MÜZAKERELİ BAMTELİ OKUMALARI

“SADÂKAT İKSİRİ” VE “DURAĞANLIK ZEHRİ”

BÖLÜM-4

 “SADAKAT İKSİRİ” YOL ANALİZİ-2

  • EY ADANMIŞ!   “Zâlim, Allah’ın bir kılıcıdır. Allah, onunla intikam alır,  fakat sonra döner, zâlimden de intikam alır.” Evet, size musallat olan zâlimler, Allah’ın sizin başınızda kavis çizdirdiği kılıçtır!
  • EY ADANMIŞ! “Neden onlar gelip bize musallat oluyorlar?!.” demekten daha çok “Acaba ne ettik ki14 bunlar başımıza geliyor[14]  ?” diyerek kendimizle yüzleşip [4]  

İnsan olarak onu da düşünürüz:

  1. “Neden insanlık varken, diş gösteriyorlar?
  2. Neden insan olma varken, ısırıyorlar?
  3. Neden seviyeli insan olma varken, salya atıyorlar?” Bunlar insanın aklından geçebilir.
  1. Onların da kalb selameti15 adına, düşünce selameti [8]   adına Allah’tan hidayet16 talep etmek lazım!
  2. EY ADANMIŞ! Ama daha çok kendimize bakmamız[14]   lazım:

Acaba ne ettik ki14 Allah, bu zâlimleri, fâsıkları, hainleri bize musallat etti?!.”

  • EY ADANMIŞ! Onun çâre-i yegânesi de bir kere daha tecdîd-i biatte bulunarak Cenâb-ı Hakk’a teveccüh etmek17ten geçer.
    • “Ey Yüce Rabbimiz, biz yalnız Sana güvenip Sana dayandık. Bütün ruh u cânımızla Sana yöneldik ve sonunda Senin huzuruna varacağız.” (Mümtehine, 60/4)
    • Devam edin “Allah bize yeter. O, ne güzel vekildir.” (Âl-i Imrân, 3/173)
    • Devam edin“O ne güzel Mevlâ, ne güzel Yardımcı’dır!” (Enfâl, 8/40)
    • Kur’an’da yok fakat virdlerde var “Sen ne güzel Rab’sın!”deyin.
    • Evet,Ne güzel Rab’sın Sen Allah’ım, ne güzel dostsun Sen, ne güzel yardımcısın Sen, her duamızı işitip icabet buyuran ne güzel Semi’sin Sen, bütün kusur ve günahlarımızı örtüp bağışlayan ne güzel Settâr ve ne güzel Gaffâr’sın Sen!..” deyin!.

 [14]: ŞUBAT 2018 // BAŞYAZI: “KENDİYLE YÜZLEŞMEDE PEYGAMBER UFKU (1)”

Ama yine de onlara bakıp kendimize gelme adına, bir cüret de olsa bir şeyler söylemenin ne ettik ki14 bunlar başımıza geliyor una inanıyorum. Zannediyorum bu paragrafı, “Cenab-ı Hak onların bu yüce hissiyatlarının bir damlasını da bize lütfeylesin!” dileğiyle noktalama uygun olacaktır.

***

[15]: EKİM 2017 // ORTA SAYFA: “KALB VEYA LATÎFE-İ RABBÂNİYE”

Bu tür hususlar O’nun için asla söz konusu olmasa da, başkaları için her zaman bahis mevzuu olabilir. “Bel’am”ların, “Bersîsa”ların ciğersûz akıbetleri meydanda ve bu tepetakla gidiş onlara mahsus da değil; tarihin kirli sayfalarına bakıldığında, bu menkıbe kahramanları türünden bir hayli dalalet rekortmenine rastlamak mümkündür.

Hâsılı, selamet-i akıbet ve selamet-i ahiret ancak ve ancak kalb-i selime15 vaadedilmiştir. Evet …. da açılmaz kapıları açacak bir sırlı anahtar varsa o da kalb-i selimdir.

***

[16]: HAZİRAN 2017 // ORTA SAYFA: “HİDAYET”

Hangi seviyede olursa olsun, mümin; konum, pozisyon ve idrak ufkuyla alakalı kendisine lütfedilen  hidayet16 bir ilk mevhibe bilip “Hel min mezîd?!.” diyerek gözü hep ötelerde, ötelerin de ötesinde olduğu takdirde, verene minnet, şükür ve saygı, verileceğe de çağrı ve talepte bulunmuş olur.

***

[16]: OCAK 2018 // BAŞYAZI: “İSTİKAMET ÂBİDELERİ”

O’nun miracı namaz kafiyeli, namazları da miraç edalıydı. O, salât unvanıyla bu yerdeki miraca yürürken bütün tavırlarında ihsan televvünleri belirir, varıp Hak karşısında el pençe divan durunca da dudaklarından, yapılacak ameliyenin “beraat-i istihlal”i nev’inden, şu mübarek sözler dökülürdü: “Allahım, Melik’sin, Senden başka ilah yoktur. Sen benim biricik Rabbimsin; ben ise Senin kulunum. Nefsime zulmettim; günahımı itiraf ediyorum, -Ey Canlar Canı, hangi günah?!.- bütün günahlarımı bağışla; Senden başkası onları yarlığayamaz.. beni ahlâk-ı haseneye  hidayet16 buyur; zira ancak Sen hidayet16edersin!.”  Bunlar, bizleri de o ufka çağırma niteliğinde şeyler; Allah bizi de o hidayet-i tâmme16 ye mazhar buyursun…

***

[17]: OCAK 2018 // BAŞYAZI: “İSTİKAMET ÂBİDELERİ”

Bu engin mülahazayla, böyleleri hemen her zaman yaratılış gayesine uygun hareket etmek için çırpınır.. sık sık iç dünyalarını gözden geçirir.. kendimizle yüzleşip4.. mülâhaza kirlenmelerine karşı uyanık davranır.. kalb kararmalarına ve ruh paslanmalarına meydan vermeme hassasiyetiyle oturur-kalkar.. çok defa “Onları kirlettim!” endişesiyle, arınma adına Hakk’a teveccüh kurnalarına koşar17.. ve sürekli “ahsen-i takvîm”e mazhariyetin hakkını tam veremediği düşüncesiyle sızlanır dururlar.

***

[17]: ŞUBAT 2018 // KIRIK TESTİ : “EN GÜZEL’E GİDEN YOL”

Demek ki; din yolunun rahat yürünür geniş bir cadde olması ve ibadet ü taatin insana kolay gelmesi, selim bir kalbe sahip bulunmaya, infak ruhuyla hareket etmeye, takvâ şuuruyla donanmaya, Allah’a tam  teveccüh 17 edip sadece O’nun rızası için kulluk yapmaya ve dünyada ortaya konan zerre kadar bir iyiliğin ya da atom parçası ağırlığındaki bir şerrin karşılığının ötede mutlaka verileceğine gönülden inanıp, daima bu inanca uygun düşen ihsan duygusuyla yaşamaya bağlıdır. Acz u fakr hisleriyle dergâh-ı ilahinin eşiğine başını koyma, isteyeceklerini O’ndan isteyip, sürekli O’na el açma ve sonra şevk, şükür ve tefekkür sayesinde kullukta daha bir derinleşme de rıza-yı ilahiye varıp ulaşacak yolu kolaylaştıran hususlardandır.

 

~~~

  • EY ADANMIŞ! “ve birmak’ad-ı sıdk13 (sıdk oturağı ve otağı) arayışı peşinde bulunun.”
  • EY ADANMIŞ! “Hayatını doğruluğa bağlamış müminlerin ahiretteki makamları da sıdk18  sıfatıyla yâd edilmektedir
    1. “Şüphesiz müttakîler, cennet bahçelerinde ve ırmaklar başında, O gücü her şeye yeten Sultanlar Sultanı’nın nezdinde sıdk oturağı (ve otağında)dırlar. [13]” (Kamer, 54/54-55) 
    2. “Allah’ım bizi dosdoğru hale, özde doğruluk ve neticede hayra, doğru temsile, doğru söze ve hayırlı akıbete mazhar eyle!..”
  • EY ADANMIŞ! “sıdk18   bir peygamber sıfatı
  • EY ADANMIŞ! sıdk18  doğrulukla açılan güzel ahlakın kapısı;
  • EY ADANMIŞ! sıdk18  en makbul kullar mertebesine ve Cennet’in zirvesine” ulaş tıran
  • EY ADANMIŞ!Madem mesleğimiz “hıllet, hullet, hallet” -her ne ise- “dostluk”tur,
  • EY ADANMIŞ! O işin serkârı, en başı, seyyidinâ Hazreti İbrahim (aleyhisselam), “Bana sonrakiler içinde Bir Lisân-ı Sıdk[18]  (ve bir yâd-ı cemîl) lütfeyle!” (Şuarâ, 26/84) demiş.
  • EY ADANMIŞ! “İnsan, tavır ve davranışlarında hep “SADÂKAT ÇİZGİSİ [19]  çizgisini korursa, gelecek nesiller tarafından da öyle doğru olarak yâd edilir;
  • EY ADANMIŞ! “İnsan, tavır ve davranışlarında hep SADÂKAT ÇİZGİSİ [19]   ni korursa akla geldiğinde “Allah, senden ebeden razı olsun!” denir.
    1. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali (radıyallahu anhüm) insanın aklına gelince, sizin aklınıza gelince, hanginiz en azından duyguları itibarıyla onları hayır ile yâd etmeden geçiyorsunuz?!.
    2. Öyle bir hayat yaşamışlar ki, gönüllere otağ kurmuşlar!
    3. Hatırlanışları, onları hayır ile yâd etmeye
    4. Zaten hadis-i şeriflerde ve namazımızın içindeki çok rükünlerde, onları da hayırla yâd ediyoruz; “ÂL” diyoruz.
    5. Âl-i ûlâ” O’nun (sallallâhu aleyhi ve sellem) evlâdı, ahfâdı, ailesi;
    6. âl-i vustâ”, sahabesi;
  • EY ADANMIŞ! âl-i ednâ” ise, o yolda, o çizgide olursak, sizler ve bizler.
  • EY ADANMIŞ! Âl-i ednâ… En azından “ednâ” olmanın hakkını vermek lazım!..
  • EY ADANMIŞ! Evet, “âl”i öyle değerlendirmiş ehl-i hakikat, ehl-i tahkik; size/bize de kapıyı aralık bırakmışlar:
  • EY ADANMIŞ!Bakın ve alın! En dûnunda olmaya çalışın, en azından!”
  • EY ADANMIŞ! “Çünkü o meselenin “dûn”u “mûn”u yok; o çerçeve içine girince, öbürleri mutlaka size el uzatır
  • EY ADANMIŞ!  Ve her şeyin Sâhib-i Zîşânı sayılan o Zât (sallallâhu aleyhi ve sellem), size el uzatır;
  • EY ADANMIŞ! “ Ve her şeyin Sâhib-i Zîşânı sayılan o Zât (sallallâhu aleyhi ve sellem) bırakmaz sizi yolda, hayret içinde, haybet içinde, hüsran içinde!
  • EY ADANMIŞ! “ Ve her şeyin Sâhib-i Zîşânı sayılan o Zât (sallallâhu aleyhi ve sellem) “Bırakmam ben kardeşlerimi böyle garip, yalnız; yolda, vahşi yollarda bırakmam!”
  • EY ADANMIŞ! Fakat  (o Zât (sallallâhu aleyhi ve sellem)ın el uzatmasının kardeşlerini yalnız bırakmamasının)   “hakkını vermek lazım onun;”
  • EY ADANMIŞ! “ kalbler, O’nun için çarpmalı;”
  • EY ADANMIŞ! “heyecanlar, köpük köpük O’nun için köpürüp durmalı;”
  • EY ADANMIŞ! “ duygular, hep onlar ile oturup kalkmalı; insan, onları vird-i zebân etmeli!..
  • EY ADANMIŞ! sıdk18!.. “Her halde doğruluk,
  • EY ADANMIŞ! sıdk18!..  her sözde doğruluk,
  • EY ADANMIŞ! sıdk18!..  her temsilde doğruluk… Doğruluk, doğruluk, doğruluk!..
  • EY ADANMIŞ! SADÂKAT[19], Peygamberlikten sonra en büyük makamı
    1. Peygamberlerde sıdk18 sıfatlardan bir tanesi;
    2. fakat Peygamberlikten sonra “SIDDÎKIYET [20]”mevzuu, Hazreti Ebu Bekir gibi yüksek pâyelere, hususî olarak, Allah tarafından bahşedilmiş mümtaz bir vasıf:
    3. Ebu Bekir es-Sıddîk”, “Âişe-i Sıddîkâ” denmiş.
    4. Sadâkat19 Sadâkat19 Sadâkat19… Nasıl “yalan” bir lafz-ı kâfirdir; öyle de sadâkat19, aynı zamanda bir vasf-ı mü’mindir;
  • EY ADANMIŞ! sıdk18!, bir lafz-ı mü’min
  • EY ADANMIŞ! sıdk18! Mü’min onun ile oturup kalkmalı,
  • EY ADANMIŞ! sıdk18! Mü’min onu vird-i zebân etmeli
  • EY ADANMIŞ! sıdk18 Mü’min kalbini -daima solmaya, renk atmaya, hazan vurduğu zaman savrulup gitmeye müheyya bulunan kalbini- o “Sadâkat[19]” ile dipdiri tutmaya çalışmalı
    1. “Allah’ım, bizi başkalarının merhametinden müstağni kılacak bir şekilde bize rahmet eyle!..
    2. Allah’ım, bize öyle bir sadâkat19lütfeyle ki gönüllerimizi her türlü gıll u gıştan âzâde ve müstağnî kılacak şekilde olsun; ey Erhamerrâhimîn, ey Celal ve İkram Sahibi!..”

[18-19-20]: MART 2013 // BAMTELİ : “SIDK İKSİRİ VE DOĞRULUK GÜZERGÂHI”

sıdk18 dendiğinde daha çok doğru söz ve hakikate muvafık beyan akla gelmektedir. Fakat aslında sıdk18; doğru sözün yanında doğru davranışı da ihtiva eden, her türlü uydurma beyan ve tavırdan arınmış olmayı da çağrıştıran ve insanın iç-dış, gizli-açık her halini aynı çizgide götürmesi, hilâf-ı vâki her şeye kapanıp, hayatını doğruluğa göre planlaması manalarına gelen daha şümullü bir tabirdir.

Sıdk18 ve Sadâkat19 te zirveyi tutan; hayal, tasavvur, duygu, düşünce, hatta mimiklerine kadar bütün hal ve tavırları itibarıyla doğruluğa kilitlenmiş olan hak erleri ise sıddîk21” ünvanıyla anılmaktadır. Özü sözü bir, her haline güvenilir bu kahramanlar, çok samimi, pek hâlis ve olabildiğine sâdık insanlar21 dır. Rasûl-ü Ekrem Efendimiz’i (sallallahu aleyhi ve sellem) ve onun getirdiği her şeyi tasdikte kemale erişen, kendisine sunulan mesajlara -aksine ihtimal vermeyecek şekilde- iman eden ve i’lâ-yı kelimetullahı hayatının gâyesi bilen sıddîk21ların pîri Hazret-i Ebu Bekir (radiyallahu anh)’tır.

Aslında Ashâb-ı Kirâm’ın hepsi birer sıddîk18 tır; ne var ki, onların en önünde yer alan ve sadâkat19 sancağını taşıyan zat Ebu Bekir efendimizdir. Sıddîkiyet makamı18, iman21, ihsan, aşk ve marifet makamlarının çok üstündedir.

Sıdk18 sarayının sultanı Rasûl-ü Ekrem Efendimiz de doğruluk ve güvenilirliği sayesinde pek çok gönlün kilidini rahatlıkla açmıştı. Ebû Cehil, Utbe, Şeybe ve Ümeyye gibi küfrün temsilcileri bile “Vallahi biz bu adamın yalan söylediğine hiç şâhit olmadık.” demek zorunda kalmışlardı.

Bediüzzaman hazretleri “İslâmiyetin esası Sıdk18tır. İmanın hassası Sıdk18 tır. Bütün kemâlâta îsal edici Sıdk18 tır. Ahlâk-ı âliyenin hayatı Sıdk18tır. Terakkiyatın mihveri Sıdk18tır.” derken Sıdk18ı, sadâkat19 manasında ele almış; mü’minlerin hem şahsî hem de içtimaî açıdan ilerleyip yükselmelerinin söz, tavır ve davranışlarında doğruluğu kovalamakla beraber, niyetlerindeki hulûsa ve Allah’ın sâdık birer bendesi olarak bulunmaları gerekli olan yerde sâbit kadem durmalarına bağlamıştır.

“De ki: Rabbim! Gireceğim yere doğrulukla girmeye, çıkacağım yerden doğrulukla çıkmaya beni muvaffak eyle!..” (İsrâ Sûresi, 17/80) buyurarak, müminlerin birer Sıdk18 u sadâkat19 kahramanı olmaları lazım geldiğine imada bulunmaktadır. (17:04)

Bana sonrakiler içinde bir lisân-ı sıdk18 (ve bir yâd-ı cemîl) lutfeyle!” (Şuarâ Sûresi, 26/84) buyrulmaktadır. Bu sözü ilk söyleyen Hazreti İbrahim’in bu duası kabul olmuştur; nitekim o Müslümanlar nezdinde hep bir yâd-ı cemîl olarak anılmakta ve dualarla yâd edilmektedir. (18:03)

“İman edenleri Rabbileri nezdinde kadem-i sıdk18 (ve hüsn-ü istikbâl) ile müjdele!” (Yûnus Sûresi, 10/2) (

Hayatını doğruluğa bağlamış müminlerin ahiretteki makamları da sıdk18 sıfatıyla yâd edilmektedir:

***

[18-19-20]:  TEMMUZ 2017 // ORTA SAYFA: “RÜŞD”

Rüşd derinlikli hakiki bir reşîd; dini, düşüncesi, ahlâkı ve tavırları itibarıyla ıstılahî mânâda bir mürşid kabul edilmese de, duyguları-düşünceleri, mütemadi olan istikamet20 ve sadâkat19 sayesinde çevresi üzerinde gerçek bir mürşid tesiri gösterir; aldatmayan, yanıltmayan bir rehber vazifesi görür.

DEVAM EDECEK…