olabildiğine uzaktırlar.
[SIR – Sızıntı-Kalbin Zümrüt Tepeleri – Mart 1996 ]
…
Mürîdle irade arasında bir alâka vardır ama, bu daha çok bir iştikak alâkasıdır. Sebeplerin, sathî akıllar nazarında, ilâhî izzet ve azamete (44) perde olması gibi, izâfî bir varlık sayılan insan iradesi de “Dilediğini dilediği gibi yapan” Zât’ın iradesinin gölgesinin gölgesidir. Gölge asla tâbi olduğu gibi, yaratılan iradeler de yaratıcı iradeye tâbidirler. Gölgede vehmedilen parlaklık, canlılık ve câzibenin, aynalara akseden suretlerin parlaklık, canlılık ve câzibesinden farkı yoktur… Ne var ki, yolun başındakiler için bunu anlayıp kavramak pek de kolay değildir.
[İRÂDE, MÜRÎD ve MURÂD – Sızıntı -Kalbin Zümrüt Tepeleri – Şubat 1991]
***
TEVHİDNÂME -BAŞYAZI MÜZAKERESİ
SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN
[44- 45] İZZET- HAYSİYET :
Maalesef, günümüzde yukarıda kısaca temas edip geçtiğimiz zulümlerin hemen hepsi irtikâp edilmekte ve hepsine karşı da sessiz kalınmaktadır. Evet bugün belli kesimlere karşı haksızlık diz boyu; her türden tecavüz, tiranlarınkine denk; karalama, iftira ve tezvir, medyanın eli ve dilinin ulaştığı alan vüs’atinde; şeref, haysiyet ve onurla oynama ahvâl-i âdiyeden; din ve vicdan hürriyetine saygı, seminer ve konferanslardaki bildirilere emanet; demokrasi, ideolojilere göre yorumlanma ibtizaline mâruz; öyle ki, onun adına operasyonlar yapılıyor, ırz çiğneniyor, namus payimâl oluyor, iktidarlar devriliyor, sun’î iktidarlar oluşturuluyor, nesiller asimile ediliyor, “hak” deniyor, bin bir mesâvi işleniyor ve kaba kuvvet temsilcileri dünyanın gözünün içine baka baka tarihte emsali görülmemiş zulümler irtikâp ediyorlar.
…
Bize düşen, bütün benliğimizle bir kere daha Allah’a yönelmek, yüce mefkûremiz adına harekete geçmek ve kusursuz bir sa’y ü gayretle gerilmektir.
[ZÜLUM_ Yeni Ümit Başyazı _Ocak 2005]
…
Fert, muvaffakiyet ve mutluluğunu, içinde yaşadığı toplumun huzur ve güven vericiliğine; toplum da sıhhat ve emniyetini, kendini meydana getiren fertlerin diğergâmlık ve samimiyetine borçludur. Bin bir illetle meflûç ve bencil fertlerden sıhhatli bir toplum meydana gelemeyeceği gibi, arızasız bir toplumun kanatları altına sığınmamış fertlerin de saadeti söz konusu değildir. Fertler, bir kanaviçe gibi toplumu nesceder[1]; toplum da, kendini oluşturan parçaları görür, gözetir ve hususî istidatlarına göre onların yükselip semavîleşmelerine yardımcı olur.
Ancak böyle bir mukavele sayesindedir ki; toplum, dengeli ve ümit verici olabilir; fert de haysiyet ve namusuyla yaşayabilir. Böyle bir toplum içinde, talebe öğrenme fırsatını, âlim de ruhunun ilhamlarını boşaltma imkânını elde eder. Ve yine, böyle bir toplum içinde, kütüphaneler taliplerle dolar taşar ve ilim halk kitlelerine mâl olur; düşünce ibadetlere akseder, ibadetler düşünceleşir. Belde, fazilet beldesi olur, o beldede yaşayanlar da mutlu insanlar…
[VAR OLMA_ Sızıntı- Başyazı _Şubat 1983]