BAŞYAZI MÜZAKERESİ: 

KENDİYLE YÜZLEŞMEDE PEYGAMBER UFKU (1)

İSTİFADE EDİLEN KAYNAK METİN:

ÇAĞLAYAN DERGİSİ  ŞUBAT 2018 – “KENDİYLE YÜZLEŞMEDE PEYGAMBER UFKU (1)”

Ufkumuzu aşar onların Hak’la münasebetleri.. kendileriyle yüzleşmeleri.. ve masumiyetlerine rağmen Hak kapısındaki temkin üstü temkin edalı iç çekişleri. Sığmaz mücelletlere onların o ledünnî derinlikleri.. hiss-i mehâfet ve mehâbetleri.. verâlar verâsına müteveccih yana-yakıla niyazları ve bu konudaki sûzişî nağmeleri. Bizim deryadan bir damla, mehtaptan bir zerre kırık-dökük ifadelerimizle, tâ baştan yed-i rahmetle o arındırılmışların hangi mülahazaya binaen arınma kurnasından arınma kurnasına -istiğfar, inâbe, evbeye- koştuklarını değerlendirip dillendirmek muhal ölçüsünde zordur. Ama yine de onlara bakıp kendimize gelme adına, bir cüret de olsa bir şeyler söylemenin lüzumuna inanıyorum. Zannediyorum bu paragrafı, “Cenab-ı Hak onların bu yüce hissiyatlarının bir damlasını da bize lütfeylesin!” dileğiyle noktalama uygun olacaktır.

***

Ufkumuzu aşar [1] onların Hak’la münasebetleri.. [2]

kendileriyle yüzleşmeleri [3].. ve masumiyetlerine rağmen Hak kapısındaki temkin üstü temkin edalı iç çekişleri. [4]

~~~

[1]: ARALIK 2017// ORTA SAYFA: “KENDİ DERİNLİĞİYLE LATÎFE-İ RABBÂNİYE-2”

Ufkumuzu aşan1 bu tür engin konularda, sükût hikmetini intihapla, bir hak dostunun beyanı çerçevesinde “Allah’ın bizi selim kalb sahiplerinden kılmasını dileriz.” deyip ,

gaybî imanın ıtlakı derinliğine yönelerek, “Benim sünnetimden (yolumdan) ve benden sonra hidayet üzere doğru yolda giden halifelerimin yolundan ayrılmayın. beyân-ı nebevîsi  pusulasına göre hareket etmek tercihimiz olmalıdır.

***

[2]: OCAK 2018 // ORTA SAYFA: “KENDİ DERİNLİĞİYLE LATÎFE-İ RABBÂNİYE-3”

Kalbi her zaman Hak’la irtibat2 içinde bulunan Hazreti Ruh-u Seyyidi’l-Enâm’ın her gün bilmem kaç defa tekrar ettiği 

 “Ey kalbleri evirip çeviren Allahım, kalbimi dininde sabit kıl.” reçetesi ve Ey kalbleri şekilden şekle, halden hale döndüren Rabbim, kalbimizi daimi taat ufkuna tevcih buyur.”  Niyazı 7 bizim için vird-i zeban edilmesi gerekli olan konuların başında gelir.

***

[3]: OCAK 2018 // BAŞYAZI: “İSTİKAMET ÂBİDELERİ”

“Bu engin mülahazayla, böyleleri hemen her zaman yaratılış gayesine uygun hareket etmek için çırpınır.. sık sık iç dünyalarını gözden geçirir.. kendileriyle yüzleşir 3.. mülâhaza kirlenmelerine karşı uyanık davranır.. kalb kararmalarına ve ruh paslanmalarına meydan vermeme hassasiyetiyle oturur-kalkar..

***

[4]: OCAK 2018 // BAŞYAZI: “İSTİKAMET ÂBİDELERİ”

Akrabü’l-mukarrabîn olan Hazreti Ruh-u Seyyidi’l-Enâm (s.a.s), o engin ruh haleti, temkin tavrı4 ve arkasındakilere rehberlik mülâhazasıyla, sabahı ayrı bir teyakkuz faslı, akşamı ayrı bir teveccüh demi, içini Allah’a döker4 ve  Allahım, Seni her türlü noksanlıklardan tenzih ederim. Günah onun rüyalarına bile misafir olmamıştır- günahlarımı bağışlamanı diler ve rahmetini umarım!..”  der; takipçilerine kendilerini kontrol yolunu gösterir ve baş döndüren bir tevazu ve mahviyet tavrı sergilerdi.

~~~

 “Sığmaz mücelletlere onların o ledünnî derinlikleri.. [5]

hiss-i mehâfet ve mehâbetleri..” [6]

“verâlar verâsına müteveccih yana-yakıla niyaz [7] ları ve bu konudaki sûzişî nağmeleri .”

~~~

[5]: KASIM 2017 // ORTA SAYFA: “KENDİ DERİNLİĞİYLE LATÎFE-İ RABBÂNİYE”

 “Daha önce de “seyyid-i kelâmi’l-beşer” ile dillendirildiği üzere, -أَلَا إِنَّ فِي الْجَسَدِ مُضْغَةً… الخ beyan-ı nebevîsini kastediyoruz- büyük ölçüde insanın maddî anatomisinin salah, selâmet ve sıhhati bu müstesna latîfeyle irtibatlı olduğu gibi, insanın bâtınî ve ledünnî derinlikleri 5 de yine o rükn-i âzamın, dünya ve mâfîhâdan âzâde5.. tevhîd-i ulûhiyet ve tevhîd-i rubûbiyet mülahazasında bir dil ve tercüman.. ritimleriyle bu iki daire-i kudsiyeyi işaretleyip duran bir mızrab-ı nurânî olmasıyla alakalıdır.

***

[6]: OCAK 2018 // BAŞYAZI: “İSTİKAMET ÂBİDELERİ”

“Can alıcı hasımları bile O’na ayıbın en küçüğünü dahi isnad etme küstahlığında bulunmamış, bulunamamışlardı. Hem nübüvvetten evvel hem de ondan sonra eminler emini olarak biliniyor ve öyle yâd ediliyordu. Ama O’ndaki o yükseklerden yüksek ufka bakın ki, sanki bir ayıbı varmışçasına -biz yine bunlara, “rehberin terbiyegerdelere tenbihi” diyelim- “Allahım, bütün ayıplarımı setret ve beni bütün korku ve endişelerimden emin kıl!”  der dururdu. Mehâfet ve mehâbet düşünce 6 leri itibarıyla her zaman tir tir titreyen bir gönlü vardı ve O bu konuda arkasındakilere gerçek fazilete giden güzergâhı işaretliyordu.

***

[7]: OCAK 2018 // BAŞYAZI: “İSTİKAMET ÂBİDELERİ”

“Uyurken de, “O bizim gibi uyurdu” demek O’na karşı büyük bir saygısızlıktır. Zira O, “Benim gözlerim uyur ama kalbim uyumaz”  diyerek bu konuya da bir nokta koymuştu.

Ne var ki bu melekler üstü mümtaz ruh, kendince o farklı uykuya yönelirken dahi ciddi bir teveccüh-ü tâmla Hakk’a yönelir 7 ve“Bismillah diyerek yan gelip yattım.. Allahım, günahımı yarlığa, şeytanımın sesini-soluğunu kes, nefsimle alakalı rehini çöz, beni katında o en yüce konumdakilerin arasına koyuver!..”  derdi. O dillere destan mümtaz konumuna rağmen bu iç çekiş 4 te dahi bizlere neler fısıldıyor neler

***

[7]: AĞUSTOS 2017 // ORTA SAYFA: “ÜNS MÜLAHAZASINA İCMÂLÎ BİR BAKIŞ”

“Hususiyle de değişik âyât-ı beyyinâtla Hazreti Ruh-u Seyyidi’l-Enâm’ın (sallallâhu aleyhi ve sellem) hüzün edalı, şefkat enginlikli nazlı niyaz 7 ları, tamamen O’nun o derin vuslat ve baş döndüren maiyyet-i tâmmeden aldığı, içtenleştirdiği, gözlerin görmediği ve göremeyeceği, kulakların işitmediği ve işitemeyeceği, her türlü tasavvur ve tahayyülü aşkın maiyyet hazz u lezzetini başkalarına da duyurma ve onların gönüllerinde de aşk u iştiyak uyarma buudlu heybet derinlikli bir üns tür.

~~~

 Bizim deryadan bir damla [8], mehtaptan bir zerre kırık-dökük ifadelerimizle (est.) ,tâ baştan yed-i rahmetle o arındırılmışların hangi mülahazaya binaen arınma kurnasından arınma kurnası [9] na –istiğfar, inâbe, evbe [9] ye- koştuklarını değerlendirip dillendirmek muhal ölçüsünde zordur.

Ama yine de onlara bakıp kendimize gelme adına [10], bir cüret de olsa bir şeyler söylemenin lüzumuna inanıyorum

~~~

[8]: OCAK 2018 // BAŞYAZI: “İSTİKAMET ÂBİDELERİ”

“Şimdi isterseniz bu nurani yolculuğun biricik pişdârı, gelmiş-geçmiş bütün kudsîlerin seçkinlerden seçkin müşârun bi’l-benânı olan Rehnümâ ile, O’na bakıp kendimizle yüzleşme kapısı 10 nı -tabiî işin hakikatinin deryada damlası ölçüsünde 8 olduğu kaydıyla- aralamaya çalışalım.”

***

[9]:  KASIM 2017 // ORTA SAYFA: “KENDİ DERİNLİĞİYLE LATÎFE-İ RABBÂNİYE”

 “Bunların latîfe-i rabbâniyeleri iradî ve gayr-ı iradî hep Sâhib-i Beyt’e müteveccihtir. Bu itibarla da onun her zaman pak ve pırıl pırıl tutulması için evbe kurna 9 larında arınmadan arınmaya koşar 9

gönül diriliği ve duruluğu için ölesiye bir gayret içinde bulunurlar. Herkesin gaflet ânı sayılan geceler onların cıvıl cıvıl en canlı oldukları ve tecellî için pusuya yattıkları nurlu zamanlardır.

Onlara göre gündüzler, menfezleri değişik şerarelere açık, kâr-zarar at başı, bulanık zaman dilimleri; geceler ise Dost’a küşâde halvet koylarıdır.

***

[9]: OCAK 2018 // BAŞYAZI: “İSTİKAMET ÂBİDELERİ”

“Bu engin mülahazayla, böyleleri hemen her zaman yaratılış gayesine uygun hareket etmek için çırpınır.. sık sık iç dünyalarını gözden geçirir.. kendileriyle yüzleşir 3.. mülâhaza kirlenmelerine karşı uyanık davranır.. kalb kararmalarına ve ruh paslanmalarına meydan vermeme hassasiyetiyle oturur-kalkar..

çok defa “Onları kirlettim!” endişesiyle, arınma adına Hakk’a teveccüh kurnalarına koşar 9.. ve sürekli “ahsen     i takvîm”e mazhariyetin hakkını tam veremediği düşüncesiyle sızlanır dururlar 4.

[9]: MAYIS 2017 // BAŞYAZI: “IŞIK YOLCULARI”

 “Her gecenin bir nehârı, her kışın da bir baharı vardır.” diyerek yürürler gaye-i hayalleri olan o kutsal hedefe doğru.

Yürürler belâ ve musibetleri birer arınma kurnası görerek 9..

tagallübü, tahakkümü, peygamberler yolunun lazım-ı gayr-ı mufarığı bilerek.. ve ebediyete yürümenin şuuruyla dünya ve mâfîhâyı ellerinin tersiyle iterek, sonsuza ve sonsuza ait güzelliklerin nümâyân olduğu kevn ü mekan ötesine.. hem de daha şimdiden öteler mülahazasıyla mest ü mahmur olarak.

***

[9-10]:  TEMMUZ 2017 // ORTA SAYFA: “RÜŞD”

“Bu mânânın kahramanı reşîd, bir taraftan en küçük hayalî ve tasavvurî inhiraf ve bulantı karşısında hemen istiğfara 9 ve -tabiî derecesine göre- tevbe, inâbe ve evbe arınma kurnalarına 9 koşarak levsiyât-ı hayaliye ve tasavvuriyeden aklanıp paklanmaya çalışır.. ve kim bilir günde kaç defa bu titizlik ve hassasiyetle وَأَنِيبُوا إِلَى رَبِّكُمْ  ferman-ı sübhânîsine “Lebbeyk!” çekerek Allah ile abd-Mâbud münasebetini yenilemenin heyecanını yaşar..

kıvam kaybı endişesiyle sarsılır ve inler.. ve bu ölçüdeki derin endişelerinin yanında, hiç hal ve mazhariyete takılarak durağanlığa girmeden, -tahdîs-i nimet mülahazası mahfuz- gözü hep “hakka’l-yakîn” zirvelerinde “Daha, daha!..” diyerek oturur-kalkar..

sürekli “seyr maallah” sâliki misillü yeni yeni temaşa güzergâhları arar ve nâmütenâhî istikametinde bir yolculuğa çıkmış olma şuuruyla sülûkün nâmütenâhîlik neşvesine dalarak bütünüyle kalb ve ruhun rengini alır..

derken Rehber-i Küll, Muktedâ-i Ekber aleyhi ekmelüttehâyâ’nın yol ve yöntem disiplinlerinin iç derinliklerine tahkîk müşahedesiyle yönelir 10.. O’nu daha bir farklı izlemeye durur ve bir Mevlânâ aşk u heyecan ve tâbiiyeti

  مَنْ بَنْدَۂِ قُرْآنَمْ اَكَرْ جَانْ دَارَمْ * مَنْ خَاكِ رَهِ مُحَمَّدْ مُخْتَارَمْ  gözü hep O’nun izlerinde, takılır o Kamer-i Münîr’in arkasına ve yürür sürekli Güneş’e doğru10.

***

[10]: OCAK 2018 // BAŞYAZI: “İSTİKAMET ÂBİDELERİ”

    Şimdi isterseniz bu nurani yolculuğun biricik pişdârı, gelmiş-geçmiş bütün kudsîlerin seçkinlerden seçkin müşârun bi’l-benânı olan Rehnümâ ile, O’na bakıp kendimizle yüzleşme kapısı10nı -tabiî işin hakikatinin deryada damlası ölçüsünde olduğu kaydıyla- aralamaya çalışalım.

~~~

“O silsile-i zebercette ilk gönülden iç çekiş [4] ve sızlanış [4], bir zelle [11] ile yâd edilegelen, iftar vaktini tayinde bir içtihad olmazı neticesindeydi. Hususiyle hata demiyorum, yeri gelince -inşaallah- üzerinde durulacaktır.

Cenab-ı Hakk’ın kulları hakkında kullandığı kelimeler Rab ile kulu arasında her zaman saygıyla karşılansa da, bize o “Mustafeyne’l-Ahyâr” hakkında her zaman temkin edalı düşünme ve konuşma [12]  düşer.”

~~~

[11]: KASIM 2017 // ORTA SAYFA: “KENDİ DERİNLİĞİYLE LATÎFE-İ RABBÂNİYE

”Bunlar melekûtî yanları önde melek-misal öyle babayiğitlerdir ki, hayatlarını her zaman ötelere ve ötelerin de ötesine müteveccih geçirmek için çırpınır-durur; rüyalarında bile en küçük inhirafları ciddî bir zelle sayar11 ve hemen arınmak için “evbe kurnaları 9 ”na koşarlar.

***

[12]: OCAK 2018 // BAŞYAZI: “İSTİKAMET ÂBİDELERİ”

O Kamer-i Münîr’in tazarru, niyaz ve yakarış 7 ları adına deryadan damla 8 bu kadarıyla mevzuya bir noktalı virgül koyarak, “Konu bitmedi, sırada o Mâh-i Tâbân’ın hâlesi sayılan ‘Mustafeyne’l-Ahyârvar.” diyor ve yanlışlarımdan ötürü Allah’tan afv u mağfiret diliyorum12

~~~

Bununla beraber, bu hassas konuya, sondan gelip öndekilerin de önünde bulunan sırr-ı hikmet-i âlemin keşşâfı [13]  , ilmî varlığıyla evvellerden evvel, yer-gök ehlinin sertâc-ı ibtihâcı olan [14]   ve âlemşümul mesajlarıyla bütün insanlığa rehnümâ[15]  bulunan..

~~~

[13]: K.Z.T-4 // ORTA SAYFA: HAKİKAT-I MUHAMMEDİYE

Bu itibarladır ki, değişik hakikatleri mahiyet-i nefsü’l-emriyelerine uygun olarak görme, bilme ve değerlendirme adına Hakikat-i Muhammediye’nin doğru bilinip anlaşılması çok önemli kabul edilegelmiştir. Zira O, bütün hakâikin –bazıları itibarıyla hakikî, bazıları açısından da izafî olarak– keşşâfı, nûrânî ibresi, kıblenümâ 13 gibi bir hakikatnümâsı ve ehadiyet hakikatinin yanıltmayan ziyasıdır.

***

[14]: BAMTELİ-KASIM 2014 // “DÜNDEN BUGÜNE FİTNELER VE DEĞERBİLMEZ KİMSELER”

“İnsanlar Zat-ı ulûhiyeti azamet ve ulûhiyetine yakışır, şayeste şekilde takdir edemediler. Edememeden dolayı da esasen O’nun karşısında bulunmaları gerekli olan tavrı bihakkın alamadılar, düz duramadılar, istikametlerini koruyamadılar” diyor. Mutlaka o istikameti -imkân ölçüsünde- koruyan insan vardır ve bunların başında insanların sertâc-ı ibtihâcı14 sayılan enbiya-ı izam, enbiya-ı izamın da sertâc-ı ibtihâcı 14sayılan İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem) gelir. Cenâb-ı Hakk’ı O’nun kadar bilen, Zat-ı ulûhiyet karşısında O’nun kadar temkin, teyakkuz sergileyen bir ikinci insan göstermek mümkün değildir.

***

[15]: OCAK 2018 // BAŞYAZI: “İSTİKAMET ÂBİDELERİ”

            “Ah keşke bizler de “Rehber ve Rehnümâ15 nerede, biz neredeyiz?” deyip içten içe sızlanabilseydik!..

O, bizim için her zaman söz konusu olabilen, O’nun ufkundan da fersah fersah uzak bulunan bir kısım gönül karartan ahval için sızlanır ve engin bir yakarış ile duygularını şöyle seslendirirdi: “Allahım, kalb katılığından, gafletten -nerede onlar nerede Senin ufkun?!.- fakr u zaruretten, küfürden, fısktan, muhalefet mülahazasıyla birilerine düşmanlık tavrı almaktan, riyadan, süm’adan Sana sığınırım!” 

 Bilmem ki bu teyakkuz ve temkin, baş döndüren böyle bir derinlikle, o Masum-u Mutlak’ın dışında -mele-i a’lânın sakinleri dâhil- başka biri tarafından duyulmuş mudur? Ben zannetmiyorum; kimse de ihtimal veremez…

~~~

…arz u sema ehlinin iftihar tablosu, o eşi-menendi bulunmayan ve “Sultan-ı rusül [16]  ” diye yad edilegelen.. ruhânî-cismânî varlıklar arasında, Hâlık’ının birinci derecede matmah-ı nazarı olarak bilinen.. ötelerden gelen feyiz ve nur tayflarını imana açık gönüllere ifâza eden [17]  ...

~~~

[16]: OCAK 2018 // BAŞYAZI: “İSTİKAMET ÂBİDELERİ”

Sultan-ı Rusül16 Şah-ı mümeccedsin Efendim 
Biçarelere devlet-i sermedsin Efendim 
Divan-ı ilâhîde serâmedsin Efendim 
Menşûr-u “Le’amruk”le müeyyedsin Efendim.
(Şeyh Gâlib)

            Ey ziya-i himmet ve şem’-i tâbânım, böylesi iç döküş 4 ve sızlanışlarınla 7  “ben” deyip bizi o nurlu yolunda kendimiz olmaya çağırıyorsan 3, bizler sergerdanlarımız ve serkârlarımızla o ufka 1 veda edeli yıllar oldu. Bizler, reca edalı tüllenen hülyalarımızla Senin yeni teveccühlerini bekliyoruz; Hak adına daha fazla bekletme!.

[17]: BAMTELİ-AĞUSTOS 2015 // “TEBLİĞDE DÖRT ESAS”

Temsil, insanın deyip anlattıklarını kendi hayatına tatbik etmesi, önce kendisinin yapmasıdır. Peygamberlerin önemli bir vasfı tebliğdir. Tebliğ, nebinin Allah’tan aldığı vahyi başkalarının sinelerine ifâza etme vazifesi17 dir. Bu çok önemli, baş tacı bir misyondur fakat buna denk, belki onun da önünde temsil, yani duyurduğu, bildirdiği hakikatleri kendisinin de milimi milimine yaşaması gelmektedir.

~~~