TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (36.BÂB) 

GÜNCELLENME TARİHİ: 12 NİSAN 2020 // 19 ŞABAN 1441 PAZAR

 (TEVHİDNÂME-36):

Allah’ım!

Bizleri öyle özel bir yardım (47) ile takviye buyur ki; Sen’den gayrısından gelebilecek her türlü destek ve yardımdan bizi müstağnî kılacak keyfiyette olsun!

***

36.BÂBIN DUASI  (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)

Ey yardımı en mükemmel ve eksiksiz olan!

Ey herkesin yardımı sadece Kendisinden dilediği Müsteân!

Ey Kendisinden yardım dileyenleri yardımıyla sevindiren Muîn!

Ey inanan kullarını salih amellerinde ve zor anlarında yardımsız bırakmayan Nâsır!

Ey yardımsız kalanların imdadına yetişen!

Ey yardım dileyenlerin imdadına koşan!

Ey her bir kulunu re’fet ve şefkatiyle sarıp sarmalayan ve yardım sadece Kendi kapısında aranan!

Ey yardıma muhtaç olanların yegâne yardımcısı!

Ey yardımcısı olmayanların tek yardımcısı!

Ey yardımı, başka bütün yardımlardan daha hayırlı olan!

“Allah bize yeter; O ne güzel vekildir!” “O, ne güzel Mevlâ ve ne güzel yardımcıdır!” Salih ameller işleyebilmek ve günahlardan uzak durabilmek gibi güç ve kuvvet gerektiren her hâlimiz ve her işimizde lazım olan güç ve kuvvet ancak Allah’ın lütfu iledir.

 “Allahım! Seni zikir, Sana şükür ve güzelce ibadet edebilmemiz için bize yardım eyle.

 Allahım! Adı anılmaya en layık olan Sen, kullukta bulunulmaya en layık olan da yine Sensin. Sensin yardım istenilenlerin en çok yardım edeni, güç sahiplerinin en şefkatlisi, kapısında bir şeyler dilenilenlerin en cömerdi ve verenlerin eli en açık olanı.

“Ey en ince noktalara kadar ihtiyaçları gören, gözeten Allahım! Gizli ve sürpriz lütuflarınla bizim de yanımızda ve yardımcımız ol.

Bütün sebeplerin verasındaki Müsebbibü’l-Esbâb Sen, sühûletle her güçlüğü halleden Sen ve kullarını yardımlarıyla sevindiren inayeti sonsuz yine Sensin. Lütfen ve keremen, işlerimizi kolaylaştır ve sıkıntılarımızdan çıkış yolları göster. Ya Rabbî ve ya İlahî!

Allahım! Senin inayetinle konakladık; Sen konuk ağırlayanların en hayırlısısın. Sana sığındık; Senin yardımın bütün yardımların üstünde ve hepsinin kaynağıdır. Biz de Senin inayet ve yardımınla sırat-ı müstakime eriştik. Her türlü kötü şeyin şerrine karşı Sen bize yetersin Allahım. Duamızı kabule karîn eyle ve bizi lütuf, riayet, bol bağış, ihsan ve cömertliğinle, ayrıca huzuruna ulaştıran terakkilerle sevindir. 

***

TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ

KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN 

 [47] C.HAKK’IN HUSUSİ YARDIMI:

Bazılarına göre

Allahtan bir yardım ve yakında gerçekleşecek bir fetih…” fermanındaki fütûhât, kalblerin inkişafından bütün insanlığın irşad ve tenvîrine kadar çok geniş alanlı bir hakikatin ifadesi; “Biz sana apaçık bir fetih ihsan ettik.” beyan-ı sübhanîsiyle ifade edilen feth-i mübîn, iç derinlik ve enginliği işaretleyen daha büyük bir inayetin remzi; Cenâb-ı Hakk’ın yardım(47) ve zaferi geldiği zaman…”âyetiyle ifade edilen hakikat ise feth-i mutlakı gösteren, o Sevgililer Sevgilisi’ne asliyet planında, ümmetine de zılliyet planında Hazreti Rahmân u Rahîm’in büyüklerden büyük bir ihsan ve teveccühünün îmâsıdır.

… 

Feth-i ilâhîye gelince o, ahsen-i takvîme mazhariyetinin hakkını edâ etmiş hak erine Cenâb-ı Hakk’ın özel bir teveccühü (47) ve bir fazl-ı husûsîsidir. Bu sayede sâlikin kalbinde ve ruhunda öyle bir nur, öyle engin bir mârifet hâsıl olur ki, böyle bir mazhariyet ne iç içe çilelerle ne de başka bir yöntemle kat’iyen elde edilemez. Feth-i ilâhîye mazhar böyle bir hak yolcusu, upuzun erbaînlerle ulaşılabilen “fenâ fillâh” ve “beka billâh maallah” merâtib-i mübarekesine bir hamlede urûca muvaffak olur; olur ve âdeta binlerce kilometrelik bir mesafeyi bir anda katediyor gibi, bir ân-ı seyyâle vücûd-u envere mazhariyeti sayesinde sâniye-i vâhidede nefisten kalbe, kalbden ruha ve ruhtan gayb-ı mutlaka yürür, yürür ve âdeta mukarrabîn meleklerle atbaşı hâle gelir.

[FETH-İ KARÎB, FETH-İ MÜBÎN VE FETH-İ MUTLAK – Sızıntı -Kalbin Zümrüt Tepeleri – Ocak 2011 ]

Sabırla yardım isteyiniz.” (Bakara sûresi, 2/45.) Şayet sabr u sebat eder ve itaatsizlikten sakınırsanız, şunlar da şu dakikada üzerinize geliverirlerse…”( Âl-i İmrân sûresi, 3/125.) Yardım(47) vaad eden beyanlarıyla sabredenlere ilâhî imdadı hatırlatma gibi, Allah tarafından, değişik yönleriyle sürekli nazara verilen çok önemli bir kalbî ameldir.. ve bir zaviyeden de, diyanetin yarısını şükrün teşkil etmesine karşılık diğer yarısının unvanı olmuştur.

Ancak insanın, altından kalkamayacağı musibetler, zor eda edeceği mükellefiyetler ve çoklarının yuvarlanıp içine düştüğü günahlara girme endişesiyle hâlini Allah’a arz etmesi, o çok ağır sorumlulukları için O’ndan yardım istemesi(47)ve günahlardan korkup O’nun sıyanetine sığınması… gibi hususlar da şikâyet olmasa gerek. Şikâyet olması şöyle dursun, böyle bir tavır çok defa şahsın niyet ve düşüncesine göre tazarru, niyaz, tevekkül ve teslimiyet bile sayılabilir.

[SABIR – Sızıntı -Kalbin Zümrüt Tepeleri – Haziran 1994 ]

 

 ***

TEVHİDNÂME -BAŞYAZI MÜZAKERESİ

SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN  

 [47] C.HAKK’IN HUSUSİ YARDIMI:

İşte hullet yolu böyle nurefşan bir atmosferde seyahat etmektir ki, bu güzergâhın yolcularına da nisbî, izâfî hullet erbabı denir. Bu evsâfı kâmil manada ihraz eden hakiki anlamda bir ‘halîl’dir. Ondaki maiyyet ve muhabbet duygusu, tevekkül ve teslimiyet hissi, yüzündeki tebessümünden bütün aza ve cevârihine kadar her halinde kendini hissettirir. Böyle bir halîl, kötülükleri iyilikle savar.. kaba davranışlara karşı mukabele-i bilmisil mülahazalarına girmez.. bir meltem gibi eser, hep ihsan şuuruyla oturur kalkar.. sadece kendisini tutup destekleyenlere ve ona iyilikte bulunanlara değil, gayz ve nefretle köpürüp duranlara karşı dahi karşılık verme hakkını kullanmaz. Kullanmak bir yana en bayağı şeylerle üzerine gelmelere mukabil فَصَبْرٌ جَمِيلٌ وَاللّهُ الْمُسْتَعَانُ عَلَى مَا تَصِفُونَ“Artık bana düşen, güzelce sabretmektir. Sizin bu anlattıklarınız karşısında yardımına müracaat edilecek sadece Allah var.”(Yusuf sûresi, 12/18)deyip aktif bir sabırla kaderin tecellisini beklemeye koyulur. Bunlar, hullet ruhunun olmazsa olmazlarından sayılır ki Hazreti Halîlürrahmân bu yüksek ufkun “müşârun bilbenân” bir gözdesidir.

[KENDİYLE YÜZLEŞMEDE PEYGAMBER UFKU (3) _ Çağlayan-  Başyazı _Nisan 2018]

Allah da bu samimi hak yolu yolcularını yollarda yüzüstü bırakmıyordu. Vâkıa bütün selefleri gibi, bir kısım hazımsız mütemerridlerce onların da önleri kesilmek isteniyor, değişik karalama kampanyalarıyla itibarsızlaştırma densizliklerine başvuruluyor, sürekli köpürüp duran haset ve kıskançlık hissiyle Allah’ın onlarla yaptırdığı müspet şeylere karşı yıkma hamleleri de eksik olmuyordu. Hatta küfrün yaptırmadığı hususlar şeytanları sevinçten şahlandıracak şekilde onlara karşı revâ görülüyordu ama onlar bütün bu olumsuz hamlelere “Bu yolda yürüyenlerin kaderi” deyip, olanları “radian billâhi” iksiriyle tuz-buz edip, oluşturdukları alternative yöntemlerle hız kesmeden yürüyorlardı. Hak hoşnutluğu ufkuna doğru. Onlar yürüyor, zaman büzülüyor, zemin onların ayaklarına yüz sürme mahviyetiyle soluklanıyor. Böylece mebde’deki sızıntılar birer çağlayana dönüşüyor; ümitler, yeni ümitler ufkuyla daha bir derinleşiyor; çiseleme şeklindeki rahmet damlaları sağanak yağmurlara inkılap ediyor; kayıplar kuşağı gibi görünen atmosferde sürpriz kazanımlar yaşanıyor; zulmetler sarmalında hırıltılar duyulmaya başlıyor ve beklenmedik bir kısım ışık tayfları kırık gönüllere iç içe şehrâyinler yaşatıyor. Selim his, selim mantık ise, dudaklarından dökülen, “Gamı, tasayı bırak iraden canlı ise, Bir gün kat etmiştin o aşılmazları böyle; Ümit kaynağı olmuştun herkese, Ve şimdi ben susuyorum, sen söyle…” terennümüyle, işi sükût dilinde hikmete emanet ediyor ve “Allah doğruların yardımcısıdır!” diyor.

[BiR KÜSÛF DAHA SONA ERERKEN _ Çağlayan- Başyazı _ Nisan 2017]