TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (63.BÂB) 

GÜNCELLENME TARİHİ: 01 MAYIS 2020 // 08 RAMAZAN 1441 CUMA

 (TEVHİDNÂME-63):

Allah’ım!

Öyle bir yarlıgama ve mağfiret-i tâmme (81) ile kusurlarımızı ört ki, “pişmanlıklar günü” olan mahşer gününde utanıp hacâletle iki büklüm kalmaktan, perişanlığa düşüp zâyi olmaktan bizleri muhafaza edecek ölçüde olsun!

***

63.BÂBIN DUASI  (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)

Ey en güzel şekilde mağfiret buyurup yarlığayan!

Ey günahları mağfiret eden!

Ey afv u mağfiret sadece Kendisinden talep edilen!

Ey mağfireti çok geniş olan!

Ey mağfiret dileyenleri affedip yarlığayan Ğâfir!

Ey afv u mağfireti, sürçüp günah işleyenlerin tek sığınağı olan!

Ey mağfireti çok geniş olan! Ey Yüceler Yücesi Allahım! Senden emn ü iman, selâmet ü İslâm, rızk u gına ve arkada affedilmedik büyük-küçük hiçbir günah bırakmayan bir mağfiret dileniyorum.

Ey güzeli açığa çıkarıp çirkini örten.. ey günahlarından dolayı kullarını hemen muâheze etmeyen ve perdeyi yırtmayan.. ey affı güzel.. ey mağfireti bol.. ey rahmetini her yana saçan.. ey kullarının gizli yakarışlarını duyan.. ey bendelerinin arz-ı hâllerini ilettikleri yegâne merci.. ey afv u safhı geniş olan.. çokça ihsanda bulunan.. ey kullarının istihkakından önce nimetleri daha baştan bahşeden… Allahım!

Allahım! Senden rahmetini celbedecek şeyleri, mağfiretinin vesilelerini, her türlü günahtan uzak durmayı, her türlü iyiliğe muvaffak kılınmayı, Cennet’e nâil ve Cehennem’den âzâd olmayı diliyoruz.

Allahım! Günahlarımızı, zulüm ve haksızlıklarımızı, şaka ile ya da ciddi olarak, kasten veya hata yoluyla işlediğimiz kusurlarımızı mağfiret eyle.

***

TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ

KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN 

 [81] MAĞFİRET-İ TÂMME : 

Nefs-i mülhemeye gelince, o mesâvî-i ahlaktan uzak durmanın yanında, seviyesine göre semâvî mesajların ışığında takva azm u ikdamı içinde bulunur. Hak tarafından görülüyor olma irfanıyla yüz yere koyar; gönlünün nağmeleriyle afv u mağfiret besteleri (81) sergiler ve hep daha ötelere sıçrama cehd ü gayreti içinde bulunur. Evet, dinin emirlerine milimi milimine riayet etmenin yanında, mehâsin-i ahlakı tabiatının bir derinliği haline getirerek, kendisine yukarılara doğru yeni kapıların açılması adına “Hel min mezîd – Daha yok mu?” der, rahmetin enginliğinden yeni teveccühler intizarı içinde bulunur.

[FARKLI MERTEBELERİYLE NEFİS (5)   _Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Şubat, 2004 ]

Ulaşabildikleri ölçüde –imkânı varsa– bütün gönülleri imanla donatmak; her yerde, dinin hayata hayat olmasını temine çalışmak; bilumum karanlıkta kalmış ruhları aydınlatmak; içinde bulundukları toplumun sıkıntılarını gidermek; kendi namus ve şereflerini koruma hususunda gösterdikleri hassasiyeti aynıyla başkaları için de göstermek; ellerini Allah’a her açışlarında kendileri hakkında olduğu kadar, hatta daha da fazla, umum Müslümanlar hakkında hayır dileğinde bulunmak; sabah-akşam:

“Allahümme Mağfirli”  “Allahümme Mağfirli”  dualarıyla ümmet-i Muhammed’e merhamet ve mağfiret dilemek[75]; kendilerine kötülük yapanları dahi affedecek kadar civanmertçe davranmak; herkese kucak açmak ve onlara gönlünün sıcaklığını duyurmak; bütün bunları yaparken de en küçük teferruatına kadar dinin âdâbını korumak; diyanet adına da O’nun izini sürüyormuşçasına adım adım Peygamber’i (aleyhissalâtü vesselâm) takip etmek; Kur’ân’ın resmettiği o yüce ahlâkı kusursuz temsile çalışmak; kin, nefret, haset, suizan ve düşmanlık… gibi hayvanî huylardan uzak durmaya kararlı olmak bu babayiğitlerin en önemli vasıflarıdır

[KERAMET  _Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Ağustos-Eylül, 2003 ]

Her şeyi “mahiyet-i nefsü’l-emriye”siyle bilip zevk etmeye teşne bu âbide “âdem-i insanî”ler her zaman ilâhî nefehât peşinde.. gönüllere Hakk’ı duyurup sevdirme dellallığıyla serfirâz.. geceleri, “Vuslat, vuslat!..” iniltileriyle “şeb-i arûs” hülyalarına emanet.. her tavır ve davranışları O’nu hatırlatan mücellâ birer ayna.. dilleri gönüllerinin güdümünde sürekli Mahbûb-u Ezelî’yi hecelemekte.. arkalarındakileri inhirafa sevk etme endişesiyle kalbleri tir tir.. afv u mağfirete mazhariyetlerini onların arasında bulunmayla irtibatlandırmış.. ötelere ve öteler ötesine ulaşmayı tâliplerinin hâdimi olma mahviyet ve hacâletine bağlamış.. ekstra varidât ve füyuzât dalgaları karşısında mütemadi istidraç endişesiyle oturup-kalkmış.. başları Hak kapısının eşiğinde, sürekli kalbleri durduracak derinlerden derin bir heyecanla, “Ne olur, müstahak olsam da kovma kapından!” mülahazalarıyla âh u enîn edip inlemiş..

[ADEMİYET MUAMMASI (1) _Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _Mayıs, 2019 ]

 ***

TEVHİDNÂME -PIRLANTA MÜZAKERESİ

SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN  

 [81] MAĞFİRET-İ TÂMME : 

Bu engin mülahazayla, böyleleri hemen her zaman yaratılış gayesine uygun hareket etmek için çırpınır.. sık sık iç dünyalarını gözden geçirir.. kendileriyle yüzleşir.. mülâhaza kirlenmelerine karşı uyanık davranır.. kalb kararmalarına ve ruh paslanmalarına meydan vermeme hassasiyetiyle oturur-kalkar.. çok defa “Onları kirlettim!” endişesiyle, arınma adına Hakk’a teveccüh kurnalarına koşar.. ve sürekli “ahsen-i takvîm”e mazhariyetin hakkını tam veremediği düşüncesiyle sızlanır dururlar.

Böyleleri, değil bu olumsuz şeylere tahayyül dünyalarında dahi kapı aralama, en küçük bir rüya kirliliği, tasavvur isi-pası, durağanlık sisi-dumanı karşısında bile tir tir titrer, yeni yeni teveccüh vesileleri aramaya koyulur.. ve her zaman elleri rahmet ve mağfiret kapısının tokmağında ruhanilerle atbaşı bir hayat sürdürürler.

[İSTİKAMET ABİDELERİ_Çağlayan – Başyazı – Ocak 2018 ]

… 

Aslında mü’min, bütün benliğiyle Allah’a yönelince, O’ndan gayrı her şey gözünden silinir gider. Bütün yalancı güçler, kudretler havası alınmış balonlar gibi söner. Zaman zaman sahte ziyalarıyla gözlerimizi kamaştıran bütün fâni ışıklar, gelip gönüllerimize vuran O’nun nûru karşısında birer birer kararır ve her tarafta: Bugün mülk ve milk, O mutlak ve galip olan Allah’ındır.” sözü duyulmaya başlar ki; böyle bir noktaya ulaşmış gönül, bütün sahte güçlerin, kuvvetlerin, rahmetlerin, inayetlerin aldatıcı vaadlerinden kurtulur, sadece ve sadece O’na teveccüh eder ve imdadı da O’ndan bekler.. zorda kaldığında veya musibetlerle sarsıldığında O’na güvenir, O’na dayanır.. her çeşit tehdit karşısında, bütün varlığı kuşatan O’nun inayet, rahmet ve nusretinin serasına sığınır.. zayıf düştüğünde, O’nun o aşkın kuvvetinin vesayetine girer.. ezkazâ günahlarla kirlenince, hemen O’nun mağfiret kurnaları altında arınmaya koşar.. zaman zaman ufkunu saran sis ve dumanı O’na iman, itimat ve teslimiyetle darmadağın eder.

[HUZUR UFKU_Sızıntı – Başyazı – Şubat 2000 ]