TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (79.BÂB) 

GÜNCELLENME TARİHİ: 15 MAYIS 2020 // 22 RAMAZAN 1441 CUMA

 (TEVHİDNÂME-79):

Allah’ım!

Öyle bir metânet (97), sağlamlık, peklik ve kavilikle bizlere lütufta bulun ki; yeis ve zillete, ümitsizlik ve perişâniyete düşmekten bizleri alıkoysun!

***

79.BÂBIN DUASI  (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)

Ey kitabı sağlam ve şüphelerden uzak bulunan!

Ey dilediğini dilediği gibi icrâ eden, gerçek güç ve kuvvetin yegâne sahibi Kaviyy!

Ya Ekramelekramîn ve ya Erhamerrahimîn!

Senden, Sana arz edilmeye layık sağlam bir iman ve kıyamet gününde huzuruna çıkabileceğimiz tastamam bir yakîn dileniyoruz.

Ayaklarımızı da Senin dosdoğru ve sapasağlam yolun üzere sâbit eyle Allahım.

Allahım! Bütün yüce ve münezzeh vasıflarınla Sen Sensin. Kalbleri sağlam ve sabit tutarak kaymaktan kurtaran ve gönüllerin tasalarını gideren yine Sensin. Senden başka hiçbir ilah ve ma’bud yoktur.

Ehl-i Bedir hakkı için Allahım!

Bizi her zaman onların da sımsıkı tutunduğu Senin kopmayan sapasağlam din tutamağına tutunmaya, neticeye ulaşmaya yegâne vesile olan sağlamlardan sağlam Kur’ân ipine sarılmaya muvaffak kıl. Bedir ehli hürmetine dualarımızı kabul buyur Allahım!

Zararları bize ulaşabilecek tahrip temsilcilerinin oyunlarını boz ve emellerini gerçekleştirmelerine fırsat verme. Sağlamlardan daha sağlam himayene bizi de al ve bütün şerîrlerin şerlerinden, komplocuların komplolarından sıyanet buyur.

***

TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ

KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN 

[97] METÂNET, SAĞLAMLIK, PEKLİK VE KAVİLİKLE BİZLERE LÜTUFTA BULUN : 

“Gerçekten onlar Rabbilerine inanmış yiğitlerdir; Biz de onların hidayetlerini artırdık ve kalblerini imanî irtibatla metanetleştirdik (97); metanetleştirdik de o zaman baş kaldırıp: ‘Bizim Rabbimiz bütün semavat ve arzın da Rabbidir.’ dediler; ‘Biz asla O’ndan başkasına ilâh diyemeyiz. Dersek, o zaman hadden efzun bir yalan söylemiş oluruz.’” âyeti bunun beliğ bir tercümanı ve gürül gürül bir beyanıdır. سَمِعْنَا فَتًى يَذْكُرُهُمْ يُقَالُ لَهُۤ إِبْرٰهِيمُ “Putları diline dolayan, İbrahim dedikleri bir yiğit işittik.”2 fermanı ise, himmeti insanlık, tek başına bir millet sayılan ve ferdiyet üstü bir şahsiyete sahip gerçek bir fütüvvet erinin güç, tesir ve içinde bulunduğu toplum nezdindeki mânâsını ifade etmektedir.

[FÜTÜVVET_Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _ Ocak 1994]

İhsana ulaşabilmek için, duygu, düşünce ve tasavvurların sağlam bir imana(97), bina edilmesi iman gerçeğinin islâmî esaslarla derinleştirilmesi ve kalbin kadirşinas ölçüleri ile ilâhîleştirilmesi şarttır. Başkalarına ve başka şeylere ihsan duygusu ise Hak murâkabesi ile bütünleşmiş böyle bir kalbin tabiî tavrıdır.

[İHSAN_Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _ Haziran 1992]

Evet, o nerede bulunursa bulunsun oturur-kalkar “Allahu Ehad, Allahu Samed” der; kalbini sağlamca O’na bağlar (97), ihtiyaçlarını sadece O’na açar. Ehadiyetin esrarını vahidiyetin envarıyla çözer. Celâlî tecellîlerin sert gibi görünen esintileri karşısında cemalî yorumların meltemleriyle serinler. Hayretlerini tekbir ve tesbihlerle, mazhariyetlerini de hamd ü senâlarla seslendirir.. ve Hazreti Ehad ü Samed’i bilmeme cehaletinden uzak durmaya çalışır;

[EHADİYET-VAHİDİYET_Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _ Haziran 2001]

 

 ***

TEVHİDNÂME -PIRLANTA MÜZAKERESİ

SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN  

[97] METÂNET, SAĞLAMLIK, PEKLİK VE KAVİLİKLE BİZLERE LÜTUFTA BULUN :

Ümit her şeyden evvel bir inanç işidir. İnanan insan ümitlidir ve ümidi de inancı nispetindedir. Bu itibarladır ki, sağlam inanç mahsulü çok şey, bazılarınca harika zannedilmektedir. Aslında, ümit, azim ve kararlılık, iman dolu bir kalbe girince, beşerî normaller aşılmış olur. Bu seviyede gönül hayatına sahip olamayanlar ise bunu fevkaladeden sayarlar.

Hele insan, inanacağı şeyi iyi seçebilmiş ve ona gönül vermişse, artık onun ruh dünyasında, ümitsizlik, karamsarlık ve bedbinlikten asla söz edilemez.

[ÜMİT _Sızıntı – Başyazı – Aralık 1980]

Hazreti Yusuf aleyhisselâm’ı babasının gölgesinde kısmen konu etmiştik. Hususi sergüzeştisi açısından o; Hakk’a tevekkül ve teslimiyeti, başına gelen şeyler karşısında sarsılmaması ve metaneti, nefsaniyetini harekete geçirecek durumlar karşısında dimdik duruşu ve ismeti, zindanı bir medrese-i ruhaniye hâline getiren Hak’la irtibattaki sadakatiyle bir insan-ı kâmil ve numune-i imtisal müstesna bir şahsiyetti. O, hayatının her safhasında ayrı bir dâhiyeye maruz kalmış; bunları -o mutmain hâliyle- birer avantaja çevirmesini bilmiş ve bir inayet-i ilâhiye mâkesi, mele-i a’lâ gözdesi olarak bütün olumsuzlukları birer hayır vesilesine dönüştürmüş âbide insandı.

[KENDİYLE YÜZLEŞMEDE PEYGAMBER UFKU (4)_Sızıntı – Başyazı – Mayıs 2018 ]

… 

Hiç şüphesiz böyle bir sürecin en muhteşem üstadı, en güçlü rehberi, en bâriz karakteristiği de sağlam bir iman, şuurlu bir amel ve her amelde engin bir murâkabe anlayışıdır. Bu sayededir ki, herkesin gafletle, hatta pek çok kimsenin sarhoşça kendini içine saldığı pek câzip hayat cereyanları, bu vasıflara hâiz olanlara, hayatın gerçek mânâsını temâşâ imkânını veren birer rasathaneye dönüşürler. Çünkü onlar, düşünür; düşüncelerini aksiyona çevirir; aksiyonu yeni fikir çileleriyle derinleştirir ve her gün farklı bir doğumun sancılarıyla kıvranır dururlar; kıvranır durur ve ancak ızdırapla zonklayan beyinlerin doğurgan olacağına inanırlar. Evet onlar, şartlar ne kadar amansız, acılar ne kadar aşkın ve ruh ne kadar hafakanlar içindeyse, döl yatağındaki fikirlerin de o kadar güçlü, o kadar tutarlı ve o kadar çalımlı olabileceği inancındadırlar.

[HAYATIN GAYESİ_Sızıntı – Başyazı – Temmuz 1997 ]