TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (51.BÂB)
GÜNCELLENME TARİHİ: 25 NİSAN 2020 // 02 RAMAZAN 1441 CUMARTESİ
(TEVHİDNÂME-51):
Allah’ım!
Allah’ım! Mâsivânın saptırmasından, yoldan çıkarmasından bizleri koruyacak-kâmil manasıyla- bir istikâmet-i tâmme (65) talep ediyoruz.!
***
51.BÂBIN DUASI (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)
Yâ Asdeka’s-sâdikîn…Ey doğruların en doğrusu,
Ey dilediğini doğru yola ulaştıran Hâdi,
Ya Rabbelâlemîn ve ya Erhamerrâhimîn ve ya Ekramelekramîn! Hadd ü hesaba gelmez günahlarımdan ve isyanlarımdan da yine Senin afv u mağfiret deryana iltica ediyor ve bir kez daha “el-emân, el-emân” diyorum.
Bilerek ya da bilmeyerek işlediğim zulümlerden ve başkalarına verdiğim eziyetlerden dolayı el-emân, el-emân!
İstikametimi koruyamayıp başkalaştığım için el-emân, el-emân! Allah, bize istikamet-i tâmme ihsan eylesin.
Ey Kudreti Nihayetsiz Allahım! Bütün varlığın harekâtını tanzim eden sadece Sensin. Sen dilemeden hiçbir nesne, hiçbir şekilde hareket edemez; Senden bizim bütün hareketlerimizi rızan istikametinde ve takva dairesinde tutmanı diliyoruz
Ya Rahîm ü ya Rahman, ya Hannân ü ya Mennân! Ayaklarımızı her zaman istikamet üzere sabit eyle ve bizi selâm ve esenlik yurdu olan Cennet’inle şereflendir!
Ey Allahım! Takvayı bize azık kıl. Cehd ü içtihadımızı dinin istikametinde eyle. Tevekkül ve itimadımız sadece Sanadır. Bizleri istikamet yolunda sabit tut. Kıyamet günü bizi nedametle kıvrandıracak duygu, düşünce, söz ve fiillerden bizi dünyada uzak eyle.
***
TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ
KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN
[65] İSTİKÂMET-İ TÂMME :
İstikamet; tabiat mertebesinde mükellefiyetleri yerine getirmek, benlik mertebesinde hakikat-i şeriata muttali olmak, ruh mertebesinde marifete açılmak, sır mertebesinde de ruh-u şeriatı zevk etmekten ibaret görülmüştür.
Bu mertebeleri bihakkın görüp gözetmenin ne kadar güç olduğunu anlatması bakımından o en büyük Ruh ve Mânâ İnsanı’nın: “Hûd suresi ve benzerleri iflâhımı kesip beni yaşlandırdı.” sözü –ki “Emrolunduğun gibi dosdoğru ol.” âyetine işaret buyuruyorlardı– ne mânidardır!
…
Hâlinde istikamet olmayan hak yolcusunun bütün sa’y ü gayreti boşa gideceği gibi, israf ettiği zamandan ötürü de böyle birinin her zaman sorgulanması söz konusu olabilir. Yolun başında, neticeye ulaşmak için istikamet şart ve bir yol azığıdır;(65) sülûkün nihayetinde ise, Hakk’ı bilmenin bedeli, Hak marifetine ermenin de şükrüdür ki vacip sayılır. İşin başında zikzakların yaşanmaması, yol esnasında ferdin kendini murakabesi, nihayette de O’nunla alâkalı olmayan bütün düşünce ve davranışlara karşı kapanması, istikametin önemli alâmetlerindendir..
[İSTİKAMET _Çağlayan- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Ocak, 2020 ]
…
Kul, her zaman istikametin tâlibi olmalı, keşf ü kerametin değil; zira istikameti isteyen Allah, harikulâdelere dilbeste olan da kuldur. Bizim gönül kaptırdıklarımız mı, yoksa Allah’ın istedikleri mi..?
İstikamet, ehl-i hak arasında bilinegeldiği şekliyle çok defa âdiyattan sıyrılarak, “yedullah” kuşağında “kadem-i sıdk” (65) üzere yaşamaktır ki, burası aynı zamanda ilâhî eltâfın sağanak sağanak olduğu bir harikalar iklimidir. Bu iklimde çiçekler hiç solmaz.. burada yamaçlar kar-kış bilmez.. ve burada hep baharlar tüllenir durur ki “(Allah Teâlâ şöyle buyurur: İnsanlar ve cinler) eğer Allah’ın yolunda dosdoğru yürüselerdi, onlara bol yağmur verir, rızıklarını bollaştırırdık.” (Cin sûresi, 72/16)
Efendimiz (sav) bir başka beyanlarında ise: “Her sabah insanoğlunun uzuvları lisana karşı: ‘Bizim hakkımızda Allah’tan kork; zira sen müstakim olursan biz de müstakim oluruz; sen eğri-büğrü olursan biz de eğriliriz’ derler.”( Tirmizî, zühd 60; Ahmed İbn Hanbel, el-Müsned 3/95.) diye önemli bir mevzuu ihtarda bulunur.
[İSTİKAMET _ Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Eylül, 1993 ]
—
İbnü’l-vakit olma, sâlikin, yaşadığı anın gereklerini çok iyi düşünerek, faaliyetlerini Allah nezdinde en evlâ ve en faydalı sayılan işlerden başlamak suretiyle, en küçük bir zaman parçasına pek çok iş sıkıştırarak, Hakk’ın bahşettiği imkânları, ilâhî mevhibeler adına yedi veren, yetmiş veren, yedi yüz veren.. tohumlar gibi değerlendirmeye çalışmasıdır ki; bu bir mânâda ilâhî vâridât ve işaretlerin geldiği kaynağa yönelme ve istikametle aktif beklemeye (65) geçerek Hakk’a tahsis-i nazar edip, iradesini Hazreti Murad’ın iradesine bağlamak suretiyle vaktin ve hâlin bulunmadığı noktaları kollama demektir.
[VAKT _ Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Eylül, 1996 ]
***
TEVHİDNÂME -PIRLANTA MÜZAKERESİ
SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN
[65] İSTİKÂMET-İ TÂMME :
Gerçek mü’min her işini Hak ism-i şerifiyle irtibatlandırarak yerine getirmeye çalışır. Her faaliyetinde hakkın esas olduğu mülâhazasıyla hareket eder. Hakka bağlı kalmayı bir zimmet borcu bilir ve bunu da bir cebr-i lütfî esprisi içinde değerlendirir. Her zaman dopdolu hak saygısıyla yaşar; onunla oturur kalkar; hakkın zıddı sayılan fâni, zâil ve aldatıcı şeylere kıymet-i izafiyeleri ölçüsünde bir değer atfetse de, yine de bunlar karşısında duruşunu ona göre belirler. Aksine bâki ve dâimî olanı, istikamet ve hüsn-ü akıbet vaad edeni, her zaman O’nu hatırlatanı, O’ndan açık ve net bir şeyler ifade edeni, kendi tarifi içinde hakka uygun düşeni, ruhta sürekli hak mülâhazaları uyaranı arar ve her zaman Zât-ı Hakk’ın belirlediği hak eksenli yolda yürümeye çalışır; imanı hak, ameli hak, muamelesi hak, sözü hak, duruşu hak ve davranışları hak şehrâh gibi bir genişlikte yürür her zaman Hakk’a ve Hak rızasını hedefleyerek “Yâ Hak!” der, aşar aşılmazları.
[HAK KELİMESİ VE ÖTESİ _ Sızıntı – Başyazı – Ocak 2004 ]
…
Evet geçmişten suyu, geçmişten havası ve altın çağların kanaviçesi üzerinde örgülenen bu dünyada, hoyratlık, kabalık, hırs, tûl-i emel, münakaşa, cidal, hıyanet, ihanet, yalan, gadir, zulüm, irtikâp, ihtilas yoktur.
Bu dünyada civanmertlik, incelik, dirilme azmi, yaşama sevgisi, mülâyemet ve diyalog, hakka karşı saygılı olma, emanet duygusu, vefa hissi, doğruluk ruhu, adalet ve istikamet düşüncesi vardır.
Bu dünyanın insanları hakikî mânâdaki kin, nefret ve kavgayı lügatlerinden söküp atmış; hayatlarını sevgi, yumuşaklık ve insanlarla münasebet üzerine kurmuşlardır.
Onlar çevrelerindeki insanları oldukları gibi kabul eder; farklı anlayış, farklı yorum ve farklı davranışları, vuruşma vesilesi görme yerine, düşünce enginliklerini sergileme fırsatı bilerek insanlara insanca yaşamanın varyantlarını gösterirler.
[HÜLYALARIMDAKİ YARINLAR _ Sızıntı – Başyazı – Eylül 1994 ]