YUSUF YÜZLÜLERLE BERABER OLMANIN SIRLI ANAHTARI
(BÖLÜM-3)
“HASRETİMİZİN ÜZERİNE
GÖZYAŞI İKSİRLERİ SAÇARAK
BU KURUMUŞLUĞA BİR SON VERMELİ”
BAMTELİ/BAŞYAZI MÜZAKERESİ:
İSTİFADE EDİLEN KAYNAKLAR:
1-Bamteli: “O’NUNLA DİRİLİŞ VE MEDRESE-İ YÛSUFİYE’DE YÜKSELİŞ” _ (07 TEMMUZ 2018)
2- 407. NAĞME: “YUSUFLARA SELAM OLSUN!”.. (14 AGUSTOS 2014)
3- Kırık Testi-BAŞYAZI: “BENCE TAM AĞLAMA MEVSİMİ” _ 19 MART 2017 – SIZINTI EYLÜL 2002 BAŞYAZINDAN (BEYAN)
—
“Günümüzün mazlum ve mağdurları için ızdırap çekip gözyaşı döken ve onların necâtları adına maddî manevî cehd gösteren insanlar, inşaallah ötede onlarla ve selef-i sâlihînle beraber olacaklardır.”
…
“Allah sizin engin, derin, hassas, duyarlı vicdanlarınıza da onların acılarını duyuruyor ki, paylaşasınız.”
…
“Dert söyleyip dert dinleyelim ve dertlileri dinleyene yakın durma yollarını araştıralım..!”
“Böylesi (tarihî ve önemli) günler ki, Biz onları, Allah gerçekten iman etmiş bulunanları ortaya çıkarsın ve sizden (hakka ve imanın hakikatine) birtakım şahitler edinsin diye insanlar arasında döndürür dururuz.” (Âl-i Imrân, 3/140)
…
“Eğer o Peygamber’e yardım etmezseniz, siz de biliyorsunuz ki, Allah O’na hep yardım etmiştir. Hatırlayın ki, o bildiğiniz kâfirler O’nu Mekke’den çıkarmışlardı da, sığındıkları mağarada iki kişiden biri iken, (kendisini takip edenler mağaranın ağzına kadar geldikleri esnada O, hiçbir endişeye kapılmadan, Allah’a tam bir teslimiyet ve tevekkül içinde) yanındaki arkadaşına, ‘Hiç tasalanma, Allah bizimle beraberdir!’ diyordu. Allah, sekînesini (iç huzur ve güven kaynağı rahmetini) daima O’nun üzerinde tuttu; O’nu sizin görmediğiniz ordularla destekledi ve küfredenlerin davası ve düşüncelerini alçalttı. Allah’ın Kelimesi ve davası ise, zaten her zaman yücedir. Allah, izzet ve ululuk sahibi, her işte üstün ve mutlak galip olandır; her hüküm ve icraatında pek çok hikmetler bulunandır.” (Tevbe, 9/40)
…
“Allah, seni bütün insanlardan koruyacaktır. Şüphesiz Allah, kâfirler topluluğunu (senin aleyhindeki) hedeflerine ulaştırmaz.” (Mâide, 5/67)
…
“Bir insan dininin enginliği derinliği ölçüsünde imtihana tabi tutulur.” (H.Ş)
…
“Şimdi, o içeriye atılan insanlar, masumiyetlerinin, önemli bir misyon edâ etmelerinin sonucu içeriye atıldılar; gadren, zulmen.”
“Dolayısıyla dua ederken, “Mazlûmîn, mağdûrîn, mehcûrîn, mahkûmîn, mustantakîn, muzdarrîn, mutezarrirîn, münkesiretü’l-kulûb!” diyoruz.”
“Kalbleri kırılmış insanlar…“
Hanım, beyinden ayrılmış; beyi, hanımından ayrılmış; çocuklar ortada kalmış, bazı çocuklar içeriye atılmış…
“O mübarek ülkeyi işgal ettikleri zaman, Friedrich Barbarossa’lar, Richard’lar, bu ölçüde mezâlime tenezzül etmemişler; mabettekine ilişmemişler, evdeki mâsûmeye ilişmemişler, çocuğa ilişmemişler.”
“Bugün bütün bütün yok etme mülahazasıyla, sözde bununla geleceklerini ve saltanatlarını teminat altına alma adına…”
…
“Hadiselerin cereyanının bıraktığı uçlar da var.”
“Medrese-i Yûsufiye haline geliyor oralar.”
“Seyyidinâ Hazreti Yusuf da, o medrese-i Yûsufiye ile nâzırlığa yükseldi. Bir köle gibi satıldı, bir yerde iftiraya uğradı; o iftirada dediklerini yaptıramayanlar, onu zindana attırdılar.”
“Hz. Yusuf da haksız yere oraya düşmüştü.”
“Hz. Pir oraya Medrese-i Yusufiye demek suretiyle bir kıymet kazandırdı.”
…
“Evet, oraya Hazreti Pîr, “medrese-i Yûsufiye” demiş:”
“Gönüllerin inkişaf ettiği yer; dimağların âhirete müteveccih olduğu yer.”
“Hiç olmayacak insanların bile olgunluğa doğru yürüdüğü bir yerdir orası.”
…
“Cenâb-ı Hak, onlara uzun ömür ihsan eylesin! Onları yakında çıkarsın Allah (celle celâluhu)!..”
“Sonra orada arınmış olarak çıktıklarından dolayı hizmetlerini katlanarak yapacaklardır; o hizmete de muvaffak eylesin!”
“İşi bıraktıkları yerden, “Vira bismillah!” diye başlayacaklar!..”
…
…
“İşte, böyle bir yolda olan insanlar, zannediyorum elin-âlemin kaybettiği güzergâhlarda, sürekli yeni bir şey kazanıyorlar; her menzilde yeni bir şey kazanıyorlar, her konakta yeni bir şey kazanıyorlar. “
…
“Çoktan beri inanan insanlar inandıkları istikamette hareket ettiklerinden dolayı haksız yere suçlu sayılarak Medrese-i Yusufiye’ye girmemişlerdi.”
“Şimdi demek ki bir sürü Yusuf’u Allah (cc) Medrese-i Yusufiye’ye koydu. Onları yusuflaştırdı.”
“Bir gün geldiğinde melik onlara sahip çıkacak. “
…
“Gönül rızasıyla karşılamalı aklımıza gelen her şikâyeti -radiyna billahi rabbe- balyozuyla tepesine inmeli “Rabb’imiz olarak Allah’tan razıyız biz”. “
…
“İmanla bakınca insan böyle görülmez gibi şeyler görülür, sisli dumanlı hava birden bire açılır. “
…
“Yılmayın, sinmeyin, tökezlemeyin, düşmeyin, sarsılmayın!..”
“Ha, “sarsılma” olabilir; mü’min, sarsılsa da ebedî yuvarlanmaz, kapaklanmaz; çünkü imanı var, iman gibi sütunlara dayanıyor o.”
“Hele o sütunlardan en önemlisi veya tam sütun, mutlak sütun Hazreti Rûh-u Seyyidi’l-Enâm ise!.. “
…
“Belli disiplinler, belli prensipler çerçevesinde yapılacak şeyleri yapmak lazım. Hiç değişmeyen disiplinler vardır. “
…
“Bu şu demektir; başa gelen şeyler karşısında paniğe kapılır, enerjinizi, dinamizminizi o istikamette kullanırsanız kaybedersiniz. “
“Hiçbir şey olmamış gibi bütün dimağ fakültelerinizle, ruhi fakültelerinizle, iradi fakültelerinizle iradeye ait ne kadar fakülte varsa hepsini harekete geçirerek pekala şimdi ne yapmalı demek lazım.”
—
“Medrese-i Yûsufiye’nin her bir günü on günlük ibadet sevabı kazandırabilir; oranın fani saatleri baki meyveler dermeye ve birkaç senesi haps-i ebedîden kurtulmaya vesile olabilir.”
…
“Sineler, O’nun (sallallâhu aleyhi ve sellem) sevgisi ile, aşkı ile bir kor gibi yandığı zaman, O, o yangını söndürmek için gelir.“
“Ve gözlerinizden bir dönemde hüzün yaşları dökülmesine mukabil…Dökün onu da, o hüzün gözyaşlarını da dökün; çünkü bela ve musibet ateşini söndürecek, odur.”
“Ondan sonra da sevinç gözyaşları dökersiniz.”
Sizden sonra gelecek nesiller adına o hâristan, bağistan olarak devam eder, Allah’ın izni ve inayetiyle. Tereddüdünüz olmasın!..
…
Derlenir, toparlanırsanız, Allah, derlenip toparlanmanıza hız katar birden bire.
…
Öyle bir Sultan’a teveccüh…
Eğer maruz kaldığınız/kaldığımız/kalınan bu belâ ve musibetler, bizi O’na döndürüyorsa, öyle bir teveccühe vesile oluyorsa, bence o bela ve musibetleri dahi takdir ile karşılamak lazım.
…
Ama zinhar, sakın tasalanmayın, kederlenmeyin!..
…
Siz, tabiatınızın icabı, imanınızın gereği, onlarla aynı yolda uzun zaman koşmanızın gereği, onların dertlerini-ızdıraplarını paylaşıyorsunuz.
Dolayısıyla siz de ızdırap çekiyorsunuz.
Siz, o kardeşlerinizden ayrılmayacaksınız..
o kardeşleriniz de Efendimiz’in arkadaşlarından ayrı düşmeyecekler ötede.. onlar da Hazreti Habîb-i Zîşân’ın, Sâhibkırân’ın uzağında kalmayacaklar..
O’nun beraberliğine/maiyyetine erecekler.. O’nun maiyyetine erenler de Allah maiyyetine ereceklerdir.
…
BENCE TAM AĞLAMA MEVSİMİ
SIZINTI EYLÜL 2002 BAŞYAZINDAN (BEYAN)
Tasa-elem, aşk-iştiyak, emel-ümit, firak-visal; belki bütün bunlardan daha çok da “mehâfetullah” ve “mehâbetullah” ağlatır, hisleri hüşyar ve kalb ufkunda O’na yâr olanları.
…
Temeli iman ve mârifete dayanan, muhabbet ve aşk u şevkin tetiklediği ağlamalara gelince, bunlar, tamamen Hakk’ı bilmeye, her şeyde O’nu duymaya, miadı meçhul vuslat hülyalarıyla oturup kalkmaya ve O’na karşı mehâfet ve mehâbetle tir tir titreyip sürekli O’nun huzurunda saygıyla köpürüp durmaya bağlıdır.
…
Bilen alâka duyar, ruhta alâka derinleştikçe sevgiye dönüşür ve zamanla bu sevgi, önü alınmaz bir aşk u iştiyaka inkılâp eder. Artık böyle biri bîkarardır, gezer çölden çöle ve “Leylâ” der ağlar.
…
Bu derinlikte olmasa da, dost ve yakınların firkat ve vuslatları anında da gönüller heyecanla köpürür ve gözler yaşlarla dolar; bu da bir ağlamadır
ama, ötede her ağlamanın kıymeti âh u efgân edenin duygu ve düşünce ufkuna göre değerlendirilir:
Haşyet ve murâkabe duygusuyla içlerini döküp ağlayanlar,
ya da “Dertliyim dersen belâ-yı dertten âh eyleme / Âh edip ağyârı âhından âgâh eyleme!” mülâhazalarıyla içinden yükselen köpük köpük heyecanları sinelerine gömüp yutkunanlar,
Sevgili kapısının gözü sürmeli sadık bendeleridirler
ve sırlarını bir namus bilir, onu kendi gözlerinden bile kıskanırlar.
Bunların ağlamaları da susmaları da derin ve mânâlıdır.
…
Allah için ağlama, O’na karşı olan aşkın iniltileridir.
İçinde hararet olanın gözünde de yaş olur; aksine gözleri çöller gibi kupkuru kimselerin içlerinde de hayat yoktur.
…
Hüzün ve ağlama, hak dostlarının her zamanki hâli ve gece-gündüz inleyip durma da Hakk’a ulaşmanın en kestirme yoludur.
…
Zaten onlar her zaman ağlayıp inlemişlerdi;
evet bazen iman ve mârifet neşvesiyle,
bazen aşk u iştiyak şivesiyle,
bazen işlerine hata bulaşmış olabileceği endişesiyle,
bazen öteler ve akıbet korkusuyla,
bazen de ufuklarının kararmasıyla hep ağlar
ve sürekli niyaz buğulu feryatlarla rahmet arşına yönelirlerdi.
…
Aslında, Allah’a en hızlı ulaşan dua ve niyazların kaderi de büyük ölçüde iç sızlamalarına ve gözyaşlarına bağlanmıştır;
bağlanmıştır zira gönül heyecanlarını gözyaşlarından daha seri, daha duru aksettirecek bir başka şey göstermek mümkün değildir.
…
Gönülden hıçkırıkların bayrak çektiği yerlerde, günah orduları tarumar olur gider.
Hüşyar gönüller, gelip vicdanlarına çarpan bu tür kabul esintileriyle âdeta berd ü selâm yaşar ve serinlerler.
…
Hayatlarını Allah için hep âh u vâhla geçirenler, gök ehlince sadakat ve aşk bülbülleri sayılırlar.
…
Işığını kaybetmiş ve her yanıyla toz-duman bir dünyada yaşıyoruz;
hepimiz birer ağlama bülbülü edasıyla başlarımızı mum gibi önümüze eğip bin bir isyan ve günahlarımızı düşünerek öyle bir çığlık koparmalıyız ki,
bütün gök ehli ellerinde nurdan çerağlar bu ağlama şölenine koşup gelsin.
…
Ateşin bacayı sardığı şu günler, tam gözyaşlarıyla boşalma zamanı olduğunu düşünüyorum.
Gözyaşları her türlü şeytanî oyunun büyüsünü bozacak sihirli bir iksirse –ki öyledir– gezip durduğumuz, oturup kalktığımız her yerde kaba sevinçlerle tepinme yerine gözyaşlarıyla serinlemeye çalışmalı ve hep ağlamalarla âh u efgânları dindirme yolunda koşmalıyız.
…
Seccadeler kuruyalı yıllar oldu;
seneler var kulaklarımız gönül çığlıklarına hasret..
çöller gibi kupkuru atmosferimiz..
hicranla yanan sinelerin nasıl yandığını hissetmiyor gibiyiz..
çehrelerimiz âdeta birer buz parçası, bakışlarımız da bütün bütün anlamsız..
sinelerimizde kıvrandıran acıdan iz yok..
simalarımızsa asla inandırıcı değil.
Bu gafletle geleceğe yürümemiz, yürüyüp varlığımızı sürdürmemiz çok zor olsa gerek…
…
İhtimal biz dört bir yanımızı kuşatan dertlerden âh u vâh edip ağlayınca,
melekût ufku da tül tül rahmet yüklü bulutlarla dolacak
ve gözyaşlarımızın önünde sürüklenen günahlarımızı, isyanlarımızı, saygısızlıklarımızı, densizliklerimizi gördükçe onlar da sevinç neşîdeleriyle coşacak
ve şefkatle üzerimize boşalacaklar..!
…
Bunca günah, bunca mâsiyet ve o ölçüdeki hicrandan sonra zannediyorum bize de hep yalnızlık koylarını kollamak ve gecelerin siyah örtüsünü başımıza çekerek, Hak tecellîlerine açık, o kimsenin göremeyeceği yerlerde başımızı yere koyup hıçkıra hıçkıra ağlamak düşüyor.
…
Vefasızlığımıza,
bir türlü samimî olamayışımıza,
yürüdüğümüz yolda sürekli zikzaklar çizişimize,
durduğumuz yerin hakkını veremeyişimize,
mazhariyetlerimize göre sağlam bir duruşa geçemeyişimize
ve bizim gibi davrananların münasebetsizliklerine
öyle bir ağlamalıyız ki,
vazifesi ağlamak olan gök ehli dahi bundan böyle hep bizim çığlıklarımıza gözyaşı döksünler…
…
Evet biz, bize bahşedilen yerimizi koruyamadık, durduğumuz yerde kararlı, şuurlu ve ihlâs derinlikli duramadık.
…
Gönüllerimizin diliyle bir şeyler söylemeli,
hasret ve heyecanlarımız üzerine gözyaşı iksirleri saçarak
bu kurumuşluğa bir son vermeliyiz.
…
Hiç olmazsa, bundan sonra olsun ömrümüzü kalbimizin çizgisinde yaşama azmi göstermeli değil miyiz..!
…
Gelin, bugüne kadar gülüp eğlenmelerimize karşılık biraz da feryad ü figân türküleri söyleyelim.!
Nefsanî yaşamaya veda edip biraz olsun dertlenerek hayatın başka renklerini de duymaya çalışalım.!
Dert söyleyip dert dinleyelim ve dertlileri dinleyene yakın durma yollarını araştıralım..!
…
Bundan böyle bize kalkıp o uzun gece için, sönmeyen bir çerağ tutuşturmak düşüyor.
Bundan sonra olsun, kendimize gelmeli,
dağınıklıklardan sıyrılmalı,
özümüze dönmeli
ve ciğerlerimizin hasretini gözyaşlarıyla soluklamalıyız..
Gel, çöllerden daha kuru şu beyâbanda herkese gözyaşlarının sâkisi olalım
ve güftesi heyecan, bestesi ağlama en taze meyvelerden çevremize yepyeni ziyafetler tertip edelim…