ZAT-I ULUHİYETİNİN TANITILMASI İÇİN

AKADEMİK/ ENTELEKTÜEL BAKIŞA

OLAN İHTİYACIMIZ

KATRE

“Başta Uluhiyet, Tevhid, Nübüvvet hakikatleri olmak üzere İman erkanını günümüzün nesillerine duyurma entelektüel ve akademisyenler için bir gaye-i hayali olmalıdır.

“Bu meseleleri bir araya gelerek ele almaları daha uygun olur.

Hakikatleri akademik ağızla takdim gerekli. Bu işe dilbeste olur gönül verirlerse realize edilebilir.”

***

“Teknolojik imkanlar da kullanılarak hayatın kolaylaştırılması adına çok farklı şeyler yapılıyor.”

“Ama asıl mesele Cenabı Hakk’ın ihsan ettiği tüm bu imkanları onun Zat-ı Uluhiyetinin tanıtılması için kullanabilmektir.”

“Akademik bir üslupla, mastır doktora yapıyor gibi bu hakikatler üzerine çalışma yapılabilir. Üstadımız bu meselelerle ilgili kendi döneminde yapılabileceğin on katını yapmış.”

 ***

MÜZAKERE ÇALIŞMASI:

ZAT-I ULUHİYETİNİN TANITILMASI

İnsan hakikaten Zât-ı Uluhiyeti hâzır ve nâzır görüyor gibi olsa, hâzır ve nâzır duyuyor gibi olsa, baktığı her şeyde O’nun tasarrufât-ı Sübhâniyesini temâşa etmeyle arkasında Ef’âl-i İlahiyeyi, Esmâ-i İlahiyeyi, Sıfât-ı Sübhâniyeyi temâşâ ediyor gibi olsa, adımını atarken hep dikkatli ve “O, beni görüyor!” mülahazasıyla atsa, yine de bunlara kanaat etmemeli; “Daha yok mu?!” demeli, sürekli onun üzerine bir şey koymalı!..[1]

Tefekkür; sürekli sebep-sonuç arası gel-gitler yaşamak Bir sebebe bakmak, bir sonuca bakmak ve bütün bunların hepsinin Cenâb-ı Hak’tan geldiğini görmek…

Kendi çağına göre, değişik ilimlerin o gün ifade ettiği şeylerin dilini kullanarak,

      • O günün insanlarına Zât-ı Ulûhiyeti gösterme,

      • O’nun tarafından görülüyor olma ufkuna insanları yönlendirme [2]

İnsanın heyecanlı olacağı yerler olduğu gibi sakin, sabırlı ve temkinli olması gereken yerler de vardır.

Mesela bir mü’minin, baştan sona kadar dinin bütün emirlerini yaşama, yaptığı amelleri iç ve dış dinamikleriyle tastamam eda etme, Allah rızasını kazanma, Zât-ı Ulûhiyet’i herkese tanıtma, insanlarla Allah arasındaki engelleri bertaraf ederek kalblerin Allah’la buluşmasını sağlama, sorumlu olduğu hizmetleri yerine getirme, elli farklı handikapla karşı karşıya kalsa, elli defa plân ve stratejileri alt üst edilse ve bütün tabyaları işgal edilse yine de “vira bismillah” deyip yeniden hizmete koyulma gibi mevzularda dopdolu bir heyecan ve gerilime sahip olması gerekir.

Çünkü kalbin, yapılan davranışların yanında olması, eda edilen amellere iç heyecanların katılması hakiki Müslümanlığı anlama ve yaşama adına çok önemlidir. [3]

—  

AKADEMİK/ ENTELLEKTÜEL BAKIŞ

Ele aldığı meseleyi ilim ve hakikat aşkıyla derinlemesine araştıran, tetkik eden, etraflıca bilen ve elde ettiği o bilgiyi medenî cesaretiyle ifade edip ortaya koyabilen hakikat yolcusuna biz entelektüel diyoruz.

Fakat bu denli önemli bir mevzunun öyle kolay bir iş olmadığının da hiçbir zaman hatırdan çıkarılmaması gerekir. Meselâ birkaç asırdan beri çok ciddi seviyede, üst üste ağır tahribatların yaşandığı bizim toplumumuz içinde, değil bu seviyede bir entelektüel kadro yetiştirmek; zihin ve fikir dünyası itibarıyla inhiraf ve çarpıklıklardan kurtulmuş, duygu ve düşüncede istikamete ulaşmış sıradan insanların yetiştirilmesi mevzuunda ıslahat bile oldukça zordur ve ciddi bir zamana vâbestedir.

Dolayısıyla bu meselenin öncelikle rasyonelce ele alınıp öyle değerlendirilmesi icap eder.

Fikrî durgunluk ve donukluk çok daha gerilere götürülebilir. Hazreti Pîr, meseleyi biraz daha gerilere götürür ve ilim ve düşünce hayatımızda kapıların üzerimize kapanmaya başladığı tarihi, hicrî beşinci asra bağlar.

O dönemden sonra ise, eskilerin yazdıkları âsâr-ı bergüzîdeyi değerlendirmek suretiyle onlara haşiye ve şerh koymakla iktifa etmişiz.

Tabiî sadece bununla yetinince de derin düşünce, derin tedebbür ve derin tezekkürün önünü kesmişiz.

Fünun-u müspete, ulum-u diniye ve kalbî ve ruhî hayat birbirinden uzaklaşıp her biri bir yana savrulmuştur. Oysaki bunlar bir vahidin üç yüzü gibidir.

Üçünü bir araya getirirseniz on güzellik meydana gelir ve onları tam bir imtizaç içerisinde inkişaf ettirirseniz yüz güzelliğe ulaşırsınız.

Maruz kaldığımız uzun bir duraklamanın ardından elit ve entelektüel bir sınıf yetiştirme yolu oldukça çetin ve meşakkatlidir.

Fakat bütün bu zor ve olumsuz şartlara rağmen milletimizin yeniden ihyası, yeniden ruhunun âbidesini ikame etmesi adına;

      • bilmesi gerekli olan şeyleri doğru bilen,

      • doğru bildiklerini müsait ortamlarda haykırabilen

      • yani gerektiğinde bir bulut gibi gürleyen,

      • gürleyip bir rahmet yağmuru gibi sağanak sağanak aşağıya boşalan

insanlara ihtiyacımız var.

“Günümüzde hadisler bilgisayarlara yüklendiğinden, bilgisayar tuşuna tıklar tıklamaz aradığımız hadis hemen karşımıza çıkıyor.” şeklinde bir düşünce geçebilir. Fakat hemen ifade edeyim ki, bu ilim değildir.

Evet, bir meseleyi bir yerden tıklayıp alma, fişleme, fişlediği meseleleri kitaplara geçirme, sonra onu jürilere arz etme hakiki mânâda ilim değildir.

Asıl mesele, ele aldığı konuları selef-i salihin gibi değerlendirmeye tabi tutacak seviyede işin özüne ve ruhuna vâkıf olabilmektir.

Evet, mevcudu hafife almamakla beraber, şu an, eğitim telakkimizde; lise, üniversite ve araştırma merkezlerinde çok ciddi bir reforma ihtiyacımız olduğu açık bir gerçektir.

Bu açıdan temel değerlerimize zıt bütün yol, yöntem ve usulleri kritiğe tabi tutmalı ve süzgeçten geçirmeliyiz.

Şimdi durum böyle olunca dinimizin bize emrettiği hakikat aşkı için biz nasıl koşturmalıyız, nasıl fedakârlıkta bulunmalıyız, onu sizin iz’an ve insafınıza havale edip geçmek istiyorum.

Bundan dolayı kanaatimce bilim sahasında yapılan bir yarışmada ceht ve gayret gösteren her çalışma takdir ve taltif edilmeli, hiç kimse eli boş geriye gönderilmemelidir. [4]  

HAKIKAT AŞKI

Zerreden seyyârâta her şeyin dayandığı/dayanacağı bir hakikat vardır ve onun kendine has evsâfıyla tanınması da her insan için bir vecibedir. İşte böyle bir vecibeyi derin bir iştiyak ve alâka ile takip etmeye “hakikat aşkı” denir.

Topyekün varlık, eşya ve hâdiseleri hallaç ederek her nesnenin özüne, esasına, mahiyetine muttali olma hissi, heyecanı, cehdi, gayreti ve tutkusu da diyebileceğimiz böyle bir aşk, Hakikatler Hakikati’ne ulaşmanın da en emin yoludur. [5]

Allah’a giden yollar mahlûkatın solukları sayısıncadır: İnsan, kâinat, eşya ve hâdiseleri okuyabildiği takdirde zamanla, uzak-yakın çevresindeki her şeyin dili çözülüverir; her nesne ona kendi konum ve mânâsıyla alâkalı çeşit çeşit kasideler sunmaya başlar; içini döker, Yaratan’a işaretlerde bulunur ve arkasındaki engin mânâlarla onun ufkuna ışıklar, gönlüne de inşirahlar salar:

Elektronlar, atomlar, o harikulâde faaliyetleri, muntazam hareketleri ve baş döndüren âhenkleriyle; moleküller, kendi mini dünyalarında muvazzaf birer memur gibi çelik-çavak ve nizamî faaliyetleriyle; protoplazma, çekirdeği ve onu çevreleyen zarıyla tıpkı bir konak, bir saray mükemmeliyetindeki mahiyet ve işleyişiyle; kalb, mide, ciğerler ve böbrekler, ifa ettikleri yüzlerce vazifeleriyle; dimağ, ruha bağlı ve Yaratan’ın emriyle ortaya koyduğu binlerce aktivitesiyle; vicdan mekanizması, latîfe-i rabbâniye, zihin, irade ve şuur gibi farklı derinlikleriyle; insanoğlu, iman, mârifet, muhabbet, aşk u şevk, kurbet, vuslat unvanları altında Yaratan’la münasebetleriyle; karada-denizde milyarlarca canlı, farklı farklı yaratılışları, yaşama serüvenleri, eko-sistem içindeki yerleri, kendi aralarındaki yardımlaşmaları, belli maslahatlar çerçevesinde sınırlı mücadeleleri, ama mutlaka umumî âhenge hizmetleriyle; yerküre, güneşle olan o hassas ve incelerden ince münasebeti, onunla arasındaki mesafesi ve bir zırh, bir sera gibi çepeçevre onu kuşatan atmosferi, bu havakürenin ihtiva ettiği farklı farklı nispetlerdeki gazları, yaşamaya müsait konumu, donanımı ve bağrından fışkırtılan vâridâtıyla; güneş, o ürperten görünümü, başları döndüren enerjisi, harareti, ziyası, arz üzerindeki canlı-cansız her şeyle alışverişi ve değişik dalga boyundaki şualarıyla; büyük-küçük bütün kâinatlar, aynı mânâ, aynı muhtevadaki azametli hâlleri, gönüllere ra’şeler salan derinlikleri ve gelip vicdanlara akan hikmet ve maslahatlarıyla herkese hakikat adına türlü türlü mesajlar sunmakta, hakikate ulaşma yolunda ruhları şahlandırmakta ve tefekkür edebilenlere doyulmaz dakikalar yaşatmaktadırlar.

***

İşte, bütün bu mesajları duyup anlayabilmek için hakikat aşkı ve ilim iştiyakı lazımdır.

***

[1] Bamteli: ÇAĞIN FÜTÜVVET RUHU_10/03/2019

[2] Bamteli: ÇAĞIN FÜTÜVVET RUHU _10/03/2019

[3] Kırık Testi: GAYRETULLAH _31/03/2019

[4] Entelektüel ve Diriliş _28/02/2011.

[5] Bilginin Transferi ve Hakikat Aşkı_24/01/2011.