TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (43.BÂB) 

GÜNCELLENME TARİHİ: 20 NİSAN 2020 // 27 ŞABAN 1441 PAZARTESİ

 (TEVHİDNÂME-43):

Allah’ım!

Yüce katından bizleri “ledünnî tezkiye (57) ile serfiraz kıl, nefislerimizi pîrupâk eyle ve bizlere verilen negatif duyguların da hayır istikametine çevrilmesini lütuf buyur! Öyle ki, başkalarının bizleri pâka çıkarmalarına, bizleri tezkiye etmelerine gönül bağlamaktan bizleri müstağnî kılsın!

***

43.BÂBIN DUASI  (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)

Ey Yüce Zâtı bütün noksanlardan müberrâ olan ve nefisler ancak  tezkiyesiyle arınan Zekiyy!

Ey fazl u ihsanlarda bulunan ve her şeyi bütün incelikleriyle bilen Hafiyy!

Her şeye en yakın şahit Sen, en yakın koruyucu da yine Sensin. Nefislerin önüne geçer ve perçemlerden yakalarsın. İnsanların yaptıklarını yazar ve ecellerini takdir edersin. Kalbler sırlarını Sana açar, dolayısıyla her gizli Sana ayandır.

Nefis muhasebesine, zamanımızı salih amellerle değerlendirmeye ve şüpheli şeylerden uzak durmaya bizi muvaffak kıl.

 

***

TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ

KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN 

 [57] LEDÜNNÎ TEZKİYE :

Dar bir çerçevede nefis; ruh, can, hayat, var olanın kendisi, insanın özü.. negatif konumuyla, insan mahiyetinde bulunan, âlem-i emirden, şeytanın tesir sistemi, santrali, şeytanlardan gelen menfi sinyallerin çözüm elemanı, mekanizması.. ve Cenab-ı Hakk’ın insana özel teveccühü, ferdin hususi azm u gayreti, dinî kural ve disiplinlere hassasiyetle riayeti, evrâd u ezkâra titizlikle devam ve temadisi, kalb ve kafa eşliğinde kendini sık sık kontrol etmesi, kontrol edip tezkiyeye başvurması(57)  ve emsali iç müşahedeler ile mahiyet-i insaniyede değişebilen ve değişip latîfe-i rabbâniyeye refakat ufkuna yükselen bir uzv-u memdûh u mezmûmdur. 

[ FARKLI MERTEBELERİYLE NEFİS (1) _ Çağlayan-  Kalbin Zümrüt Tepeleri _MAYIS 2018 ]

Halvette esas olan, ruhun tasfiyesi, nefsin tezkiyesi (57)   ve vicdan sisteminin bütünüyle Cenâb-ı Hakk’a teveccüh ederek, O’nun maiyyetine ermesidir. Böyle bir teveccüh ve maiyyete erme neticesinde hak yolcusunun bir kısım vâridlerle desteklenmesi, ilham esintilerine mazhariyeti, hatta “bî kem u keyf” Hak’la söyleşmesi –ki, erbabı ona “necvâ” der– gibi hususlar, tamamen onun cehdine ve samimiyetine lütfedilen birer mevhibe-i ilâhiyedir; gaye değildirler, istenilmeleri de suiedebdir.

 Aslında, sâlikin “erbaîn”lerle gerçekleştirmeye çalıştığı halvet, onu kalbî, ruhî, hissî ve şuurî tezkiye (57) ve tasfiyeye ulaştırması açısından tamamen “celvet” adına ve hak yolcusunu irşada hazırlama hesabınadır.

[ HALVET VE CELVET _ Sızıntı-  Kalbin Zümrüt Tepeleri _Şubat 2000 ]

 

Terbiye ve tezkiye mahrumu nefse (57) karşı, şer’î disiplinler çerçevesinde kapalı kalma, cismanî arzuları Hak sevgisi ve âkıbet endişesiyle zapturapt altına alma ve istidadı ölçüsünde nefehât-ı ünse her zaman açık bulunma… kalbi ve ruhu koruma adına birer sera sayılırlar. Aslında bu, bir ölçüde takva düşüncesi yörüngesinde yaşama demektir ki, o da haram ve şüpheli şeylerden uzak durmanın yanında, şüpheli olabileceği endişesiyle bazı mubahları dahi terk etmekten geçer. Bu, nefsanî ve cismanî arzular itibarıyla مُوتُوا قَبْلَ أَنْ تَمُوتُوا “Ölmeden evvel ölünüz!fehvasınca, nefis ve enâniyet cihetiyle ölüp kalbî ve ruhî ufuk açısından da bir “ba’s-ü bade’l-mevt”e erme demektir.

[ ÇİLE-2  _ Çağlayan-  Kalbin Zümrüt Tepeleri _Aralık 2019 ]

 

 ***

TEVHİDNÂME -PIRLANTA MÜZAKERESİ

 [57] LEDÜNNÎ TEZKİYE :

Yalnız unutulmamalı ki, bu seviyeye sabahtan akşama ulaşılamaz. Uzun ince bir yoldur bu. Sağlam bir niyetten sonra seçilen yolda sürekli temrinat ister. Bir seviyeye ulaştıktan sonra da aynı çizgide fasıla vermeden devam ister. “Şu noktaya ulaştım, benim işim bitti” diyemez insan, dememeli. Zira bu yolda bugün yapılan şey, yarın yapılacak şeyin başlangıcıdır. Öncekiler sonrakilerin derinlik kazanmasının hem nedeni hem de sonucudur.

Şöyle düşünmeli insan; “Elhamdülillah, ben şu mevzuda nefsini tezkiye etmemek suretiyle bir tezkiye duygusuna ulaştım. Demek ki devamlı öyle yapmam lâzım. Nefsimi sıfırlamak suretiyle sıfırın kıymetsizliğini anladım. Sıfırın kıymetsizliği ise beni sonsuzun kıymetini kavrama ufkuna ulaştırdı. Öyleyse ben bu hali, bu bakış açısını muhafaza etmeliyim.”

Evet, insan kendini sıfırlamadan sonsuza açılamaz. Allah’ın üzerindeki mevhibelerinden herhangi birisini nefsine isnad ettiği zaman çok yüksek bir kulenin başından çok derin bir kuyuya düşer. Bu düşünce yapısına sahip bir insanın terakki etmesi de mümkün değildir. Defalarca ifade ettiğimiz gibi, insan başını kaldırıp İsrafil’in azametli heykelini bile görse kendisini bir kuyunun dibinde sukût etmiş olarak görmüyorsa baş aşağı düşüyor demektir. Bu açıdan sürekli bir operasyona, sürekli bir muameleye -ki ehlullah kulun Allah ile münasebetine “muamele” demişler- ihtiyaç var.

[MUHASEBE KUŞAĞI _ Pırlanta Eserler – ]

… 

Cenâb-ı Hakk’ın, üzerine yemin ettiği şeylerden biri de nefs-i levvâmedir. Allah Teâlâ, Kıyamet Sûresi’nin ikinci âyetinde “Hayır hayır, kasem ederim sürekli kendini kınayan o nefse!” (Kıyamet, 75/2) buyurmaktadır. Bu âyetten dolayı, biz de bir yazıda nefs-i levvâme için “bu saflardan saf rûh” ifadesini kullanmıştık.

“Hayvanî nefis” de diyebileceğimiz insan benliği, terakkiye her zaman açıktır. O, terbiye ve tezkiye ile nefs-i emmâreden levvâmeye, oradan mulheme, mutmainne, râdıyye, merdıyye ve sâfiye diyegeldiğimiz nefis mertebelerinde seyahat edip zirvelere yürüyebilir. Levvâme, yedi nefis mertebesinden ikincisidir. Daima kötülüğü emreden, çirkinlik ve günah karşısında rahatsız olmayan nefis, nefs-i emmâredir. Onun bir basamak üstü diyebileceğimiz nefs-i levvâme ise yer yer sürçse, günaha girse de, kendini bir muhasebeye tâbi tutar ve günahtan rahatsızlık duyar. Günah, nefs-i levvâme sahibinin gönlünde ıstırap, nedamet ve vazgeçme duygusu hâsıl eder ki bu da seyr u süluk adına bir mertebedir.

[KALB VE RUHİ HAYAT _ Pırlanta Eserler – ]