TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (45.BÂB)
GÜNCELLENME TARİHİ: 22 NİSAN 2020 // 29 ŞABAN 1441 ÇARŞAMBA
(TEVHİDNÂME-45):
Allah’ım!
Bizden evvel binlerce peygamber, yüzbinlerce veli ve milyonlarca salih insanın sülûk ettiği “sırat-ı müstakim”e (59) bizleri erdir ve o yol üzere bizleri sabitkadem eyle! Öyle ki, Sen’in gazabını celbedecek işler yapanların ve şaşkınlık içinde dalâlette bulunup da hak ve hakikatin berrak yüzünü göremeyen kimselerin tuttukları yoldan bizleri muhafaza edecek keyfiyette olsun!
***
45.BÂBIN DUASI (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)
Ey sırat-ı müstakîmi, müminler için açık ve geniş bir şehrah olan!
Bismillahirrahmanirrahîm. Ferdün Hayyün Kayyûmün Hakemün Adlün Kuddûs. “Allah, her zorluğun ardından mutlaka bir kolaylık ihsan eder.”
“Bizi sırat-ı müstakime, dosdoğru yola eriştir.”
Allahım! Senin inayetinle konakladık; Sen konuk ağırlayanların en hayırlısısın. Sana sığındık; Senin yardımın bütün yardımların üstünde ve hepsinin kaynağıdır. Biz de Senin inayet ve yardımınla sırat-ı müstakime eriştik. Her türlü kötü şeyin şerrine karşı Sen bize yetersin.
Ey kalbleri evirip çeviren Allah’ım! Beni her türlü kayma, sapma ve savrulmalardan muhafaza buyurarak sevdiklerinin güzergâhı sırat-ı müstakîmde sabit-kadem eyle!”
Ey Merhametliler Merhametlisi!
Ey nusret ve inayetiyle her zaman sevdiği kullarının yanında olan Nâsır u Muîn! Salavâtı bizim sırat-ı müstakime hidayetimize vesile eyle. Bizi Cehennem azabından muhafaza buyur ve nimet yurdu olan Cennetine al.
Apaçık bir nur ve beyan olan Yüce Kitabınla beni de hidayet buyur. Karanlıklardan aydınlığa çıkar. Sırat-ı müstakîme eriştir. Ey her mevcuttan evvel var olan Mevcûd-u Ezelî, ey Evvel, ey Âhir, ey Zâhir, ey Bâtın!
Allahım! Tevfîkini refîkimiz, sırat-ı müstakîmini de her zaman tarîkimiz eyle.
***
TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ
KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN
[59] SIRAT-I MÜSTAKİM :
Yolun başındakilerin temekkünü; sağlam niyet, ulü’l-azmâne irade, kaynağından gelen tam bilgi ve yolun yol rehberiyle yürünmesine bağlıdır. Yani, maksat, rıza-i ilâhî; azık, Ehl-i Sünnet anlayışı içinde dinin hayata hayat kılınması ve yolun da Hz. Ruh-u Seyyidi’l-Enâm’ın rehberliğinde sürdürülmesidir ki; bunu: Gaye, Allah; maksad, O’ndan gelenlere karşı duyarlı olup olabildiğince titiz yaşamak; yol da değişik türden ifratlar ve tefritlere karşı istikamet ifadesi kabul edilen sırat-ı müstakîm(59) dir.
[ TELVİN VE TEMKİN _ Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Kasım 1996]
…
“Sırat-ı Müstakîm” (59) erbabı ise ne mutlak cebr iddiasında bulunmuş ne de bilâkayd u şart mutlak ihtiyârdan dem vurmuşlardır; aksine onlar, insanoğlunun acz ü fakrını, ihtiyaç ve ıztırarını Kudreti Sonsuz’un bir şahid-i sadıkı görmüş, arzu ve iradelerini de Allah meşîetinin rahmet televvünlü bir ihsanı bilmişlerdir. Evet onlar, kendi darlıkları içinde mücessem birer ıztırar ve ihtiyaç timsali, Hakk’ın engin rahmeti sayesinde de birer mukayyed muhtârdırlar. Bütün inayet ve lütufların Allah’tan olduğuna inanır, vesilelik planında bunlara mazhariyeti de ihtiyaç, arzu, istek ve temayüllerine bağlayarak sebeple sonuç arasında bir münasebet bulunsun-bulunmasın esbaba riayette kusur etmemeye çalışır ve tercihlerine göre muamele göreceklerini de asla hatırlarından çıkarmazlar.
[VİCDAN–USÛLÜDDİN AÇISINDAN İRADE _ Sızıntı – Kalbin Zümrüt Tepeleri _Nisan 2003 ]
…
Aslında Hakk’a tahsis-i nazarla, şer’-i şerifin belirlediği güzergâhta nefis, hevâ ve şeytan sinyallerine karşı mesafeli durmasını başarabilenler ve daha has manada nezd-i ulûhiyetteki özel anlamıyla “sırat-ı müstakim”yolcuları,(59) her zaman ekstra inâyetlerle teyid edilerek duyulmazları duymuş, görülmezleri görmüş; hiçbir zaman yol yorgunluğu yaşamamış, takılıp yollarda kalmamış; gözleri sürekli zirvelerde kendi uzaklıklarını aşma ve Yakınlardan Yakın’ın maiyyet-i maneviyesine ulaşma adına, yol boyu aldıkları avanslarla, mir’âtiyetleriyle doğru orantılı, مَا لَا عَيْنٌ رَأَتْ وَلَا أُذُنٌ سَمِعَتْ وَلَا خَطَرَ عَلَى قَلْبِ بَشَرٍatmosferinde kanat çırpıp durmuş; ihsasları ve ihtisaslarıyla içtenleştirdikleri hakikatler ile soluklanmış ve çevrelerindeki ölü ruhlara da “ba’s-ü ba’de’l-mevt”duygusu aşılamaya çalışmışlardır.
[CİHAD-2 _ Çağlayan – Kalbin Zümrüt Tepeleri _Ağustos 2019]
***
TEVHİDNÂME -PIRLANTA MÜZAKERESİ
SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN
[59] SIRAT-I MÜSTAKİM :
Bir iman ve ihsan kervanıdır bu yoldakiler.. yürümektedirler gölgelerine takılmadan güneşe bakarak.. akı ak, karayı kara görmektedirler o aydınlıkta.. düşmezler inhirafa, inkisara.. aşarlar zelle ihtimallerini ihsan projektörleriyle.. sapmazlar yolsuzların saptığı gibi.. ve yürürler dillerinde “İhdina’s-sırâta’l-müstakim!..”dileğiyle hep ötelere, ötelerin de ötesine.. yolların amansızlığına, yol kesenlerin insafsızlığına, her köşe başındaki farklı bir şeytan ağına rağmen.. dinlenmelerinde tefekkür ve tedebbür dantelaları, hareketlerinde zaman ve konjonktür girdileriyle gaye-i hayallerine doğru.
[HAKKA ADANMIŞLAR YOLU _ Çağlayan – Başyazı – Eylül 2017 ]
…
Adanmışlığın yanı başında fütüvvete ait çok önemli diğer bir husus da, sabitkadem yerinde durabilmektir. İnsan, başına gelen bütün hâdiseler karşısında,
“ Gelse celâlinden cefa, yahut cemalinden vefa;
İkisi de cana safa, lütfun da hoş, kahrın da hoş.”
(İbrahim Tennûrî)
diyerek durduğu yerde dimdik durabilmelidir. Dimdik durmaktan kastımız, insanın paniklememesi, devrilmemesi ve ne olursa olsun yaptığı vazifeyi asla terk etmemesidir. Yoksa Allah karşısında bir mü’mine yaraşan, soru işareti gibi hep iki büklüm olmaktır. Hatta bununla da yetinmeyerek bir halka vaziyetini alarak yerlere kapanmaktır. Zira insan, Allah karşısında bir halka olduğu zaman O’na en yakın hâle gelir. Dolayısıyla bu iki hususun birbirine karıştırılmaması gerekir.
[FÜTÜVVET RUHUNUN TEMSİLCİLERİ _ Pırlanta Eserler – Eylül 2012]