“KİMSE YOLDA TAKILIP KALMASIN…”
“Allah’ım! Bize öyle bir İslamiyet lütfet ki, sonra, kaymadan, sürçmeden hep mâsum ve masûn kalalım!” Hiçbir şey bizi kaydırmasın, hiçbir şey sürçtürmesin; Takılıp yollarda kalmayalım!..
…
EY YOLCU/EY İNSAN/YENİ İNSAN/YENİLENEN İNSAN/ADANMIŞ/NESLİ CEDİD
“Tarihî tekerrürler devr-i dâimi” dedik. Hadiseler, “ayniyet” çizgisinde değil de “misliyet” çizgisinde cereyan eder. Çünkü zamanın, şartların, konjonktürün girdileri olur, katkıları olur orada.
…
Çünkü tarih boyunca, çok güçlü ve çalımlı bir edayla yola çıkan ama daha birkaç adım ilerlemeden üzerine bastığı bir nohut tanesinden dolayı tepetaklak giden ve hiç beklemediği bir virajdan uçuruma yuvarlanan binlerce insan olmuştur.(Hafizanallah)
…
Bakalım, kimler durakların birindeki güzelliklere gönül verecek, dünyanın değiştiriciliği karşısında balmumu gibi eriyecek (Hafizanallah) ve kimler hedefi unutmadan yola devam edecek, ebedî saadetlere erecek!..
…
“Evet, bazıları yolun yarısından dönüyor; kimileri de daha yolu bile bulamıyorlar.(Hafizanallah) Demek ki, O’nun yolunda olmak ve O’na ulaşma peşinde bulunmak da Cenâb-ı Hakk’ın hususi bir mevhîbesi.
…
Derinleşmezsen, devrilirsin!..(Hafizanallah)
Şu halde sen, yürüdüğün doğru yolda, o şehrâhta, hiç farkına varmadan, patikada yürüyor gibi bir gün tökezleyip o yolun bir yerinde kalacaksın! Devrilmen, mukadder demektir.(Hafizanallah)
…
“ O’na (c.c) yürünen yol, mutlaka sonuna kadar yürünmesi gerekli olan, yürünmesi Kıymetli olan bir yol”
…
Öyle Bir Yolda Yürümek ve O’nun (c.c) Cemâl-i Bâ-Kemâlini Müşahede istikametinde oturmak, kalkmak…
…
Kendini Hizmet’e adamış insanlar, sadece Allah’ın rızasını hedefleyip “Dû cihandan el yudum, hânümânım kalmadı!” diyerek -Allah’ın izni ile- o yolda yürümeli!..
…
Bu Yol, “onun neticesini, encamını, vereceği semereyi nazar-ı itibara alarak, onu tatlılaştırma yolu…”
…
Bir şey var, fakat o var olan şey, Allah’tan ve daha ileriye götürmek üzere emanet!.. Onu, ona katlama, yüze katlama, bine katlama.. en azından niyetiyle bine katlama.. kendi çatlayasıya bine katlama.. beynini burnundan kusasıya bine katlama.. o yolda ölesiye bine katlama.. o işin sevdasıyla ve delisi olarak.
…
“Siz, hâlinize şükredin ki, peygamberlerin yolunda yürüyorsunuz.”
…
Öncelikle Bu yolda yürüyor bulunmamıza da binlerce hamd ü sena etme… Yürüdüğünüz yolu iyi seçmişsiniz. O yolu size seçtirene binlerce hamd ü senâ olsun!..
…
Bu nasıl bir yol…Hz.Musa’nın Yolu... “Rabbim benimledir ve O muhakkak ki bana kurtuluş yolunu gösterecektir!”
“Çok yakın bir anda Rabbim bir yol gösterecektir!” diyor. O zaman Cenâb-ı Hak nusret ve necat lütfediyor.
“ Rabbim, benim ile beraberdir.Mutlaka bir yol gösterecektir! Nerede diyor? Karşıda derya, girince boğulacak; arkada derya gibi bir ordu, geriye döndükleri zaman, Firavun, onları derdest edecek ve hepsinin hakkından gelecek.
Böyle bir yerde, tereddüt etmeden, bir Peygamber tevekkülü, teslimi, tefvîzi, sikası içinde.. veya “nefs-i mutmainne”, “nefs-i zâkiye”, “nefs-i sâfiye” ruhu içinde “Rabbim benimledir ve O muhakkak ki bana kurtuluş yolunu gösterecektir!”
…
Bir yere geldiniz ki, baktınız orada ateşten bir çember var, nâr-ı Nemrut’tan daha öte. “Bu nasıl aşılır, bu nasıl geçilir?” O günün insanı olacaksınız, o günün şartlarına göre hareket edeceksiniz.
O günün konjonktürüne göre meseleyi değerlendirmezseniz şayet, bu defa da o ateş çemberine takılır kalırsınız.”
…
Madem yol peygamberler yoludur, onların evsaf-ı lazimesi olan sıfatlarla serfiraz bulunma o yolda başarılı olmanın tek şartıdır.
İffetli yaşama, dünyaya meyl ü muhabbet etmeme.. nifaka sapmama, insanları aldatmama, kendini alkışa salmama…
Bu âlemin erkânı budur; ille de bu âlem içinde kendinize bir yer bulmak istiyorsanız, ismet-iffet, sıdk-sadakat, emanet, tebliğ ve fetânet lazım…
…
Yol, peygamberlerin yolu…Ey günümüzün Adanmış Peygamber varisleri; Enbiyâ-ı ızâmın, sonra asfiyâ-i kiramın maruz kaldığı şeylere maruz kalmanız; bu çizgi birliği, sizin doğru bir yolda yürüdüğünüzü gösteriyor.
…
“İstikâmet” demek… Yolunda “ sâbit-kadem olma, doğru durma ama onun da yanında temâdî, temâdîde derinlik, sürekli derinleşme, her adım atışta birkaç metre daha derinliğe inme, daha farklı bir ufka yönelme ” demek…
…
Siz, Benim ve doğru yolda olan Râşid Halifeler’in yolunu yol edinin. Bu yolu, azı dişlerinizle tutar gibi sımsıkı tutun.”
…
Bu, sizin dininizin esası demek, Kur’an’ın yorumu demek, Kur’an’ı doğru anlamanın argümanları demek. Ve onları size emanet ediyor: “Alın bunları, birer argüman olarak kullanın, yanlış yollarda yürümeyin, düşe-kalka yürümeyin!”
…
Bize düşen; “Her adımıyla Allah’a biraz daha yaklaşmış, “ihsan” şuurunda biraz daha derinleşmiş, kendini hep ilerleme çağlayanına salmış bir insan” olma
…
Hakk yolunda olmayı, Hakk yolunda ölmeyi hayatının gâyesi bilecek ve böyle bir gâyeyi fevtetmiş olmayı da şahsı adına telâfisi imkânsız en büyük bir kayıp sayacak…
…
Sizin yolculuğunuz “Allah’ın izni ve inayetiyle; Doyma bilmeyen bir seyyahın yolculuğu. “Daha yok mu, daha yok mu?! Bir türlü doyma bilmiyorsunuz… Âyetü’l-Kübra’da, Hazreti Pîr-i Mugân’ın “Hel min mezîd!” mülahazasını hatırlayın… İşte böyle olursa, sizdeki metafizik gerilimde hiçbir kırılma olmaz
…
Yük ile taşıyıcı arasında bir uygunluk olmalıdır; Allah’ın emaneti olan Din-i Mübîn eksiksiz ve mükemmeldir, onun kusursuz temsil edilmesi de ancak kıvam insanları ile mümkündür. Eğer, “kıvamı korursa”n “emin bir emanetçi olur”sun…
vuslatımız -sebepler planında- Kıvam İnsanlarının imdadına kalmış!.
“Allah’ın İzni ve İnayetiyle, Aşılmazları “Kıvam” İle Aşacaksınız…Bu Açıdan, İlle Kıvam, İlle Kıvam, İlle Kıvam!.. Kıvam….”
“Emanet-i İlâhiyeye hıyanet etmemek, Emanette emin bir emanetçi olmak için, Hayvaniyetten çıkma, cismâniyeti bırakma, kalb ve ruhun derece-i hayatına yükselme…zamanı
…
Sen, sürekli yürüdüğün o yolda, “Gemini bir kere daha elden geçirerek yenile, çünkü deniz çok derin.”
Gemini sürekli gözden geçir, sürekli bir restorasyona tâbi tut; çünkü her yerin şartı farklıdır.
“Azığını tastamam al, şüphesiz yolculuk pek uzun.” Azığını da tastamam alacaksın; çünkü yol, çok uzun; kat’ etmen gerekli olan yol, çok uzun…
…
Tabir-i diğerle, kapaklandığı zaman düştüğü yerde kalmamak, hemen doğrulmak ve yeniden Allah’a yürümeye devam etmektir.
Şeytan kibir, diyalektik ve demogoji ile hareket ederek kaybetmiş; Hazreti Adem ise, tevazu, hacâlet ve evbe ile kazanmıştır.
Şeytan gibi demogojiye girmek bir felaket sebebidir; fakat, o kendisiyle iftihar ettiğimiz yüce atamız, “Safiyyullah” ilahî hitabına mazhar Adem Efendimiz gibi davranmak da tekrar doğrulup yola devam etmek için çok önemli bir vesiledir.
…
Cenâb-ı Hakk’ın bu yoldaki ihsanları, birer hil’at (kaftan, süslü elbise) gibidir; güzellik o libasa (giysiye) ve onu giydiren Allah’a aittir.
…
Adanmış bilir ki; hangi yolda yürüyorsa, o yolun sonucunda mev’ûd olan (vaad edilen) şeylere, insan, mutlaka ulaşır.
…
Sürekli hareket, sürekli hareket ve daima daha ilerileri nazar-ı itibara alarak hareket…
Madem hedefiniz O, öyleyse O’na tevekkül edip doğru bildiğiniz yolda hızınızı katlayarak yürüyün!.. Ama Allah’ın inayet ve riâyeti ile
…
Fakat yine de bu gibi olumsuzluklara takılmadan, hiç yılmadan, bıkmadan, usanmadan, vicdanlarınızda yeni yeni kapılar açarak doğru bildiğiniz yolda yürümeye devam etmelisiniz.
Yeni bir kısım dinamikleri değerlendirerek vicdan ufkunuz ve ruh enginliğiniz itibarıyla sürekli çıtayı yükseltmeye çalışmalısınız.
…
Yürüdükleri yol yürünmez gibi görünebilir; ne var ki onlar, zaten bunun böyle olacağının farkındadırlar. Evet onlar bir gün yolların bütün bütün sarpa saracağını; bütün köprülerin yıkılacağını daha baştan hesaba katmışlardı; biliyorlardı zaman zaman bir kısım gulyabanîler tarafından yollarının kesileceğini.. çevrelerinde kin, nefret ve düşmanlık fırtınalarının estirileceğini
…
Ey İnsan! Başa gelen ne olursa olsun, balyozlar olsun… Bunların hiç birinin önemi yok!.. “Yol, bu; devran, bu!” deyip hep o yolda yürümek lazım, Allah’ın inayeti ile.
…
Şayet yolu açan O ise, güzergâhı gösteren O ise, güzergâh emniyetini sağlayan O ise ve yol boyunca gulyabânileri bertaraf edecek O ise, niye ye’se düşeyim ki?!.
…
Bir iman ve ihsan kervanıdır bu yoldakiler..yürümektedirler gölgelerine takılmadan güneşe bakarak..akı ak, karayı kara görmektedirler o aydınlıkta.. düşmezler inhirafa, inkisara.. aşarlar zelle ihtimallerini ihsan projektörleriyle.. sapmazlar yolsuzların saptığı gibi.. ve yürürler dillerinde “İhdina’s-sırâta’l-müstakim!..” dileğiyle hep ötelere, ötelerin de ötesine..yolların amansızlığına, yol kesenlerin insafsızlığına, her köşe başındaki farklı bir şeytan ağına rağmen..dinlenmelerinde tefekkür ve tedebbür dantelaları,hareketlerinde zaman ve konjonktür girdileriyle gaye-i hayallerine doğru.
…
Yürümek için Allah iki ayak lütfetmiş, iş yapmak için de iki pençe; iman gibi bir sermayem var, gönlüm gibi de bir serhaddim..
dünyaları imara yetecek fırsatlar değerlendirme bekliyor; Rabbime dayanıp bunlarla cihanı Cennetlere çevirebilirim..
toprağa atılan her tohum birkaç başak verdikten sonra, gelecek adına gam u keder de niye.!
Ve hele bir de, Allah ötede birleri binlere ulaştıracağını vaad ediyorsa!.” deryürürler hedeflerine doğru, harap olmuş yollara ve yıkılmış köprülere rağmen
…
“Allah yolunuzu açık etsin, yürüdüğünüz yolda sizi sabit-kadem eylesin!.. Dünyada yaptığınız şeyler mevzuunda, “münciyât” dediği şeylere sımsıkı sarılmaya muvaffak eylesin!.”