TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (50.BÂB) 

GÜNCELLENME TARİHİ: 25 NİSAN 2020 // 02 RAMAZAN 1441 CUMARTESİ

 (TEVHİDNÂME-50):

Allah’ım!

Dosdoğru yaşayabilmemiz için Yüce dergâhından öyle bir “sadakat (64)  ile bizleri serfiraz kıl ki, Sen’den gayrısının bize yön vermesinden, mâsivâ’nın bizleri saptırmasından ve bizlere bakış inhirafı yaşatmasından bizleri emin kılsın!

***

50.BÂBIN DUASI  (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)

Ey sadakat ve doğruluk timsali sıddıkların ve iyilik ve hayra kilitlenmiş birr ü takva erlerinin Rabbi!

Allahım!

Nurunla bizi dosdoğru yola hidayet eyle ve huzurunda hep sadâkatle kullukta bulunma payesini bize de lutfet!

Ey Cennet ve Cehennem’in Rabbi! Ey bütün peygamberlerin (alâ nebiyyina ve aleyhimüsselâm) ve diğer salih kulların Rabbi! Ey sadakat ve doğruluk timsali sıddıkların ve iyilik ve hayra kilitlenmiş birr ü takva erlerinin Rabbi!

Bizleri de sadakat tahtına oturttuğun, marifetinle donattığın, kalblerini aşkınla yakıp tutuşturduğun, bakışlarını mâsivadan tecrit edip bütün bütün Zâtına yönelttiğin, gönüllerini muhabbetinle doldurduğun, nezdindeki güzelliklere karşı içlerinde rağbet uyandırdığın, lisanlarını ve gönüllerini tesbih ü zikirle zinetlendirdiğin, hamd ü şükür yoluna sevk ettiğin, her an ibadet ü tâatla meşgul ettiğin, salih amellere muvaffak kılmak suretiyle iyiler zümresine ilhak eylediğin, vicdanlarına münacaatının hazzını duyurduğun ve adanmış insanlar hâline getirdiğin makbul kullarından eyle.

Ey rahmet, re’fet, şefkat ve keremi sonsuz olan Yüceler Yücesi Allahım! Her sözünde sıdk ve sadâkatin zirvesini temsil eden Senin Nebîn ve Resûlün Efendimiz Hazreti Muhammed’e salât eyle…

Ve ey Âlemlerin Rabbi, onlara getirmiş olduğumuz bu salât ü selâmlar hürmetine bizi de doğruluk, sadâkat, güven ve emniyet timsali insanlar zümresine dâhil eyle.

 

***

TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ

KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN 

 [64] SADAKAT :

İnsan, rahm-ı mâderde iken bu hususların hiçbiri söz konusu değildir. Onun dünyaya gelişi ve gelişimiyle potansiyel olarak, nefis, “emmâre bi’s-sû” halini alabilir. Hak-aşina bir yuva, nezih bir ortam, bir mürşidin devreye girmesi ve Hakk’ın ekstra inayet ve riayetiyle istikamet ve sadakat (64) güzergâhında yürüme imkânı elde edildiğinde de bir basamak atlayarak/atlatılarak “nefs-i levvâme” atmosferine yükselebilir.

Nefs-i mutmainnenin bir mefkûre ve gaye-i hayal haline getirip düşlediği hususlar ise, hep derin bir istikamet ve sadakat şuuru(64), tevekkül-i tâm cehdi, teslim-i tâm azmi, tevazu ve mahviyet düşüncesi, ihlas-ı etemm gayreti, hamd ü şükür şiarı ve zikr-i dâim olmazsa olmazı şeklinde özetlenebilir. 

[FARKLI MERTEBELERİYLE NEFİS (5) _ Çağlayan- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Eylül, 2018 ]

 …

Kur’ân, değişik âyetleriyle, gerçek mü’min olmayı, insanın söz ve davranışlarından iç âlemine kadar her hâl ve tavrını sıdka göre dizayn etmesine ve sadakat (64) etrafında örgülemesine bağlamıştır.

Evet, en büyük sadakat (64), Rabbin rubûbiyetine rızada, İslâm’ın ilâhî sistem olarak kabullenilmesinde ve Ruh-u Seyyidi’l-Enâm’ın rehberliğine teslimiyettedir. Gerçek insan olmanın yolu da bu çok ağır, çok zor sorumluluğu yüklenmekten geçer. 

[SIDK _ Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Şubat, 1994 ]

 …

Sadakat (64), peygamberlik âleminin en birinci vasfı, ihlâs ise en nuranî buududur. Başkalarının hayat boyu elde etmek için uğraşıp durdukları ihlâsa onlar doğuştan mazhardırlar. Kur’ân-ı Kerim nebi ihlâsını anlatma sadedinde: “Şüphesiz o ihlâsa erdirilmişti.” ferman-ı sübhânîsiyle bu önemli mazhariyeti ihtar eder.

Sadakat (64) ve ihlâs, enbiyâ-i izâm için hayatî birer sıfat oldukları kadar, dava-i nübüvvetin temsilcileri için de su kadar, hava kadar önemli birer vasıftırlar. Bu iki hususiyeti elde etmek ve bu nuranî iki kanatla kanatlanmak, onların en ehemmiyetli güç kaynaklarındandır.

[İHLAS _ Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _ Temmuz, 1992 ]

 ***

TEVHİDNÂME -PIRLANTA MÜZAKERESİ

SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN  

[64] SADAKAT :

Seni vefalı, seni hasbî, seni şuurlu ve seni hep becerikli tanıdık. Atmosferine sığınan kemlik görmedi. Sen sadakat ve samimiyetin bestesi oldun. Gönül verdiklerinin ağlamasıyla ağladın; gülmeleriyle de güldün. Onlar için inledin ve onlar için sevindin. Yüce gönlüne ve yukarılarda pervaz eden ruhuna, maddiyat ve dünyalar kement olamadı. Pürvefaydın, yürektendin..!

Kafdağı’ndan ağır bir yükün altına girerken, ne yaptığının şuuru içinde ve kararlı idin. Onun için ne yolların sarplığı, ne de önüne çıkan kan-revan deryalar, sende gevşeklik, sende yılgınlık ve sende vefasızlık meydana getiremedi. Bir karasevdalı gibi girdiğin bu yolda, “Girdik reh-i sevdaya; bize onur, bize gurur lazım değil.” demiştin..!

[NERDESİN  _ Sızıntı – Başyazı – MART 1981 ]

… 

Evet, şimdilerde yürüdüğümüz yolların bizi ulaştırdıkları meydanlardan, rıhtımlardan ümitlerimizde yaşattığımız enginliklere açılacağımız inancıyla –bütün bir toplum olarak öyle olmasak da– tıpkı Cennet yamaçlarında tenezzühe çıkmış gibi, ruh iklimimiz itibarıyla şevk ü tarab içindeyiz. Çok yakın bir gelecekte, güneş, ay ve yıldızlar bizim yamaçlarımızda, hayâ, iffet, vefa, sadakat, ilim aşkı, araştırma ruhu çiçekleri üzerinde doğup batacak. Gelip geçtiğimiz her yerde, bizim için kurulmuş bir tâk gibi hep gök kuşağının altında yürüyecek ve iç içe güzellikler yudumlayıp geçeceğimiz günler dizi dizi yollarda. Evet her yüzde tertemiz iffet duygusu, her sinede aşk u şevk feveranı, her tavırda ayrı bir uhrevî derinlik duyacağımız ve bir temâşâ zevkiyle güzellikten güzelliğe koşacağımız; koşup ak bahtımıza tebessümler yağdıracağımız günler, horozu ötmüş şafaklar gibi ufkun beri tarafında.

[KARAMSARLIĞA BİR NEŞTER _ Sızıntı – Başyazı – Eylül 1998 ]