Rahman ve Rahim Allah’ın adıyla…
Allahım! Bütün hamd u senâlar, âlemlerin Rabbi Allah’a mahsus ve O’nun hakkıdır. Efendimiz Hz. Muhammed’e, durulardan duru ehl-i beytine, kerem ve cömertlikte hep ilk saffı tutmuş ashabının cümlesine salat u selam olsun.
Allahım! En faziletli salâtını, en kâmil ve mükemmel tahiyyâtını ve en güzel selâmlarını, nübüvvet divanının açılış ve kapanış mührü, fâtih ve hâtimi, risalet semasının güneşi, en parlak nur, en temiz sır, havz ve kevserin sahibi, mahşer gününün mücessem şefaati, melek ve insanların efendilerinin efendisi, Hakk’ın halka karşı hücceti, sultan-ı enbiya, burhan-ı asfiya, Âlemlerin Rabbi’nin habibi, seyyidimiz ve mevlamız Hazreti Muhammed (sallallahu teâlâ aleyhi ve sellem) üzerine ve âli, ashâbı, zürriyeti, müminlerin anneleri olan ezvâc-ı tâhirâtı ve kıyamete kadar O’nun ve onların (rıdvanüllahi aleyhim ecmaîn) yoluna tâbi olanlar üzerine eyle. [1]
Resûl-i Ekrem Efendimiz hatırına bizi bağışla, bizi yarlığa ve bize merhametinle muamele et.
“Seni andık, seni düşündük; Allah Teâlâ’ya senin kadrini yüceltmesi için dua ve dilekte bulunduk.” “Bizi de nurlu halkana al ey Allah’ın Resûlü!..”
Senin nezd-i ulûhiyetinde kıymeti olan bütün Salih kullara ilmin ve mâlûmâtın adedince salât ve bereket ihsan eyle ve dualarımızı onların hürmetine kabul buyur.
İçinde bulunduğumuz şu günün evvelini sulh ü salah, ortasını felah, sonunu da her bakımdan muvaffakiyetli kıl. Senden dünyanın da, ahiretin de hayrını diliyoruz, ey Merhametliler Merhametlisi!
Ey bütün istek ve dilekler Kendisine ulaşan!
Ey her şekva ve arz-ı hali duyan!
“Ey kalbi kırıkları maiyyetiyle şereflendiren!
Ey ‘Gönlü mahzunların yanındayım!’ buyuran!
Ey ihsan ve atiyyeleri bol olan!
Ey hediyeleri çok geniş olan!
Ey her varlığın rızkını ulaştıran!
Ey bela ve musibetleri kaldıran!
Ey her yana değişik mahlûkatından ordular yollayan!”
Ey hata, kusur ve günahları bağışlayan!
Ey esaret hayatı yaşayanları hürriyetine kavuşturan!
Ey Gariplerin Sahibi… Ey Mazlumların Sahibi… Ey Mağdurların Sahibi… Ey mahkumların Sahibi…”
Masumiyetine rağmen hürriyeti gasp edilen bütün kardeşlerimizi bir an evvel hürriyetlerine kavuştur!
Mağdur kardeşlerimize öyle bir lütufta bulun ki; göz görmemiş, kulak işitmemiş ve beşer tasavvurlarını aşkın, Şânına yakışır bir iltifat-ı Sübhâniye ile onları serfirâz kıl!”
“Allah’ım! Bu mazlumları, mağdurları, zâlimlerin, münafıkların şerrinden muhafaza buyur!”
Haklarını, imkanlarını iade buyur!.. Onlar, bir kısım mutasallıtların, mütegalliplerin, mütemelliklerin tasallutuna, saldırısına, tahakkümüne maruz kaldılar; o zalimlerin ve münafıkların ellerinden onları kurtar! Ve onları salıver!”
“Ey esaret hayatı yaşayanları hürriyetine kavuşturan! Onları da hürriyetlerine kavuştur!..” “Onları eski hallerine, güzel durumlarına yeniden iade buyur!..
“Tasavvurları aşkın, sürpriz şekilde salıver Allah’ım! Ne olur?!. Ey mutlika’l-usârâ!..”
(TEVHİDNAME-122): Allah’ım! Tutuklanan, hapsedilen ve derdest edilen “mescûn” kardeşlerimize; tevkif edilen, işinden alıkonulan ve hürriyeti kısıtlanan “mevkuf” kardeşlerimize; darda bırakılan, kendisine sebepler üstü bir yardım elinin uzanmasına muhtaç olacak şekilde üzerinde baskı kurulan “muzdarr” kardeşlerimize; gadre ve haksızlığa uğramış, hak ettiği imkanlar zorla elinden alınmış “mağdur” kardeşlerimize; hak etmediği muameleye tâbi tutulan ve zâlimin gaddar eliyle zulme maruz bırakılan “mazlum” kardeşlerimize, tez zamanda serbest kalmalarını ve hak ettikleri hürriyet ve imkanlara kavuşmalarını lütfeyle. Öyle ki, bu lütfunun keyfiyeti, Sen’den gayrı “mâsivâ”dan gelebilecek iyiliklerden müstağnî kılacak ölçüde olsun!
…
Ey sırları bilen, fısıltıları işiten, zarar ve belaları def’ ü ref’ eden Allahım! Ey Merhametliler Merhametlisi! Rahmetinden işlerimizde bize de fereç ve mahreçler lutfet. Ey her varlık yalnız Yüce Zâtına kullukta bulunan, herkes sadece Kendisine hamd eden, bitip tükenmişler bir tek Kendisine sığınan, bütün kaybedilenler yalnız Yüce Zâtından talep edilen, kapısının tokmağına dokunanlara kapısı hiçbir zaman kapanmayan, hükümleri reddedilemeyen, Yüce Zâtı asla kıyam ve kuûd, hareket ve cümûd gibi yaratılmışlara mahsus hallerle tavsif edilemeyen Ulu Allahımız!
Ey mahzun kullarına fereç ve mahreçler ihsan ederek onların hüznünü gideren Allahımız! Bizim tasa ve hüzünlerimizi de gider. “Ey “yardım, yardım!” diye nida eden kullarına yardımlar gönderen Allahımız! (3 defa)” “Ey inayeti sonsuz! Bize de inayet et! (3 defa)” “Ey kullarının her istek ve ihtiyacına yeten Kâfî! (3 defa)” “Ne göktekiler ne de yerdekiler için Senden başka ilah yoktur. Ya Rab! Ya Rab! Ne olur, bizim istek ve ihtiyaçlarımızı da karşıla. (3 defa)” Korkup çekindiğimiz bela ve musibetlerden bizi halâs eyle. Bütün tasalarımızı izale buyur. Ey kederli kullarının tasalarını gideren! Ey bir inayet eli gözeten kullarına eşsiz inayetiyle yardım eden! Ey yalnız Kendisine kullukta bulunup, yine yalnız Kendisinden yardım beklediğimiz Yüceler Yücesi!
Ey Rabbimiz! Senin icabet etmediğin bütün arzu ve hayaller boştur; Senin neticeye ulaştırmadığın gayretler de hep boşa çıkar. Yolcusunu Sana ulaştırmayan yollar dalâletten başka bir şey değildir ve o yollardan birine bir kere düşen -şayet Senin inayetin olmazsa- bir çıkmaza girmiş olur. Melce-i Hakîkî Sensin ve iltica da yalnız Sanadır. Yalnız Senin yüce dergâhına sığınılır.
Ey maksut ittihaz edilenlerin en kerîmi ve kapısında el açılanların en cömerdi olan Allahım! Yüce dergâhına iltica ediyoruz. Omuzlarımızı çökertecek, sırtımızı bükecek kadar günah yüküyle huzuruna geldik. “el-eman, el-emân” diyor, bu yığın yığın günahların hacâletinden bizi kurtarmanı diliyoruz.
Rahmet ve şefkati, doğru yolda yürüyenlerin sığınağı olan Yüce Rabbimiz! Sen, çaresizlik ve ızdırar içerisinde kapısına varılanların en kerîmisin; Senin kereminden öte kerem yoktur. Senin sadık kulların başkalarının kapılarını aşındırmaya asla tevessül etmez, sadece Senin yüce nezdindeki kıymetler üstü armağanları arzularlar. İşte bu mülahazaları şefaatçi yaparak biz de huzuruna geldik ve huzurunda dileniyoruz:
Ey kullarının gözlerini marifet meşcereliklerine açan ve lisanlarını hamd ile coşturan Merhametliler Merhametlisi Allahım!
Keder ve tasaların gelip kalbimizi yıpratmasına müsaade etme.
Arzularımızın gerçekleşmesi için gayret gösterirken bâtıl yollara düşmekten bizi koru ve işlerimizi de, ömrümüzü de hep güzelliklerle neticelendir! [2]
Ey her zaman temiz ruhları lütuflarıyla sevindiren, hayatını takva yamaçlarında sürdüren gönül erlerinin korkularını izale eden ve kullarının ihtiyaçlarını en münasip şekilde is’af buyuran Sultanlar Sultanı!
Ey Yusuf Peygamberi kölelikten kurtaran Ulular Ulusu!
Sen öyle yüce bir sultansın ki, dergâhında kapıcı bulunmaz; zaten Senin bir kapıcıya ihtiyacın da yoktur. Sen bir vezire, bir yardımcıya da asla muhtaç değilsin. Senden başka bir rab olmadığını ve Senin el açıp yalvarılacak yegâne mabûd olduğunu bütün kâinat türlü türlü lisanlarla fasılasız haykırıp durmaktadır.
Ya Rab! Hiç ayrılmadan Senin dergâhının önünde bekleyenler ve ısrarla el açıp yalvaranlar, Senden başka değil sadece lütuf ve ihsan görürler.
Allahım! Senin gücün her şeye yeter. Ne olur, Habîbin Hazreti Muhammed hürmetine, ehl-i beyti ve ashâbı hürmetine bizi de umduklarımıza nâil eyle! [3]
Bütün borçlu kullarına nefes aldıran Allah Sübhan’dır; O, topyekün noksanlardan pak ve müberrâ, ehl-i dalâletin bâtıl fikirlerinden münezzeh ve muallâ ve kainatın bütün eksikliklerinden mukaddes ve muarrâdır.
Hüzne mağlup düşmüş mahzunlara fereç ve çıkış yolları gönderen Allah Sübhan’dır.
Kayıtların mahkumu olmuşları, bağlı oldukları kafes ve zincirlerden çıkaran Allah Sübhan’dır.
Uçsuz bucaksız denizlerde ve küçücük pınarlarda sular akıtan Allah Sübhan’dır.
Hazinelerinin bilgisini “kâf” ile “nûn” arasına derceden Allah Sübhan’dır.
“Bir şeyin olmasına hüküm verince sadece “ol” der, o da derhal oluverir.” hakikatinin yegâne sahibi Allah Sübhan’dır.
“Sübhan’dır, münezzehtir O Zât ki, her şey üzerinde hâkimiyet elindedir. Ve… hepinizin de dönüşü, O’na olacaktır.” [4]
***
“Ey darda kalanların, canı gırtlağına dayananların, dergâh-ı ulûhiyetinin kapısının tokmağına dokunanların çağrılarına icabet buyuran Allah’ım!
Hâl-i pür-melâlimiz Sana ayân.. canlarımız gırtlakta ve son kelime dudakta. Hak duygusunun gönlümüzde hâsıl ettiği heyecan ve hafakandan, bâtıl duygu ve düşüncesine karşı koyma cehdi ve gayreti sebebiyle, yeryüzü bütün genişliğine rağmen daraldıkça daraldı; sadırlarımız ve nefsimiz bizi sıktıkça sıkmaya başladı.
Ne olursun bizlere tez zamanda ferec ve mahreç nasip buyur! Sensin yegâne sığınağımız ve ümit kaynağımız!..”
Allahım,
Dünyanın dört bir bucağında iman ve Kur’ân meşalesini tutuşturup hep canlı tutmaya çalışan kadın-erkek bütün kardeşlerimize, arkadaşlarımıza ve dostlarımıza da –yukarıda zikrettiğimiz salih kullarına tabî olarak- salât ü selâm eyle ve bereketinle lütufta bulun.
Hâlihazırda gönüllerimiz paramparça, mahzun ve kederli. Ne olur, maiyyetini bizlere duyur! Bizi bize terk etmek suretiyle bizleri mahvettirme!”
“Kırıklarımızı sarıp sarmala.. yaralarımızı iyileştir.. ve kırık döküklerimizi gider!..”
Allahım,
Şu icabet saatlerinde başta Büyüğümüz olmak üzere kardeşlerimizin, bacılarımızın, arkadaşlarımızın, her türlü sıkıntı ve zorluk içindeki kardeşlerimizin ve ailelerinin dualarını kabul eyle; rahmet ve bereketini üzerimizden eksik etme..
***
Sonsuz “Lâ havle velâ kuvvete illa billahilaliyyilazîm” ile huzuruna geliyor, hamd ü senalarımızı arz ediyor ve dualarımızı kabul buyurmanı diliyoruz.
Yakarışlarımıza icabet buyur, Rabbimiz!
Ya Rahmân, ya Rahîm, ya Zelcelâli ve’l-ikrâm!
Zat’ın, azametin, ululuğun, Ulûhiyetin, Rubûbiyetin hakkı için.. Sıfât-ı Sübhâniye’nin hatırı ve şefaati için..
Esmâ-i Hüsnâ’n hürmeti ve şefaati için..
İsm-i A’zam’ın hürmeti ve şefaati için..
Hazreti Muhammed Mustafa’nın hürmeti ve şefaati için..
seçkinlerden seçkin ve en hayırlı kulların enbiya/evliya hürmeti ve şefaati için duamızı kabul buyur.
Bu şerefli ve mübarek isimlerin hürmetine, latîf ve celîl sıfatların hatırına Sen’den Efendimiz Hazreti Muhammed’e ve O’nun mübarek aile fertlerine salât ve selam etmeni diliyoruz.
Amin
[1] Muhammed ibnü’l-Hanefiyye’ye (r.a.) Ait Bir Salât ü Selam
[2] Hazreti Ali’nin (k.v.) Fereç Duası
[3] Hazreti Ali’nin (r.a.) Sıkıntı ve Tasaların Bertaraf Olması İçin Okuduğu Münacaatı
[4] İmam Ma’rûf el-Kerhî (k.s.) Hazretleri’nin Fereç Virdi