TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (85.BÂB) 

GÜNCELLENME TARİHİ: 23 MAYIS 2020 // 30 RAMAZAN 1441 CUMARTESİ

 (TEVHİDNÂME-85):

Allah’ım!

Ey bir ve tek olan “Ehad” ve ey bütün mahlukatın kendisine muhtaç olduğu ama Kendisinin herkesten ve her şeyden müstağnî bulunduğu “Samed”! Özellikle bu iki ism-i şerifin hürmetine, başkalarının bizleri koruyup kollamasından müstağnî kılacak ölçüde bizlere sahip çık ve maiyyetini bizlere duyur! (103)

***

85.BÂBIN DUASI  (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)

Ey zıddı olmayan tek, Ehad!

Ey ikincisi olmayan tek, Ehad!

 Ey herkesin muhtaç olduğu müstağni, Samed!

Ey hayatlarını üns billah ufkunda sürdürenlere katiyen yalnızlık yaşatmayan ve maiyyetine erenleri ünsünün başdöndürücü güzellikleriyle sarıp sarmalayan!

Ey sohbet ve dostluğu, huzur ve maiyyeti, samimi gönüllere aşkın vâridat ve huzur bahşeden!

Maiyyetini içimize öyle duyur ki onunla Senden başka her şeye karşı müstağni kalabilelim.

Ey Yüce Allahım! Huzurunda boyun büküyor ve Senden afv ü âfiyet diliyoruz. Hoşnutluğunu, teveccühünü, ilahî nefhalarını, dostluğunu, yakınlığını, muhabbetini, maiyyetini, hıfz u sıyanetini, koruyup kollamanı, yardımınla zaferler nasip etmeni, düşmanların acımasızlığına bırakmamanı, himaye etmeni, gözetmeni ve bize de raiyyetinden has kullarına yaptığın muameleyle muamele etmeni, hastalıklarımıza şifa vermeni, dertlerimize devalar lutfetmeni, bizi içine düştüğümüz sıkıntılardan kurtarmanı ve yürüdüğümüz yolda başarılı kılmanı, maddî-manevî her türlü esaretten zincirlerimizi çözmeni, muvaffakiyet ve düşmanlık besleyen hainlere karşı zaferler nasip etmeni, onların şerrinden, tuzaklarından, komplolarından, fesat düşüncelerinden, fitne ve nifaklarından korumanı diliyoruz.

***

TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ

KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN 

[103] BİZLERE SAHİP ÇIK VE MAİYYETİNİ BİZLERE DUYUR

Birlik, yalnızlık, teklik diyeceğimiz vahdet; hak yolcusunun, her şeyi Allah’a bağlayarak bütün eşya ve hâdiseleri O’ndan bilmesi, O’na vermesi; her nesne, her hâl ve her harekette O’nun ilim, kudret, irade ve sair sıfât-ı sübhaniyesinin parıltılarını müşâhede etmesi, topyekün ef’âl âleminin arkasında esmâ-i hüsnâ tecellîlerini görüp sezmesi; sözün özü, hep O’nu bilip, O’nu duyup, O’na yönelip, O’nun maiyyet-i mâneviyesine ermesi ve sonra da yalnız O’nu istemesi, O’nun rızasına kilitlenmesi ve her zaman O’nun emir ve isteklerine bağlı kalması demektir (103) ki; bunlar, gerçek bir mü’minin, Hak karşısında düşünce, inanç, tavır ve davranışlarının da icmalî ifadesidir.

[ VAHDET KESRET  – Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _ Ekim 2002]

Evet, yoldakiler olarak bizim için her zaman, Allah’a îmân ve O’nun rızası çizgisinde yaşamayı ganimet bilmemiz; bütün duygu, düşünce ve davranışlarımızla O’nu memnun etmeye yönelmemiz; her yerde ve her zaman hayatımızı O’nun maiyyetine bağlamamız (103) ve bu sırlı maiyyet sayesinde –ki  “Burada gizli biri var, ey gönül, kendini yalnız sanma.”(Mevlâna) fehvâsınca– her lahza ayrı bir münasebet bulup O’nunla gönül irtibatımızı sıkı tutarak, sınırlılığımızı aşıp sınırsızlığa yürümemiz, damlayı deryaya döndürüp cüz’de küllün esrarına tâlip olmamız bizim için birer esastır. Hayatımızı bu esaslar dairesinde sürdürebildiğimiz ölçüde, olmaz gibi görünen şeyler zamanla birer birer aşılır, cüzler küllün aks-i sadâsı ve aynası hâline gelir; yoklar varlık rengine bürünür; reşha kamerin önüne geçer; toprak semalar kadar ulvîleşir ve zerre gibi çok küçük mahiyetler kâinatlar kadar genişler. 

[ SEYR U SÜLÛKTE BİR BAŞKA ÇİZGİ– Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _ Eylül 1999]

Cenâb-ı Hak, kılığa, kıyafete, şekle değil; kalblere, kalbler içinde de mahzun, mükedder ve kırık kalblere nazar buyurur, onları maiyyetiyle şereflendirir (103) ki: “Ben kalbi kırıklarla beraberim.” sözü de bu mânâyı ihtar etmektedir.

[ HÜZÜN– Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _ Şubat 1993]

Bazı zamanlarda ve bazı şerait altında böyle bir rıza arayışı insanı, halk içinde de olsa, yalnızlığa ve gurbete itebilir. Ne var ki, Allah maiyyetine ermişlerin ve peygamber çizgisini paylaşanların yalnız kalmayacakları ve gurbet yaşamayacakları (103) da bir gerçektir.

Zaten hayatlarını “üns billâh” atmosferinde sürdürenlerin vahşet ve yalnızlığı da söz konusu değildir. Böylelerinin yalnızlık ve vahşeti bir yana, muvakkat gurbetleriyle, Hakk’a daha bir yaklaştıklarını, yaklaşıp “üns” esintileriyle coştuklarını ve sonsuzdan gelen meltemleri duyarak gerilip “Allahım, gurbetimi artır, beni, Senden uzaklaştıracak şeylerin insafsızlığına terk etme ve gönlüme maiyyetini duyur!” (103)  dediklerini çok işitmişizdir.

[ RIZA– Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _ Temmuz 1994]

Bu mansıbın kahramanları bazen, zâhir hâlleri itibarıyla garîb görünürler. Ama, ilâhî maiyyete mazhariyetlerinin şuurunda olduklarından (103), ömürlerini hep  “Gariplere müjdeler olsun!” “ünsbahş” atmosferinde geçirir.. sürekli ötelerin esintilerini duyar.. ve iki âlemi birden yaşarlar.

[ SEFER– Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _ Kasım 1999]

Derecesine göre böyleleri sürekli maiyyet peşindedirler (103) ve Hak’tan başka her şeye karşı o kadar kapalıdırlar ki , karşılarına Cennetler, hûriler, gılmanlar dahi çıksa, Yûnus diliyle “Bana Seni gerek Seni” der hep o ebedî mihraplarına yönelirler; yönelir ve her zaman en derin aşk u heyecan hisleriyle inlerler. 

[ KANAAT– Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _ Eylül 2010]

***

TEVHİDNÂME -PIRLANTA MÜZAKERESİ

SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN  

[103] BİZLERE SAHİP ÇIK VE MAİYYETİNİ BİZLERE DUYUR

Omuzlarından bütün gam ve keder yüklerini atmış ve Hakk’a teslimiyetle bütün sıkıntılardan kurtulmuş bu kabîl âzâd gönüllerin, artık arayıp bulacakları hiçbir şey kalmamıştır; zira kalb ve ruh dünyaları itibarıyla onların mazhariyetlerinin yanında bütün fâni nimetler, zevkler, safalar bulaşık masalar üzerinde boş kâselerden farksızdır. Onların gönül dünyalarında tüllenen güzellikler karşısında, dünya ve içindekiler yalancı bir masaldan ibarettir. Zaten baharda yeşerip de yazda renk atanların başka türlü olması da düşünülemez. İşte her zaman bu gerçeğin şuurunda olan bekâ yörüngeli ruhlar, ebedî maiyyet vaad etmeyen her şeye bir iptal çizgisi çeker ve arkalarına bakmadan yürürler gönül koridorlarıyla sonsuzun bağ ve bahçelerine.. takılmazlar dünyaya ve dünyevîliklere…

[HAKK’A ADANMIŞ RUHLAR_Sızıntı – Başyazı – Ekim 2000 ]

Bir mü’min, bu ölçüde gözü-gönlü açık, duyguları ve ruhu uyanık, düşünce ve zihni de Allah’a bağlı ise, o kimse, cismaniyete ait bütün basitliklerden uzaklaşmış; hayatı daha bir başka şekilde duymaya başlamış ve duygular dünyasının sınır ötesine uyanmış sayılır ki, böyle bir hakikat eri, her nesnede, varlığın her parçasında Allah’ın ilminin dalgalandığını, Kudret elinin işlediğini hisseder ve bir ürperti duygusu, bir yakınlık şuuruyla ümit ve haşyeti iç içe yaşar; dünyevîliği içinde öbür âlemin en son noktalarında dolaşır. Nefes alırken ümit ve beklentilerle alır, verirken de mehâfet ve mehabetle verir. Hep Kur’ân’ın haritalandırdığı çerçeve içinde ve çizgiler arasında gezinir, gezinir ve hayatını sürekli maiyyet televvünlü yaşar.

[KUR’AN IN SİHİRLİ UFKU _Sızıntı – Başyazı – Temmuz 1999 ]