BAMTELİ MÜZAKERESİ 

MÜZAKERELİ OKUMA TARİHİ: 23 NİSAN 2018 
TASHİH TARİHİ: 01 KASIM 2019

“SADÂKAT İKSİRİ” VE “DURAĞANLIK ZEHRİ”

BÖLÜM-2

 İMTİHAN GÜNLERİ, ADANMIŞ ve “SADAKAT İKSİRİ”

  • Ey Adanmış!  “Kendi içine dönüp kalb saffeti 1 ni (Dupduru olabilecek şekilde bir kalb saffeti1) arama mecburiyetinde”sin..

  • Ey Adanmış!Peygamber Efendimiz bazen bir mecliste yetmiş ya da yüz defa istiğfar 2 ederdi; biz de hiç olmazsa günde yedi veya on defa gönülden bağışlanma 3 “dilesek..

  • Ey Adanmış!Kendimizle yüzleşip 4  kalb saffet 1i  arayışına girsek”!..

  • Ey Adanmış!  “Başa gelen her şey de,
    Allah’ım! Bizi günahlarımızla azaba maruz bırakma! Yarlığa bizi yâ Gaffâr!.. Ört ayıplarımızı Yâ Settâr!.. Affet bizi 5  Yâ Afüvv (celle celâluhu)!..” diye dua etsek.

  • Ey Adanmış! “Bu istiğfar 2 beyanlarını ve mülahazalarını, onların tepesine balyoz gibi indirmeli”

  • Ey Adanmış! “ Bir daha hortlamalarına meydan vermeme cehdiyle 6 vurmalı”..

(“ öyle bir hortlama istidadı vardır ki onlarda” “Onun için Hazreti Rûh u Seyyidi’l-Enâm, günde yetmiş -bazen yüz defa- “Estağfirullah!” diyordu;.)

  • Ey Adanmış! “Hazreti Rûh u Seyyidi’l-Enâm  “hiç olmaz”lara sera 7 lar oluşturuyor, sur 7 lar çekiyordu. Anlayanlara ders 9var..

  • Ey Adanmış!  “Allah Rasûlü bu hal ve beyanıyla âdeta şöyle buyuruyordu: 
    “Ben böyle yapınca, sizin nasıl yapmanız gerekli, onu oturup bir kere daha derin derin düşünün ve yapın 8!

  • Ey Adanmış! “O dersi almak 9 ve olumsuzluklara karşı sürekli mesafeli durmak 10  “lazım.

  • Ey Adanmış! Buyurmuyor mu? 
    Allah’ım, mağrip ile maşrığı (batı ile doğuyu) birbirinden uzaklaştırdığın gibi beni de hata 11larımdan uzak tut

  • Ey Adanmış! Hata; bir insanın, doğru yolda yürürken sürçmesi gibi, zellesi gibi şeyler.

Fakat Kur’an-ı Kerim, Bakara Sûre-i celîlesinin son iki ayetinde,

Unuttuk, bir halt karıştırdık, hata 11 ettik, bir halt karıştırdık ise, Sen, onlardan dolayı bizi muaheze etme 12!”duasıöğretiyor.     

(Ve İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem), bu iki ayeti okumadan da yatmıyordu. Biz de yatsı namazının sünnet tesbîhinden sonra mutlaka o iki ayeti okuyoruz. Farz değil fakat farz niyetiyle,)

  • Ey Adanmış! “Madem O (s.a.v) okumadan yatağa girmemiş!.. bizim için çok lüzumlu mülahazasıyla okumak lazım,

  • Ey Adanmış! Evet, hata 11 konusunda “Allah’ım,hatalarımızdan dolayı bizi bizi muaheze etme 12 mülahazası…

“Ey Yüce Rabbimiz, biz yalnız Sana güvenip Sana dayandık; Sen ne güzel Rabb ve ne güzel Mevlâ’sın; bize sıdk otağına taht kurma mazhariyeti lütfet!..”

  • Ey Adanmış! İyiliği, Allah’tan; kötülüğü, kendimizden bilelim.”

 Sana gelen her iyilik Allah’tandır. Başına gelen her fenalık ise nefsindendir.” (Nisâ, 4/79) 

  • Ey Adanmış! “Neden onlar gelip bize musallat oluyorlar?!.” demekten daha çok “Acaba ne ettik ki 14 bunlar başımıza geliyor?” diyerek kendimizle yüzleşip 4

İnsan olarak onu da düşünürüz:

  1. “Neden insanlık varken, diş gösteriyorlar?

  2. Neden insan olma varken, ısırıyorlar?

  3. Neden seviyeli insan olma varken, salya atıyorlar?” Bunlar insanın aklından geçebilir.

  • Ey Adanmış! “Onların da kalb selameti 15 adına, düşünce selameti 8 adına Allah’tan hidayet 16 talep etmek lazım!”

  • Ey Adanmış! “Ama daha çok kendimize bakmamız lazım: 
    “Acaba
    ne ettik ki 14 Allah, bu zâlimleri, fâsıkları, hainleri bize musallat etti?!.”

  • Ey Adanmış!  Onun çâre-i yegânesi de bir kere daha tecdîd-i biatte bulunarak Cenâb-ı Hakk’a teveccüh etmek 17 ten geçer.

    1. “Ey Yüce Rabbimiz, biz yalnız Sana güvenip Sana dayandık. Bütün ruh u cânımızla Sana yöneldik ve sonunda Senin huzuruna varacağız.”(Mümtehine, 60/4)

    2. Devam edin “Allah bize yeter. O, ne güzel vekildir.”(Âl-i Imrân, 3/173)

    3. Devam edin: “O ne güzel Mevlâ, ne güzel Yardımcı’dır!”(Enfâl, 8/40)

    4. Kur’an’da yok fakat virdlerde var “Sen ne güzel Rab’sın!deyin.

    5. Evet, Ne güzel Rab’sın Sen Allah’ım, ne güzel dostsun Sen, ne güzel yardımcısın Sen, her duamızı işitip icabet buyuran ne güzel Semi’sin Sen, bütün kusur ve günahlarımızı örtüp bağışlayan ne güzel Settâr ve ne güzel Gaffâr’sın Sen!..” deyin!.

  • Ey Adanmış! “ve bir mak’ad-ı sıdk13 (sıdk oturağı ve otağı) arayışı peşinde bulunun.”

  • Ey Adanmış!Hayatını doğruluğa bağlamış müminlerin ahiretteki makamları da sıdk 18  sıfatıyla yâd edilmektedir

    1. “Şüphesiz müttakîler, cennet bahçelerinde ve ırmaklar başında, O gücü her şeye yeten Sultanlar Sultanı’nın nezdinde sıdk oturağı (ve otağında)dırlar.” (Kamer, 54/54-55) 

    2. Allah’ım bizi dosdoğru hale, özde doğruluk ve neticede hayra, doğru temsile, doğru söze ve hayırlı akıbete mazhar eyle!..”

  • Ey Adanmış!sıdk 18 bir peygamber sıfatı

  • Ey Adanmış! sıdk 18 doğrulukla açılan güzel ahlakın kapısı;

  • Ey Adanmış! sıdk 18 en makbul kullar mertebesine ve Cennet’in zirvesine” ulaş tıran

  • Ey Adanmış! Madem mesleğimiz hıllet, hullet, hallet -her ne ise- dostluktur,

  • Ey Adanmış!  O işin serkârı, en başı, seyyidinâ Hazreti İbrahim (aleyhisselam), “Bana sonrakiler içinde bir lisân-ı sıdk 18 (ve bir yâd-ı cemîl) lütfeyle!” (Şuarâ, 26/84) demiş.

  • Ey Adanmış! “İnsan, tavır ve davranışlarında hep sadâkat 19 çizgisini korursa, gelecek nesiller tarafından da öyle doğru olarak yâd edilir;

  • Ey Adanmış! “İnsan, tavır ve davranışlarında hep “sadâkat 19çizgisini korursa akla geldiğinde Allah, senden ebeden razı olsun!” denir.

    1. Ebu Bekir, Ömer, Osman, Ali (radıyallahu anhüm) insanın aklına gelince, sizin aklınıza gelince, hanginiz en azından duyguları itibarıyla onları hayır ile yâd etmeden geçiyorsunuz?!.

    2. Öyle bir hayat yaşamışlar ki, gönüllere otağ kurmuşlar!

    3. Hatırlanışları, onları hayır ile yâd etmeye

    4. Zaten hadis-i şeriflerde ve namazımızın içindeki çok rükünlerde, onları da hayırla yâd ediyoruz; Âl diyoruz.

    5. Âl-i ûlâ O’nun (sallallâhu aleyhi ve sellem) evlâdı, ahfâdı, ailesi;

    6. âl-i vustâ, sahabesi;

  • Ey Adanmış! âl-i ednâ ise, o yolda, o çizgide olursak, sizler ve bizler.

  • Ey Adanmış!  Âl-i ednâ… En azından “ednâ” olmanın hakkını vermek lazım!..

  • Ey Adanmış!  Evet, “âl”i öyle değerlendirmiş ehl-i hakikat, ehl-i tahkik; size/bize de kapıyı aralık bırakmışlar:

  • Ey Adanmış!  Bakın ve alın! En dûnunda olmaya çalışın, en azından!”

  • Ey Adanmış!  “Çünkü o meselenin “dûn”u “mûn”u yok; o çerçeve içine girince, öbürleri mutlaka size el uzatır

  • Ey Adanmış! Ve her şeyin Sâhib-i Zîşânı sayılan o Zât (sallallâhu aleyhi ve sellem), size el uzatır;

  • Ey Adanmış!  “ Ve her şeyin Sâhib-i Zîşânı sayılan o Zât (sallallâhu aleyhi ve sellem) bırakmaz sizi yolda, hayret içinde, haybet içinde, hüsran içinde!

  • Ey Adanmış!  Ve her şeyin Sâhib-i Zîşânı sayılan o Zât (sallallâhu aleyhi ve sellem) “Bırakmam ben kardeşlerimi böyle garip, yalnız; yolda, vahşi yollarda bırakmam!”

  • Ey Adanmış!  Fakat  (o Zât (sallallâhu aleyhi ve sellem)ın el uzatmasının kardeşlerini yalnız bırakmamasının)   hakkını vermek lazım onun;”

  • Ey Adanmış! kalbler, O’nun için çarpmalı;”

  • Ey Adanmış!  heyecanlar, köpük köpük O’nun için köpürüp durmalı;

  • Ey Adanmış! duygular, hep onlar ile oturup kalkmalı; insan, onları vird-i zebân etmeli!..

  • Ey Adanmış!  sıdk 18!.. “Her halde doğruluk,

  • Ey Adanmış!  sıdk 18!..  her sözde doğruluk,

  • Ey Adanmış!  sıdk 18!..  her temsilde doğruluk… Doğruluk, doğruluk, doğruluk!..

  • Ey Adanmış!  Sadâkat 19, Peygamberlikten sonra en büyük makamı

    1. Peygamberlerde sıdk 18, sıfatlardan bir tanesi;

    2. fakat Peygamberlikten sonra “sıddîkıyet” mevzuu, Hazreti Ebu Bekir gibi yüksek pâyelere, hususî olarak, Allah tarafından bahşedilmiş mümtaz bir vasıf:

    3. “Ebu Bekir es-Sıddîk”, “Âişe-i Sıddîkâ” denmiş.

    4. Sadâkat 19 sadâkat 19 sadâkat 19… Nasıl “yalan” bir lafz-ı kâfirdir; öyle de sadâkat 19, aynı zamanda bir vasf-ı mü’mindir;

  • Ey Adanmış!  sıdk 18!, bir lafz-ı mü’min

  • Ey Adanmış!   sıdk 18! Mü’min onun ile oturup kalkmalı,

  • Ey Adanmış!  sıdk 18! Mü’min onu vird-i zebân etmeli

  • Ey Adanmış!  Sıdk 18! Mü’min kalbini -daima solmaya, renk atmaya, hazan vurduğu zaman savrulup gitmeye müheyya bulunan kalbini- o “sadâkat 19” ile dipdiri tutmaya çalışmalı

    1. “Allah’ım, bizi başkalarının merhametinden müstağni kılacak bir şekilde bize rahmet eyle!..

    2. Allah’ım, bize öyle bir sadâkat19 lütfeyle ki gönüllerimizi her türlü gıll u gıştan âzâde ve müstağnî kılacak şekilde olsun; ey Erhamerrâhimîn, ey Celal ve İkram Sahibi!..”

  • Ey Adanmış!  Kur’an-ı Kerim, çok yerde  iman edenler 21dedikten hemen sonra “imanları istikamet 20inde sağlam, yerinde, doğru ve ıslaha yönelik işler yapanlarvasfını nazara veriyor.  İman 21  ve  sâlih amel 22

    1. Biz, kendi dilimiz ileameldiyoruz fakat Üstad Necip Fazıl, konferansındaİman ve Aksiyon 23” demişti.

    2. Aksiyon 23 kelimesi “amel”i tam karşılar mı; yoksa “fiil”in karşılığı mı? Fiil” ile “amel” birbirinden farklı şeylerdir; “fiil”, bir iş yapma demektir;

    3. amel ise, meselenin şuurunda olarak bir mükellefiyeti yerine getirmektir.

  • Ey Adanmış! “Şimdi, Allah’a iman 21 ettikten sonra, insanın, imanını teminat altına alması 21 onun hareketine/aksiyonuna bağlı”

  • Ey Adanmış! “Ancak amel ile, insan canlı kalabilir.”

  • Ey Adanmış! “Ancak hâlis amel 24” ile, insan canlı kalabilir.

  • Ey Adanmış! “Ancak  ihlasa 24  iktiran eden amel ile, insan canlı kalabilir.

  • Ey Adanmış! “Ancak   rıza hedefli amel 25” ile, insan canlı kalabilir.

  • Ey Adanmış! “Ancak   aşk u iştiyak -en son gaye, aşk u iştiyâk-ı likâullah 26  hedefli amel ile insan canlı kalabilir.

  • Ey Adanmış!  Oysaki insan, “sürekli taşan bir bardak gibi -Akif ifadesiyle- sürekli bir “lebrîz” içinde olmalı;

  • Ey Adanmış!  sürekli bir şey dolmalı 27 oraya ve sürekli o taşmalı 27.

  • Ey Adanmış! Ve sürekli  taşanlardan da başkaları istifade etmeli 28,

  • Ey Adanmış! Sürekli taşıp duran bir insan olmalı; his ve heyecanı, herkese yetecek kadar taşıp durmalı sürekli. Hizmet-i imaniye ve Kur’âniyede de öyle…

  • Ey Adanmış!  “İnsanlığın İftihar Tablosu. O konuda “Allah’ım, yaşarmayan gözden Sana sığınırım!” buyurmuş .

  • Ey Adanmış!  aşk u iştiyaktan dolayı ağlayanlar,... Bunlar kazanır; öbürleri kaybeder..

  • Ey Adanmış!  “âkıbetinden endişe edip ağlayanlar… Bunlar kazanır; öbürleri kaybeder..

  • Ey Adanmış! Cehennemden endişe edip ağlayanlar, Bunlar kazanır; öbürleri kaybeder..

  • Ey Adanmış!  “Allah’tan uzak düşeceğim!” diye korkup ağlayanlar, Bunlar kazanır; öbürleri kaybeder

  • Ey Adanmış!
    her an onu yürekten hissetmeme, kalbinin ritimlerinde hep “Allah, Allah, Allah!” sesi duymama endişesinden korkup ağlayanlar
    da vardır. Bunlar kazanır; öbürleri kaybeder

  • Ey Adanmış! İnsanın latife-i Rabbâniyesine- nüfuz eder, Orası -esasen- Cenâb-ı Hakk’ın tecelligâh-ı Sübhâniyesidir: “Dil, beyt-i Hudâ’dır, anı pâk eyle sivâdan / Kasrına nüzul eyleye Rahman, gecelerde.” diyor Hak dostu.

  • Ey Adanmış!Hakiki mü’min bin türlü bela sarmalı içinde bile olsa yine de durağanlığa düşmemeli 31yiz

  • Ey Adanmış! Hakiki mü’min bin türlü bela sarmalı içinde bile olsa  kendi cehd ü gayretini 6 basit bir sebep görmeli”,yiz

  • Ey Adanmış!damlasına deryaların bahşedileceği inanç ve ümidiyle Aksiyon 23 dan aksiyona sürekli yürümeli” yiz..

  • Ey Adanmış! “Belki gelen, tepenize balyozlar gibi inen şeyler karşısında dişinizi sıkıp sabretmeniz lazım.

  • Ey Adanmış! “terminolojimizde çok iyi bildiğiniz gibi, “AKTİF SABIR”da bulunmak lazım.

  • Ey Adanmış! Yani, şimdi kuyunun dibine atıldık, Yusuf aleyhisselam gibi; balık tarafından yutulduk, Yunus İbn Mettâ gibi. Burada ne yapılır acaba!”

    1. Balığın karnını mı gıdıklarsın, “Beni dışarıya atsın!” diye?!.

    2. Parmaklarınızla çıkabileceğiniz basamaklar mı yaparsınız, Hazreti Yusuf gibi?!.

  • Ey Adanmış! Siz, kendi elinizdeki bütün himmeti kullanırsanız, bu -bir yönüyle- nûr-i tevhîd içinde sırr-ı Ehadiyyetin tecelli etmesine bir davetiyedir, bir çağrıdır.

    1. “Sebepler bütün bütün sukût etti; ben, bu kuyudan/sarnıçtan dışarıya çıkamam, attılar beni buraya. Fakat bir şey yapmam lazım!..

    2. Beni burada Promete (Prometheus) gibi kayalara bağlasalar da bir şey yapmam lazım!..

    3. En azından kafamı, böyle yapmam (sallamam) lazım; maruz kaldığım durumu kabul etmediğimi ortaya koymam lazım!”

  • Ey Adanmış!!DURMAMAK LAZIM!” “sürekli bir cehd 6” ortaya koymak lazım..

  • Ey Adanmış!  sürekli bir cehd 6ortaya koymak lazım, en kötü durumlarda bile; Hazreti Yusuf gibi kuyu dibinde, Hazreti Yunus gibi balığın karnında, Hazreti Eyyûb gibi tepeden tırnağa yara-bere olduğunuz hallerde dahi…

  • Ey Adanmış! Kalbinizin, o yaraların sarmalı içinde bulunduğu, yaraların -Üstad’ın ifadesiyle- dilinize bile sirayet ettiği anda dahi durmama

  • Ey Adanmış! “Gelin arz-ı hal de bulunalım.”

“Duygu-düşünce dünyam, Latife-i Rabbâniyem yaralandı; Seni Sana layık anamıyorum! ‘Sana gerektiği gibi kullukta bulunamadık, Seni azametine yakışır şekilde zikredemedik, Sana hakkıyla şükredemedik!..’ ölçüleri ile aczimi ifade ediyorum. Kulluğumu tam, Sana göre soluklayamayacağım! Çünkü o işin kaynağı kalb idi, tercümanı da dil idi; ikisi de yaralandı!

  • Ey Adanmış! “Siz çok küçük şeyler ile cehd ve gayret6 inizi gösterirseniz, bir Aksiyon23 sergilerseniz; Cenâb-ı Hak, kudretiyle öyle bir mukabelede bulunur ki”

  • Ey Adanmış! İRADE, bir damladır; fakat siz o damlayı yerinde kullanırsanız, “İşte benden bu kadar yâ Rabbi! Gücüm, bu kadarına yetiyor!” derseniz

    1. Zaten insanın yapması gerekli olan şeylerde ortaya koyduğu “irade” şart-ı âdîdir. Kat’iyyen orada tenâsüb-i illiyet prensibine göre bir münasebet yoktur.

    2. İrade ne ki, insana Cenneti kazandırsın?!.

    3. İrade ne ki, insanı, insanca yaşama ufkuna ulaştırsın?!.

    4. İrade ne ki, insanı evliyâ yapsın, asfiyâ yapsın, ebrâr yapsın, mukarrabîn yapsın?!.

    5. “İşte benden bu kadar yâ Rabbi! Gücüm, bu kadarına yetiyor!” derseniz, Kudret-i Nâmütenâhî, İrâde-i Nâmütenâhî Sahibi, Meşîet-i Nâmütenâhiye Sahibi, İlm-i Muhît Sahibi o Zât (celle celaluhu) da Kendine göre, büyüklüğüne göre tecellide bulunur.

    6. Birden bire bakarsınız ki “damla” olan o iradenize koskocaman “okyanuslar” bahşedilmiş; “zerre” gibi iradenize mukabil “güneşler” sizin bağrınıza gelmiş.

  • Ey Adanmış! Bela sarmalından sıyrılmanın ilk şartı durağanlıktan kurtulmak, onun da en önemli vesilesi akl-ı selim sahibi mefkûre insanlarıyla istişare yapmaktır.

    1. Aklı başında olan,

    2. o işin tecrübesini edinmiş

    3. ve bir yönüyle işleye işleye onu geliştirmiş bulunan insanlarla oturup,

    4. “Genel durum şudur, tablo şudur; acaba bundan sıyrılmanın yolu ne ola?!.” diyerek konuşursunuz.

    5. Başkalarının düşüncesine saygı mülahazasıyla oturursunuz, “Dediğim dedik!” değil.

    6. Peygamber mülahazasına tâbi olmak lazım

  • Ey Adanmış! Ne olursa olsun, dört bir yandan sarılsak, musibetler/belalar sarmalı içinde kalsak da yapmamız gerekli olan şey

  • Ey Adanmış! Uhud’u hatırla

    1. Allah Rasûlü (sallallâhu aleyhi ve sellem) Uhud’a çıkarken, “İçeride kalalım biz, tabiye harbi yapalım, müdafaa harbi yapalım!” dedi mi, demedi mi?!. Ama Bedir’de bulunmayan bir hayli sahabî, “Yâ Rasûlallah, çıkalım; biz de Bedir’deki ağabeylerimiz gibi orada -Allah’ın izni ve inayetiyle- onların pâyesine ulaşmak için sergilenmesi gerekli olan kahramanlığı sergileyelim!” dediler. O istişareye Efendimiz iştirak buyurdu;

    2. O (sallallâhu aleyhi ve sellem) ki, “vahiy ile müeyyed”, “fetânet-i a’zâmsahibi; neyin, ne zaman, nasıl yapılacağını milimi-milimine bilen insan-ı kâmil. Hani derler ki, “Dâhiler için intihap söz konusu değildir!” Onlar bir şey diledikleri zaman, şıp-şak hemen yerine oturturlar. Dehanın ne kıymeti olur Peygamber fetâneti yanında?!. O fetânete rağmen, o engin görüşe rağmen, o vahiy ile müeyyed olmaya rağmen, orada meşveret te kendisinden çok küçük gençlerin sözüne uyuyor, çıkıyor.

    3. O büyük müfessirin sözünü de daha evvel tekrar etmişimdir; bir kere daha tekrar ediyorum; “O meşveretin hatırına, bilseydi ki, kendi ile beraber çıkanların hepsi orada şehit olacaktı, yine çıkardı!” 

    4. Çünkü meşveret, dinî bir kuraldır; bugün olmazsa yarın o kuralı kullananlar aldanmayacaktır.

  • Ey Adanmış! “haklılığımı Kitap ve Sünnet ile de test ediyorsun… Fakat baktın ki;

    1. dört arkadaşla iştirak ettiğimiz zaman, üç tanesi “şöyle” diyor.

    2. Ama bakıyorum yüzlerine, gözlerinin irislerine bakıyorum; o meseleye inanmışlık dökülüyor her hal

    3. Bana düşen şey, “Ben, düşüncelerimden vazgeçiyorum, sizin dediğiniz doğru!” demesini bilecek kadar insan olmaktır.

  • Ey Adanmış! “İnsanlığın İftihar Tablosu (sallallâhu aleyhi ve sellem), nasıl meşveret etti ve nasıl bir tavır sergilediyse, öyle yapmak lazım”..

  • Ey Adanmış!  Şimdi yine bu sarmaldan sıyrılmanın yolu; birincisi: Akl-ı selim sahibi, gerçekten bu davaya gönül vermiş insanlarla istişare

    1. ALLAH’IN (CELLE CELÂLUHU) LÜTFUYLA BU HİZMET, bir yönüyle bir asırdan beri, bir yönüyle de kırk elli seneden beri, “renk” değiştire değiştire, “şekil” değiştire değiştire, “desen” değiştire değiştire bu güne kadar geldi.

    2. Belli bir dönemde beş-on tane insan ile bir yerde, bir “ev”de oturup kitapları okuyordunuz.

    3. Belli bir dönem geldi, ev sayıları arttı.

    4. Belli bir dönem geldi, bir sıçrama oldu; daha kalabalık insanları -işin toptancılığını yapıyor gibi- “yurt”larda barındırmaya başladınız. Şartlar elverdi, “okul”lar açmaya başladınız. Şartlar elverdi, eleman yetiştirdinizyetişildi, yetiştirildi- “üniversite”ler açmaya başladınız.

    5. O elemanlar ile dışarıya gittiğimiz zaman, “Belli çatılar oluşturur, kendi ülkemizde yaşadığımız şeyleri, Allah’ın izniyle oralarda da yaşarız!” dediniz. Şartlar elverdiği ölçüde öyle açılmalar

  • Ey Adanmış! Belki durağanlık da olmuştur bu mevzuda; belki Cenâb-ı Hakk’ın bize bahşettiği imkânlar tam değerlendirilememiş de olabilir. Ama

    1. yine damla”yı “derya yapmıştır Allah,

    2. zerre”yi de “güneş yapmıştır; onu,

    3. O’NA (CELLE CELÂLUHU) VERMEK LAZIM.

    4. Şu anda içinde bulunduğumuz bu bela/musibet atmosferinden sıyrılmanın yolu birinci derecede MEŞVERETtir;

    5. Şu anda içinde bulunduğumuz bu zâlimlerin tasallutu sarmalından sıyrılmanın yolu, birinci derecedeMEŞVERET tir; “

    6. Buradan nasıl çıkarız? Nasıl sıyrılırız bu işin içinden?” diyerek AKL-I SELİM SAHİBİ MEFKÛRE İNSANLARIYLA SÜREKLİ İSTİŞARE ETMEK

  • Ey Adanmış! O zaman, meselelere böyle bakarak, geçmişte eğer ihmallerimiz olmuşsa, “bir”i “bin” etme imkânı varken ihmal etmişsek, meseleyi katlama imkânı varken onu ihmal etmişsek, bundan sonra aynı hatayı yapmamak için gayret 6

  • Ey Adanmış! “Madem böyle bir ikazda bulunulduk, durağanlığı terk ederek 31, vitesi değiştirerek, “dört”ü “sekiz” yaparak, “sekiz”i “on altı” yaparak, “on altı”yı “otuz iki” yaparak, daha hızlı, uçak hızı öncesi bir hız ile,

  • Ey Adanmış! Cenâb-ı Hakk’ın murad buyurduğu şeye doğru AZM-İ RÂH ETMELİYİZ. Azm-i râh, eskilerin ifadesiyle; “yola revân olmalıyız tabiri de kullanılır.

  • Ey Adanmış! “el verir ki siz hareket”ten dûr olmayın!..”Muvakkat tahribata maruz kalan yerlerde de Cenâb-ı Hak bir hayli “güzlük” var etti; karın kışın bağrında mayalanan bahar o güzlüklerle ayrı bir renge bürünecek;

  • Ey Adanmış! Şimdi, gittiğiniz bazı yerlerde kafa karışıklığından dolayı bir kısım engellerle karşılaşıyorsunuz. Ama inanın, bu güne kadar oralarda yetişen, sizin duygu ve düşünce dünyanıza bağlı yetişmiş olan bir hayli insan

    1. Fitne ve fesadın temsilcisini/temsilcilerini, zulmün temsilcilerini “hakiki Müslüman” zannettiler; “fâsık”ı, “zâlim”i, “münafık”ı, Müslüman zannettiler.

    2. Bir yönüyle, “Belki Âlem-i İslam’ı derleyecek/toparlayacak, bir çatı altında bir araya getirecek biri…” vehmine kapıldılar.

    3. Ve dolayısıyla oralarda, o müesseselerin kapılarına kilit vurdular, sedd-i ebvâb ettiler.

    4. Ama oralarda yetişen insanlar Bugün olmazsa yarın, kafası karışanlar bile diyecekler ki: “Yahu Allah aşkına, bu insanlar geldiler; otuz sene biz bunların nabzını bir hekim gibi tuttuk, kalblerini bir hekim gibi dinledik, hiçbir aritmiye rastlamadık;

    5. hepistikamet 20 diye atıyordu kalbleri, ‘sadâkat 19’ diye atıyordu kalbleri.

    6. Bulundukları yerlerde öyle bir entegrasyon sergilemişlerdi ki, kendimizden zannediyorduk onları.

    7. Hatta dilimizi bile öğrenmişlerdi, bizim dilimizi kullanıyorlardı. Ve -bizim şarkta kullanılır- kimsenin tavuğuna ‘Kış!’ dediklerine şahit olmamıştık!”

    8. Diyecekler bunu; “VEFA 40, söyletecek onu onlara bir gün.

  • Ey Adanmış! “ O zaman işte sizin ektiğiniz o tohumlar, belki yine devam edecek; yaptıkları tahribat, muvakkat bir tahribat halini alacak. Sonra yeniden oralarda o ba’s u ba’de’l-mevt” kendisini gösterdiğinde,

    1. berikilerin içindeki ukdeler de onlarda beyin kanamasına sebebiyet verecek: “Biz bunca şeytanî gayrette bulunduk, bunlar şeytanı çatlatıyorlar; yazık değil mi, o da Allah’ın mahlûku! Ne diye çatlatıyorsunuz?!.” diyecekler. ÇATLATACAĞIZ AMA

    2. “Allah’a sığınırım lanetlenmiş ve kovulmuş şeytanın şerrinden!..”

    3. “Rabbim, (bilhassa vazifemi yerine getirirken inkârcılarla olan münasebetlerimde ins ve cin) şeytanlarının kışkırtmalarından (ve birtakım duygularımı harekete geçirmelerinden) Sana sığınırım. Rabbim, yakınımda bulunup (beni tesir altına almalarından da) Sana sığınırım.” (Mü’minûn, 23/97-98)

    4. “Allah’ım, ayıplarımızı setret ve bizi korktuklarımızdan emin eyle. Allah’ım, önümüzden ve arkamızdan, sağımızdan, solumuzdan ve üstümüzden (gelecek tehlikelerden) bizi koru; ayaklarımızın altından derdest edilmekten de Senin azametine sığınırız. Ey Erhamerrâhimîn!..”

  • Ey Adanmış! o ekilen tohumlar, biçilen fideler, Allah’ın izni ve inayetiyle, o hazan mevsimi geçince yeşerip boy atacak. “Güzlük” onlar; şimdi kış.

    1. Siz, o tohumları birer güzlük, o fideleri birer güzlük gibi görün. Dikildikleri yerlerde kar-kış bastırdı, bir şey oldu. Bilemezlerdi; elektronik levhadaki bir resimde de anlatıldığı gibi, bilemezlerdi.

    2. Ama yine bilemiyorlar; kardan-kıştan bir nevbaharın geleceğini bilemiyorlar! Esas karın-kışın -bir yönüyle- bağrında nevbaharı geliştirdiğini de bilemiyorlar.

    3. Karın, su olup toprağın bağrına ineceğini ve gelecekte onlara kuvvet kaynağı olacağını bilemiyorlar!..

  • Ey Adanmış! Şimdi bu mülahazaları, bu çerçevede yenilersek, Allah’ın izni ve inayetiyle, o yolda -durağanlığı terk ederek- DEVAM ETME AZMİNİ HAREKETE GEÇİRMİŞ OLURUZ;

    1. hızımızı işte “otuz ikiye” mi, yoksa “altmış dört”e mi ulaştırırız,

    2. neye ulaştırırsak ulaştırırız; füzeler hızına mı, uçaklar hızına mı ulaştırır,

    3. Allah’ın izni ve inayetiyle, yürürüz.

  • Ey Adanmış!  Ye’is, mâni-i her kemâldir.” (Hazreti Bediüzzaman) “Ye’s öyle bataktır ki; düşersen boğulursun. / ÜMÎDE SARIL SIMSIKI, SEYRET NE OLURSUN! / Azmiyle, ümidiyle yaşar hep yaşayanlar; / Me’yûs olanın rûhunu, vicdânını bağlar.”(M. Akif Ersoy)

  • Ey Adanmış!   HEP HAREKET, HEP HAREKET… Gübre olmamanın yolu, iman 21”dan sonraAksiyon 23”dur. Durağanlığın sisi-dumanını ve tehlikelerini, iman 21” ve Aksiyon 23 ile,

  • Ey Adanmış! Aksiyon23da da “ihlas24 ile, ihlasta da “Hakk’ın rızasını hedefleme 25 ile, SÜREKLİ YÜRÜME, SÜREKLİ YÜRÜME, SÜREKLİ YÜRÜME

Ey Adanmış! Rızada da aşk u iştiyâk-ı likâullah 26mülahazasıyla

AŞARAK SÜREKLİ YÜRÜME, SÜREKLİ YÜRÜME, SÜREKLİ YÜRÜME

BÖLÜM-3: ADANMIŞIN YOL ANALİZİ