TEVHİDNÂME İLE KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİNE YOLCULUK (86.BÂB)
GÜNCELLENME TARİHİ: 12 HAZİRAN 2020
(TEVHİDNÂME-86):
Allah’ım!
Nezd-i Ulûhiyetinden, rızan istikametinde hedeflediğimiz şeylere güç yetirme, muktedir olma ve onların üstesinden gelebilecek donanıma sahip bulunma (104) adına bizleri ekstra lütuflarla serfiraz kılmanı diliyor ve dileniyoruz! Öyle ki bu lütfun, başkalarından gelebilecek muktedir kılmalardan bizleri müstağnî eylesin!
***
86.BÂBIN DUASI (YAKARAN GÖNÜLLERDEN…)
Ey her sözünü her zaman gerçekleştirmeye muktedir olan Kaviyy!
Ey mutlak iktidar sahibi Muktedir!
Ey şanı yüce ve dilediğini gerçekleştirmeye muktedir olan Mekîn!
Ey dilediği şeyi dilediği gibi gerçekleştirmeye muktedir bulunan!
İşittik ve itaat ettik ya Rabbenâ, affını dileriz, dönüşümüz Sanadır.’ Allah hiçbir kimseyi güç yetiremeyeceği bir şekilde yükümlü tutmaz. Herkesin kazandığı iyilik kendi lehine, işlediği fenalık da kendi aleyhinedir. Ya Rabbenâ! Eğer unuttuk veya kasıtsız olarak yanlış yaptıysak bundan dolayı bizi sorumlu tutma!
Allahım! Güç yetiremeyeceğimiz yükleri bize tahmîl etme.
Hakikî havl ve kuvvet sadece ululuk ve azamet tahtının biricik sultanı olan Allah’a aittir.
***
TEVHİDNÂME MÜZAKERESİ
KALBİN ZÜMRÜT TEPELERİ PENCERESİNDEN
[104] GÜÇ YETİRME, MUKTEDİR OLMA VE ONLARIN ÜSTESİNDEN GELEBİLECEK DONANIMA SAHİP BULUNMA
Vâridâtın bu türden vürûdu yanında bir de “envâr-ı sıfât” tecellîsi şeklinde zuhuru vardır ki, yer yer sâlikin kalbiyle beraber kalıbını da nurlandırır ve bu münevver yolcuyu beşerî darlıklardan çıkararak melekî enginliklere ulaştırır; لَا حَوْلَ وَلَا قُوَّةَ إِلَّا بِاللّٰهِ kenziyle onu, aczi içinde bir muktedir, fakrına rağmen de bir ganî kılarak Hakk’ı gösteren bir mir’ât-ı mücellâ hâline (104) getirir.
Böyle bir vâridâtı başka vâridler takip eder; Allah onun ilim ve idrak ufkunu genişleterek ibadet ü taat azmini biler.. mâsiyetlere karşı sarsılmaz bir mukavemet bahşeder.. belâ ve musibetlerin hem mahiyet hem de akıbetlerini göstererek dayanma gücünü artırır.. ruhundaki aceleciliğine karşı, her neticenin bir vakt-i merhûnu olduğunu ilhamla da iradesi üzerinde yoğunlaşmasını sağlar..
[ VÂRİDÂT VE MEVHİBE – Sızıntı- Kalbin Zümrüt Tepeleri _ Aralık 2003]
…
ikincisi ise, öncekinin dublesi, alternatifi, melekûtî buudu ve aynı zamanda, şuur, idrak, ihtisas, akıl ve irade gücünün de merkezi ruhanî bir latîfedir ki, tasavvufçular ona “hakikat-i insaniye” filozoflar da “nefs-i nâtıka” demişlerdir. İnsanın asıl hakikati de işte bu kalbdir. İnsana bu mânevî buudu itibarıyla “âlim”, “ârif”, “müdrik” denir. Ruh bu latîfenin esası ve bâtını, biyolojik ruh da bineğidir. Allah’a muhatap olan, sorumluluklar yüklenen, ceza gören, mükâfat alan, hidayetle kanatlanan, dalâletle yuvarlanan, aziz kabul edilen, hor görülen ve ilâhî mârifetin “mir’ât-ı mücellâ”sı olan hep bu latîfedir.
Kalb, hem idrak eden hem de idrak edilen hususiyette bir yapıya sahiptir. (104) İnsan; ruhuna, cismine, aklına onunla girer. Kalb ruhun gözü gibidir. Basîret, kendi dünyasına göre onun nazarı; akıl ruhu; irade de iç dinamizmidir.
[ KALB – Çağlayan- Kalbin Zümrüt Tepeleri _ Nisan 2020]
***
TEVHİDNÂME -PIRLANTA MÜZAKERESİ
SIZINTI-ÇAĞLAYAN BAŞYAZILARI PENCERESİNDEN
[104] GÜÇ YETİRME, MUKTEDİR OLMA VE ONLARIN ÜSTESİNDEN GELEBİLECEK DONANIMA SAHİP BULUNMA
Öyleyse gel ten kaygısından, cismaniyet derdinden sıyrıl; bütün benliğinle O’na yönel ve ilk mevhibelerinin değerler üstü değerlere ulaşması için gözünü O’ndan asla ayırma.! Bil ki, O’nun teveccühü ile damla derya, zerre güneş olur ve acz u fakr da müthiş birer kuvvet kaynağı hâline gelir. Aksine, sadece kendi güç ve kuvvetine dayanırsan dolu tankları tek kıvılcımla ısıtmaya kalkışmak gibi bir yola sapmış ve âlemi kendine güldürmüş olursun. Servet ve iktidarın sınırlarını bil; ona göre plânlar, projeler üret.! Bu önemli hususu görmezlikten gelerek hakikatleri hayaller üzerine bina etmeye kalkışırsan, sonunda yaptığın şeyler başına yıkılır da, altında kalıp ezilen de imanınla, ümidinle yine sen olursun. Sık sık iç murâkabe ve muhasebelerle kendini tartıp değerlendir, imkân ve istidatlarına göre duruşunu iyi belirle, özündeki mevhibelerle ortaya koyduğun/koyacağın sa’y ve gayret arasındaki münasebete dikkat et; dikkat et ki sana ne “vefasız bir nimet hamalı” desinler, ne de seni başkasının ihsanlarıyla küstahlaşmış bir şımarık saysınlar.
[BİR UZUN TEMENNİ-2_Çağlayan – Başyazı – Nisan 2020 ]
…
Evet, sınırlı dahi olsa insan iradesi, Hakk’ın nâmütenâhî iradesinden, yeryüzünün bu en güzîde varlığına aksetmiş ilâhî bir armağandır. Bu armağanı şifreli bir anahtar kabul edip kullanabilenler, en muğlak meseleleri çözmeye, en karanlık noktaları aydınlatmaya, en muhkem görünen kapıları açmaya ve hazinelerin en kıymetlisini elde etmeye muktedir olabilirler.
İrade, sadece bir düşünce olmadığı gibi, bir hamle de değildir. O, ruh gücünün, gönül zindeliğinin, bedenî faâliyetlerin en birinci kaynağı ve dayanağı olduğu gibi, imkânlarının sınırlılığı içinde insana, sonsuzlaşma yollarını açan biricik sebeptir. Bu sebebi elde etmenin şuurunda olanlar, bir hamlede, dünyalar dolusu problemleri çözmeye muktedir olabilecekleri gibi, Cehennem kapılarını kapayıp yıldız yıldız Cennetlere uzanan yolları da keşfedebilirler.
[İRADE _Sızıntı – Başyazı – Ekim 1983 ]