MİRAÇ ENGİNLİKLİ İBADET; NAMAZ”-1

“Evet, namaz deyip geçmemeli; namazdan geçen, korkarım ki bir gün dinden de geçer. Bir insan şayet namaz kılmıyorsa hayatının en büyük kayıp kuşağında yaşıyor demektir.

O hâlde illa namaz, illa namaz!”

“Mü’min için her namaz bir miraç vesilesidir. Dolayısıyla bu hususta mü’mine düşen şey, her namazda, farklı buudlarda bile olsa, miracını tamamlamasıdır.”

“Evet, Efendimiz (sallallâhu aleyhi ve sellem) nasıl namaz kılıyor idiyse bizim de öyle kılmamız gerekir. Elbette ki bir nebinin kıldığı namazı şekil ve mânâ itibarıyla yakalamamız, O’nun duyduklarını duymamız mümkün değildir. Fakat bu, o yolda olmaya da mâni değildir. Allah Resûlü, bir hadis-i şeriflerinde “ihsan” kavramını anlatırken, “Allah’ı görüyormuş gibi ibadet etmek” ifadesini kullanır ve “Sen O’nu görmesen de O seni görüyor ya!” buyurur. Namaz, işte böylesine engin bir şuurla eda edildiği takdirde zannediyorum beklenen semereyi verecektir.”

“Tevbe, namazın bütün rükünlerine öyle sinmiştir ki onu namazdan ayrı mütalâa etmek âdeta imkânsızdır. Her namaz elbette tevbe demek değildir. Fakat insanın namazla bütünleşmesi ve bu bütünlük içinde Rabbinin huzuruna çıkması, onda tevbe adına bir şuur mayalar. Yeter ki namaz, istenen ölçüler içinde eda edilmiş olsun.”

“Kul, günahının ızdırabını yirmi dört saat gönlünde duymalıdır ki bu, o günahların affına bir davetiye olsun.”

…  

Namaz, insanın, insan-ı kâmil olmasını ifade etmektedir. Bundan dolayı insan, kıldığı namazları bir kere daha yorumlamalı; kıyam, rükû ve secdeyi derinlemesine bütün benliğinde duymaya çalışmalıdır.”

“Evet, kalb ve ruhun, lâhut âlemiyle münasebeti ancak ibadetlerle inkişaf eder. Rab’le münasebetin gelişmesi, bu mevzuda o azaların işletilmesine bağlıdır.”

“İbadetler, azalarla tekrar edilip içte duyulduğu nispette melekiyet yönü zuhur eder ve insan, kazandığı derecelerle mânevî olarak yükselmeye başlar.”

“Kimin iç âlemine yönelik bir gayreti varsa, onun için her zaman bir inkişaf söz konusudur.”

“Kulun, ibadet adına yaptığı şeylerde, yer yer niyetini yoklaması ve onu sabit tutması gerekir. Zira bütün ibadetler, Rabbin rızası istikametinde yapıldığı oranda bir ağırlık ve derinlik kazanır.”

“Evet, ubûdiyet, itaat ve inkiyat, Rab’le münasebetin ifadesidir. Yalancı heyecanlar ve sahte coşkular bu yolda geçerli akçe olamaz. Bu yolun prim yapan şeyleri; gecenin siyah zülüfleri üzerine bırakılan ‘âh’lar, gözyaşıyla ıslatılan seccadeler, “Ey insanlar! Rabbinize kul olun!” emrinden hareketle yakılan bağırlardır.”

“Namaz, ibadetlerin en kapsamlısıdır. Bu açıdan denebilir ki o, kâmil insanın en kâmil ibadetidir. Evet, namaz, Allah’a ulaşmaya, varlığı yorumlamaya, değişik ilimlerle kâinatı hallaç etmeye müsait yaratılan bu mükemmel insanın tabiatına en uygun bir ibadettir.”

Namaz, halk tabiriyle, verip veriştirilecek ve geçiştirilecek bir şey değildir. O, kendisine hususi bir vaktin ayrılması ve başlamadan önce de mutlaka konsantre olunması gereken bir ibadettir.