TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (73.BÂB) 

GÜNCELLENME TARİHİ: 10 MAYIS 2020 // 17 RAMAZAN 1441 PAZAR

 (TEVHİDNÂME-73):

Allah’ım!

Bizleri öyle bir istiğnâ duygusuyla (91) serfiraz kıl ki, başkalarına el açıp dilenmekten bizleri müstağnî bıraksın ve bize ihsanda bulunduğunla yetinmeyi bizlere müyesser kılsın!

***

73.BÂBIN DUASI  (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)

Ey Kendisine el açanların ihtiyaçlarını en güzel şekilde is’âf edip yetiştiren!

Ey istiğna ile hareket ederek başkalarına yüz suyu dökmeyen ve Rabbilerinin gınasına itimat eden kullarını iğna eden!

Allahım!

Yüce Rabbim, tevfîkini bize yâr et.. sıyanetini esirgeme –ki zaten esirgemek Senin şanından değildir.. içimizi dünyanın mülevves yüzüne karşı istiğna hisleriyle doldur.. ikram ve ihsanından gelecek bu afv ü afiyete mukabelede bulunabileceğimiz enginlikte şükür hisleri, insanlar karşısında serfürû ettirmeyecek ve onlara el açtırmayacak kadar da istiğna duygusu istiyoruz.

Allahım! Ve Senden, başkalarına karşı gönül tokluğu ve istiğna diliyoruz.

Allahım! Müstağniye karşı müstağni bir duruş sergilemeye muvaffak kıl. Fakat Sana karşı fakr u ihtiyaç hislerimiz artırdıkça artır.

Allahım! Fazlınla bizi Senden başkasına yalvarıp yakarmaktan müstağni kıl.

Allahım! Fazl u rahmetinle, gönüllerimizi Senden başka her şeyden müstağnî tut.

Allahım! Bizi başkalarından öyle müstağnî eyle ki, Sana olan fakr u ihtiyacımız hep sabit olsun.

Allahım! Bizi başka bütün taleplerden müstağni kıl ve bize, bizim zenginliğimizin Sana olan fakr u ihtiyacımızdan olduğu şuurunu duyur.

***

TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ

KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN 

 [91] İSTİĞNÂ DUYGUSU : 

Zira, kendini Allah’a adamış bir hakikat eri, aynı zamanda bir kanaat ve istiğna (91) insanıdır. O, aç ve susuz kaldığı zamanlarda dahi, açarsa derdini sadece Allah’a açar ama kat’iyen halka arz-ı ihtiyaçta bulunmaz ve bulunmak da istemez. Dervişin, “kapı eşiği” mânâsına gelmesi, insanlara karşı zillet gösterme anlamı itibarıyla değil, Allah karşısındaki tevazuu, mahviyeti ve kendini sık sık sıfırlayarak, maddî-mânevî üzerinde taşıdığı değerlerin izafîliğini vurgulaması açısındandır. Onun, insanlara karşı aynı alçak gönüllülüğü göstermesi de Yaratan’dan ötürü, özü ve mahiyetindeki ilâhî cevherlerle başlı başına antika bir Hak sanatı olması itibarıyladır.

[DERVİŞ_Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _ Haziran, 2000 ]

Telbîs erinin yürüdüğü cadde sapasağlam bir tahkik yolu, hedefi Hak rızası, meşrebi açık-kapalı halktan istiğna(91) ve iç dünyası her an ayrı bir murâkabe ile hep sürpriz derinlikler peşinde ve yükselişler adına dur-durak bilmeyecek kadar heyecanlı; halkın içinde Hak’la beraber olmanın temkinini aksettirecek kadar da engindir.

[TELBİS_Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _ Şubat, 1998 ]

 ***

TEVHİDNÂME -PIRLANTA MÜZAKERESİ

SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN  

 [91] İSTİĞNÂ DUYGUSU : 

Bu itibarladır ki, şimdilerde, her zamankinden daha ziyade gönül hikâyeleri dinlemeye muhtaç olduğumuzun idraki içindeyiz ve onlarda Hazreti Mesih’in soluklarının dirilticiliğini görüyoruz. Dünya var olduğu günden bu yana, her zaman semalar ötesi âlemlerde pervaz edip yol alan tâli’liler, hep bu, tenini aşmış, beden kaydından kurtulmuş, melekler gibi kanatlı, ruhanîler gibi buudlu ve sürekli gönlünün derinliklerinde yaşayan ruh insanları arasından çıkmıştır. İki cihanın dizginlerini elinde tutan bu gönül erleri, herkesin kapı kapı dilencilik yaptığı dönemlerde, Cennet servetlerinin sergilendiği tepelerde dolaşmış; istiğna soluklamış, istiğna ile gerilmiş ve istiğna ile kanatlanmışlardır. Ne dünyanın tozu toprağı onların ufkunu karartmış, ne de Cennetlerin rengârenk imrendiriciliği başlarını döndürebilmiştir.

[GÖNÜL _Sızıntı – Başyazı – Ağustos 1990]

Her zaman yüzün yerde olsun, Hakk’ın sana olan lütuflarını, başkalarına karşı tefâhur vesilesi yapma; aksine, onu muhtaçlara verilen avanslar gibi gör, ücretini peşin almış olmanın hicabını duy! Eğer kalkıp da, hizmet ve gayretlerini, hakkınmış gibi başkalarının teveccühüne bağlarsan, döner, çevrenden iltifat beklemeye başlarsın. Bu ise tedavisi çok zor ve herkesi senden ürkütüp kaçıran öyle bir hastalıktır ki, ısrar ettiğin takdirde, her gün maksadın aksiyle tokatlar yer ve insanları kendinden uzaklaştırmış olursun.. şayet gönül huzuru istiyorsan o, istiğnâ, tevazu, mahviyet ve kanaattedir. Kendini büyük görenler, kendinde olağanüstü yetenekler vehmedenler, herkesten teveccüh bekleyenler, hırsla çalımla oturup kalkanlar, huzur yolunda olsalar da, bir gün mutlaka huzursuzluğa kurban giderler.

[BİR SORGULAMA_Sızıntı – Başyazı – Ocak 2000 ]

… 

Evet O, indiği günden beri, onca muhalif rüzgâra, beklenmedik soğuğa, buza ve vakitsiz yağan kara, yer yer sertleşen atmosfere, değişen şartlara rağmen hep orijinini koruyup semavî kalabilmiş tek kitaptır. Bundan dolayıdır ki Kur’ân, ne zaman kendi lisanıyla heyecan köpüren sinelerden yükseliverse, ruhlarımızda âdeta semadan henüz inmiş bir ilâhî sofra ve Cennet’ten gelmiş bir demet turfanda hurma hissini uyarır; ne zaman O, özündeki cevherleri etrafa saçsa, inanmış gönülleri bütün dünyevî servetlere karşı istiğna ufkuna yükseltir.

[KUR’AN’IN SİHİRLİ UFKU_Sızıntı – Başyazı – Temmuz 1999 ]