TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (57.BÂB) 

GÜNCELLENME TARİHİ: 28 NİSAN 2020 // 05 RAMAZAN 1441 SALI

 (TEVHİDNÂME-57):

Allah’ım!

Bizlere gerek ruh ufkunda gerekse fizikî âlemde nezd-i Ulûhiyetinden öyle âşikâr “feth-i mübîn”ler (71)  nasib buyur ki, Sen’den gayrı mâsîvânın fetihlerini bizlere unutturacak ölçüde olsun!

***

57.BÂBIN DUASI  (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)

Ey Nebiy-yi Ekrem’i Hazreti Muhammed’e (sallallahu aleyhi ve sellem) nusret ve düşmanlarına karşı fetih ihsan eden!  (K.K)

Fâtih.. Ey rahmet kapılarını açan, fetihler ve muvaffakiyetler nasip eden ve adâletle hükmeden Fâtih

Müfettiha’l-ebvâb.. Ey bütün kapıları açan,

Fettâh.. Ey her şeyi hikmetle açan ve adâletle hükmeden Fettâh,

Ey yokluğu, varlığıyla süsleyen, damlaya deryâların vüs’atini bahşeden, zerreye güneş olma istidâdını veren Ulu  Sultan! İslâm’ı ve Müslümanları te’yîd buyur. Yegane hak din olan İslâm’ı nur-u yakîn ve feth-i mübîn ile zafere ulaştır.

Basiret ve basarlarımızı tenvîr buyur. Vatanımızı ve memleketimizi ma’mur kıl. Hastalarımıza şifa bahşet. Bize rahmet yüklü yağmurlarını bolca lutfet ve feth-i mübîn nuru ile kalblerimizin paslı kilitlerini çözüver.!

Ey hem kudretine hem de merhametine hudut olmayan biricik Rabbimiz! Senden, nezd-i ulûhiyetinden göndereceğin mukaddes bir ruhla sinelerimizi tertemiz hâle getirmeni, basiretlerimizi keskinleştirmeni ve Seninle aramızdaki perdeleri kaldırarak mükâşefe yollarını bizim için de açmanı diliyoruz.

Ne olur, Senin büyüklüğüne layık feth-i mübînleri bizim için de müyesser kıl ve yüce katından lütuf buyuracağın ilm-i ledün ve rahmanî tecellîlerle bizim kalb kâselerimizi de doldur!

***

TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ

KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN 

 [71] FETH-İ MÜBÎN : 

Ehl-i tahkik indinde feth, Fettâh ism-i şerifine bağlı değişik buudlarda farklı açılımların gerçekleşmesi şeklinde yorumlanmıştır ki çekirdekteki ukde-i hayatiyenin açılıp inkişaf etmesiyle rüşeyme yürümesinden, döl yatağında yumurtanın harika bir vetîre takip etmesine; şu koskocaman kozmozun mini bir nüveden meydana gelmesinden, bütün kevn ü mekânların onca fetk u retkından sonra uhrevî âlemlerin baş döndüren o muhteşem saraylarına dönüşmesine, dönüşüp iç içe farklılıklar arz etmesine kadar bütün şuûn, o feth-i ilâhînin birer tecellî ve tezâhüründen ibarettir.

“Karîb” kelimesi yakın mânâsına, “mübîn” sözcüğü açık anlamına gelmektedir. “Mutlak” lafzı ise kayıt altına girmeme hakikatine delâlet etmektedir. Ne var ki bu kelimeler, sofiyece sözlük anlamlarının dışında çok daha farklı mânâlar ihtiva etmektedirler; etmekte ve feth-i ilâhînin enfüs âleminde belli tezâhürlerini işaretlemekte, yolun hakkını verenler için de ilâhî tecellîler sağanağına îmâda bulunmaktadırlar

Kur’ân-ı Kerîm, “feth-i karîb”, “feth-i mübîn” (71) der, onları mutlak bırakır ve yorumunu da temel disiplinlere bağlılık çerçevesinde muhakkıkînin idrakine emanet eder. Bazılarına göre “Allah’tan bir yardım ve yakında gerçekleşecek bir fetih…”(Saf sûresi, 61/13) fermanındaki fütûhât, kalblerin inkişafından bütün insanlığın irşad ve tenvîrine kadar çok geniş alanlı bir hakikatin ifadesi; “Biz sana apaçık bir fetih ihsan ettik.”( Fetih sûresi, 48/1.) beyan-ı sübhanîsiyle ifade edilen “feth-i mübîn” (71), iç derinlik ve enginliği işaretleyen daha büyük bir inayetin remzi; “Cenâb-ı Hakk’ın yardım ve zaferi geldiği zaman…”(Nasr sûresi, 110/1.) âyetiyle ifade edilen hakikat ise feth-i mutlakı gösteren, o Sevgililer Sevgilisi’ne asliyet planında, ümmetine de zılliyet planında Hazreti Rahmân u Rahîm’in büyüklerden büyük bir ihsan ve teveccühünün îmâsıdır.

[FETH-İ KARÎB, FETH-İ MÜBÎN VE FETH-İ MUTLAK  _Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Ocak ,2011 ]

Aslında, her insanın ruhu bir mânâda melekûta açıktır ve ona bakmaktadır ki, erbabı bu zaviyeden bir bakış, duyuş ve sezişe “feth-i karîb” demişler; sıfât-ı sübhaniye ve âlem-i ceberûta nâzır kalbin ihsas ve imtisaslarına “feth-i mübîn” (71)  unvanı vermişler; âlem-i lâhuta müteveccih bulunan sırrın müşâhedelerini de “feth-i mutlak” pâye-i mübecceli ile yâd edegelmişlerdir.

[RUH VE ÖTESİ  _Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Kasım-Şubat, 2002-2003]

Basîretli bir sâlik, işte böyle kendisinde ikinci bir tabiat âsârının belirmeye başladığı ve onun gönül dünyasında her gün ayrı bir “feth-i mübîn’in” (71) yaşandığı, pinhânların ayân olduğu, gözden hicabın kaldırılıp, eşyanın perde arkası kendi renk ve çizgileriyle zuhur ettiği ve bazıları için başların dönüp bakışların bulandığı durumlarda o hep, Ruh-u Seyyidi’l-Enâm’ın vesâyetine koşar.. düşünce ve tasavvurlarını Sünnet mihengine vurur.. beyanlarını “usûlüddin” mizanlarıyla çerçeveler.. ve yoluna: (Tirmîzî, îmân 38; et-Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr 8/152.) reflektörleri arasında devam eder.

[SEYR U SÜLÛK  _Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Mart, Nisan, Mayıs 1999]

 ***

TEVHİDNÂME -PIRLANTA MÜZAKERESİ

SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN  

 [71] FETH-İ MÜBÎN : 

Kendi muallim ve üstadlarını bulup yeniden inşa dönemine geçecek olan bizim insanımızın derlenip toparlanması ise, hepten şaşırtıcı olacağa benzer. Elverir ki, günümüzün talim ve terbiye vazifelisi, fetih ve keşfedici bir ruha sahip bulunsun. Mukaddes kanaat ve düşüncelerinin hakkını vererek, büyük terkipçilere yakışır vecibeyi hakkıyla yerine getirsin: Nizamülmülk’le Alpaslan’ı yan yana görsün. Fatih’le Akşemseddin’i, Zenbilli ile Yavuz’u birbirinden ayırmasın. Gazzâlî’nin aydın semasında, Pascal’ı unutmasın. Mevlana’nın sehhâr ifadeleriyle semâa kalkarken, laboratuvara uğrayıp Pastör’ü selamlamayı da ihmal etmesin. Sözün özü, kafa ve kalb bütünlüğünü kendisine şiar edinsin…

[MAARİFİMİZDEKİ MUALLİM _Sızıntı – Başyazı – Aralık 1979]

… 

Bu evlerde, her fecir, bir fetih ve zafer rengiyle tüllenir.. onların her köşesinde, evrâd u ezkâr gülbanklar gibi gürler.. gönüllerde başlayıp verâlara uzanan yolların ta öbür ucu görünür.. ve bu evlerin kutlu sakinleri her yeni güne, itminan dolu, lezzet dolu masmavi duygularla uyanırlar.. uyanırlar da, ne fâniliğin kırıp döken, saçıp savuran fırtınalarını duyar ne de zevalin burkuntulu mırıltılarından müteessir olurlar. Zira, onların dört bir yanıyla nurlara açık dünyalarında, yokun, yokluğun yeri yoktur. Onların nazarında, yeryüzündeki bütün toplanıp-dağılmalar, gelip-gitmeler askerin kışlada, talebenin mektepte toplanıp dağılmasından, gelip gitmesinden farksızdır. Toplanırken talim ve terbiye için toplanırlar; dağılırken de bu kışla ve bu mektepte elde ettikleri temiz duygu, nezih düşünce, güzel ahlâk, imanlı fazilet ve Yaratan’la irtibatlarının mükâfatını almak için dağılırlar.

[IŞIK EVLER _Sızıntı – Başyazı – Ocak 1992 ]

… 

Gel! Yıllar yılı hep eski destanlarla avunup duran ve yeni dünyanın bin bir hokkabazlıkları karşısında şaşırıp kalan şu kendi nesline, yeni türküler söyle; seni ve beni anlatan yepyeni türküler… Bestesi, Bedir gibi duru ve yüce, Malazgirt gibi içten ve ebedî yurda doğru, büyük fetih gibi, zamana yeni nâm getirici ve âlemşümul, kurtuluş kavgan gibi yürekten ve cansiperâne olsun…!

Gel! Ve yıllardan beri ortalığı alıp götüren şu bin bir hezeyan karşısında, fersiz yüreklere, mecalsiz ruhlara bir şeyler yapabilme azmini ve ümidini getir. 

[SEN _Sızıntı – Başyazı – Nisan 1981 ]