(“EY HIFZ U SIYANET TALEBİNDE BULUNANLARI KORUYUP KOLLAYAN YA HÂFIZ!…”)

NOT: Kur’an-ı Kerim ve Sünnet-i sahîha, Cenâb-ı Hakk’a yaklaşmanın değişik yolları olduğundan bahsediyor. Mesela, Hazreti Ebu Hureyre’nin (r.a.) rivayet ettiği bir hadis-i şerifte, Peygamber Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) diyorlar ki: “Allahu Teâlâ ferman buyurdu: “Her kim Benim velîlerimden bir velîye düşmanlık ederse, şüphesiz Ben ona îlân-ı harp ederim. Kulum kendisine farz kıldığım şeylerden daha sevgili hiçbir amel ile Benim kurbiyetime mazhar olamaz. Bir de, kulum nafileler ile Bana yaklaşır ha yaklaşır ve nihayet öyle bir hâle gelir ki artık Ben onu severim. Onu sevince de, onun işiten kulağı, gören gözü, tutup yakalayan eli… olurum (Yani; onun işitmesi, görmesi, tutması, yürümesi doğrudan doğruya meşîet-i hâssa dairesinde cereyan etmeye başlar). Böylesi bir kul Benden birşey isterse istediğini muhakkak ona veririm. Bana sığınırsa onu hıfz ve sıyânetim altına alırım.”

***

Kırık gönüllerin inkisarını bilen, onulmaz dertlere derman gönderen, ikliminden gelen esintilerle ruhlarımızdaki yalnızlık ve vahşetleri silen yalnız O’dur.

O’na yönelen, açılacak bir kapıya yönelmiş olur; O’na yalvaran matlubuna ermiş sayılır.”

” Bugün oturup-kalkarken dudaklarımızdan hep o türlü şeylerin dökülmesi…

Bir “eşref-i saat”e, “eşref-i dakika”ya rastlayabilir. 

*** 

ŞAMİL CUMA GÜNÜ DUASI ÖRNEĞİ-30

*****

Bismillahirrahmanirrahim 
La ilahe illa ente 
Ya Hannanu 
Ya Mennanu 
Ya bediussemavati vel ard 
Yazel Celali vel ikram 
Ya Hayyu Ya Kayyum 
Ya Hayyu Ya Kayyum 
Ya Hayyu Ya Kayyum 
İyyake Na’budu ve İyyake Nestain 
Velhamdülillahi Rabbilalemin.Amin… 

 [Efendimiz buyuruyor: “Cuma günü hangi vakitte bu dua okunarak duada bulunulursa, doğu ile batı arasinda her ne istenilirse istenilsin, duası kabul olunur.”] 

*****

Allahım!

Efendimiz Hazreti Muhammed’e (s.a.v) 

ve O’nun kardeşleri olan nebîlere, mürselîne..

mukarreb meleklere..

gök ve yer ehlinden -onlarla beraber rızana nâil olmak için dua ettiğimiz- Senin salih kullarının hepsine..

özellikle de Hazreti Adem, Hazreti İdris, Hazreti Nuh, Hazreti Hûd, Hazreti Salih, Hazreti İbrahim, Hazreti Lût, Zebîhullah Hazreti İsmail, Hazreti İshak, Hazreti Yakub, Hazreti Yusuf, Hazreti Eyyub, Hazreti Şuayb, Kelîmullah Hazreti Mûsa, Hazreti Harun, Hazreti Davud, Hazreti Süleyman Hazreti Yunus, Hazreti İlyas, Hazreti Elyesa, Hazreti Zülkifl, Hazreti Zekeriyya, Hazret Yahya, Hazreti İsa ve annesi Hazreti Meryem, Hazreti Zülkarneyn, Hazreti Lokman ve Hazreti Üzeyr’e (Alâ nebiyyina ve aleyhimüsselâm).. 

Ve Efendilerimiz Hazreti Cebraîl, Hazreti Mîkaîl, Hazreti İsrafîl ve Hazreti Azraîl’e. 

Hamele-i Arş’a..

mukarreb meleklere..

Kerûbiyyûn’a ve Kirâm-ı Katibîn’e..

Allah Resûlü’nün Halifeleri Hazreti Ebû Bekir, Hazreti Ömer, Hazreti Osman, Hazret Ali Efendilerimize.. 

Peygamberimiz’in iki amcası Hazreti Hamza ve Hazreti Abbas’a

ve Allah Resûlü’nün ahfâdına..

özellikle de Hazreti Hasan, Hazreti Hüseyin, Muhammed el-Hanefî ve Zeynü’l-Âbidîn hazerâtına..

Annelerimiz Hazreti Hatice-i Kübrâ ve Hazreti Âişe-i Sıddîka’ya

ve Efendiler Efendisi’nin diğer pak zevcelerine

ve kızları Zeynep, Rukayye, Ümmü Külsüm ve Fatımetü’z-Zehraya..

Ve muhacir ve ensardan bütün Ashâb-ı Güzîne,

Tâbiîn ve Tebe-i Tâbiîn Efendilerimize..

 Müçtehidîn-i Kirâma

Müfessirîn-i İzâma..

Muhaddisîn-i Fihâma..

Evliya, Asfiya, Ebrar ve Mukarrebîne..

Aktâba ve hususen Hazreti Ali ve Hazreti Hamza Efendilerimize..

 Şeyh Abdülkâdir-i Geylanî, Şeyh Ebu’l-Hasen el-Harakânî, Şeyh Harranî, Şeyh Menbicî İmam Rabbanî, Ebu’l-Hasen eş-Şazilî, Ahmed el-Bedevî, Ahmed er-Rufaî, Muhammed Bahâüddin en-Nakşebendî  

Üstadımız Bediüzzaman Said Nursîye, 

Büyüğümüze 

ve Senin nezd-i ulûhiyetinde kıymeti olan bütün Salih kullara 

ilmin ve mâlûmâtın adedince salât ve bereket ihsan eyle ve dualarımızı onların hürmetine kabul buyur. 

Allahım, 

Dünyanın dört bir bucağında iman ve Kur’ân meşalesini tutuşturup hep canlı tutmaya çalışan kadın-erkek bütün kardeşlerimize, arkadaşlarımıza ve dostlarımıza da –yukarıda zikrettiğimiz salih kullarına tabî olarak- salât ü selâm eyle ve bereketinle lütufta bulun. 

Cumamızı mübarek eyle..

Dünyanın her yerinde Senin Nâm-ı Celilini, ona muhtaç olan gönüllere duyurmaya çalışan kardeşlerimize ve  ailelerine ferec mahreç nasip eyle.

Allahım,

Şu icabet saatlerinde başta Büyüğümüz olmak üzere kardeşlerimizin, bacılarımızın, arkadaşlarımızın, her türlü sıkıntı ve zorluk içindeki kardeşlerimizin ve ailelerinin dualarını kabul eyle; rahmet ve bereketini üzerimizden eksik etme..

Allahım!

Senin inayetinle sabahladık; Senin inayetinle akşamladık; Senin inayetinle yaşar, Senin izninle ölürüz. Dönüş de Sanadır. Hamd, canımızı aldıktan sonra bizi tekrar dirilten Allah’a mahsustur. Dönüş de O’nadır.

Lebbeyk ya Rab! fermanına uyduk, divanına geldik. Her zaman gelmeye de âmâdeyiz.

Allahım!

İçinde bulunduğumuz şu günün evvelini sulh ü salah, ortasını felah, sonunu da her bakımdan muvaffakiyetli kıl. Senden dünyanın da, ahiretin de hayrını diliyoruz, ey Merhametliler Merhametlisi!

Sen, Raûf ve Rahîm Allah’sın. Göklerin ve yerin kendisiyle parıldadığı yüzünün nuru hürmetine, Sana ait her bir hak hürmetine ve Senden isteyen kulların hürmetine bizi şu günün sabahında ve akşamında affetmeni ve kudretinle Cehennem ateşinden korumanı diliyoruz.

Rabbimiz! Bu ve bundan sonraki günlerin hayrını, fethini, yardımını, nurunu, bereket ve hidayetini istiyor, bugünün ve daha sonraki günlerin şerrinden de Sana sığınırız.

 

— 

Ey hıfz u sıyanet talebinde bulunanları koruyup kollayan!

Ey hıfz u sıyanet talebinde bulunanları her zaman koruyup gözeten!

Ey hıfz u riayetine dehâlet edenleri koruyup kollayan Hâfız!

Ey helake götürecek şeylerden bizi koruyup kollayan ve hıfz u inayetiyle her ihtiyacımıza kâfî gelen!

Ey bizi üns ve ünsiyetinin doyulmaz saadetine erdiren ve hıfz u himaye seralarına alan!

Müheymin ismine sığınıyor, hıfz u inayet örtünün altına girmek istiyoruz..

Bizim Senin rahmetine, merhametine, şefkatine, inayetine, sıyanetine, hıfz u riayetine ne kadar muhtaç olduğumuzu en iyi Sen biliyorsun. Ne olur dileğimizi yerine getir ve bizi haybet ve hüsrana uğratma.

Nezdindeki yerimizi yücelt, derecelerimizi artır ve bizi seviyesiz insanlar gibi olmaktan koru! Mahrum bırakmayıp lütufta bulunduğun, alçalmasına izin vermeyip yüksek mertebelere ulaştırdığın, güzelliklerini artırdığın, azabınla değil de merhametinle muamele ettiğin, hep nusretinle te’yîd buyurduğun, işlerinde fiyaskoya uğratmadığın, koruyup kolladığın ve yalnızlığa terk etmediğin, hata, kusur ve günahlarını örttüğün, utanç sebebi olabilecek hallere düşürmediğin, hıfz u inayetinle desteklediğin ve kayıplar yaşamasına müsaade etmediğin bahtiyar kullarından eyle!

Allahım! Senin hıfz u sıyanetine dehâlet ediyoruz; bizi sıyanet buyur. Himayene ilticada bulunuyoruz; bizi himaye et. Yardımını talep ediyoruz; yardımını üzerimizden eksik etme. Kurtarmanı diliyoruz; dünyada ve ukbada her türlü ceza ve azaptan bizi âzâde eyle. Nusretine sığınıyoruz; bizi nusretinle destekle. İrşad ve yol göstericiliğine sığınıyoruz; bizi irşad et ve bize en doğru yolu göster. Koruyup kollamanı diliyoruz; bizi kusur ve günahlardan koru.

Ya Ekramelekramîn ve ya Erhamerrahimîn! Nefs-i emmaremiz heva ve heves deryalarında öyle bir tufana kapıldı ki, Senin inayetinden başka onu kurtaracak hiçbir güç yoktur. Halâs ve himaye ancak Sana aittir. Allahım nefis gemimizi, (Nuh peygamberinin gemisi gibi) “Onun yüzüp gitmesi de, durması da Allah’ın adıyladır. Rabbim gerçekten Ğafûr’dur, Rahîm’dir.” hakikatinin sırrına mazhar eyle. Bizi, Senden uzaklaştıran şeylerin hepsinden uzak tut, tut ki Allahım, hakkında kesin bilgimiz olmayan şeylerin tâlibi olmayalım.

Allahım! Bizi ağyar düşüncesinden koru ve kederli-kudûretli, bulanık mülahazalardan arındır. Arındır ki, saflardan saf hayırlı kullarını muhafaza ettiğin yanlış vadilerden uzak kalabilelim.

Rabbim! Hira otağındaki o iki sevgili kulun gibi bu kullarını da hatırla.

Allahım! Vâridâtını gönlümüze akıtırken bizi, onları alma hususunda hazırlıklı, istidatlı ve uyanık eyle. Nur menbalarının derinliklerindeki Muhammedî inayet ve Sıddîkî muhabbetten bizi de feyizlendir.

Bizi özümüze eriştir. Dostlarına açtığın ve açmadığın sırlardan bizni de hissemend eyle. Felekleri evirip çevirdiğin sırlarından bazılarını bize de aç, aç ki, omuzlarımıza bir emanet olarak yüklediğin hilafet vazifesini bihakkın yapabilelim. Harf ile isim arasında uzamış, adaletle kâim olan bir büyük pay da bizim nasibimize ayır, ayır da muhât iken, “Allah onlara şöyle hitap eder: Bugün hâkimiyet kimin? Mutlak galip, tek hâkim olan Allah’ın!” âyetinin ihatasıyla muhît olabilelim.

Ya Hayy u ya Kayyûm, ya Ze’l-celâli ve’l-ikram! Bütün makam, istek ve gayelerin altında kaldığı en yüce makamın sahibi Hâtemü’l-Enbiya’ya, âl ve ashâbına salât ü selâm eyle.

Allahım! Ne bir saat, ne bir lahza ne de göz açıp kapayıncaya kadar inayetini üzerimizden eksik etme. Senin ilmindeki her şey ya olmuştur ya da olur. Ya Erhamerrâhimîn! Nasıl Senin Nebiy-yi Mükerremin bütün mahlûkattan üstün ise aynen öyle bütün salât ü selâm getirenlerin salât ve selâmlarından üstün, kesintisiz ve ebedî salât ü selâmlarla O Nebiy-yi Ekremine, ashâbına ve diğer nebîlere salât ve selâm eyle.

Allah’ın adını andık  ve “Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd” hürmetine Hakk’ın kifayetiyle serfiraz olduk. “Onların hakkından gelmek için Allah sana yeter. O hakkıyla işitir ve bilir.” Allah’ın adıyla “Hâ Mîm. Ayn Sîn Kâf” hürmetine mazhar-ı himaye kılındık. Zaten havl ve kuvvet sadece Allah’a aittir ve Allah’ın lütfu ile gerçekleşir.

Bismillah’ı şiar edindik ve Ğaniy-yi mutlak olan Allah’ın iğnası ile servete erdik. “Bilinmeyen nice hazineler ve görünmeyen gayb âleminin anahtarları O’nun yanındadır. Onları Kendisinden başkası bilemez. Karada ve denizde ne varsa hepsini O bilir. O’nun haberi olmadan bir tek yaprak bile düşmez. Yer altı tabakalarının karanlıkları içindeki tek bir tane, hâsılı yaş ve kuru hiçbir şey yoktur ki açık, net bir kitapta bulunmasın.” Alîm olan Allah’ın ta’limiyle ilim elde ettim. “Gerçeği Allah bilir, siz bilmezsiniz.” Kaviyy olan Allah’ın adını andık ve O’nun kuvvetiyle güç bulduk. “Allah, o kâfirleri, elleri boş olarak, kin ve öfkeleriyle geri çevirdi. Müminlerin savaşmasına hacet bırakmadı. Herkes anladı ki Allah pek kuvvetlidir, mutlak galiptir.

Ya Rabbelâlemîn! Senin inayetinle yeryüzünü yeniden şekillendiren Nebiy-yi Muhterem Efendimiz’e, âl ü ashâbına salât ü selâm eyle ve bütün Müslümanları işlerinde lütuflarınla te’yîd buyur.

Ey sevip hoşnut olduğu kullarını her zaman koruyup kollayan Sultanlar Sultanı! Senin hıfz u inayetinden başka sığınacak melce’ ve dayanağı olmayan bu zayıf ve garip kullarını da, önümüzden ve arkamızdan gelebilecek tehlikelerden sıyanet buyur; buyur ki Senin saîd kullarından olalım ve şekavet derelerine düşmekten kurtulalım.

Ya Rab! Bizi dünyada da ukbâda da utanılacak, başımızı aşağıya eğdirecek ve rezil rüsvay hâle düşürecek işlerden uzak tut ve öyle fecî durumlarla karşı karşıya bırakma! Senden, dostlarının yüzüne baktığın, ellerinden tutup kaldırdığın gibi, bizim yüzümüze de bakmanı, bizi de tutup kaldırmanı diliyoruz. Sana düşmanlıkta bulunanların içine düştükleri, insanı yerin dibine batıracak, utanılası hâllere düşmekten de yine Senin hıfz u sıyanetine sığınıyoruz.

Ey talihsizlerin sığınağı, ey acizlerin güç kaynağı! Zâtına has korumanla şu hıfzına muhtaç kullarını muhafaza et; riâyet-i hâssânla bizi de gözet! Şüphesiz Sen, kendisinden istekte bulunulacak yegâne Zât ve her konuda yardımı ümit edilecek ve dergâhına koşulacak biricik mercîsin.

Hıfz ve riayet otağına, bizleri de dâhil eyle! Sana ve Senin kulların olan bizlere düşmanlık yapanların üzerimizde sulta ve tahakküm kurmalarına müsaade etme.

Allahım! Kitab-ı Mübîninde “O, öyle bir kitaptır ki bâtıl ona ne önünden, ne ardından, hiçbir taraftan yol bulamaz. O Hakîm ve Hamîd tarafından indirilmiştir.” buyuruyorsun. Düşmanlık besleyenlerin hepsinin önümüzden, arkamızdan, sağımızdan ve solumuzdan verebilecekleri bütün zararlardan ömrümüz oldukça bizleri de muhafaza buyur ve Kitab-ı Azîz’ini koruduğun gibi bizim dinimizi/diyanetimizi de koru.

Hiç şüphe yok ki o zikri, Kur’ân’ı Biz indirdik, onu koruyacak olan da Biz’iz.” diye ferman eden Sensin. Düşmanlık besleyenlerin hepsinin önümüzden, arkamızdan, sağımızdan ve solumuzdan verebilecekleri bütün zararlardan ömrümüz olduğu müddetçe bizleri de muhafaza buyur ve Zikr’ini koruduğun gibi bizim dinimizi de koru.

Semayı her türlü şeytandan koruduk.” beyanı da Senindir. Düşmanlık besleyenlerin hepsinin önümüzden, arkamızdan, sağımızdan ve solumuzdan verebilecekleri bütün zararlardan ömür bahşettiğin müddetçe bizleri de muhafaza buyur ve semayı koruduğun gibi bizim dinimizi de sıyanet buyur.

 “O cinleri (şeytanları) (Süleyman aleyhisselâmın emrinden çıkmamaları için) gözetim altında tutardık.” buyuruyorsun. Düşmanlık besleyenlerin hepsinin önümüzden, arkamızdan, sağımızdan ve solumuzdan verebilecekleri bütün zararlardan ömür verdiğin müddetçe bizleri de muhafaza buyur ve kendisine farklı bir fehm ve anlayış lutfettiğin ve cinleri musahhar kıldığın (Süleyman) kulunu koruduğun gibi bizi de her zaman hıfzın altında tut.

Allahım! Yüce Kitabında, “Göğü de dengesini kaybetmekten korunmuş bir tavan durumunda yarattık.” buyuruyorsun. O tavanı koruduğun gibi bizim dinimizi de koru.

Yine yüce Kitab’ında, “Gökleri ve yeri koruyup gözetmek O’na ağır gelmez, O öyle ulu, öyle büyüktür.” ferman ediyorsun. Düşmanlık besleyenlerin hepsinin önümüzden, arkamızdan, sağımızdan ve solumuzdan verebilecekleri bütün zararlardan ömür verdiğin müddetçe bizleri de muhafaza buyur ve semavât u zemîni koruduğun gibi bizim dinimizi de koru.

O kullarının üstünde de tek hâkimdir. O üzerinize, hareketlerinizi kaydeden hafaza meleklerini gönderir.” fermanı da Senindir. Düşmanlık besleyenlerin hepsinin önümüzden, arkamızdan, sağımızdan ve solumuzdan verebilecekleri bütün zararlardan yaşadığımız müddetçe bizleri de muhafaza buyur ve sıyanetin altına aldığın kullarının içine bizi de dâhil eyle.

Kelâm-ı Kadîminde “Biz dünya semasını kandillerle, yıldızlarla süsledik, bozulup yıkılmaktan koruduk. İşte bu Azîz ve Alîm (üstün kudret sahibi, her şeyi en mükemmel tarzda bilen) Allah’ın takdiridir.” buyuruyorsun. Düşmanlık besleyenlerin hepsinin önümüzden, arkamızdan, sağımızdan ve solumuzdan verebilecekleri bütün zararlardan hayatta olduğumuz sürece bizleri de muhafaza buyur ve semayı koruduğun gibi bizi de koruyup kolla.

Allahım! Senin nurlu beyanlarından biri de, “Hayır hayır, Kur’ân onların iddia ettikleri gibi beşer sözü değildir. O, Levh-i Mahfuz’da olan pek şerefli bir Kur’ân’dır.” âyet-i celîlesidir. Düşmanlık besleyenlerin hepsinin önümüzden, arkamızdan, sağımızdan ve solumuzdan verebilecekleri bütün zararlardan ömür verdiğin müddetçe bizleri de muhafaza buyur ve Levh-i Mahfuz’u hıfz u sıyanetine aldığın gibi bizi de al.

Yine, “O insanın önünde ve ardında devamlı suretle nöbetleşerek görevlendirilen melekler vardır. Bunlar, Allah’ın emrinden ötürü, onu koruyup kollarlar.” ferman ediyorsun. Düşmanlık besleyenlerin hepsinin önümüzden, arkamızdan, sağımızdan ve solumuzdan verebilecekleri bütün zararlardan ömür verdiğin müddetçe bizleri de muhafaza buyur ve koruman altındaki kulların zümresine bizleri de kat.

Allahım!

Biz de kulun ve elçin Yakub (aleyhisselâm) gibi, “En iyi koruyan Allah’tır ve O, merhametlilerin en merhametlisidir.” kudsî hakikatini ikrar ediyor ve Senin himayeni diliyoruz.

Ya Rab! Komplocuların komplolarından bizi her zaman koru ve “Artık ben işimi Allah’a bırakıyorum. Çünkü Allah kullarını pek iyi görmektedir.” diye yalvaran (Mûsa) kulunu himayene aldığın gibi bizim dinimizi de al. Bizi koruyup kolla ve muhafaza et. Sıyanetine al. Gözetimin altında bulundur. Kilâetini üzerimizden eksik etme.

(Allahım! Müsaadenle düşmanlık besleyen(ler)e seslenmek istiyoruz.) Ey bizim için kötülük murad eden, başımıza çorap örmek isteyen, arkamızdan tuzak kuran, “Ben Rahman’a sığındım senden. Eğer Allah’tan korkup haramdan sakınan bir kimse isen çekil yanımdan.” “Beni taşlayıp öldürmenizden, benim de sizin de Rabbiniz olan Allah’a sığınıyorum.” “Kesin sesinizi, sakın bir daha Bana bir şey söylemeye kalkışmayın.” Rabbimizin sem’ ve basarıyla sizin kulak ve gözlerinizin şerrinden korunduk. Rabbim sizinle bizim aramıza girdi ve biz O’nun kuvvetiyle size galebe ettik. Nebîlerin (alâ nebiyyina ve aleyhimüsselâm), firavunların zorbalıklarından, Rabbilerine sığındıkları nübüvvet ve eman sırrıyla biz de Rabbimize sığınıyoruz. Nitekim Rabbileri de onları setretmiş ve korumuştu. Cebrâîl (aleyhisselâm) bizim sağımızda, Mîkâîl (aleyhisselâm) solumuzda ve Muhammed (aleyhissalâtü vesselâm) her zaman önümüzdedir. Hazreti Allah bizi gölgesi altında tutar ve koruyup kollar. Şerrinize mâni olur. Bizi de size mukabelede bulunmaktan muhafaza eder. O’nun ilmi hiç şüphesiz bizi de, sizi de ihata eder ve O sizi de bizi de her zaman görür.

Ey yardım edenlerin en hayırlısı, kudret sahiplerinin en kerîmi, kendisine yalvarılanların en hayırlısı, icabet edenlerin en üstünü, dilenenlere en cömert davranan, verdiğinde en fazla veren, en çok bağışlayan merhametliler merhametlisi Allahım!

Cinlerden ya da insanlardan her kim bize tuzak kurmak, zarar vermek ya da başımıza bir çorap örmek için uğraşırsa, Senden bu kirli düşünceleri onların sinelerinden söküp atmanı, kalblerine mühür vurmanı, kulaklarını sağır hâle getirmeni, gözlerine perde çekmeni, dillerini susturmanı, ellerini bağlamanı, gayzlarıyla beraber onları helak etmeni, tuzaklarını geri çevirmeni, gerdanlığın boynu sarması ve pişkin tuğladan yapılan taşların fil ashâbının başlarını delip geçmesi gibi, kötülükleriyle onları kuşatmanı ve çevirdikleri dolapları başlarına dolamanı diliyoruz.

Hakkımızda kötülük düşünenleri, “Hasbiyallahu ve ni’me’l-vekîl”, “Kâf Hâ Yâ Ayn Sâd”, “Hâ Mîm. Ayn Sîn Kâf” ve kendisi için fenâ asla söz konusu olmayıp her zaman Hayy olan Allah’a tevekkül ile bertaraf ederiz. “Vekil olarak Allah yeter.” “Ve O, merhametlilerin en merhametlisidir.” Yine onları Seb’u’l-Mesânî ve Kur’ân-ı Azîm’e sığınarak savarız. “Şayet Allah bana bir musibet verirse bunlar o musibeti giderebilirler mi? Yahut bana rahmet ve nimet vermek isterse o rahmeti engelleyebilirler mi? Şu hâlde sen şöyle de: Allah bana kâfidir. Güvenecek yer arayanlar da, yalnız O’na dayanıp güvensinler.” “Allah bana yeter. O’ndan başka ilah yoktur. Ben yalnız O’na dayanırım. Çünkü O, büyük Arş’ın, muazzam hükümranlığın sahibidir.” Salât ü selâm Peygamber Efendimiz Hazreti Muhammed’e, tertemiz aile fertlerine, kerem ve iyiliğe kilitlenmiş ashâbına olsun. Âmin, birahmetike ya Erhamerrâhimîn!

Bismillahi “Allahuekber. (3 defa)”

Nefsim, dinim, ailem, evladım, malım, arkadaşlarım ve onların din ü diyanetleri ve malları üzerine bin kez BismillahiAllahuekber. (3 defa)”

Nefsim, dinim, ailem, evladım, malım, arkadaşlarım, onların din ü diyanetleri ve malları üzerine binler ve binler kez BismillahiAllahuekber. (3 defa)”

Nefsim, dinim, ailem, evladım, malım, arkadaşlarım, onların din ü diyanetleri ve malları üzerine binler ve binler ve binler kez “lâ havle velâ kuvvete illâ billahilaliyyilazîm.

Allah’ın ismiyle başlar, O’nun lütfuna iltica eder, her hayrı O’ndan bekler, azabından yine O’na sığınır, O’na dayanır, ne yaparsam O’nun için yapmaya çalışır ve gerçek güç ve kuvvetin sadece O Yüceler Yücesi’ne ait olduğunu ikrar ve itiraf ederiz.

Dinimi Allah için yaşar, nefsimi Allah’a vakfeder, evlâdımızı O’nun yolunda yetiştirmeye çalışırız. Yine malımızı Allah için infak eder, ailemize O’nun bir emaneti nazarıyla bakarız. Rabbimizin bize verdiği her şeyi de, O nasıl kullanmamızı isterse öyle kullanır, hepsine Allah’ın ismiyle teveccüh ederiz. Yedi kat semanın Rabbi, yedi kat arzın Rabbi ve Arş-ı Azîm’in Rabbi olan Allah’ın ismiyle…

En büyük ve en yüce olan Allah’ın ismiyle. “Yüce ismi anılınca ne yerde ne de gökte hiçbir şeyin zarar veremeyeceği Allah’ın ismiyle ki, O Semî’ ve Alîm’dir. (3 defa)”

Arzda ve semada en güzel, en hayırlı olan Allah’ın ismiyle. Allah’ın ismiyle başlar, O’nun ismiyle sonlandırırım. “Allah celle celâluhû. (3 defa)”

O bizim yegâne Rabbimiz; biz O’na açık-gizli hiçbir şeyi şirk koşacak değiliz. “Allah celle celâluhû. (3 defa)”

Bizim Rabbimiz, Kendisinden başka hiçbir ilah olmayan Allah’tır. O’nun kudreti bizim korkup çekindiğimiz her şeyden daha büyük ve daha başdöndürücüdür.

Sana sığınırız Allahım, nefsimizin şerrinden, başkalarının şerrinden ve Senin yaratıp kâinatın dört bir tarafına serpiştirdiğin mahlûkatının şerrinden. Senin korumana dehalet ederiz onların hepsinden.

Sana iltica ederiz hepsinin kötülüklerinden. Onların zararlarını Senin inayetinle engeller, şerlerinden Senin sıyanetinle emin oluruz. Zarar vermek isteyenlerin bize uzanan elleriyle kendi aramıza Senin yüce beyanını koyar ve şöyle deriz: Rahman ve Rahîm Allah’ın adıyla. “De ki, O, Allah’tır, gerçek ilahtır ve birdir. Allah Samed’dir. Ne doğurmuş, ne de doğurulmuştur. Ne de herhangi bir şey O’na denktir. (3 defa)”

Sağımızdan, solumuzdan, önümüzden, arkamızdan, üstümüzden, altımızdan ve bütün çevremizden verebilecekleri zararlara karşı da aynı tedbiri alır, Senin Vâhidiyet ve Samedâniyetine sığınırız.

Allahım! Kendimiz ve bütün o varlık için sadece Senin elinde bulunan hayırlardan diliyoruz.

Allahım! Bizi ve diğer mahlûkatını sevdiğin kullar içerisine al. Bizi koru.. bizi gözet.. bizi yakınlığınla sevindir.. içimize emniyet sal ve bizi güven içerisinde tut.. bizi muhafaza buyur.. bizi başkalarıyla değil Seninle, Senin yanında olanlarla eyle ve bütün insî ve cinnî şeytanların, haddini aşanların, hasetçilerin, yırtıcı hayvanların, yılan ve akreplerin ve “perçemlerini elinde tuttuğu”n bütün canlıların verebileceği zararlara karşı her zaman bizi koruyup kolla. “Yolun Rabbime ait olanı doğrudur.”

Rubûbiyeti altında bulunanların zarar ve kötülüklerine karşı Rabbim bize yeter. Yarattıklarının şerlerine karşı Hâlıkım biz yeter. Verdiği rızıkla hayatlarını devam ettirenlerden gelebilecek tehlikelere karşı Râzıkım bize yeter. Setredilmeye muhtaç varlıkların kötülüklerine karşı Sâtir olan Allah bize yeter. Yaratılışları itibariyle yardıma muhtaç olan varlıkların zararlarına karşı Nâsır olan Mevlâm bize yeter. Kahr u cebr altında yaşayan mahlûkata karşı Kâhir olan Allah bize yeter. Her zaman yardımıyla bize kâfî gelen O En Yüce Zât bize yeter. Ezelde bize yeten O Ezel Sultanı her zaman bize yeter. Allah bize yeter; o ne güzel Vekîldir! Bütün mahlûkatına karş Allah bize kâfî ve vâfîdir. “Benim Mevlâm, o kitabı indiren Allah’tır ve O bütün salih kulların koruyucusudur.” “Sen Kur’ân okuduğun zaman, seninle âhirete inanmayanlar arasına görünmez bir perde çekeriz. Ve kalblerinin üzerine onu iyi anlamalarına mâni kılıflar geçirir, kulaklarına da ağırlıklar koyarız. Sen Kur’ân’da Rabbini tek olarak andığın zaman, onlar nefretle arkalarını dönüp giderler.” “Allah bana yeter. O’ndan başka ilah yoktur. O’na tevekkül ettim. O, Arş-ı Azîm’in Rabbidir.” “Havl ve kuvvet, yalnız Aliyy ü Azîm Allah’a aittir ve O’nun lütfu iledir. (3 defa)”

Nefsimizi “Bismillahirrahmanirrahîm” mahzenine gizledik. O mahzenin kilitleri Allah’a olan nihaî tevekkülümüz, anahtarları da, gerçek havl ve kuvvetin yalnız Allah’a ait olduğu hakikatine yürekten inancımızdır.

Allahım! Kendimize gelecek bütün zararları, güç yetirebileceklerimizi, yetiremeyeceklerimizi her zaman ve yalnız Senin inayetinle defedebiliriz. Zira Hâlik’ın kudretinin yanında mahlûkun kudretinden söz edilemez. “Allah bana yeter; O ne güzel vekildir! (7 defa)”

Hakikî havl ve kuvvet sadece ululuk ve azamet tahtının biricik sultanı olan Allah’a aittir. Salât ü selâm da Efendimiz Hazreti Muhammed’e, tertemiz ehline ve her biri iyilik ve keremde birer yıldız olan ashâbı üzerinedir. Salât ve selâm olsun O, İnsanlığın İftihar Tablosu’na, ehl-i beytine ve ashâb-ı güzinine.

Allahım!

Gören gözümüz ol ve gördüğümüz her şeyi Seninle gördür. Bize ait her şeyi, bütün vasıflarımızı, Senin tecellî nurlarınla gizle ve yok et. Öyle et ki, bizde bize râcî hiçbir şey kalmasın ve biz her şeyimizle sadece Sana yönelmiş olalım. Bize her zaman rahmet, inayet, hıfz, riayet, ihtisas ve vilayet nazarıyla bak. Bizi hususî seralarına al ve yüce dostluğuna mazhar kıl. Kıl ki, hiçbir şey perde olup Seni rü’yetten bizi alıkoyamasın. Her şeyde nazarından bize lutfettiğin nazarla Sana bakabilmeyi lutfet. Bizi tecellilerini almaya hazır ve istidatlı kıl.

Ey Yüce Rabbimiz!

Senden bizi marifet basamaklarında yükseltmeni diliyoruz. Bizi çeşit çeşit hakikat sırlarında dolaştır ve hıfz ü kilâetine mazhar kılarak sübuhât-ı celâline layık olmayan havâtırdan koru.

Ya İlahenâ!

Görüp gözettiğin zaman lütfun hıfzın, koruyup kolladığın zaman da hıfzın lütfun olur. Bu kullarını da lütfunla sarıp sarmala. Muhafaza surlarının içine bizleri de al.

Ya Latîf, Senden ebedlere kadar sürecek lütuflar dileniyoruz. Ya Hafîz, kötülüklerden, düşmanlık besleyenlerin şerlerinden bizleri koru. Ya Latîf, ömrü korkular içinde geçen bu aciz ve zayıf kullarına Senden başka kim medet edebilir ki! Biz var değilken, varlığın ve istemenin ne demek olduğunu bilmiyorken, lütuf buyurup bizi var ettin. İhtiyaç hâlinde olduğumuz şu hâlimizde de dilediğimiz ve dilendiğimiz şeyleri bizlere lütfeyle ya Rabbi!

Allahım!

 Gizli lütufların, ince icraatların ve eşsiz hıfz u sıyanetine sığınıyoruz. Bizleri de korumana al. Nebiy-yi Ekrem’in Hazreti Muhammed’i (aleyhissalâtü vesselâm) bize şefaatçi eyle. Efendimiz’e, tertemiz ehline, güzellerden güzel ashâbına salât ve selâm eyle, ey şefkatine hudut olmayan merhametliler merhametlisi Rabbim! Bizi de fazlınla dünyada şerlilerin şerrinden, âhirette de Cehennem azabından koru.

 

Sonsuz “Lâ havle velâ kuvvete illa billahilaliyyilazîm” ile huzuruna geliyor, hamd ü senalarımızı arz ediyor ve dualarımızı kabul buyurmanı diliyoruz.

Yakarışlarımıza icabet buyur, Rabbimiz!

Ya Rahmân, ya Rahîm, ya Zelcelâli ve’l-ikrâm!

Zat’ın, azametin, ululuğun, Ulûhiyetin, Rubûbiyetin hakkı için.. Sıfât-ı Sübhâniye’nin hatırı ve şefaati için..

Esmâ-i Hüsnâ’n hürmeti ve şefaati için..

İsm-i A’zam’ın hürmeti ve şefaati için..

Hazreti Muhammed Mustafa’nın hürmeti ve şefaati için..

seçkinlerden seçkin ve en hayırlı kulların enbiya/evliya hürmeti ve şefaati için duamızı kabul buyur.

Bu şerefli ve mübarek isimlerin hürmetine, latîf ve celîl sıfatların hatırına Sen’den Efendimiz Hazreti Muhammed’e ve O’nun mübarek aile fertlerine salât ve selam etmeni diliyoruz.

Amin