TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (44.BÂB)
GÜNCELLENME TARİHİ: 22 NİSAN 2020 // 29 ŞABAN 1441 ÇARŞAMBA
(TEVHİDNÂME-44):
Allah’ım!
Dergâh-ı izzetinden; bizlere vakar, ciddiyet ve ünsiyet bahşet; ruh ufkunda dalgaların dindiği ve sükûnun hükümferma olduğu, gaybî varidatla kalbin oturaklaştığı, sürekli temkin içinde ötelerin kollandığı ve üns esintilerinin soluklandığı “sekine” pâyesiyle bizleri serfiraz eyle! Bunun da ötesinde kalbî hayat adına gel-gitlerin bütün bütün sona erdiği, tam oturaklaşma ve itminanın hâkim olduğu “tuma’nine ufku”yla(58) bizleri şereflendir! Öyle ki, bu lütfun sayesinde Sen’den gayrı her türlü vesileye dilbeste olmaktan müstağnî kalabilelim!
***
44.BÂBIN DUASI (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)
Ey yakîn ufuklarında dolaşanlar bir tek Kendisiyle sükûn ve huzur bulan!
Ey kalblerin ancak yakınlığıyla sükûn ve itmi’nana erdiği.
Dehrin musibetlerine karşı muînimiz ol. Dünya hayatının çetin imtihanlarında kayıplar yaşamamıza müsaade etme. Üzerimize sağanak sağanak sekîne indir.
Yine Senin o lütuflarınla harekete geçen şeyler benim için sükûnet bulsun. Bulsun da, kendimi bütün yönelenlerin yöneldiği noktada bulayım. Bütün dağınıkları toplayayım.
Allahım! İrademizi bizi Sana ulaştırma hazzıyla donat. Bize Seninle ünsiyetin huzurunu yaşat.
Ruhumuzu zikrinle itminana erdir. Bizi rıza ve rıdvan urbasıyla donat. Kabul makamlarına alarak müşerref eyle.
Ey kalblerin ancak yakınlığı ve nurlarıyla sükûn bulduğu, mahlûkatın sadece lütuf ve iyilikleriyle hayatlarını devam ettirebildikleri ve mevcûdâtın yalnız yardım ve inayetiyle ayakta durabildiği Yüceler Yücesi Rab!
Sana yakınlık bütün ruhlara huzur, topyekün sevinç ve saadetlerin revh ü reyhanı, felaha ermenin ünvanı, gönül rahatlığına ulaşmak isteyenlerin rahatıdır.
Sübhansın Rabbim, titreyen kalbler ancak Senin zikrinle itminan bulur ve zararlardan kurtulur.
Gönül tokluğu, iffet, hilm ü rıfk, silm ü selâmet, sıhhat, genişlik, itminan ve afiyet gibi güzelliklerden bizi cüdâ düşürme.
Altından kalkamayacağımız fitnelere maruz bırakmak suretiyle bizi imtihan etme Allahım!
***
TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ
KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN
[58] TUMA’NİNE UFKU; VAKAR CİDDİYET ÜNSİYET TEMKİN VE SEKİNE :
Sekîne; sükûn kökünden, vakar, ciddiyet, mehâbet, ünsiyet; ya da dalgaların dinmesi ve onun sakinleşmesi mânâlarına gelir ki, hafiflik, huzursuzluk, kararsızlık ve telaşın zıddıdır.
“Tuma’nine”(58) veya itminan, tam sükûn, tam oturaklaşma ve kalbî hayat adına gel-gitlerin bütün bütün sona ermesi şeklinde tarif edilmiştir ki, bu da, itminanın sekîne üstü bir hâl olduğunu göstermektedir. Sekîne, nazarî bilgilerden kurtulup gerçeğe uyanma mevzuunda bir başlangıç ise, “tuma’nine” (58) bir nihâî nokta ve bir son duraktır.
Sekîneye mazhar ruhlarda, yer yer ters akıntılar kendisini hissettirebilir, ama “tuma’nine” (58) de her şey rayına oturmuşluk içinde cereyan eder; kalb tıpkı bir kıble-nümâ gibi sürekli Hak hoşnutluğunu gösterir, vicdan ibresinde de en küçük bir sapma olmaz.
“Tuma’nine”(58), insanın sebepler üstü ve vasıtalar ötesi bulunmasının unvanıdır. Akıl, tabiatüstü seyahatini bu mertebede noktalar.. ruh, bu noktaya ulaşınca dünya kaygılarından kurtulur.. his, bu sihirli konakta bütün aradıklarını bulur ve damla iken derya olur.
[ SEKÎNE VE TUMA’NÎNE VEYA İTMİNAN _ Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Nisan 1991 ]
…
Böyle bir heybet ve min veçhin haşyet eri, oturuşunda-kalkışında, bakışında ve konuşmasında, gayr-i iradî iç ihsasların, ihtisasların tembih ve sevkiyle hep O’nun huzurunda bulunuyor olma vakar ve ciddiyetini sergiler.. sürekli temkin (58) soluklar.. cismanî zevklerini sınırlandırır ve kontrol altına alır.. aşk u iştiyak-ı likâullahı bulandıracak hâl ve davranışlardan uzak durur.. bütün ihsas sistemlerini, şeytan, nefs-i emmâre ve âsâb-ı beşeriyeye karşı koruyan nöbet kahramanı bir “uyûn-u sâhire” nöbetdarı gibi göz kırpmadan hep tetikte bulunur.. duyup hissettiği ekstra varidâtı O’nun tecellîleri mülahazasıyla O’na verir ve O’ndan bilir..
[DAR BİR ÇERÇEVEDE HEYBET _ Çağlayan – Kalbin Zümrüt Tepeleri _TEMMUZ 2017 ]
…
Hizmet erleri ise, bunlara karşı, Hazreti Eyyûb “sekine” ve temkiniyle(58), “Allah verdi, Allah aldı!” deyip farklı güzergahlarda yollarına devam edeceklerdir ve ediyorlar da!.. Zira onlar, bu türden şeylerle karşılaşacaklarını bilerek bu yolu seçmişlerdi.
Biliyorlardı ki, şeytan ve nefs-i emmâre dürtülerine açık tezkiyesiz ruhlar, dün olduğu gibi bugün de tahribatlarına devam edecek.. insanî ve İslâmî değerleri ihya etmek isteyen diriliş erleriyle uğraşacak..
[ ÜNS MÜLAHAZASINA İCMÂLÎ BİR BAKIŞ _ Çağlayan- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Ağüstos 2017 ]
***
TEVHİDNÂME -PIRLANTA MÜZAKERESİ
SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN
[58] TUMA’NİNE UFKU; VAKAR CİDDİYET ÜNSİYET TEMKİN VE SEKİNE :
Geleceği kendi derinlikleriyle duymak, anlamak, şimdilerde hülya gibi görünse de, o bir gerçektir; ama, inanç, ümit, azim ve kararlılıkla beslenen bir gerçek. Hülyalarımızdaki bu gerçeğin en belirgin özelliği ise, herhalde, birkaç asırdan beri elimizden kaçırmış bulunduğumuz huzur, itminan ve sükûnetin avdet etmesi olacaktır. Bunlara “geleceğin belirgin özelliği” dedim; çünkü günümüzde en çok özlenen onlar. Evet bu ülkede motor gürültüleriyle delik deşik edilen, klakson sesleriyle yırtılan, radyo çığlıklarıyla paramparça olan ve silah seslerinin tehdidi altında bulunan, katil âvâzı ve mazlum iniltileriyle, her zaman sinelerimizin rikkatinde kendini hissettiren ve bizim de en çok özlemini çektiğimiz şey, işte bu huzur, sükûn ve itminandır. Seneler var ki, arzu ve hülyalarımızın onlarla buluşma anlarını bir lezzet gibi duyuyor, bir güzel koku gibi teneffüs ediyor ve bir mûsıkî gibi yudumluyoruz.
[HÜLYALARIMIZDAKİ YARINLAR _ Sızıntı- Başyazı – Temmuz 1995 ]
…
Bu hülyalı sükûn içinde nerede olursanız olunuz, öteler ve ötelerin vâridâtı hep sizinle beraberdir.. uğradığınız her yerde ötelerin incilerini toplar ve her zaman onların başınıza yağdığını hissedersiniz.. evet evinizde.. obanızda.. iş yerinizde.. halvetinizde, celvetinizde ışıklarını, renklerini tıpkı bir gökkuşağı gibi ufkunuzu tutmuş görür ve kendinizi sürekli bir semavî “tâk” altında yürüyor sanırsınız.. sanır da, aydınlık sevgiyle beraber, vuslat aşk içinde bir gümüş fanustan sızıyor gibi, dünyevî ve maddî âlemlerin ziyalarını bastıracak şekilde ve âdeta bir ışık tufanı gibi her yanınızı sarar, her yana füsun ve hayal dolu hüzmelerini salar ve her şeyi kendi dalga boyuyla bürür.
[DÜNYAMIZIN LEDÜNNİLİĞİ _ Sızıntı- Başyazı – Nisan 1995]