NE MUTLU ONLARA Kİ, ‘SADECE ALLAH VAR.’ DER, ALLAH’A SIĞINIRLAR…
BAMTELİ MÜZAKERESİ:
İSTİFADE EDİLEN KAYNAK: Bamteli: ALLAH’A SIĞINIYORUZ!.. (28 EKİM 2018)
Ne mutlu…
Ne mutlu; “Ahireti peyleme sevdasına tutulanlara”…
Ne mutlu; ” Fâni ile bâkîyi birbirinden tefrik edebilecek dirayetlilere”…
Ne mutlu; “Kiyasete, min vechin fetânete, min vechin firâsete sahiplere”…
Ne mutlu; “Neyin eğri, neyin doğru olduğunu görüyor olanlara ve ona göre hüküm verenlere”…
Ne mutlu; “Yürüyecekleri yolu, isabetli belirleyenlere”…
Ne mutlu; “Önlerinde sürekli peygamberlerin izini görüyor olanlara”…
Ne mutlu; “Râşid Halifelerin izini hedef belirleyenlere”…
Ne mutlu; “Sahabî hayatı, sahabî düşüncesi, sahabînin hayat yorumu, hayat felsefesi, sahabînin peylediği şeyler!” diyen peygamber varislerine …
Ne mutlu; “Attığı her adımla ayağını onların bastığı yerlere basan yiğitlere…
Ne mutlu; “Bir adımını atınca, sadakat adına birden bire gözünün önünde Hazreti Ebu Bekir tebellür edenlere”…
Ne mutlu; “Hak ve adaleti ikâme adına bir adım attığı zaman gözünün önünde Hazreti Ömer tebellür edenlere…”
Ne mutlu; “Edep ve hayâ adına, bohemliğe karşı koyma adına adımını attığı zaman gözünün önünde Hazreti Osman tebellür edenlere”…
Ne mutlu; “Hak ve hakikati ikâme etme adına, Hayber kapılarını koparma izine ayağını bastığı zaman ise, gözünün önünde birden bire Hazreti Ali tebellür edenlere”…
Ne mutlu; “Ve her haliyle, sıkıntıda olsa bile, başına balyozlar inse-kalksa bile o izlerle ayakta duranlara”…
Ne mutlu Onlara ki; “Balyozlar başına indikçe, o, âdetâ onları duymuyor ve Takip ettiği izler, onu öyle sevdalı hale getirmiş ki, kendinden geçmiş, mest u mahmur; “heymân” yaşayan, hafakan yaşayan, heyecan yaşayan “Amanın bu izleri kaybetmeyeyim!” diyen, o izleri yakın takibe alan bahtiyarlar”
Ne mutlu Onlara ki; “Haydi, aşağıya inin!” dedikleri yerde, indiğiniz yerde, birden bire İnsanlığın İftihar Tablosu’nu (sallallâhu aleyhi ve sellem) karşınızda bulacaksınız; aile efradı ile beraber, Ehl-i Beyt’i ile beraber.
Ne mutlu; “Kardeşlerim, hoş geldiniz!” denileceklere…
Ne mutlu; “Neticede varacağı yer, sevdalı olduğu yer, sevdalıların yeri olacağını bilenlere”…
Ne mutlu; “Yürüdüğü yolda bütün bu türlü şeyler ile karşılaşacağından dolayı, balyozların acısını/sızısını bile duymayanlara”…
Ne mutlu; “varsın o yol “uzun” olsun, “menzili çok” olsun, “geçidi yok” olsun, önünde “derin sular” olsun, aşılmaz uçurumlar bulunsun diyen yiğitler
Ne mutlu; Balyozculara karşı, külünkçülere karşı, sürekli üzerine mızraklarla gelenlere karşı, zindanlara atanlara karşı, şakî bir şebeke gibi gösterenlere karşı, siz de “Hakkımı helal ettim!” demeye kendini hazırlayanlara…
Ne mutlu; “Artık bize düşen, ümitvar olarak güzelce sabretmektir” diyenlere…
Ne mutlu Onlara ki; “A’lâ-i İlliyyîn-i kemâlât”a (Cennet’teki en yüksek dereceye, Cenâb-ı Hak indinde en iyilerin ve kâmillerin derecesine) -bir yönüyle- teşne, gönül kaptırmış insanları da bir tren taşıyor; ayrı bir vasıta, daha hızlı bir vasıta taşıyor; Haydi, aşağıya dökülün!” denip döküldükleri zaman, bülbül şakımalarıyla, güllerin onlara gülmeleriyle karşı karşıya kalacaklar.”
Ve hele bir şey var, hele bir şey var, hele bir şey var ki Ne mutlu Onlara ki;!.. “Onu müşahede edince, görüp ettikleri her şeyi unutacaklar. Hele bir şey var, hele bir şey var, hele bir şey var ki, görüp tattıkları, yaşadıkları her şeyi unutacaklar. “O’nu gördükleri zaman bütün Cennet nimetlerini unuturlar.” Bir dakika rü’yet-i Cemâli, Cennet’in binlerce senesine fâiktir.”
Ne mutlu Müjdeler olsun Onlara ki; “Birer tohum gibi dünyanın dört bir yanına saçılıp başağa duran ıslah kahramanı gariplere!..
Ne mutlu; “Fitne ve fesadın boy gezdiği bir dönemde ıslah kahramanları, ıslah âbidelerine”…
Ne mutlu; ; “Gönülleri ıslah etmek, onların içindeki çirkinlikleri temizlemek, tezkiye etmek ve onların yüzlerini Hakk’a tevcih etmek için gayret sarf eden insanlara”…
Ne mutlu; “O gariplere…”,
Ne mutlu; “bir yönüyle her biri bir çeşit gurbete saçılan o insanlara ne mutlu!..”
Ne mutlu Onlara ki, Allah’ın izni ve inâyetiyle; “Elin-âlemin fitne-fesat çıkardığı, ortalığı bozduğu, yaşanmaz hale getirdiği dönemde saçıldıkları her yerde, başağa yürürler, ıslahçı olarak hareket ederler!..”
Onlar ; Bozulmuş dimağları, huzura erdirirler;
Onlar ; sarsıntı içinde olan kalblere kuvve-i maneviye olurlar;
Onlar ; Vicdanları rahatlatırlar
Onlar ; İnsan şeklindeki bazı mahlukların halkı ifsat ettikleri dönemde, ahsen-i takvîme mazhariyetin hakkını veren ve onu koruyan,
Onlar ; Onu ayaklar altına almayan insanlar; onlar ıslahçılar…
Ne mutlu; “Gönülden dua edenlere…”
Ne mutlu; “Ellerini kaldırdığında, heyecanından, tepeden tırnağa bir ihtizaz hâsıl olan, kalbinin ritmi değişen ve ellerinin içine âdetâ bir şeylerin yağdığını hissedenlere…”
Ne mutlu; “Gerçekten Allah’a teveccüh etmiş insanlara”
Ne mutlu; “Allah huzurunda durduğunu mülahazası ile, ciddî bir konsantrasyon ile, “im’ân-ı nazar” ile, O’nun tarafından görülüyor ve O’nu görüyor olmaya tâlip olma mülahazası ile Gönülden dua edenlere…”
Ne mutlu Onlara ki “Aferin Benim kuluma! Kırk sene, Ben, kulumun istediğini tam vermedim ama onu tam mahrum da etmedim. Yürüdüğü yolda avanslar verildi, değişik şeyler aldı ama kendi istekleri tamamen yerine getirilmedi. Fakat Benim kahraman kulum, hiç yılmadan, kırk sene, gönlünden gele gele, kalbinde ürpertiler hâsıl ede ede hep dua etti!” ye nail olanlara…
—
NE MUTLU ONLARA Kİ; SADECE ALLAH VAR.’ DİYEREK, ALLAH’A SIĞINIRLAR
*** ‘Yardımına müracaat edilip sığınılacak sadece Allah var.’ diyerek, Allah’a sığınırlar…
*** “Şikayet edeceksek, halimizi O’na açarız, O’na dert yanarız”, diye niyazda bulunurlar…
*** ‘Tasa, hüzün, şikayet ve şiddetli elemimi, yürek yangınımı Allah’a arz ediyorum!.. derler
*** “Ey kalbi kırıkları maiyyetiyle şereflendiren!..’ diyerek, O’nun kapısının tokmağına dokunurlar
*** “Fayda vermeyen ilimden Allah’a sığınırlar”…
*** “Saygıyla ürpermeyen gönülden, Allah’a sığınırlar”…
*** Onlar “Allah’a, Zâtına karşı saygıyla ürpermeyen gönülden”… Allah’a sığınırlar…
*** “Doyma bilmeyen nefisten Allah’a sığınırlar”…
*** ” İcâbet edilmeyen ve kabule mazhar olmayan duadan Allah’a sığınırlar…”
*** “Yaşarmayan gözden” Allah’a sığınırlar…”
*** “Ufuk karartan şeylerden Allah’a sığınırlar…”
—
DUASI…
Tasa, hüzün, şikayet ve şiddetli elemimizi, yürek yangınımızı Allah’a arz ediyoruz
‘Ey kalbi kırıklarla beraber olan Zât! Senin kapının önündeyiz, elimiz de kapının tokmağında. Sana geldik; şu, tepemize balyozlar indiren insanlara karşı, Sana geldik!
Allah’ım, fayda vermeyen ilimden Sana sığınıyoruz!..
“Ürpermeyen kalbden, Allah’ım, Sana sığınırız!”
Allah’ım, Zâtına karşı saygıyla ürpermeyen gönülden Sana sığınıyoruz!..
Allah’ım, doyma bilmeyen nefisten Sana sığınıyoruz!..
Allah’ım, icâbet edilmeyen ve kabule mazhar olmayan duadan Sana sığınırız.
“İcâbet edilmeyen davetten (duadan/yakarıştan) Sana sığınırız!”
Allah’ım! İşte biz, ondan Sana sığınıyoruz! Allah’ım, işte biz, ondan Sana sığınıyoruz!”
“Yaşarmayan gözden de Sana sığınırız!”
“Allah’ım, Sen’den diliyor ve dileniyoruz, gözlerimize yaş ver ve bizi ağlat; Sen’den uzak kalış hasretini duyamayışımıza ağlat; gönlün şâk şâk oluşuna, ağyâr ateşine yanışına ağlat!..”
Allah Teâlâ, şakır şakır gözyaşı dökmeye bizi muvaffak eylesin!.Amin