KILI KIRK YARARCASINA YAŞAYAN
“YENİ/YENİDEN İSTİKAMET NESLİ“
MÜZAKERE TARİHİ: 12 KASIM 2018
MÜZAKERE GÜNCELLEME TARİHİ: 19 OCAK 2020
NEDEN YENİ/ YENİLENEN İNSAN
Evet, Allah öteden beri peygamberlerle temsil edilen bu davayı ve bu kudsîler hizmetini,
terütaze ve yeni insanlara temsil ettirmiştir;
ölü ya da pörsümüş ruhlara değil.
Yani hep işin önünde göründüğü hâlde bir türlü önde olamayan –olma ile görünme arasında serâ-Süreyyâ ya da yer-gök farkı var– insanlara değil.
Keza bazı şeylere karşı tepki gösterse de aksiyon ve hamle insanı olamamış kimselerle de değil;
kalb ve ruh kahramanlarıyla temsil ettirmiştir.
Kur’ân-ı Kerim, böyle bir olma veya ölmeyi sık sık nazara vererek
bize hep kendimizi yenilemeyi ve taze kalmayı salıklar:
“… O dilerse sizi alır götürür ve yerinize yepyeni bir halk getirir.”
“… O dilerse sizi yok eder ve yerinize ter ü taze başka bir halk getirir.”
“… Eğer O’ndan yüz çevirirseniz, sizi, sizin gibi olmayacak bir toplumla değiştirir.”
MÜZAKERE ÇALIŞMASI:
BAMTELİ MÜZAKERESİ: (YENİ) “MEVSİM HAZAN DEĞİL!..” (11 KASIM 2018)
ÖZETLE
1)- BUGÜNE KADAR “ANİLMERKEZ” AÇILIMI DEVAM EDEN ” İSTİKAMET NESLİ”
2)- BİZLERE ÖRNEK TEŞKİL EDEN “İSTİKAMET NESLİ”: “ KILI KIRK YARARCASINA YAŞAYAN İNSANLAR”
3)- YENİ/YENİDEN “İSTİKAMET NESLİ” YEŞERTME GAYRETİ VE ÇIRPINIŞI
4- İSTİKAMET NESLİ İLE BU GÜNLER ARASINDAKİ MAKAS AÇILIMI AMA YENİ/YENİDEN “İSTİKAMET NESLİ” ÜMİDİMİZ
5- YENİ/YENİDEN “İSTİKAMET NESLİ ÇIRPINIŞI” İÇİN; “GAMLANMA! MEVSİM HAZAN DEĞİL”
6- NESLİ YAŞATMA AZMİNDE OLANLAR ; “TEVEKKÜL EDİP DOĞRU BİLDİĞİNİZ YOLDA HIZINIZI KATLAYARAK YÜRÜYÜN!”
1)- BUGÜNE KADAR “ANİLMERKEZ” AÇILIMI DEVAM EDEN ” İSTİKAMET NESLİ”:
⇒ En vahşî, en canavar insanlardan, bir yönüyle, insanlığın iftihar edebileceği bir topluluk oluşturmuşlardır.
⇒ Bir toplum, kesb-i istikâmet edeceği âna kadar baştakilerin birden bire düzelmeleri ancak Enbiyâ-ı ızâma mahsus bir şey olmuştur.
Onların dışında -esasen- taban ne ise, tavanın olacağı da odur.
⇒ Tamamen şirazeden çıkmış, darmadağınık, hiçbir hakikat ile irtibatı kalmamış insanları, onlar, Allah’ın izni-inayeti ile,
A)- Cenâb-ı Hakk’ın önlerine serdiği proje/planlar ile,
B)- sonra o plan ve projeye göre gönderdiği mesajlar ile yeniden hizaya getirmişlerdir.
⇒ Koskocaman Cahiliye Dönemi’ni Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) elinin tersiyle itti ve onun yerinde, yanında ütopyaların halt etmiş olduğu öyle bir sistem kurdu ki,
⇒ Allah’ın izniyle, onun yerinde, yanında ütopyaların halt etmiş olduğu öyle bir sistem kurdu ki bugüne kadar “anilmerkez” açılımı devam etti.
⇒ Ha, şimdi öyle biri yok, öyle bir “Kamer-i Münîr” yok;
fakat O’ndan gelen o ışık tayfları sayesinde Allah’ın izni-inayetiyle (diriliş erleri ve ihya) yine olacaktır.
⇒ Allah’ın izni-inayetiyle İşte öyle bir toplum, bir gün öyle bir hal aldı ki, , insanlar,
– ona göre sağdan hizaya gelmeye başladılar.
– Anadolulara kadar, Uzak Doğulara kadar, Çin Seddi’ne kadar,
– o örnek insanlar, ruh-i revân-ı Muhammedî’nin şehbal açması adına her yerde direkler dikti;
– Nam-ı Celîl-i Muhammedî’yi (sallallâhu aleyhi ve sellem) bir bayrak gibi dalgalandırdılar.
“O CAHİLİYENİN BAĞRINDA DOĞDU. ŞİMDİ NİYE DOĞMASIN Kİ?!.”
⇒ Cahiliyenin en karanlık çağında, bir nurdan Hâle oluştu Kamer-i Münîr’in aydınlatıcılığında;
“DEVRİN YEZÎD’LERİNE RAĞMEN, O’NDAN GELEN O IŞIK TAYFLARIYLA
YENİ BİR İSTİKAMET NESLİ YETİŞEBİLİR”…
—
2)- BİZLERE ÖRNEK TEŞKİL EDEN “İSTİKAMET NESLİ”: “ KILI KIRK YARARCASINA YAŞAYAN İNSANLAR”
⇒ Evet, öyle bir nesil, O’nun (sallallâhu aleyhi ve sellem) o nurlu hayatı, nurlu irşadı sayesinde yetişmişti, olmuştu.
⇒ Gözleri Hâle’de idi.
⇒ O, kendini ayarlarken, kurarken âdetâ Hazreti Rasûlullah’a göre kuruyordu. Kuruyordu ve hiç olmayacak günahları karşısında dahi gözyaşları döküyordu.
⇒ Başını bazen rahmet eşiğine, bazen re’fet eşiğine koyuyordu; İçini döküyordu.
-Bazen “Ya Rahîm!” diyordu,
-bazen “Ya Raûf!” diyordu,
-bazen “Ya Atûf!” diyordu,
⇒ Hep istikamet içinde yaşıyordu;
-Evinde istikamet solukluyordu;
-eşi, istikamet solukluyordu;
-çocukları, istikamet solukluyordu.
⇒ Ama bir de ona sorun!.. Allah’ı hatırladığı zaman yerlere kapanıyordu, bayılıp kendinden geçiyordu, hafakanlar içine giriyordu.
—
3)- YENİ/YENİDEN İSTİKAMET NESLİ YEŞERTME GAYRETİ VE ÇIRPINIŞI
⇒ Ama bir gayret bir çırpınış var.
⇒ Bir yerine kadar mesafe alındığı söylenebilir. Allah’ın izni ve inayeti ile O İstikamette belli ölçüde bir mesafe alındığı söylenebilir
“Yolun bir kısmı -üçte biri mi, dörtte biri mi, beşte biri mi- kat’ edildi.” diyebilirsiniz.
⇒ Allah’ın izni ve inayeti ile Bu açıdan da
-Cenâb-ı Hak, alınan bu mesafeyi boşa çıkarmamak için,
-bir yere kadar o yolda yürüyenleri yolda sahipsiz/garip bırakmamak için,
– yolun sonuna kadar götürecektir onları…
“Öyle ise tasalanma; mevsim, hazan değil
‘Kader!’ de, eğilebildiğin kadar eğil..
Gidecektir bu son gâileler de art arda
Kim bilir, nasıl bir lütuf var sırada?!.”
⇒ Hep böyle kışları baharlar takip etmiş, kapkaranlık geceleri de gündüzler takip etmiştir.
—
4- İSTİKAMET NESLİ İLE BU GÜNLER ARASINDAKİ MAKAS AÇILIMI AMA YENİ/YENİDEN “İSTİKAMET NESLİ” ÜMİDİMİZ
⇒ Biz, bir yönüyle, onun Alfa’sını mı, Beta’sını mı, Gama’sını mı yaşıyoruz; onun açılımı makas açılımı gibi bugünlere kadar geldi.
⇒ Şayet varsa, içinizde bir “nâm-ı celîl-i Muhammedî’yi duyurma aşk u iştiyakı, o -esasen- ondan gelen tayfların neticesidir.
⇒ “Kim bilir nasıl lütuflar var şimdi sırada?!.”
“Sıra bana geldi!” diye o bulunduğu yerden çıkacak, gelecek, dünyanızın ufkunu saracak; yeni hâleler oluşacak,
Hâle’ye hayran, gözleri Hâle’de…
—
5- YENİ/YENİDEN İSTİKAMET NESLİ ÇIRPINIŞI İÇİN; “GAMLANMA! MEVSİM HAZAN DEĞİL”
⇒ “Öyle ise gamlanma; mevsim, hazan değil!” Hele kış, hiç değil!..
⇒ “Kader, de, eğilebildiğin kadar eğil.” Allah’ın takdirine rıza göster.
⇒ “Gidecektir bu son gâileler de art arda.” Sana yapılan bu son gaileler de, bu zulümler de, bu şeytanî i’tisaflar da geçecektir art arda.
⇒ Şu halde, endişe etmeyin..
⇒ Bozukluğa bakıp ye’se düşmeyin.. Ümitsizliğe düşmeyin..
⇒ İnanan sarsılsa da devrilmez, ümitsizliğe düşmeyin;
⇒ Başınıza gelen şeylere de müteessir olmayın.
⇒ İnsanız… Yediğimiz tekmeden dolayı sarsılırız.. ama Allah’ın izni-inayeti ile, mü’min, sarsılsa da doğrulmamak üzere yere yıkılmaz!..
⇒ Belli bir dönemde olmuş muydu bunlar?!. Evet, olanlar, olacakların en inandırıcı referansıdır; bir kere daha niye olmasın ki?!.
—
6- NESLİ YAŞATMA AZMİNDE OLANLAR ; “TEVEKKÜL EDİP DOĞRU BİLDİĞİNİZ YOLDA HIZINIZI KATLAYARAK YÜRÜYÜN!”
⇒ Yürüdüğünüz yolda yürüyün!..
⇒ Yürüten O idi… Bir yere kadar yürüdünüz; oraya kadar yürüten O idi, biz değildik… anahtar O’nun elindeydi.. dümen O’nun elindeydi..
⇒ O şeyleri aklımıza getiren O idi.. nöronlarımıza hükmeden O idi..
⇒ Bizi o işlerde istihdam eden O idi… O’na binlerce hamd u senâ olsun!..
⇒ Madem hedefiniz O, öyleyse O’na tevekkül edip doğru bildiğiniz yolda hızınızı katlayarak yürüyün!.. Ama Allah’ın inayet ve riâyeti ile
– Mü’minler, kalblerini Cenâb-ı Hakk’a tevcih etmişler ise,
– Latife-i Rabbâniyenin hakkını vermişler ise,
– insan olmanın hukukuna riayette bulunmuşlar ise,
– ahsen-i takvîme mazhariyetlerinin hakkını edâ edip yerine getirmişler ise,
izn-i İlâhîsiyle, inâyet-i Rabbâniyesiyle, meşîet-i Sübhâniyesiyle, rahmet-i vâsiasıyla…
-Cenâb-ı Hak, o zehir-zemberek durumu yeniden âdetâ Cennet’lere çevirmiş,
-o insanları da Cennet’teki cennetlikler gibi, Hurîler gibi, Gılmanlar gibi, onun bağ ve bahçesi içinde reftâre gezen insanlar haline getirmiştir,
⇒ Bizi, arındırarak huzuruna almak istiyor;
O, ne Erhamü’r-Râhimîn, ne Eşfaku’l-müşfikîn, ne Eşfe’ü’ş-şâfiîn”, ne A’delu’l-âdilîn, ne Ekremü’l-Ekremîn!.. Evet, O, öyle, öyle bir Zat!..
O mevzuda “O’na binlerce hamd u senâ olsun!” dediğimiz gibi,
şu anda da bazı hatalarımızdan arınmamız için zalimleri bize musallat ettiğinden dolayı yine O’na hamd u senâ olsun, yine O’na şükürler olsun!..
⇒ Meseleye öyle bakın!.. Yürüdüğünüz yolun emniyetine öyle güven duyun!..
⇒ Bugüne kadar attığınız adımları hızlandırın, fedakarlığınızı katlayın!..
⇒ Dize gelir belki.. belki rükûa gider.. ama kalkar yine aynı yolda -Allah’ın izni-inayeti ile- yürür hedefine doğru… Hedef, O (celle celâluhu) ise… Hedef, O ise…
Öyle ise, önemli olan şey, hedefin O olmasıdır.
O da Rehber’in arkasından, Hazreti Pîr-i Mugân’ın -Efendimiz’i (sallallâhu aleyhi ve sellem) kastettim.- arkasından, Şem’-i Tâbân’ın arkasından, Ziyâ-i Himmet’in arkasından, Kamer-i Münîr’in arkasından, hıza hız katarak yürümeye vâbestedir.
CENÂB-I HAK, O YOLDA SABİTKADEM EYLESİN!..
” Yaptığına göre, diyor ki: “Bakın Ben böyle yapıyorum; ha, yine yaparım Ben!”
⇒ Onun için, istikametinizi koruyun!..
Zalim, zulmünü yapsın;
hâin, hıyaneti ile otursun kalksın;
fâsık, fıskını mırıldansın dursun!..
⇒ Size düşen şey,
-güzel düşünmek,
-güzel görmek,
-güzel konuşmak,
-hep güzellikler ile oturup kalkmak,
-güzel rüyalar görmek,
-güzel şeyin hülyaları ile yaşamak
⇒ ve güzel hedeflerin -bir yönüyle- mest ediciliği ile sermest yaşamaktır.
CENÂB-I HAK, ÖYLE YAŞAMAYA MUVAFFAK KILSIN!..
ALLAH, İNAYETİNİ ÜZERİMİZDEN EKSİK ETMESİN!..
***
DUAMIZ ODUR Kİ
Allahım! Bizleri bu kudsî iman hizmetinde istihdam eyle.
Allahım! Kalblerimizi ve bütün kullarının kalblerini imana, İslâm’a ve Kur’ân yolunda hizmete tevcîh buyur.
Allahım! Üzerimizden inayetini esirgeme; esirgeme ki, gayretlerimiz sırf rızan için, himmetimiz de yalnız Sana hizmet yolunda olsun. Niyetlerimizde ihlaslı ve samimi olmayı müyesser eyle!
İlahî! Senin hizmetinde bulunmak ve Yüce Zâtının azameti karşısında kul olmak bize şeref olarak yeter.
İlahî! Senin kulların için teveccüh edilecek bir başka kapı yoktur ki, onlar Senin dergâhını bırakıp o kapıya yönelsinler!
Yüce Allahım! Bizleri sohbeti uzun, hizmeti devamlı, hürmet ve ihtiramını her zaman muhafaza eden, murakabeyle duygu, düşünce ve davranışlarını sürekli kontrol altında tutan, en geniş manasıyla kullukla ünsiyet etmiş, münacat ve yakarışın halâvetini kalbinin derinliklerinde duymuş, mağfiretin lezzetini yudumlamış, gönül duruluğuna ermiş, sevgisinde alabildiğine samimi, her zaman ahdine vefalı, Hakk vuslatına inancı tam, bir zelleye düşmekten bile tir tir titreyen ve emellerine sadece salih amellerle ulaşabileceğine yürekten inanan müminler eyle.
Allahım! Bizleri, bütün kullarının bu lütuflarla serfiraz olması yolundaki iman hizmetinde istihdam eyle!