TASALANMAYIN ! ALLAH, BİZİMLE BERABER!”

Bamteli: HİCRET VE CİHÂD-I EKBER_ (13 Ocak 2019)

“Şimdi elektronik tabloya yansıdığı gibi, 

 Sevr sultanlığında… Tasalanmayın, Allah, bizimle beraber! 

Allah, beraber olduğunu gösterdi, hissettirdi. “

BAŞYAZI/ BAMTELİ MÜZAKERESİ:

SONSUZ NUR-  “HİCRETTEKİ EMNİYETİ”

Hicret edeceği zaman, evinin dört bir yanı, kendisini öldürmek için can atan insanlarla kuşatıldığında, O: Biz onların önlerine de, arkalarına da sed koyduk.” ( Yâsin sûresi, 36/9.)âyetini okumuş,

onların başlarına bir avuç toprak saçmış ve hiçbir endişe emaresi göstermeden aralarından yürüyüp gitmişti.Evet işte, o kadar fütursuz ve o kadar da korkusuzdu.

Daha sonra yolu, Sevr mağarasına uğruyor.. Sevr, gençlerin bile zor çıkabilecekleri bir zirvede bulunuyordu. İşte O, tam elli üçüncü yaşında bu zirveye tırmanmıştı. Zaten bütün hayatı, çile ve ızdırapla geçmişti; bu da bir sonuncusuydu.

Şimdi de bu tali’li mağaranın kendi diliyle ettiği davete icabet ediyor, orada birkaç gün misafir kalıyor ve bu mağarayı kıymetler üstü şereflendiriyordu…

Mekke müşrikleri, mağaranın ağzında bekleşiyorlardı. Arada bir metrelik mesafe ya vardı ya da yoktu; ve Hz. Ebû Bekir (radıyallâhu anh) telaş içindeydi. Çünkü o esnada Allah Resûlü’nün, kendisine emanet olduğunu düşünüyor ve: Eğer bu emaneti yerine ulaştıramadan O’na bir şey olursa...” diye endişe ediyordu. Yüzü sapsarı kesilmişti.

Hâlbuki Allah Resûlü’nün dudaklarındaki tebessümde en küçük bir değişiklik yoktu. O itminan ve emniyet insanı, dostu Hz. Ebû Bekir’i teselli ederek: 

Tasalanma dostum!” “Allah bizimle beraberdir!” diyordu..ve tekrar ediyordu: İki kişi hakkındaki zannın nedir ki, onların üçüncüsü Allah’tır.”

 

“Efendimiz’in Sevr sultanlığında, yine esbâb bilkülliye sukût ediyor; nur-i tevhîd içinde sırr-ı Ehadiyyet zuhur ediyor.”

Hazreti Ebu Bekir, endişesini izhar ederken, “Eğilip baksalar, mağara içinde bizi göreceklerdi!” diyor. Oraya kadar takip etmişler; o işin arkasını da artık bırakmazlar. Fakat Efendimiz’in oradaki sözü, çok farklı; daha farklı bir şey diyor Efendimiz:

Tasalanma dostum!” “Allah bizimle beraberdir!” Se (Sin-i istikbal) yok; “Gelecekte, Allah bizimle beraber olacak, necat verecektir!” değil.

(O, hiçbir endişeye kapılmadan, Allah’a tam bir teslimiyet ve tevekkül içinde) yanındaki arkadaşına, ‘Hiç tasalanma, Allah bizimle beraberdir!’ diyordu. Allah, sekînesini (iç huzur ve güven kaynağı rahmetini) daima O’nun üzerinde tuttu; O’nu sizin görmediğiniz ordularla destekledi ve inkâr edenlerin davası ve düşüncelerini alçalttı. Allah’ın Kelimesi ve davası ise, zaten her zaman yücedir. Allah, izzet ve ululuk sahibi, her işte üstün ve mutlak galiptir; her hüküm ve icraatında pek çok hikmetler bulunandır.” (Tevbe, 9/40)[1]

Öyle bir Sultan’a teveccüh…”

Eğer maruz kaldığınız/kaldığımız/kalınan bu belâ ve musibetler, bizi O’na döndürüyorsa, öyle bir teveccühe vesile oluyorsa, bence o bela ve musibetleri dahi takdir ile karşılamak lazım.

Ama zinhar, sakın tasalanmayın, kederlenmeyin!..

Tasalanma dostum!” “Allah bizimle beraberdir!” (Tevbe, 9/40)

Zulmedenlerin dava ve düşüncelerini alçalttı; siyasilerin iddia ve ifadelerini alçalttı; Allah’ın Kelimesi ve davası ise, zaten her zaman yücedir.

Zâlimin, kâfirin, size zulmeden insanların diyecekleri/edecekleri şeyler, ayakaltındaki çer-çöp gibi şeylerdir. Fakat “Allah’ın kelimesi” başka; “kelime” dediğiniz zaman, “Mutlak zikir, kemâline masruf!” fehvasınca işte o hatırlanır. Allah konuştu mu, her şey susar!

Gelin gönülden O’na dönelim, hep O’nu analım, O’nu yâd edelim,

Yılmayın, sinmeyin, tökezlemeyin, düşmeyin, sarsılmayın!..

Ha, “sarsılma” olabilir; mü’min, sarsılsa da ebedî yuvarlanmaz, kapaklanmaz; çünkü imanı var, iman gibi sütunlara dayanıyor o. Hele o sütunlardan en önemlisi veya tam sütun, mutlak sütun Hazreti Rûh-u Seyyidi’l-Enâm ise!. [2]

O (sallallâhu aleyhi ve sellem) üzüleceği yerde, en üzüleceği yerde, örümcek ağlarının arkasında, kefere vü fecerenin ayaklarını gördüğü yerde, yanındaki, telaşa kapılınca…

O’nun için, kendi için değil; Hazreti Ebu Bekir, hayatında hiç kendi için telaşa kapılmamıştır. Ama o, “Benim Efendim’in kâkül-ü gülberlerine bir toz konar!” diye çok rahatlıkla boynunu uzatacak kadar, o mevzuda gelecek belaya, devâhiye boynunu uzatacak kadar -Hazreti Mus’ab İbn Umeyr gibi- O’nun (sallallâhu aleyhi ve sellem) uğrunda hırz-ı cân etmeye, fedâ-i cân etmeye teşne âbide şahsiyettir. İşte bu mülahazayla Hazreti Ebu Bekir, hafif telaşa kapılıyor, çünkü düşmanlar az ötede dolaşıyorlar.

Allah Rasûlü,  “Tasalanma dostum!” “Allah bizimle beraberdir!” diyor. O (sallallâhu aleyhi ve sellem), bu teslimiyeti ortaya koyuncaAllah, sekineyi indiriyor; birdenbire kendilerini Cennet’te, âdetâ bir bahçenin içinde hisseder gibi oluyorlar.

O daracık mağara, yılan-çıyan yuvası, birden bire bir Cennet bahçesi haline gelmiş gibi, içlerine inşirah akmaya başlıyor. [3]

O itminan ve emniyet insanı, dostunu teselli ederek,

Tasalanma dostum!” “Allah bizimle beraberdir!” (Tevbe, 9/40) diyor ve ekliyordu:

İki kişi hakkındaki zannın nedir ki, onların üçüncüsü Allah’tır.”

Siz artırarak söyleyebilirsiniz: Üç iseniz, dördüncüsü -unutmayın- sizi gözeten Allah’tır, dört iseniz, beşincisi Allah’tır İnsanlığın İftihar Tablosu, orada kendi yakîn, tevekkül, teslim ve tefvizini ifade etmenin yanı başında, aynı zamanda rehberliği açısından bize düşünmemiz, dememiz, etmemiz gerekli olan hususlar mevzuunda da bir ders veriyor:

Musibetler karşısında ye’se ve gevşekliğe düşmeyin;

Tasalanmayın! Allah bizimle beraberdir.[4]

Kâdı Beyzâvî, tefsirinde bu âyeti tahlil ederken, Hz. Musa (aleyhisselâm) ile Hz. Muhammed’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) karşılaştırır.

Böylesi bir tehlike ortamında Hz. Musa’nın gelecek zaman kipiyle “Rabbim bana yol gösterecektir.” sözü ile,

hicret esnasında mağaraya sığındıkları anda, müşriklerin kendilerini görüp yakalama ihtimalinin belirmesi üzerine, Hz. Ebû Bekir’in endişelerine karşı ““Tasalanma dostum!” “Allah bizimle beraberdir!” (Tevbe sûresi, 9/40) diyen Hz. Muhammed’in (sallallâhu aleyhi ve sellem) sözlerini mukayese ederek,

Efendimiz’in Allah’a olan güveninin sınırsızlığıyla O’nun güveninin fâikiyetine işaret eder. [5]

Hâsılı, 

Gevşekliğe düşmeyin; zinhar, tasalanmayın; gerçekten Allah’a inanıyorsanız, potansiyel olarak üstünsünüz! (Âl-i İmrân, 3/139)

Gevşekliğe girmeyin, tasalanmayın! 

Siz, yükseksiniz!..

O alçaklıkları size gösteren/yapan insanlar, esas alçak onlardır!..

Yürekten Allah’a inanmışsanız, siz, â’lâsınız!..

Çünkü  Hak, her zaman yüksektir; hiçbir şey, onun üstüne çıkıp â’lâlığa dem tutamaz, a’lâlık sevdasında bulunamaz!  [6]

Gevşeklik göstermeyin, tasalanmayın; Eğer iman ediyorsanız üstünsünüz.”

Hâlihazırdaki tablo oldukça ürpertici; ancak iman, ümit ve Allah’a teveccüh sayesinde aşılmayacak gibi de değil.

Eğer insan, güneşe doğru yürür veya uçarsa, gölgesini arkasına almış olur; sırtını güneşe dönerse bu defa da gölgesinin arkasında kalmış olur. Bu itibarla gözlerimiz hep sonsuz ışık kaynağında olmalıdır.

Evet her şey, Âkifçe ifadesiyle: Allah’a dayanıp, sa’ye sarılıp, hikmete râm olmaktan geçmektedir. Ülkede iç içe kriz yaşandığı bir gerçek; ancak, sebepleri bilinip, iman, ümit ve azimle karşı çıkıldığında, bu kabîl krizler hemen her zaman aşılmış; aksine problemler vehim ve hayallerle köpürtülüp ya da onlar üzerinde politika yapıldığında şişmiş, büyümüş, olduğunun üstünde bir görünüme ulaşmış ve psikolojik tahribatıyla içinden çıkılmaz hâle gelmiştir. [7]

Ah miskin ruh!

Yağmur yağsın, yalnız gök gürlemesin; etraf, zümrüt gibi yemyeşil olsun, ama hiçbir tohum çürümesin, hiçbir dâne zâyi olmasın; analar çocuklar doğursun, fakat ızdırap ve sancı çekmesin…

Yani, feleğin geniş dairedeki çarkı ve hikmetli nizamı senin hendesene göre hareket etsin, istiyorsun!

Hayır, hayır! Sen bu dünyaya sırf keyif sürmek, heva ve hevesine göre yaşamak için gelmedin. İnsanî kabiliyetlerinin inkişaf etmesi, mahiyetindeki yüceliklerin tomurcuklaşıp ortaya çıkması, içinin aydınlanıp Hakk’ı aksettiren bir ayna hâline gelmesi için, tekrar tekrar potalara konup ateşe arz edilecek, defalarca iğneli fıçılardan geçirilecek ve defalarca ırgalanacaksın!

Yol bu, töre bu, gerisi aldanma ve heves!

Gevşeklik göstermeyiniz, tasalanmayınız; İnanıyorsanız mutlaka üstünsünüz!”[8]

 “Allahım! Hakkı bâtılın savletinden kurtar!

İki-üç asırdan beri ağlayan Müslümanlara artık bir fereç ve mahreç ihsan eyle!

Birkaç defa neslimize kıydılar, ırzımızı çiğnediler, namusumuzu pâyimâl ettiler. Bir kere daha aynı hasret ve hicran dolu durumu bize yaşatma!”

Cenâb-ı Hak, inşâallah böyle fiilî ve kavlî dualar sayesinde bize en yakın zamanda fereç ve mahreç ihsan eder.

***

[1] VAY HÂLİNE O ZALİMLERİN!_ 18 Mart 2018.

[2] O’NUNLA DİRİLİŞ VE MEDRESE-İ YÛSUFİYE’DE YÜKSELİŞ_ 07 Ocak 2018.

[3] KUVVET HAKTADIR, HAKLI İNSAFLIDIR_ 02 Temmuz 2017

[4] “ALLAH’ADIR TEVEKKÜLÜMÜZ, İTİMADIMIZ!..”_ 17 Ocak 2016.

[5] ŞUARA SURESİ_ KURAN DAN İDRAKE YANSIYANLAR

[6] BAYRAM, MAZLUMLAR VE HÜZÜN_ 02 Eylül 2017

[7] İNANAN SARSILSA DA DEVRİLMEZ__ ÇAG VE NESİL-8 (ÖRNEKLERİ KENDİNDEN BİR HAREKET)

[8] MUKADDES AZAP_ ÇAĞ VE NESİL-2 (BUHRANLAR ANAFORUNDA İNSAN)